ŞİİRDE YAŞAM
(Bu sayfa en son 16 Ekim 2010 tarihinde güncellenmiştir.)

Yaşamımın her periyodunda
nostaljik bir duygu bırakan unutulmaz anılarımı şiirselleştirmek isteğiyle
sık olmasa da arada bir gelenek dışı nazım denemeleriyle
bu anları kalıcı yapmayı hep istemişimdir.

Şâir değilim ama,
Şiir bir mesaj içermeli ve okuyucusuna
kısa bir hikâye ile verilmeli ve bu hikâyeye uygun arka plân resmiyle
de daha bir anlamlı kılınmalı diye düşünüyorum.

      UFUK

Yerle göğün birleştiği
Mavi deniz, kara parça ...
Gemilerin bacasından
Tütüyor duman sağa sola.

Neler geçti bilseniz?
Okyanus, Karadeniz ..

Beyaz köpükleriyle
Ufukları andırıyor,
Yerle göğün birleştiği
Mavi deniz, kara parça.
                        Ünye/1965 - İnönü İlkokulu, IV. Sınıf

İlk şiir denememi 1965 yılında Ünye İnönü İlkokulu IV. Sınıf'ta derste iken ani bir kararla kaleme almıştım.
Öğretmenim Leman Korkmaz Hanımefendi bu şiiri yazdığımı fark etmiş ve okumamı istemişti.
Herkeste beğeni kazanan bu dizelerin, o anda yazıldığına kimseyi inandıramamıştım.

 Sözle söyleneceklerin en âlâsı şiirle anlatılır.
Ama şiir güç ve uzun süren bir iştir. Duygu baskısı altında insanın can evine kıyan
bir hasret, uzun zaman gönülde yatar ve pırlanta haline gelir.
                                                                                                                                      Halikarnas Balıkçısı - Mavi Sürgün, 8. Basım, Ağustos/1993, 30. sh.

ŞÂİR DİLİNDE ÜNYE
http://www.unyekent.com/koseyazi/1600/sair-dilinde-unye
04 Eylül 2010 Pazar

 Sensin şiirlerime bütün ilhamı veren,
 Sensin güzellik denen, ebedî sırra eren.

 Şu tabiat elinde, şekilden şekle girmiş,
 Tanrı bile kıskanıp sana gönlünü vermiş.

 Eminim ki bulunmaz, arzda bir eşin daha,
 Itır saç, neşe dağıt, güzellik denen deha.

 Eller hayran, ben hayran, şirin olan hüsnüne.
 Ne şiirler yazılmış, Ünye’m senin üstüne.

 Sen Hüseyin Özdil’in, anlattığı memleket.
 Taşınla, toprağınla, bizim için bir nimet.

 Sen şâir Gökbelen’in, meftun olduğu yersin,
 “Denize Hasret” ile haşre kadar gidersin.

 Sen ki şâir Tıflı’nın çok sevdiği diyârsın,
 Benim için hem ana, hem baba, hem de yârsın.

 Âşık Emrah üstüne, bilsen neler söylemiş,
 Dolaşmış adım adım, sende gönül eylemiş.

 Sait Kapıcıoğlu, bilgelerin bilgesi,
 Vallahi her konuda, şu Ünye’nin gür sesi.
 O’nunla hayat buldu, mitolojik yanımız,
 Tarihi öğrendikçe, kaynıyor hep kanımız.
 Kim bilirdi Fega’nın Yedibaş Ejderi'ni,
 Araştırıp yazıyor, Nagalar’ın yerini.

 Topyanı’nın gizemi, bellekleri yoruyor,
 İnsanlar birbirine, hep geçmişi soruyor.

 Dikilitaş ve Fokfok, bir cazibe merkezi,
 Feneraltı, falezler, hayran eder herkesi.

 Çamlık ile Uzunkum, yüzümün akıdır.
 Çaleoğlu Kalesi, sanki zafer takıdır.

 Bir “Ege Vapuru”nun, her mısrası his dolu,
 “Kültür Ağası Bilgin”le, başlıyor mizah yolu.

 Ya Beşlioğlu ile Demiral’a ne denir?
 Her biri bir allâme, hakları zor ödenir.

 Kulfani dostumuz da ilhamı senden almış,
 Bütün güzelliklerin, yâdı O’nunla kalmış.

 Âşık Ummani’yi de unutmayalım sakın,
 Ne dizeler döktürmüş, okuyun da bir bakın.

 Hayran oldum Yahya’nın, nostaljik duygusuna,
 Eski Ünye renk katar, her gece uykusuna.

 Mistepe, misler gibi güzel koku saçıyor.
 Ünye’nin kültüründe, yeni çığır açıyor.

 Yoktur arzda bir eşin, gönüller meftûn sana,
 Herkese âşinasın, yakınsın Ünye’m cana.
 Nasıl ithaf etmesin, sana Akkaş bir şiir.
 O müstesna varlığın, değerken bin bir şiir…

YUNUS EMRE

Ünyeliler'in Şehnuz olarak adlandırdıkları  Şeyh Yûnus Emre'nin türbesi
bir rivayete göre Ünye'ye 3 km uzaklıkta Saraçlı Mahallesi ve Gölevi topraklarında yaklaşık 50
dönüm gibi geniş bir arazi içindedir. Selçuklular Dönemi'nde halkın çoğu Rum ve Ermeni olan
bu topraklarda Yûnus'un dinî ve millî irşatlara başladığını aşağıdaki şiirinden anlıyoruz.

                                                     İndik Rûm'u kışladık
                                                     Çok hayr ü şer işledik
                                                     Oney oldu son durak
                                                     Göçtük elhamdülillâh

Ama buradaki ONEY mısraı bir yakıştırma olup,
aslı " Uş bahar geldi gerü " şeklindedir.

Ünyeliler rahmetli Yûnus Emre'yi ne kadar sevdiklerini şu dörtlükte çok güzel anlatmışlardır.

                                                     Yûnus'u ararlar durup her yerde
                                                     Sevgili Yûnus yatıyor Oney'de
                                                     Orası Yûnus'a tam lâyık belde
                                                     Yûnus gene kalsın o gönüllerde

  

60'lı yıllarda soldaki, günümüzde sağdaki fotoğraf kabrin ve türbenin mevcut görünümünü yansıtıyor.
Eski kabrin örtüsünü ve düzenlemesini Elevlülü (Göreleli) Cemal KÜLÜNK Usta kendi imkânlarıyla yapmıştı.

 .
Turhal Köprüsü

Turhal köprüsünde bir adam gördüm
Hülyaları benden geçer
Bozbulanık sulara bakar
Neye bakar, niçin bakar bildim

Cebeci köprüsünde
Cahit Külebi
Galata köprüsünde Orhan Veli
Dostturlar hepsi... dost olalım seninle
Turhal köprüsünde, Süleyman oğlu Ali

Dost olup söyleşelim, bir derdin var
Bir derdin var, biliyorum
Söyle bana hemşehri olalım
Turhal'dan başlayıp Ünye'ye kadar

Bu adam Ordu köylüklerinden
Duruşundan, elbisesinden anladım
Konuşmuyordu, konuşmuyordu ama
Sulara düşen hüznünden anladım

İşçiliğe gelmişti oralardan
Vadilerden, ırmak boylarından
Bir kamyonla gelmişti toz içinde
Karadeniz dağlarının ardından

Ah, söyle kardeşim, söyle Ali
Söyle de gitsin köyüne kadar
Dağların berisinde ekmek parası
Dağların ötesinde deniz var

Deniz var
Ünye'de adım gibi
Kalbim gibi biliyorum, deniz var
Türkü söylemeli güvertede
Ünye önünde vapurlar

Turhal köprüsünde bir adam gördüm
Dayanmış köprüye, sulara bakıyor
Ünye'ye kadar inmeli
Denizi görmeli...

CEYHUN ATUF KANSU
Bir Kasabadan Resimler
Varlık, Sayı: 375, 1 Ekim 1951

.

Fatma ERDEM Hanımefendi'nin gönderdiği ve Ünye'de bir dönem bulunmuş olan
önemli bir zat Hoca Saadettin NAKİPOĞLU'nun 1958 yılında
ÜNYE için yazmış olduğu şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum.

ÜNYE

Ab-u havası ile zarif bir kaza

Meyvesi, mahsûlü methe pek seza

Hele deniz koyu dünyaya değer

Biraz da imar görseydi eğer.

 

Emsal bulunmazdı dünyada buna

Meğer ki hükûmet inayet suna.

 

Hakk bu beldeye lûtfetmiş ezel

Beğenmiş yaratmış Hüdâ'yı lem yezel.

 

Serapa dünyaya set çekmiş escar

Nisvali, ricali gayrette güzel.

Ahalisi münis misafir perver

Muhabbet ehlidir hepsi münevver.

 

Kıymetli âlim fazıl yetişmiş

Ehl-i kemal buradan Hakka göç etmiş.

 

İsviçre misali şirin kasaba

Civar şehirleri katma hesaba.

 

Ünye demek Karadeniz incisi

Şehirlerin şahı, hem birincisi.

Gönlü Müşfik Hemşehrilerim,

Geçen yıl Hekimoğlu İbrahim’i bu yıl da Kel Bekir’in anılarını aktarmak nasip
oldu bu Ünzile âşığı kardeşinize… Duygusallığım depreşti…
Bir gözümden Hekimoğlu, diğerinden Kel Bekir’in anıları damladı teker teker..
tutamadım; sanki Cevizderesi’nden Dereboğazı’na doğru akan seller
bu haksızlığa direnenlerin gözyaşlarıydı… Okumanız için Ünye ve Zile Makaleleri’ne
özenle yerleştirdim anıları. Yorumsuz aktardım bilinenleri. Bir tatil gününün verdiği
rehavet içerisinde slow bir müzik eşliğinde renksi dizelere aktarmaya çalıştım
bu  duygularımı. Sizleri de bu duygu seline davet ediyorum,
yüreciklerinizde kıpırdayan ya da kıpırdayacak olan…

Aynalı Martiniyle Hekimoğlu İbrahim
(Fotoğrafın 1961 yılında Amerika'dan gönderildiği söylenmektedir.)

26 Nisan 1913 gecesi 8 saat süren bir çarpışmada Yassıtaş Köyü'nde vurularak öldürülmüştür.

ÜNZİLE DÜŞLERİNDE
KEL BEKİR VE HEKİMOĞLU DESTANI

Aynalı Martin’den selâm Anadolu yiğidine,
Karadeniz martı uçmalarındayken masmavi yeşilliklerinde
Kelsi Kireçli tepeleri, yağan mavzer saçmalarını okşardı avuç avuç
Her biri Ünzile’yi kucaklayan gönül ateşinde kavrulmuş leblebi taneleri gibiydi… 

Fındık bahçelerinin sessizliğinden Zile bağlarına koşan umutlar
Kader mahkûmlarını da sarmıştı yiğidin harmanlandığı Ünzile’de
Kel Bekir ağırlamıştı bağ sofrasında Hekimoğlu İbrahim’i
Mavzer ve Aynalı Martin erkeksi çatılmışlardı haksızlığa karşı kiraz diplerinde
Bir gözümden Kel Bekir, diğerinden Hekimo İbrahim A damladı süzülerek
Ünye – Fatsa arasından tuzlumsu tadında yiğit terlemişliği taşındı Dereboğazı’na
Taştı.. taştı.. sel oldu Karadini bağlarında, ezilmişliğin gözyaşlarında damla damla…

At iziyle it izinin tozu dumana katıp karıştırdığı meydanda
Eşkıya ve yiğidin izini kim sürüp, kim bilecek?
Fındık ocakları ve ceviz ağacı diplerinde demlenen umutlar
Sadece düşen yaprakların güzelliğinde buldu gerçek dostluğu, kalleşlikten uzak…
İpek Yolu’nu süsleyen kervansı anıların dom dom kurşunuyla gürlediği bulutlardaki ses
Zile Kalesi’nden Ünye Kalesi’ne uzanan özgürlük düşlerinin heybetindeki selâmıydı…

Akkuş ormanlarından Karagöl Yaylası’na, Sivriçal’dan Hüseyin Gazi’ye
Umutların yeşerdiği toprakları sardı türküsü Hekimoğlu Kel Bekir’in
Biri meşhur Kanlı Dut’a bağlandı çocuksu güzelliğinde,
Diğeri martininin yanına uzandı fındık ve çalı diplerinde yorgun…
Gülümseyen gözlerindeki yaşlar şu an gözlerimden akan damlacıklardı sanki
Destansı gönüllere Ünye ve Zile’den selâm
Selâm ey kayaların oğulları, Ünzile düşlerinden sizlere selâm…

                                                                                                           M. Ufuk MİSTEPE
                                                                                            Ankara – 18.06.2005 13:16 Cumartesi


Hekimo İbraam A
Kel Bekir'in Zile Hapishanesi'nde

Ayaklarından Zincirli Bir Fotoğrafı

Hekimo İbraam A

 

Ünye, yakamozlarından uzaklardayken düşlerde;
bazen söylemek isteyip de söyleyemediklerimiz, bakıp da göremediklerimiz vardır.
Anlatamadığım bu duyguların yelkenlerini, nazım deryasında tatlı bir esintiyle Ünye'me uçurayım dedim ..

VAR YA?

          Duygular

Gizem Dünyası’nda

Tutulmuşken aynasına sihrin

Gidiverir aşk girdabında semaya ..

Ve heyhat!

Bakıp da güzelliği görememek var ya?

          

          Erdemler

          Ufkun ötesinde

          Vurulmuşken prangasına zehrin

          Yanıverir el yordamında devaya ..

          Ey vuslat!

          Gezip de esenliği bulamamak var ya?

 

Yârenler

Dost meclisinde

Sarılmışken gergefine cehlin

         Dönüverir her bakışında cefaya ..

         Ah türap!

Bilip de dostluğu kuramamak var ya?

 

Sevgiler

                   Kuş yuvasında

Serilmişken sinesine yârin

         Dalıverir kalp atışında rüyaya ..

         Oy dilşad!

Sevip de okşamayı bilememek var ya?

 

İnançlar

Yaşam selinde

Açılmışken kalesine ilmin

Uçuverir bir şükürde Hûda’ya ..

Hû ya Rab!

Edip de yeminliği tutamamak var ya?

          

          Sezgiler

          Sevgi yumağında

          Tutunmuşken örtüsüne bezmin

          Giriverir şuh teninde zinaya ..

          Of şenaat!

          Görüp de çirkinliği diyememek var ya?

 

Şiirler

Umut uçuşunda

Dizilmişken âfakına ümidin

         Dönüverir her dizesinde verâya ..

         Ya sehap!

           Yazıp da edayı tadamamak var ya?

                                                                                                                    
Ankara/19.10.2000

Heyhat : Yazık; Vuslat : Kavuşma; Gergef : Nakış gergisi; Cehil : Bilmezlik; Türap : Toprak; Şuh : Oynak; Dilşad : Gönlü şen, Sevinçli;
Bezm : İçki meclisi; Şenaat : Rezalet, Kötülük; Sehap : Bulut; Eda : Biçim, Şive; Verâ : Arka, Geri, Öte, Arka taraf; Âfak : Ufuklar.

 

ŞAİR EMRAH

Günümüzde giyimin, toplumun estetiği ve kültürü üzerinde önemli bir
etkisi vardır. Cumhuriyet devrinde Ünye ahalisinin gayet şık giyindiğine dair belge ve
fotoğraflara sıkça rastlanılmakta olup; Şair Emrah'ın Ünye için yazdığı
dörtlüklerin birinde giyim alışkanlıklarımız şöyle dizelenmiştir.

                                          Güzeli insî değil emsali melek
                                          Altına giyinir incili gömlek
                                          Altın saat ile som sırmalı köstek
                                          Edalıdır dilrübası Ünye'nin
                                                                                                                                     Oney'den Ünye'ye - Flaş TV, Sh. 68

XVIII. yüzyılın sonlarında Erzurum'un Tamburacı Köyü'nde doğan Emrah
bir ara Ünye'yi de ziyaret etmiştir. Yazdığı destandan yaptığımız alıntılar şu şekildedir.

.
    Tariki irfanca bir vast edelim
    Medhiyeye var sazası Ünye'nin
    İhraç olunuruk rahı sühenden
    Gerçi vardır şuarası Ünye'nin
.

.
    Lügatı farstan ayak bulalım
    Bezmimizde ehli temkin olalım
    Babı tefe'ülden zevk alalım
    Güç eylesin sülahası Ünye'nin
.


                                            Ganis i fakiri ehli kanaat
                                           
Ehvali garibe eyler riayet
                                           
Daim kılar ûluemre itaat

                                                   MANZUME

                      Sefil Emrah küşat edüptür dehan
                      Vasfı Ünye'yi kıldık kamu beyan
                      Ruzu mahşere dek olsun abadan
                      Gayet oldum mübtelası Ünye'nin...
 

 

İHSAN GÜNDOĞDU
Şâir - Öğretmen
ÜNYE'DEN DÜNYA'YA ADLI ŞİİR KİTABINDAN

              ONEY
  ADALET'DE imzası var KADI'NIN,
  ŞEREF dosyaları öz evlâdının,
  Zafer sayfası var ONEY adının,
  Bilinmez yüce sırra ermedikçe.

  Karpuz elmasına doyum olmaz ki,
  Kelkit vadisi hiç yalnız koymaz ki,
  ÇALMAÇ, POHMUL sırrı her el bilmez ki,
  Fındık, Ceviz, Mısır bir çalmadıkça.

  GÜNDOĞDU, Şeyh Yunus yatar kalbinde
  Yaşayacak elbet dünya dilinde,
  Yeşil, mavi, allanır dört mevsimde,
  ONEY solmaz insanlar solmadıkça.
       Ünye Belediyesi Şiir Yarışması Birincilik Ödülü


     
GÜZELLİK SERGİSİ AÇAN
                 ÜNYE'YE

Doğu'da yüceltir ORDU ilini
Sarmış KARADENİZ ince belini,
TOKAT, SİVAS söyler GÜNEY dilini,
Uzatmış Batı'dan SAMSUN elini.
.
          Mutluluk sevgisi saçan beldeye,
          Güzellik sergisi açan ÜNYE'ye.
.
 Ufuktan doğan Güneş'e ne mutlu,
 Geleceği güvenli çok umutlu,
 Dört mevsim toz pembe güzel bulutlu,
 Daim olsun HAK'KIN nimeti kutlu.
.
          Mutluluk sevgisi saçan beldeye,
          Güzellik sergisi açan ÜNYE'ye.
       Ünye Belediyesi Şiir Yarışması Üçüncülük Ödülü
.

   ÜNYE'DEN - DÜNYA'YA
  ÜNYE'de açan çiçekler hiç solmaz,
  Kış mevsimi duymasın seni salmaz,
  Cihan bomboş olsa sana yer kalmaz,
  Önde gel, önde gel, ön, ön, önde gel.

  Bak sana koşuyor SAMSUN Batı'ndan,
  Duysun kırklar göğün yedi katından,
  Şu feleğin diken yüklü atından,
  İn de gel, in de gel, in, in, in de gel.

  ERZURUM'da ÜNYE gibi yâr olan,
  DADAŞ yüreği VATAN'a var olan,
  YA İSTİKLÂL YA ÖLÜMDÜR parolan,
  Öl de gel, öl de gel, öl, öl, öl de gel.
 

             ÜNYE
  Noldu Denizciler Mahallesi?
  Kayıp olmuş törenlerin gür sesi,
  Pişirilmez mi denizciler helvası?
  İskeleye çıkıp, yiyesim geldi.

  HIDIR ELLEZ Günü Köprübaşı'na,
  Balık Değirmeni'n güzel taşına,
  Çamlık çiçeğini kalem kaşına,
  Götürüp yârene süresim geldi.

  Doyamadım ÇATALTEPE Suyu'na
  Otel, Motel, Pansiyonda toyuna,
  Kurban olam, yaşlı çınar boyuna,
  Ayrılmadan her gün göresim geldi.
 

 

ŞİİRLERDE DAMAK TADI
Karadeniz'e has damak zevki Ünye mutfağında da bâriz olarak kendisini hissettirir.
Gürcüce, etli pancar sarması, zeytinyağlı tefek dolması, ısırgan yemeği, bölceli fasülye,
nemüslü börek, biber tuzu, tuzlu hamsi, mısır ekmeği, çalmaç, kelem dolması ve kıvırma...
Hemşehrilerimiz bu kültürü şu dizelerle ifade etmişler.

Çakırtepe'de Güveç Keyfi

ÜNYE'DE YEMEKLER

   Sütlü darıdan olur
   Darı çorbasının iyisi
   Pancar çorbası karın şişirir.
   Parası olan kâ yer.
   Durur duru tâ yer.

 Yeni darı çalmacı
 Nişasta çalmacından âlâdır.
 Gemici çorbası baş yemek
 Büryanı üstüne eklemek gerek.

   Tuzlu hamsi çıtlatması
   Fırın darısından bazlama
   Sütlü darıdan közleme
   Toramanları çocukların önüne koyun


Hamsili börek, çökelekli börek.
Yufka böreği nemüslü börek
Peynir böreği böreklerin şahı
Molla yahnisi acele yemek
Balcan silkmesi bırastı borana

Kabak yahnisi getirin bana
Kara kabağın bulgurlusu,
İstanbul kabağının pirinçlisi
Kış kabağı fırında helva,

Pancar sarması ne demek
Maydanoz sorması kibar yemek
Mısır unundan hurma pekmezinden
Yapıver bir kavut.

..
                                                       Pirinç pilâvının yanına
                                                       Hırtarış nardengi sula
                                                       Başka yerde katsan da yağı bala
                                                       Hepsini unut.
                                                                         Oney'den Ünye'ye - Flaş TV, Sh. 84
.

İNCİR AĞACI
(Bu şiir Barış Manço’nun Dut Ağacı adlı güftesinden uyarlanmıştır.)

Müzisyenler içerisinde hayatımı en derinden etkileyen sanatçı Barış Manço olmuştur.
Onun beste ve güfteleriyle anılarım bir anlam kazanmıştı. Dut Ağacı
şiiri de sanki nostalji âleminde doğduğum şehir Ünye'min sokaklarını anlatıyordu.
Gözyaşı seli içerisinde uyarladığım dizeleri mahallemin sakinlerine ithaf ettim.


Şimdiki 100. Yıl Parkı'nın İnşasıyla Kalebozuğu Sokak'taki Tarihî Mimarî Tümüyle Yok Edilmiştir.
Soldan Sağa Deniz Kenarı : Hallaç Turgut'un Evi, Arap Talat ve Yalısı, Aga İsmail Kısacıkoğlu Evi ve arkasında
Sıhhıyeci Bekir Efendi'nin Evi, Camcı Şefiğin Evi, Terzi Nadide Hanım'ın Evi, Saatçi Emin Hoca'nın Evi,
Dava Vekili Zihni Sarpdağ'ın Evi, Tevrat'ın Evi, Kalaycıların Evi.
 

İNCİR AĞACI

Bu Pazar, doğup büyüdüğüm Ünye’min

Orta Mahalle sokaklarında dolaştım.

Çocukluğumu yeniden yaşamak istiyordum o an...

Yaşadığım şimdiki zaman olmasaydı diye düşündüm!

Keşke bugün, dünküler gibi kalsaymış ...

Şu sağdaki üç katlı tuğla kırmızısı ev

İhsan ve Meryem Teyzeler’indi galiba?

Evet evet, Paylon Teyzeler’inki daha soldaydı ..

Agavni Nine’ninkinin yanındaki yeşillik mi?

Top oynayıp, kelebek tuttuğumuz Kilise Tepesi'ydi orası.

Ya kilise bahçesi?

Mektep ve taş duvarları nerdeler?

Kimler yıktı, kimler süpürdü o kalıntıları, o güzelim anıları bizden?

Birden Cemal Amca’yı gördüm!

Yine o incir ağacının altında oturuyordu.

Koştum paltosuna sarıldım.

Önce "Kopuk" dedi, sonra paltosuna sardı beni soluklarcasına.

Ve pencerede Mahmut Amca’nın sımsıcak bakışlarında

Çocukluğumu yeniden yaşamaya başlamıştım ...

Tam karşımızdaki yokuşa bitişik sıvalı evin

İkinci katında otururlardı Ayşe Abla’lar.

Anılar Ortaokul duvarlarında şekillenir,

Bahar melteminin esintisi duyulurdu bahçelerde.

Mahalleli kızlar düşlerde çoktan uçmayı beklerken

Eskisi gibi mi Ünye?.. diye sordum Fatma’ya.

Eskisi gibi, ... dedi mazinin suskunluğunda.

Biraz ekonomik sorunlar varmış, o kadar.

Olsun, sorunlu olmak bile yakışmıştır memleketime ...

Zaten ne yakışmazdı ki ?

İlâhi Galip Amca, Hafız Teyze’min yadigârı,

Nüfus Müdürlüğü’nden emekli de oluvermiş.

Tüm vakti, kardeşi mecnûn ile geçerdi (Allah rahmet eylesin).

Son üç seceremizi ve bütün sülâlemizi ezbere bilir

Ve bize de saydırırdı sırasıyla çocukluğumuzda.

Halâ hatırlıyor musun diye sorardı?

Hiç unutamamıştım ki ...

 

Bilekten bağlı naylon ayakkabılar giyerdim.

Nedense pek derin bir iz bıraktı derimde bu beyaz sandaletler?

Gezerken, rahmetli kardeşim Emin’in ağabeysi İsmail

Çamlıca sigarasını uzatmıştı dudaklarıma kilise bahçesinde.

Ne gururlanmıştım ya Rabbi?

Nasıl da çekmiştim ciğerlerime derinden

Yıllarca hayallerim lise duvarlarının dumanlarında islenmişti.

Oysa Sami ve Muharrem benden daha bir tecrübeliydiler ...

Şimdi kimbilir hangi eller yakıyordur sigaralarını

Mahmure Teyze’nin köşesine dayanmışken evinin?

Gülhiz Abla’nın penceresi altında söz vermiştim oysa.

Hep mâzide kaldı dedi Sıtkı Amca derinden ve içinden...

 

Yıkılmadık ev bırakmamışlardı mahallede!!!

Evlerle beraber bahçeler de yok olmuştu!!!

Bir şu incir ağacı kaldı (!)

Onu da kesmeseler bari?

 

Adire Teyze’den önce Sevim Teyze’ler otururdu az yukarımızda.

Birden Leon Amca, Garbis Abi ve Mari Abla’nın silueti beliriverdi...

Sahi Günal Abla’yı da düşlerdin değil mi Dünya’sının sessizliğinde?

Hadi söyle, çık; kalp gözüyle, gönül sesiyle pat pat söyle

Şu incir ağacını kesmesinler de!!!

Aslında dizinde derman olsa ağaca çıkar da inmezdi Asiye Teyze’m..

Ama gençler ne güne duruyordu ki?

Baktı ki olmayacak

Söz verdi Yusuf Ağabey mahalleliye,

İncir ağacını kestirmeyeceğine.

Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki

Yarını bugünden kurtarmak için hayatının önemli bu sözünü verdi.

İlâhi Hasan Ağabey seni unuttuk mu sandın?

Keşaplı Sokağın vefakâr delikanlısı, civanmerdi.

Nar ağacının dibindeki çamur yalağı gülücüklerle seni anmakta

Az mı can eriği koparmıştı can evimizden, bahçelerimizden?

Mehmet Amca’nın hâtırası kaldı mahalleliye yeşil malikâneden

Yoksa çocukluğu yeniden yaşatmaya mı başlamıştım?

Çeşme başında annem, Emine Teyze, Feride ve Meral Ablalar.

Yontabilir miydi elinde keseriyle maziyi Sait Amca’m?

Temel Amca dingilini kırabilir miydi Çakır Tepe’nin?

Kim kökünü kazıyabilirdi fındık bahçelerimizin?

Halâ tadımsamaktayken salatalarını Meryem Teyze’min ...

Yamadan inerken aşağıya sessiz, anladım ki geçen bir ömürmüş.

Ve karda merdivenle kayan sokak, Zekiye Teyze’lerde nihayet bulacak ...

Medeniyet, seni affedecek miyiz sandın, yıktıklarınla burada?

Zamanı geri getirebilmekten âciz, bakarken karanlıkta ...

Kalabuzu’nu bile çok gören, martı uçmalarında insanlığa!

Yaşatırken hasreti, yaşamadan sahilinde ömrümün ...

Kaldır yeniden, kaldır ki mâkus talihim yeniden gülsün

Mazim Çamlığın kucağına gülümseyişlerle dönsün.

                                                                                                                                                                  M. Ufuk MİSTEPE
                                                                                                                                                             
27 Kasım 2000/Ankara

 

5 Ağustos 2001 günü Ünye'ye
evimizi, komşularımı ve mahallemi görmeye gitmiştim.
İncir Ağacı'nın kesildiğini ve yıkılmış evimizi görünce doğrusu içim bir tuhaf oldu !!!

OZAN KULFANİ
Mustafa Uğur ALAN
(Haftalık Çağrı Gazetesi'nin Yıl : 10, Sayı : 436, 05 Aralık 1986
ve Yıl : 11, Sayı : 451, 20 Mart 1987 tarihli nüshalarında yayımlandı.)

                                 Valla Bir Başka
                 
         Şu benim Ünye'min suyu, havası,
                                    Bir başkadır dostum, Valla bir başka,
                                    Mısır ekmeğiyle hamsi tava,
                                    Bir başkadır dostum, Valla bir başka.
 

 Cevizdere ile Cüri Deresi,
 Tozkoparan mağra, hele kalesi,
 Hele hele bir de Çakırtepe'si,
 Bir başkadır dostum, Valla bir
başka.

 Yunus Emre Şeyh'in burda yatması,
 Elması, armudu, üzüm asması,
 Burda yaşayıp da kalbin atması,
 Bir başkadır dostum, Valla bir başka.

 Masmavi denizi martı yuvası,
 İskele, Millî Park, Asarkaya'sı,
 Tarihî hamamı, yatır, câmisi,

 Bir başkadır dostum, Valla bir başka.

 Gölevi Moteli; Aynikola'sı,
 İnciraltı, Ada, Paşabahçe'si,
 Uzunkum, Fokfok'u, Yalıkahvesi,
 Bir başkadır dostum, Valla bir
başka.

 Tabakhane ile Lâhna Deresi,
 Çatalpınar suyu ve de Kale'si,
 Günpınar'ı Köyü, Kümbet Tepesi,

 Bir başkadır dostum, Valla bir başka.

 KULFANİ der, bitmez lâf uzatması,
 Sahilde gezmesi, balık tutması,
 Fındık toplaması, patoz atması,
 Bir başkadır dostum, Valla bir
başka.

 



 
.ÜNYE ÜZERİNE

Üzgünüm sana bu satırlar az da
Nağmeler dökülür elimden sazda
Yemeni başında sevdalı kızda
En güzel verilmiş sözdesin Ünye

Halk Ozanı Kulfani

Ünye diliyle yazılmış hikâye, türkü ve şiirler çoktur.
Ağız, lehçe ve şive zenginliğini ortaya koyan bu kültürel
kaynaktan bazı örnekler vermek suretiyle bunları gelecek nesillere aktarma
ve kalıcı kılmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.

                              ESKİ TÜRKÜLERDEN

                                                  Kesir bağlarında bir top gülüm var
                                                  Hey Allat'tan gorkmas sana bana ölüm var
                                                  Ölüm deyil şu genşlikde zülüm var
                                                  Gel dur yanuma hallarımı söyleyim
                                                  Halimden bilmiyen ben u yari neyleyim.

                                                  Kesir bağlarından gelsin geçilsin
                                                  Gurulsun sofralar rakı gonyak içilsin
                                                  Herkes sevdiyini alsın çekilsin
                                                  Açma pencereyi esmesin yeller
                                                  Sana yandığımı duymasın eller.

                                                  Usul usul bas da gel tattalar oynamasın
                                                  Pencereden gaş da gel cazu annen duymasın.
                                                                                                   Ziya SATIR - Burunucu Mahallesi/Ünye

 

            ÜNYE ÖZLEMİ

   Bir parıltı yükselir tutuşurken yıldızlar
   Bu serin bahçelerin uyuyan baharında,
   Ve gülüşür uzaktan şafak çehreli kızlar
   Süzülürken ışıklar zümrüt dalgalarında.
   Ve mavi mavi kuşlar uçurur rüyamızı
   Pembe pembe uçuşlar kucaklar dünyamızı,

   Çakır Tepe'nin yamaçlarında menekşe renginde
   Yeşil, yemyeşil gölgeler görülür çam ağaçlarında...
   Damla damla, altın peykeler görülür.

   Ünye'de güneş; Cennet'in binbir renkli kızıdır,
   Gün doğarken güneş sarı, batarken kırmızıdır.
   Ünye, canım Ünye, canım ciğerim Ünye,
   Derelerine kaynak olayım Ünye,
   Bahçelerinde toprak olayım Ünye,
   Ağaçlarında yaprak olayım Ünye...

                                                      ÖMER ÇAM

Ömer Çam (Kürsüde) - Osman Öztuncer (Solda)

http://ibogurkan.sitemynet.com/index/id2.htm

YÖRE AĞZIYLA YAZILMIŞ MAHALLÎ BİR ŞİİR
M. Ufuk Mistepe
Ankara / 17.03.2002
 

MAALLEMİN UŞAA İSİİN

                                                        Uşak-devşek hayınlık mı yapdı?
                                                        Bi güzel ısırganla dövcen anam...
                                                        Yivdin giir, ısırgan çık!
                                                        Yivdin giir, ısırgan çık! de
                                                        Geçmii ki acısı gabarmış eyce.
                                                        Yazık gı, vurma bi daa uşaa...
 

 .
    Sen de götün götün gitme İsiin,
    Isıcak gabaru de gitsin
    Hadi gel, komen oynimun biznen?
    Çitil cıgarmazsan ağlamsuk da olman.

  Ulan tomanın düşmüş pantoldan aşşaa
  Bi de cıbırın gabadayısı geçiniin
  Yalıda oyna da çöp batmasın ayaan
  Aahorda dikilip durma, git de zırlan...
 

.
  Ahacuk pastura, daat bakiim kâadı.
  Keşik sende, emme de kelek kardı
  İpda ben daattıydım, eyi garıştır lan
  Bakma kâadın altına,
etme mahana soonam...

  Moduranma yerinde, rahat dur bakiim
  Gelimusuz biznen, nezük hıyar yimeye?
  İki dane getürün.. pıtıkları cepte bilin
  Goş siytte gel, seetme orda ha İsiin...
 

 

Bilgin HASDEMİR
Zaman Tünelimde ÜNYE (9. sh.)

Fotoğraf : M. Ufuk Mistepe 04.08.2001

               ÖNSÖZ

  Tüfeğini omzuna dakanlar,
  Efsunlayıp, bozayıla sıkanlar,
  Kar kürüyüp, ateş yakanlar,
  Sülün, ördek yiyenlerin nice oldu?

  Muhlama ile arunun balı,
  Hayalimde tüter Fener'in yeli,
  Haziran'da açar Tepe'nin gülü,
  Su taşıyan merkeplerin nice oldu?

  Gar bitince, Tabakhane Deresi çıkardı,
  Çiise yağar, gabak şaha galkardı,
  Çiçeğinden, anam dolma yapardı,
  O nur yüzlü Cennetlikler nice oldu?

  Gazyak turşusunun, sirkesi yiti,
  Göyneenden eksülmezdi, yiğidin biti,
  Kapıda dururdu kıçığı, iti,
  Unu seven insanların nice oldu.
                                  Recai GÜDEK

HEKİMOĞLU

Ünye ve Fatsa'da adına türkü yakılmış eşkiya Hekimoğlu'ndan söz edelim.
1900'lü yıllarda Fatsa'da Tahmazoğlu Hulusi Ağa'nın yanında
işçi olarak çalışan Hekimoğlu, çeşitli nedenlerle Hulusi Ağa'yı öldürür
ve dağa çıkar. Fatsa'nın Yassıtaş Köyü'nde zaptiyelerce öldürülür.

Aynalı Martiniyle Hekimoğlu

                                       Hekimoğlu dediğin bir küçük uşak
                                       Bir o yandan bir bu yana narinim sırmalı fişek
                                       Hekimoğlu'nun anası o karlı karı
                                       Eridi kalmadı narinim dağların karı

                                       Hekimoğlu derler benim aslıma
                                       Aynalı martin yaptırdım da narinim kendi nefsime

                                       Bohça ağaç dibinde kaymak yedin mi
                                       Hulusi'yi vuran
                                       Hekimoğlu odur dedin mi?
                                       Gelme Hulusi gelme vururum seni
                                       Alkanlar içerisinde koyarım seni

                                       Konaklar yaptırdım mermer direkli
                                       Hekimoğlu geliyor narinim aslan yürekli
                                       Konaklar yaptırdım döşetemedim
                                       Ünye Fatsa bir oldu narinim baş edemedim

                                       Çıktı canım kara kuştur pezevenk
                                       Hekimoğlu geliyor narinim uçkur çözerek...

                                                                                                                                                                                 Ladri/Oney'den Ünye'ye - Flaş TV, sh. 105

 

                                         HEKİMO İBRAHİM A

 

                                         Ben de bileydim gır atıma binmezdim
                                         Dolu dizgin Boşçarmuda enmezdim
                                         Hekimolu gendüsü güççükdür emme vurur bilmezdim
                                         Gundannı Barışçı olu Hasan'ın sözüne ganmazdım
                                         Namussuz imiş namussuz olduğunu bilmezdim.

 

ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI'dan
(Eski Ünye Kaymakamı - 1932/1933)

Çok duygulu ve hassas bir mizaca
sahip olan Ömer Bedrettin Uşaklıgil, "Denize Hasret" isimli şiirini
Ünye'den ayrıldıktan sonra özlem duyarak yazmıştır.
 

                                 DENİZ HASRETİ

                             Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgârı
                             Dalgaların tütüyor gözümde mavi, yeşil;
                             Yüzümü güldürmüyor sensiz ay ışıkları
                             Ufkumda yükselmeyen güneşler, güneş değil

                             Bir gün nehirler gibi çağlayarak derinden,
                             Dağlardan, ormanlardan sana akacak mıyım?
                             Ey : Deniz şöyle bir gün sana bakacak mıyım?
                             Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden?..

                                                          

Ayrılanlar Boğazı/Ünye

 

  Ve sen âfakın mahkûmu,

  Suskunluk zincirine dolanmış canem,

  Açmaz düşlerin yolcusunu beklerdin.

  Çaresiz.. suskun.. yatağında...

  Bense takılmış, beklenti batağımda...
                                          
M.Ufuk Mistepe

 

 

 

ÜNYE YÖRESİ MANİLERİ

 

.
Ekin ektim çöllere
Yoldurmadım ellere
Ufaktan bir yar sevdim
Aldırmadım ellere

 

Kuyu başında kuyu
Uyu sevdiğim uyu
Adam sarhoş olur mu
İçtiğin üzüm suyu

 

Armut dalda asılsın
Çakır gönlüm nasılsın
Sennen bizim sevdamız
Gazeteye yazılsın

.
Mektup yazdım karadan
Dağlar çıksın aradan
Kader ayırdı bizi
Kavuştursun Yaradan

 

Gemi gelir öterek
Kömürleri dökerek
Ben yârimi yol ettim
Göz yaşları dökerek

 

Gülüm kurutmam seni
Suda çürütmem seni
Senelerce görmesem
Yine unutmam seni

MUSTAFA RAKIM EFENDİ

Milâdî 1757'de Ünye'de doğan Hattat Mustafa Rakım Efendi bir felç geçirdikten
sonra Mart 1825'te vefat etmiştir. Merhumun vefatı anısına, ismi bilinmeyen
bir zatın yazdığı tarih manzumesinden bir bölümü aktarıyorum.
Oney'den Ünye'ye - Flaş TV

                                         Nusretiye Camii'ne yazdı bir sûre kuşak,
                                         Yadgâr etdi ânı bu secdegâhı izzete,
                                         Mihrabın üstünde olan deveboynu çift dönüş,
                                         Parmak ısırttı Celaalüddin'le Esma İbret'e.
                                         Hem Cihangir Camii'ne de nisa âyât yazub
                                         Hüsni hat kanunların ünmuzeç etdi millete.
                                         Kudreti üstada vâkıf olmak istersen eğer
                                         Git de bak Fatih'deki âsarı sahib şührete.
                                         Çar aktarı gezen adem tesadüf edemez
                                         Hattı üstade şebahat arzeden bir âyete.
                                         Sıytı rutdu Asya'yı Hindü Çin İslamları
                                         Geldiler görmeye fevc fevc katlanub her külfete
                                         Şeyhle Osman Efendi görseler derler idi
                                         Lâyık oldun aferin bizden ziyade hürmete.

 

FINDIĞA AİT MANİLER
Turistik Yeşil Ünye Rehberi - Orhan Bora
   

.  
   Fındık dalda dal yerde
   Bülbül öter her yerde,
   Ötme bülbülüm ötme
   Her birimiz bir yerde.
.
.
   Kız söndürme ocağın
   Sensiz geçerse çağım,
   Fındık kabuğu gibi
   Yanıp kül olacağım.
.
.
   Fındığı çok severler
   Kırıp içini yerler,
   Yâr üstüne yâr sevme
   Sana fındıkçı derler.
.

 

SÜTUNLAR

Mahzun bakışların anlatmaz mı bahtımı?
Dökülmez mi saçaklarından suskun heceler Ünye'm?
Yaslanan omuzlarda yorgunluk izlerin var,
Tarih seni gözler, sütunsu saçlarında Ünye'm
                                                                                                                   M. Ufuk Mistepe/2002

     

 

İlkokul çağlarımda en sevdiğim beklentilerden biri de
yalıkahvesinde çekilen balık ağlarından çıkacak sürpriz deniz ürünlerini görebilmek için
dakikalar hattâ saatlerce, deniz kenarında sabır ve heyecanla yaptığım bekleyişlerdi.
 

Ünye/Sahilde Balıkçılar

     ÜNYE'DE BİR BALIKÇI BİLİRİM

Bir balıkçı bilirim her sabah yalıda,
Bakar denize, enginlere,
Ama ne meraklı bir bakış,
Bu denizi süzer yaz ve kış.
Fosforlu gözleri ile rızgını arıyor,
Kestirince akınının yerini.
Hemen takar kayığına küreğini.
Bir işaretle sarılır,
Ağda balıklar pırıl pırıl.
Başlar o zaman türküler,
Bitince bu iş neler neler.
Yine bu balıkçı her sabah yalıda,
Bakar denize, enginlere,
Fosforlu gözleriyle...

                                             
Ziya AKKAŞ

Ünye'mizin değerli şahsiyetlerinden, gönül dostu; belgesel ve fotoğraf
koleksiyonu, kitap kültürü, şiirsel dünyası ve duygusal kimliğiyle Ünye'miz tarih ve kültürüne yıllarca
hizmet eden Ünye Çağdaş Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Müdürü YÜKSEL ŞEN Ağabey'imizin
güzel bir şiirini yudumlamanız için sizlere sunuyorum.


 

GÜZEL ÜNYE'MİZ
  .
  Tanrı'ya hamd ü sena, sende yazılmış künyem.
  Gene yâdıma düştün, şehirler şahı ÜNYE'm.

  Nasıl anlatsam seni, hangi yönden başlasam.
  Bir kusurun bulup da, biraz olsun taşlasam.

  Kadıların nam salmış, yedi iklim dört bucak,
  Anıları ulaşmış, bizlere kucak kucak.

  Bir grubu olur ki, coşturur ressamları,
  Şahane bir tablodur, mehtabı akşamları.
.

.
  Hele hattatlarının, emsali yoktur arzda.
  Nerde? besmele yazan, Râkım Efendi tarzda

  Yeşil Ünye'm kaptanlar, ulemâlar beldesi,
  Gökkubbede çınlıyor, hâfızların gür sesi.

  Hayat burda çok tatlı, her şey bir başka biçim.
  Sahilde dolanırken, kıvanç duyuyor içim.

  Böylesi cennet belde, görmemiştir bu dehir.
  Yunus Emre diyarı, güzel ÜNYE'm can şehir...
.

 

ÜNYELİ PROF'LAR

Ne prof'lar yetişmiş, şu bizim Ünye'mizde?
Yazalım her birini, kalmasınlar hiç gizde!

İşte Necmettin POLVAN, Türkiye tanır O'nu,
Hemen belleğe düşer, ruhsal olunca konu.

Bakırköy Hastanesi unutmaz bu dehayı,
Başka kim yaşamıştır, böyle üstün vefayı?

Osman ÇATAKLI Hoca, ünlendikçe ünlenmiş,
Vakıflar Müdürüyken bütün yurda nam vermiş.

İsmail Kılıç KÖKTEN taramış bölgemizi,
Bulduğu eserlerle yüceltmiş şehrimizi...

Koytakkaya, İn-Önü, Tilkikaya Mağrası,
İlk Çağlar'dan bugüne, Ünye'mizin aynası.

Çömlekçi'nin dehası, unutmadık seni biz,
Nesillere örnektir, bıraktığın mutlu iz.

Vasfi KAYNAR Hocamız ne de kibar insandı,
Vakitsiz ölümüne bütün Ünyeli yandı.

Ahmet DENKER Hocamız, HAVELSAN'la özleşmiş,
Yıllardır Genel Müdür, bu ne güzel hizmetmiş?

Herkesin sevgilisi Eflâtun GÖKŞİN Hoca,
Ahirete göç etti, rahmeti olsun bolca.

Sait KAPICIOĞLU, bilgelerin bilgesi,
Vallahi her konuda şu Ünye'nin gür sesi.

Göksel Hoca olayı yürekleri dağladı,
Bu elim hâdiseye Tıp Âlemi ağladı.

Yazık, çok yazık oldu bu genç kardeşimize,
Yasını tutmak düştü, Ünye'de hepimize.

Numan KURTULMUŞ Hoca siyasete soyunmuş,
Bu ne büyük bir tutku, bu ne kutsal oyunmuş?

Şefik Dursun Hoca'nın Cerrahpaşa mekânı,
Hastalara şifâdır, O'nun ilim, irfanı.

Ya o doçentlerimiz, Âti'nin Prof'ları,
Bir gün gelir görürüz, bu mevkide onları.

Hasan ERBİL Hoca'mız babasının izinde,
Çalışkan mı çalışkan, hem atik hem de zinde.

Cihat ŞEN, Güner ABA, bir de Öner GÜNÇAVDI,
Prof'luk titri ile şu Ünye'ye nam saldı.

Eczacı Prof Albay Tayfun UZBAY Hoca'mız,
Gülhane'de ün yapan, bir bilim adamımız.

Araştırıp çalışmış Alkolizm dalında,
Buluşu çığır açmış tedavi alanında.

Ahmet VARİLCİ Hoca Bolu'yu mekân tutmuş,
Kanlıkuyu Sokağın havasını unutmuş.

Babası Erol kardeş, Nene Leylüfer Teyze,
Mutluluktan uçardı, girseydi bu denize.

Sayın Ayşe YALIN'ı nasıl anlatsam size?
Asaletin timsali, gelmesin sakın göze!

Emeklilik sonrası Ankara'yı terk etti,
Halkına hizmet için doğduğu yere gitti.

Doğa ile baş başa, Gölevi Beldesi'nde,
Çiçeklerle uğraşır, orada bahçesinde.

Kreşe dönüştürdü eski baba evini,
Amacı, hep eğitmek kentin miniklerini.

Bu değerli Hoca'nın aşkına hayran kaldım,
Her bir icraatından değişik ilham aldım.

Konferanslar, paneller, tam bir Kültür Devrimi,
Kentimiz yaşamamış bu denli bir evrimi.

Sayın CÜCELOĞLU'na gezdirip Ünye'mizi,
A'dan Z'ye öğretmiş, onursal künyemizi.

Bir de Ömer ÇAM vardı, Hocaların Hocası,
Rahmete erişse de yaşıyor hâtırası.

İşte yazdım sizlere Ünyeli Prof'ları,
Okuyup örnek alın, şehrimin çocukları...

                                              25.09.2010 Ankara

 

Ünye'mizde 1965 yılında Karlıtepe Köyü Okulu'nda yedek subay
öğretmenlik yapan Gaziantepli eniştem
Hüseyin ÖZDİL'in 27 Şubat 1965 yılında
Şirin ÜNYE - AKKUŞ Sesi Gazetesi'nde yayımlanan şiiri aşağıdadır.

ÜNYE'M

Hüseyin ÖZDİL

Çok eski tarihlerin kalıntıları
Pırıl pırıl parlayan şu berrak deniz,
Basmış sinesine o zümrüt koyu
Cennet bir köşe sandım Ünye'yi.
Yalçın kayalıkların girdiği denizlere
Romantik bir kulübe sanırım Ünye,
Java ormanlarının verdiği renge
Değişmem seni ben meleğim Ünye.
Sanki akarcasına köpüklü dalgaların
Tatlı bir ahenkle çarparak kumsallara,
Yalta'ya İtalya'ya vermişsin ilham
Kaptırdım sana gönlü, kurbanın olam.
Kuytu karanlıkların sessizliğinde
Bir efsane anlatır duran her yıldız,
Geceyi gündüze dönen halinle
En büyük aşkımı buldum ben Ünye.

                                           Çok sevdim seni ben ayrılmam daha
                                           Değişmem taşını verilse dünya
                                           Ölürsem unutma, kara toprağa
                                           Sar beni bağrına, sevgili Ünye...

 

ÜNYE'DE VURULAN HÂKİMİN DESTANI
Hüseyin Balkış/02.07.1960

Dinleyin Balkış size söylesin
Acı hallerimi kimse görmesin
Genç yaşında Allah ölüm vermesin
Şair Balkış bunu bir bir söylesin
Dairemden çıktım ben girdim yola
Dâvalı yeri edecek sulha
Tabanca patladı tam o sırada
Dâva tamam oldu işte burada

Vurulduğum muhit Ünye'ye yakın
Gelin komşularım halime bakın
Çalış ahretine aldanma sakın
Ağlayın anneler gence ağlayın

 

Hasan Fahri TAN
(Haftalık ÇAĞRI Gazetesi'nin Yıl : 12, Sayı : 510 - 531, 16.09.1988 - 27.02/05.03.1989 tarihli nüshalarında yayımlandı.)

         ÜNYELİM

Söyle güzel, söyle şirin Ünyelim
Söyle artık, öğünecek nen kaldı?
Yarınlardan, ümitleri keselim
Bir Yunus'un bir de geçen gün kaldı.

Sus kardeşim kimse seni dinlemez
Tok olanlar aç halinden bilemez
Herkes güler, biri var ki gülemez
Ufka bakıp ağlayandan Tan kaldı.
 

       GEREKNÂME

Karadeniz incisisin sen Ünyem,
Senin için dökülecek TER gerek.
Her şeyiyle sana gönül bağlamış,
Yûnus gibi bağrı yanık YÂR gerek.

Tek dileğim; kavuşursun MERDİNE
Sen bilirsin; kimdir ilâç, derdine?
Sana merhem olmayan tek ferdine
Ünye değil bütün Dünya DAR gerek.
 

 

Ünye'de anasının boğazına baltayı vururken,
taş gibi donan katilin destanı
Halk Şairi Kemal Akbayrak

  Oğlum alıp beni çıkardı dağa
  Keseceğim anne yalvar Allah'a
  Dedim oğul evvel namaz kılayım
  Eğer suçum varsa senden bulayım
  Bari keseceksin namaz kılayım
  Suçum var mı Allah'ıma sorayım
  Abdest alıp huzuruna varayım
  Bir türlü hakkımı helâl eylemem

İşte din kardeşler ibretlik oldu
Baltayı vururken taş gibi dondu
Suçun cezasını Allah'tan buldu
Yine de hakkımı helâl eylemem

 



Fotoğraf : Aynur Zeren TAN

        ÜNYELİ'NİN RÜYASI

   Liman kahvelerinin birinde,
   Gece sabaha yakın,
   İçmiş içmiş de,
   Sızmıştır,
Ünyeli Mehmet.
        Rüya görür şimdi uykusunda
        ÜNYE, anası, babası,
        Komşu kızı Ayşe,
        Kınalı elleriyle dikilir karşısına.
   Elini uzatır yakalayamaz,
   Şimdi bir kayık içindedir.
   Ünye açıklarında.
        Rüzgâr vurur bağrına,
        Deniz vurur.
        Balıklar dökülür ellerinden pul pul.
        Siyah iri ellerinde.
   Akşam olmaya başlar.
   Bir tuhaf hisseder, kendini Mehmet.
  Bilir ki Ayşe merak içindedir.
        Yapışır türkülere çekmeğe başlar.
        Sabah olur, Güneş dökülür üstünden.
        Liman sisler içindedir.
        Ünyeli Mehmet halâ rüya görür.
        Halâ, ÜNYE açıklarında kürek çekmektedir.

                       Mehmet Çetin TEZCAN

 

ÜNYESPOR
1957 yılında ÜNYE GENÇLERBİRLİĞİ SPOR KULÜBÜ adıyla kurulan
yeşil beyazlı
ekip 1979 - 80 sezonunda Ordu I. Amatör Küme Şampiyonu olmuş, 1984 yılında 3. Türkiye Millî
Ligi'ne katılmıştır. 1984 - 85 futbol sezonunda Kulüp, Genel Kurul kararıyla adını değiştirerek
Ünyespor yapmıştır. 1987 - 88 sezonunda ve farklı yıllarda 2. ligde mücadele
vermiştir. Halen 3. Lig I. Grup'ta mücadele vermektedir.
 

 

 

 

       ÜNYESPOR

Yemyeşil sahada uçarcasına
Geliyor ha, Ünyespor geliyor
Futbola imzayı atarcasına
Geliyor ha, Ünyespor geliyor...

Onbir şimşek birden çakıyor bakın
Rakibin gönlünü yakıyor bakın
Korkulu rüyadır Ünye'den sakın
Geliyor ha, Ünyespor geliyor...

Her bir futbolcusu çelikten oktur
Ünye'ye sahada yenilmek yoktur.
Kalesi gol yemez midesi toktur
Geliyor ha, Ünyespor geliyor...

Yeşille beyazdır formanın rengi
Deplâsmanda bile kazanır cengi
Nerede Ünye'min nerede dengi
Geliyor ha, Ünyespor geliyor...

Centilmen oyunun öncüsü biziz
Yeşil sahaların golcüsü biziz
Liglerin yükselen yıldızı biziz
Geliyor ha, Ünyespor geliyor...

Kaleden kaleye yemyeşil saha
Ünyespor'uma biçilmez paha
Kul fani söylemez sözü bir daha
Geliyor ha, Ünyespor geliyor...
                              Mustafa Uğur ALAN

 

                DÜNYADA

Karadeniz'in incisi gençleriz
Stadlarda coşar her an gürleriz
Ünye'mizi yüceltecek erleriz.

Bütün gönüller açılsın Ünye'ye
Ünyespor tanıtılsın Dünya'ya.

Doğu, Batı, Kuzey, Güney gezeriz
Zafer üste zaferleri düzeriz
Şeref bayrağını kalbe çizeriz.

Açılsın serdarlar yolu Ünye'ye
Ünyespor tanıtılsın Dünya'ya.

Çelenk yapıp stadları süsleyin
Alkışlarınızla bizi besleyin
Meyil verip gönülden destekleyin.

Zafer nişanı verilsin Ünye'ye
Ünyespor tanıtılsın Dünya'ya.

Gündoğdu Dadaş'tan selâm getirdim
Kucak kucak sevginizi götürdüm
Ulu Mevlâ'ya duaya oturdum.

Yenilmez kale denilsin Ünye'ye
Ünyespor tanıtılsın Dünya'ya.
                        Dadaş İhsan GÜNDOĞDU

 

 

İrfan TOSUN'dan Mısralar

Öyle bir belde ki
Görenin gönlünde
Görmeyenin hayâlinde yaşar.

Balıklar çırpınır ağlarında
Yapraklar fısıldaşır tarih dolu dağlarında
Fındık ekile artık üzüm bağlarında
Ünye'yi sevmemek elde değil ki...

Yunus yatar bağrında
Dalgaları bir ninnidir sanki
O yemyeşil Dünya'yı
Görmeden bilmek mümkün değil ki....
 


Sırla doludur dört bir yanın
Dili olsa anlatacak sanki dağlar
Gülüyorsun tüm Dünya'ya Ünye'm.
Kucak açmışsın tüm Dünya'ya Ünye'm.

Yunus'u ararlar durup her yerde,
Sevgili Yunus yatar ONEY'de
Orası Yunus'a tam lâyık belde
Yunus gene kalsın o gönüllerde.
 

Topçu İdris'ten Maniler :

A beylerim, a beylerim
Yan yana düşmüş evlerim
Komşunuzdan bahşiş aldım
Sizden de ayrı isterim

Gökyüzünün melekleri
Devran eder felekleri
Bugün bahşiş verenlerin
Zayi olmaz emekleri

Yüreklere aşmayın
Kötüye yanaşmayın
Eller ne derse desin
İyilikten şaşmayın

Güvercinler atar takla
Evlerinin önü bakla
İki gözüm İsiyn Efendi
Hadi cüzdanını yokla

Büyük Câmi direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur ama
Kızım Necla börek ister

Bu güne hürmet gerek
Nimete şükür gerek
Mübarek bayram gününde
Topçuya bahşiş gerek

İşte geldi gidiyor
Mutlu günler bitiyor
Onbir ayın sultanı
Bize veda ediyor

Davulumun ipi gaytan
Kalmadı sırtıma mintan
Ver Hakan Ağam bahşişim
Alayım sırtıma mintan

Buna bayram ayı derler
Bal ile kaymağı yerler
Eskiden âdet kurulmuş
Topçuya bahşiş verirler

Pilavın kokusu var
Böreğin sinisi var
Bahşişimi tez yollayın
Gezilecek çok yerim var

Hava sıcak terledim
Bugün çok mani söyledim
Bahşişimi bol verin
Gelecek yıl yine geleyim

 

 

ULAŞILMAZLIĞIN LİMANI

Martı beyazlığının
Sahile vuran çırpınışları...
Dalgamsı bekleyişlerimin
Unutulmazısın...
Beklentilerimin acısı,
Yüreğimin ufuk ötesi,
Tüten bacaların,
Kürek sessizliğinde
Ulaşılmazlığın limanı,
Sahildeki gizemli koyumun
Ünye'sisin...
                             M. Ufuk Mistepe/14.04.2002


Kaynak : A. Derya VARİLCİ Fotoğraf Arşivi


MEKÂNIN CENNET OLSUN ÜNYE...
Pilot Tuncer ŞAHİN - 25.10.2010

KEL TEPEYE DÖNMÜŞ ÇAKIR TEPEMİZ...
YAĞMAYA GİTMİŞ AĞACIMIZ BİTKİMİZ...
ORTADAN YOK OLMUŞ GÜZEL YEŞİLİMİZ...
KULFANİ DER CENNET MEKÂN ÜNYE
CENNETİ GİTMİŞ .... MEKÂNIN TALAN ÜNYE...

HANİ NEREDE, ANAFARTA İLKOKULUM?
ÇOCUKLUĞUM YIKIMA GİTMİŞ, BEN ARTIK YOKUM...
ELİMDEN HİÇ DÜŞMEZDİ ÇATALTEPE GAZOZUM...
KULFANİ DER CENNET MEKÂN ÜNYE...
CENNETİ GİTMİŞ... MEKÂNI KEVGİRE DÖNMÜŞ ÜNYE....

GENÇLİĞİMİ SÖKÜP GÖTÜRMÜŞLER MEYDANDAN...
AYRI DÜŞTÜM GEZİP OYNADIĞIM MEKÂNDAN...
ŞAKİR VİDİNLİ DER BIRAK DÜŞ YAKAMDAN...
KULFANİ DER CENNET MEKÂN ÜNYE...
CENNETİ GİTMİŞ... MEKÂNI ÇALINMIŞ ÜNYE...

ŞÂİR YOKSUL AMCA ÇOK ŞİİR YAZMIŞ ÜNYE'ME...
BİR DAHA BÖYLESİ GELMEZ YERYÜZÜNE...
KÜNYESİ YAZILMIŞ KALABUZU'NA...
KULFANİ DER CENNET MEKÂN ÜNYE...
CENNETİ GİTMİŞ... MEKÂNIN YOK OLSUN ÜNYE...

DAŞCI İSİYN USTA ÇÖMLEKCİ'DE BAŞDAYMIŞ...
YAPTIĞI ESERLER HALÂ ORTADAYMIŞ...
FANİ DÜNYADAN GÖÇ ETMİŞ, ÜNYE'M YASTAYMIŞ...
KULFANİ DER CENNET MEKÂN ÜNYE...
CENNETİ GİTMİŞ... MEKÂNIN CENNET OLSUN ÜNYE...

BAKIRCILAR ARASTASINDA BAKIRLAR DÖVÜLÜRMÜŞ...
BAKIRI DÖVEN USTA TA UZAKTAN GÖRÜNÜRMÜŞ...
ŞÂİR YOKSUL AMCA GİDENE DÖVÜNÜRMÜŞ...
KULFANİ DER CENNET MEKÂN ÜNYE...
CENNETİ GİTMİŞ... MEKÂNI TARUMAR ÜNYE...

HANBOĞAZI, HANCILARIN HANLARIN YERİYMİŞ...
KERVANLAR GELİP GEÇER, KALINACAK DEVİRMİŞ...
KENEVİRCİLER, İPLİKÇİLER HEMEN BİRAZ İLERİDEYMİŞ...
KULFANİ DER CENNET MEKÂN ÜNYE...
CENNETİ GİTMİŞ... MEKÂNI SİLİNMİŞ ÜNYE...

KALABUZU, ORTA ÇARŞI SEYRİ SEFAMIŞ...
TARİHİ YOK OLMUŞ, BAHTI KARAMIŞ...
ŞİRİN ÜNYE'M İÇİMDE BİR YARAMIŞ...
KULFANİ DER CENNET MEKÂN ÜNYE...
CENNETİ GİTMİŞ... MEKÂNI YOK OLMUŞ ÜNYE...

Devam edecek...

YAZDIR