ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 15 Mart 2009 tarihinde güncellenmiştir.)

 

 

Hey Onbeşli Onbeşli
TÜRKÜSÜ ÜZERİNDE
EDEBÎ KALEMLER

Derleme : M. Ufuk MİSTEPE
(Araştırmacı - Orman Endüstri Yüksek Mühendisi)

M. Ufuk MİSTEPE "Zile Türküleri" Adlı Kitabıyla Turizm Haftası'nda.

M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 13.04.2008 Ankara

Hey Onbeşli Onbeşli
TÜRKÜSÜ ÜZERİNDE EDEBÎ KALEMLER

Burada sözü edilen 'Onbeşliler' Rumî 1315 doğumlulardır.

http://www.tumgazeteler.com/?a=3916365

            Halk Edebiyatçıları, Halkbilimciler ve Araştırmacılar'ın kültürel altyapımıza ait bilinmezleri gün ışığına çıkarma yolunda verdikleri efor her dönem takdire şâyan kabul görmüştür. Bu derleme çalışmasında da ortaya koyduklarından alıntı yapılan edebî kalemlerin kültürümüze katkıları tartışılamaz değerde ve ayrı bir önemi haizdir.

            Rumî 1315 doğumluların askere alınmaları ardından yakılan "Hey Onbeşli" Türküsü, ağıt olarak Anadolu'yu sarmış ve zaman içerisinde oyun havası formuna dönüşerek Türk Halk Müziği'nin klâsikleri arasında topluma mal olmuştur.

Tarihi ve Kültürü ile Zile Sempozyumu Bildiriler Kitabı

09 / 12 Ekim 2008 - Saray Sineması / Zile Belediyesi Kültür Yayınları

            Bu derleme çalışmasında türkünün sahiplenme, yakılma, tarihlendirme, hikâyelendirme ve derlenmesinden esinlenerek edebî ağızlardan bire bir alıntı yapılmak suretiyle bir sentez oluşturmayı yeğledik. Bu edebî sohbetlerin kalıcı olması açısından sizleri türkülerimizin yaşanmış öykülerindeki  ezgilerinin büyülü tınılarıyla başbaşa bırakıyorum.

            "Hey Onbeşli" Türküsü'ne bir yerlerden giriş yapmak gerekir! Ama nerden? En iyisi "Onbeşliler Gidiyor!" çaresizliğinin çağrışımıyla 'Evet, Nereye Gidiyor?' diyerek, değerli bir Halk Edebiyatçısı Mehmet Emin ULU Bey'den alıntı yapmak suretiyle konuya giriş yapalım. Nasıl olsa arkası zengin dağarcığımızdan türkü türkü sel olup akacaktır.

            M. Emin ULU - Konuyu medenice tartışıyoruz. Gerçekler zaten böyle çıkmaz mı? Müsademe-i efkârdan barikayı hakikat doğar. Ben de yıllar önce Artova'da konuyu alel usul duymuştum. Sulusaray'da biri de bahsetmişti. Eski notlarımda vardır. Tabi ben bu konuyu Halk Edebiyatı anlayışı ile derlediğim için o zaman aklımda roman yazmak, senaryo yazmak, tiyatro yazmak yoktu. İş bu safhaya gelince herkes bir şeyler söylüyor. Tarihî romanlar, gerçek değildir. Fakat tarihi aydınlatır, geleceğe de yeni ufuklar açar. Kaldı ki benim eserim, tarihle iç içedir.1

            Hulusi SEREZLİ - Sahiplenme yalnız okul para gibi şeylerde olmuyor. Zile'yi Zile yapan değerler de gasp ediliyor. Haberi ulusal basında çıktı. Özhaber Gazetesi de hikâyeyi yayımladı. Hikâye dediğim, Mehmet Emin Ulu Bey'in yazdığı 900 sayfalık romanın özeti. Romanın Adı : “Onbeşliler Gidiyor - Niksar'ın Fidanları”. Özetini okudum. Tepki olur mu diye bekledim. Maalesef ne Zile'nin araştırmacı yazarlarından ne de başka kimseden çıt çıkmadı. Kitabın yazarı ile geçtiğimiz yıl Cahit Külebi’yi Anma Töreni'nde tanışmıştım. Hey Onbeşli Türküsü ile ilgili roman yazmaya başladığını söyleyince türkünün Zile'ye ait olduğunu, yanlışlık olursa itiraz edeceğimizi söyledim. Ama hiç etkisi olmamış. Zile ile alâkası olmayan yanlışlarla dolu bir roman çıkmış ortaya. Rumî 1314 -15 doğumlu gençlerin askere gidişi sırasında Zile'de söylenip yakılan türkü Tokat’a, Niksar’a mal edilmiş. Emin Bey keşke gerçeklere uysaydı. Bir kaybı olmazdı.2


http://www.zilesitesi.com/makale.asp?islem=goster&id=24

            Bekir ALTINDAL - Değerli Plâtform Üyeleri, geçen hafta içinde Hulusi Ağabey 'Zile'ye Sahip Çıkıyor muyuz?' başlığı ile yazdığı yazıda Hey Onbeşli Onbeşli Türküsü konusunda Mehmet Emin Ulu Hocamın romanından bahisle bu türkünün Zile'ye ait olduğu yolunda görüşlerini yazmış, Zileli araştırmacıları göreve çağırmıştı.

            Konu ile ilgili olarak biz de genel bir çalışmamız sonucunda ileride düşüncemizi yazacağız. Araştırmamız bitmedi henüz. Beklediğimiz bazı hususlar var. Ayrıca Emin Hocam'ın romanı henüz elime geçmedi. Okumadan da konu hakkında yazı yazmak takdir edersiniz doğru değildir.3

            2007 yılını bu gündemle kapamıştık. Ünye ve Zile Araştırmacısı M. Ufuk MİSTEPE'nin 2006 yılında ÜNZİLE GRUBU adı altında yörede ilk kez başlattığı sanal paylaşım kültürü, internetin iletişimdeki câzibesi sayesinde araştırmacılar ve bilgi birikimi olanlarca medeniyetin imkânları ölçüsünde kabul görmüş ve Kültür Havuzu oluşumuna ait veriler kesintisiz akmaya başlamıştı. Bu grup üyelerinin desteğiyle 800 makale ve 8.500 fotoğrafla Türkiye'nin yöresel bazda devâsa boyutlu en büyük kültür sitesi Aydınlık Ufuklar Sitesi (http://unyezile.net) ortaya çıkmış oldu. Ünye ve Zileliler kültürel altyapılarını emin kaynaklardan tanımış ve aldıkları moral güçle değerlerine birlikteliğin sinerjisiyle sahip çıkmaya başlamışlardı.

            Hey Onbeşli Türküsü hakkında kalıcı izler bırakan iki hikâye de yarışmalarda derece alarak edebiyatımıza kazandırılmıştı. İlk olarak Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI 1985 yılında Mersin'de "Türkülerin Hikâyesi Yazı Yarışması"nda Üçüncülük Ödülü almış4,  ardından 2000 yılında Türk Edebiyatı Dergisi Tarafından Organize Edilen "Kültür  Bakanlığı Destekli" Ömer Seyfettin Yarışması'nda Araştırmacı Av. Hulusi ÜSTÜN de Üçüncülük Ödülü ile taltif edilmişti.5  Sayın YARDIMCI hikâyesinde (http://unyezile.net/onbesli.htm) aşağıdaki anlatımı Yaygın Eğitim Mut Haber Bülteni'nde6 yayımlar.

Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI'nın
Üçüncülük Ödüllü "Hey Onbeşli Onbeşli" Türküsü'nün Yayımlandığı Dergi.


Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI Arşivi - Gönderen : Necdet KURT

            Mehmet YARDIMCI - O zaman patika bir yol olan ve taşlı topraklı bakımsız olan Zile – Tokat yoluna koyulur. Zile ve çevresinde önemli olaylarda türkü yakma geleneği vardır. İşte bu gelenekten olsa gerek ya da olayın halk üzerindeki psikolojik etkisinden; gelinlerin, kızların, anaların, bacıların ağlamasından etkilenen halk arasından bir kişi;

            Hey onbeşli onbeşli
            Tokat yolları taşlı
            Onbeşliler gidiyor
            Kızların gözü yaşlı

der. Kısa sürede tüm Tokat yöresinde bu türkü yaygınlaşıp benimsenir. Çevrenin en sevilen türküsü olup çıkar.

            Sayın YARDIMCI, bu hikâyenin alt yapısı ve yaşamından aldığı canlı kesitlerle türkünün Zile'ye ait olduğu üzerinde sempozyum ve yayınlarda vurgulayıcı ifadeler kullanmaya başlayınca hikâyeler üzerindeki kanaatler de şekillenmeye başlar. Ve hikâyelerin nasıl kurgulandığı, güvenilirliklerinin ne derece sağlıklı olduğu, adından da anlaşılacağı üzere sadece hikâye olarak değerlendirilmelerinin yerinde olacağı görüşleri ağırlık kazanmıştır.

            Sayın Av. Hulusi ÜSTÜN de türküyü Tokat'a bağlı bir Yörük köyü olan Tahtoba Köyü'nden Hüseyin ile ilişkilendirir.7 Araştırmacı Bekir ALTINDAL bu gelişmeler ardından Sayın Üstün ile telefon görüşmesi yapar. Konu hakkında şunları yazar :12

            Bekir ALTINDAL - Hikâye'nin yazarı Av. Hulusi Üstün ile 07.12.2007 günü yapılan telefon görüşmemizde : "Büyükbabam Tokat'ta görevli iken Tokatlı olan babaannem ile evlenmiş, bu türkünün hikâyesini 1980'li yılların başında kendisi 13 yaşında iken babaannemden dinlemiştim. Babaannem Artova'nın Çerkez Musa Köyü'nden olup dedemle evlendikten sonra bir süre Tokat merkezde görev yapmış. Babaannem Hediye'yi görmüş. Ancak Hikayedeki Hüseyin ismini ben verdim. Hikayenin bitişini her ihtimale karşı yapmadım, açık bıraktım. Oradaki geçen kişilerin bir araştırmasını yapmadım.diye açıklama yapmıştır.

            Daha sonra Sayın Üstün'ün 18 Aralık 2007 günü Sultanahmet'te bizi ziyârete gelmelerinde yapılan sohbette önceki açıklamalarına ilâve olarak : "Hediye'nin verildiği yaşlı adamın mesleğinin ne olacağını hikâyeyi yazmadan düşündüm. Tokat'ta yazmacılık meşhurdur. Yaşlı adamın ismini Emin ve mesleğini de yazmacı olarak kendim belirleyerek hikâyeye bu şekilde belirttim. Yani Tahtobalı Hüseyin, Emin Usta benim verdiğim karakterlerdir." diye açıklamada bulunmuştur.12

            Hulusi ÜSTÜN - Kınalı Kazova üzümlerinin toplanıp pekmez yapıldığı, içi sırlı küplere asma yaprağı basıldığı aylarda Tahtoba Köyü'nün saygın ailelerinden birinin oğlu Hüseyin görüverdi onu. Tenhada buluştular, iki gencin yüreciği birbirine ısındı. Çok geçmedi aradan, Tahtoba'dan dünürcüler geldi Hediye kızın evine. Köy ağası babanın biricik oğlu Hüseyin'e istediler onu. "Yaşı küçücek," dedi anası. "Baba ekmeği yemedi doyuncaya dek." Bekleyeceklerini söyledi oğlan tarafı. "Bizim oğlumuz da yeni yetme... Söz edelim, aht verelim, bekleyelim. Gül yanaklı Hediye bu yaz gelinimiz olur."5

Hulusi ÜSTÜN (Kitabı Türkü Öyküleri) ve Hikmet YEDİC

http://www.ideefixe.com/Kitap/urun_liste.asp?kid=56843&query=0&f=1
http://tr-tr.facebook.com/people/Hulusi-Ustun/650481838

            Mehmet YARDIMCI - Emin Bey, Hulusi Üstün hangi yaşlı ile konuşmuştur? Yaşlı dediğiniz kişi o yılları yaşamış mıdır? Bilirsiniz bazı masallar ve efsaneler kimi anlatıcılar tarafından yeni yörelere maledilirler. Bu da öyle bir gayretin ürünü olsa gerektir. Size kızmıyorum, yalnız yaptığınız bazı aceleciliklere üzülüyorum.8

            M. Emin ULU - Halk Edebiyatı araştırmalarının nasıl yapıldığını; efsanelerin, masalların ve türkülerin nasıl ortaya çıktığını iyi bildiğimi düşünüyorum. Fakat şunu rahatlıkla beyan edebilirim ki Hulusi Üstün`ün yazdığı hikâyenin benzerine ben de rastladım. Kaldı ki Hulusi Bey de hikâye yazmış. Hikâyenin, edebiyatımızda nasıl bir tür olduğunu izah etmeye lüzum var mı? Bu konuyu bilmeyenlerin tartışmaya katılması da uygun olmasa gerek!

M. Emin ULU Tokat Etkinlikleri Standında.

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 11.04.2008 Ankara

            Saygıdeğer Hocam, bazı konularda aceleci olduğumu beyan ediyorsunuz. Doğrudur. Hayat o kadar kısa ki. Bazı güzellikler acelecilikten çıkmaz mı? Her yanlış bir nakış misali; iyi niyetle aceleyle yapılan her işte, bin bir güzelliğin ortaya çıktığını görmedik mi? ... Şimdi bu kadar iş, aceleye gelerek ortaya çıkar mı? Bir kez daha söylüyorum. Sizi seviyorum, sizin yazdığınız eserleri, gıpta ile takip ediyorum. Zile`yi ve Zilelileri çok seviyorum.9

            Türkü acaba ne zaman derlendi? Yaptığım araştırmalara göre Sayın Muzaffer SARISÖZEN 28.06.1943 tarihinde 'Onbeşli' adlı türküyü kaynak kişi olarak Mustafa YOLCU adlı şahısdan Niksar'da derlemiştir.10  Bu tespiti Halk Edebiyatı Araştırmacısı Necdet KURT aşağıdaki biçimde yorumlar (http://unyezile.net/hey.htm) :


Mavi Didim Günlük Bağımsız Siyasî Gazete - 31.01.2009 Tarih, Yıl : 12, Sayı : 2957.

            Necdet KURT - Türkünün derlenme öyküsü de hayli ilginçtir. Türkü merhum üstat Muzaffer SARISÖZEN tarafından 28.06.1943 tarihinde Tokat Niksar İlçesi’nden “Onbeşli” adıyla Mustafa YOLCU’dan derlenmiştir. Fakat her nedense bu derleme mevcut TRT kayıtlarında bulunmamaktadır.

            İkinci kez ise merhum Üstad Nida TÜFEKÇİ tarafından 70’li yıllarda babası merhum Hamdi TÜFEKÇİ’den derlenmiş ve TRT Müzik Dairesi tarafından 1616 sıra no.’su ile 24.05.1977 tarihinde incelenerek repertuara alınmıştır ki, bu konu, özellikle de “babasından” derlemiş olması dikkati çekecek önemli ve mânidar bir durumdur.11

            Türkünün kim tarafından yakıldığı ve derlendiği konusunda araştırmacılar muhtelif duyumlar ve alıntıları öne çıkarmışlardır. Araştırmacı Bekir ALTINDAL ise halen hayatta olan Zile Postası Gazetesi Sahibi Hüseyin HOŞCAN'ın gazetesindeki bir habere dayanarak olaya farklı bir boyut kazandırır.


Hüseyin HOŞCAN (1931 Zile -          ) ve sahibi olduğu 1964 tarihli Zile Postası Gazetesi kupürü.

            Bekir ALTINDAL - Gazeteci Hüseyin Hoşcan Ağabey bundan yirmi altı yıl önce "Zile Türküleri ve Sadık Doğanay" başlıklı yazısında :12

            "Ama ne yazık ki Zile'mizden birçok müzik öğretmeni de yetiştiği halde henüz Zile türkülerini derleyen biri çıkmamıştır. İşte bu yüzdendir ki bazı Zile türküleri Tokat, Amasya ve Sivas'a mal edilmek istenmiş ve sayım organlarında öyle gösterilmiştir.

            Meselâ; Hey Onbeşli ve Taşkıran türküleri bunlardan ikisidir. Bundan 70 küsur yıl önce Zile'nin asker sevkıyatı Tokat yolu üzerinden yapılırdı. O zamanlar Turhal ufacık bir nahiye idi. Bu yüzden giden yola Tokat yolu denirdi. Ve bu yol bir şoseden ibaretti. Bugün yaşayan kişilerden öğrendiğimize göre "Hey Onbeşli" türküsü onbeşlilerin  askere gittiği yıl düğünlerde çalgıcılık yapan TİFAN isimli Bayburtlu bir muhacir tarafından yakılmıştır. O zamandan beri düğünlerde çalınıp söylenmeye başlanmıştır. Tabi türkünün sözleri içinde Tokat yolu geçtiği için de zamanla oraya mal edilmiştir."13

            Sayın HOŞCAN, Zile Postası Gazetesi'nde türküyü yakanı ve tarihçesini yıllar öncesinden kamuoyuna duyurmuştu. Gel gör ki türkünün Adana'ya ait olduğunu söyleyenler de vardı. Bilinen tezleri çürütmek için Halk Edebiyatçısı Mehmet Emin ULU gösterdiği eforu Sayın ALTINDAL'a gönderdiği 10.12.2007 tarihli ve Sayın YARDIMCI'ya gönderdiği 11.12.2007 tarihli mesajlarında şu cümlelerle noktalıyordu :

Tarihi ve Kültürüyle Zile Sempozyumu (09/12 Ekim 2008) Katılımcıları Kültür Evi'nde Öğle Yemeğinde.
Turizm Haftası Etkinlikleri Konferans Öncesi Konuşmaları Dinlenirken Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI, Mehmet Emin ULU, M. Ufuk MİSTEPE


Soldaki Fotoğrafı Gönderen : Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI - 16.04.2008 / Sağdaki Fotoğraf : Mustafa BELDEK

            Benim bu eseri yazmakta pek çok amacım vardı... Bunlardan ilki ve en önemlisi 1914 - 1922 yılları arasındaki  Tokat'ta olup bitenleri roman halinde dile getirmek, bu sayede Ermeni olaylarını dile getirmek, ikincisi de Adanalıların bile sahiplendiği Hey Onbeşli Türküsü'nü artık kesinkes Tokat'a ait olduğunu ortaya koymak ki... Eserde verdiğim pek çok belge mukayeseler, olayın geçtiği yerler meseleyi rayına oturtmuştur. Eserin kapağını görüp de "Zile'nin Türküsü" nasıl Niksar'a mal edilir? diyenleri düşünüyorum. Bugüne kadar bu görüşü savunanlar, bu alanda neden bir eser yazıp ortaya koymamışlar? Kaldı ki ben bu eseri, "Hey Onbeşli Onbeşli Türküsü" Tokat'ın mı, Zile'nin mi, Niksarın mı tezini savunmak için yapmadım. Adanalıların sahip çıktığı türkümüzü bu eserle ve belgelerle tam anlamıyla Tokat'a mal ettiğimi söyleyebilirim. Bu eserden sonra kimse türkümüze sahip çıkamayacaktır.

            Türküye, Adanalılar ve Sivaslıların da sahip çıktıklarına dair Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği Korosu Şefi Dr. Halil ATILGAN, 11.10.2008 tarihli "Tarihi ve Kültürüyle Zile" Sempozyumu'nda sunduğu bildirisinde bizlere şu bilgileri aktarmıştır :14

            Halil ATILGAN - Benim araştırmalarıma göre türkü 1315'liler tertibiyle Tokat'ta askerlik yapan Adanalı İboş Ali'nin yavuklusu Hediye'ye yaktığı yakımdır. İboş Ali küçük yaşta bağlama çalmaya başlar. Askere gidinceye kadar Adana'nın en iyi bağlama çalanlarından biri olur. Arabacı Topal Selahattin'in kızı Hediye'ye âşıktır. Tokat'a askere gitme arifesinde yavuklusundan ayrılan İboş Ali Hediye'ye bu türküyü yakar. Türkü Tokat'ta ünlenir, dillere destan olur. Askerlikten sonra Adana'ya gelen İboş Ali türküyü öğrencisi Ali Limoncu'ya öğretir. Ali Limoncu ustasından öğrendiği bu türküyü çeşitli meclislerde çalar okur. Türkü Adana'da da ünlenir. Ali Limoncu ile İboş Ali defalarca birlikte türküyü çalıp söylerler. 1952 yılında Muzaffer SARISÖZEN'in düzenlemiş olduğu Ankara'daki Adanalılar gecesinde türkü Ali Limoncu tarafından çalınır okunur ve Sarısözen tarafından notaya alınır.

            Ben türkünün İboş Ali Ağa tarafından Topal Selahattin'in kızı Hediye'ye yakıldığının hikâyesini Ali Limoncu, Abdurrahman Yağdıran, Mustafa Canan ve Erol Aktı'dan müteakip defalar dinledim. 'Çukurova Türküleri' kitabını hazırlarken Ali Limoncu kendisinden derlediğim türkülerle birlikte "Hey Onbeşli" türküsünü de çaldı okudu. Üstadın isteği üzerine türkü : Yöresi Adana, kaynak kişi İboş Ali, aktaran Ali Limoncu olarak kayıtlara geçti. Türküyle ilgili notanın altına da küçük bir not düştüm. Türkü; Çukurova Türküleri (1) kitabımda bu detay bilgilerle yayımlandı. Böylece "Hey on beşli" türküsüne Tokat ve Zile'den sonra Adana da sahip çıkmış oldu.


Dr. Halil ATILGAN ve Eseri 'Türkülerin İsyanı' - Akçağ Yay., Ankara, 2003, 552 sh.

            Bu kadarını söyledikten sonra Sivaslılar'ın da "Hey Onbeşli" Türküsü'ne sahip çıktığını söylememek olmaz doğrusu. Bu durumda Zileliler, Tokatlılar, Adanalılar, Sivaslılar "Hey Onbeşli" türküsü bizimdir diyerek seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Türkü bizimdir diyenlerin içinde Tokatlılar'ın sesi daha çok duyuluyor. Tokatlılar'ın sesinin daha geniş kitlelere duyulmasının nedeni de Tokat Şâirler ve Yazarlar Derneği Başkanı Sayın M. Emin Ulu.14

            Türküye muhtelif yörelerden sahiplenme adı altında belge ve yazılar mesnet olmaya başlayınca Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI, Sayın MİSTEPE'ye internetten özel bir mesaj göndererek konu hakkında onunla aşağıdaki fikirlerini paylaşmış ve bu aktarımları MİSTEPE tarafından Zile Türküleri kitabına taşınmıştır :15

            Mehmet YARDIMCI - Ufuk Bey, ne hikmetse herkes Hey Onbeşli Türküsü'nü bir yerlere bağlamak istiyor. Rahmetli babam 1315'lidir. İstiklâl Madalyası vardır. 85 yaşında vefat etmiştir. Annem de babam askerken evli bir çocuk annesi imiş.

          1315'liler önce padişahın sonra Mustafa Kemal'in askeri olarak iki defa askere alınmışlardır. Kimileri, henüz çocuk yaşta iken, askere alınışlarının ardından yakılmış bir türkü olduğunu ileri sürmekte, kimileri de ikinci kez askere gidişlerinin ardından yakıldığını ileri sürmektedir. Aslı zaten şimdiki söylendiği biçimde bir oyun havası değildir. Muzaffer SARISÖZEN grubunun Anadolu türkülerini derleme ve notaya alma projesi kapsamında notaya alınmış ve eklenen bazı sözcüklerle türkü farklı bir boyut kazanmıştır.

          Annem, 1315'lilerin süvari olanlarının Zile Mal Pazarı’ndan (Deri Yeri) Tokat Talimgâh Kışlası’na toplanmak için Deli Kâmil Paşa komutasında Zile'den hareket eden yüzlerce atlı askerin ardından yakıldığını ve önce kadınlar arasında kına gecelerinde okunduğunu söylemişti. Babam da benim türküm deyip bağ budarken söylerdi. Ben “Hey Onbeşli, Müdür ve Armuttan Kayacağım” adlı üç türkünün anlatılanlara dayalı olarak mizansenini yapıp hikâyesini yayımlamış ve “Türkülerin Hikâyeleri” yazı yarışmasında ödül almıştım. Anlatılanların ötesinde elde resmî bir belge bulunmamaktadır. Bence de türkü Zile'de yakılmıştır. 21.02.2008 / Buca15

"Bir Asırda Tokat" Albümü - Tokat'tan Dağıtımı Yapılan Redif Taburu Askerleri.

Burhan GÜNESEN Fotoğraf Arşivi

            Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Araştırmacı M. Ufuk MİSTEPE Zile Türküleri'ni kısmen bir kitapta toplamayı başararak ve 15.04.2008 Turizm Haftası Etkinlikleri'nde 62 Zile Türküsü ihtiva eder "Nota ve Sözleriyle Zile Türküleri" adlı kitabını Zile Belediyesi sponsorluğunda yayımlatır.15

Zile Belediyesi Kültür Yayınları No. 4

15/20 Nisan 2008 Turizm Haftası'nda Zile Kültürü'ne Hediye Olunmuştur.

            Sayın MİSTEPE, kitabında türküyü 39 No.'lu Tokat - Zile Türküsü olarak lânse etmiş, 'Adına Türkü Yakılan Kişi : Zileli Hediye Hanım' demek suretiyle, diğerlerinden farklı olarak türküye görgü şahitli ve açıklamalı iki sayfa da yer ayırmış ve ezginin Tokat - Zile Türküsü olduğunu vurgulamıştır. Sayın ATILGAN, 'Haksız Sahiplenmeler' konu başlığı adı altında sempozyumda bu hususu özellikle ele alarak tebliğinde aşağıdaki aktarımları sunmuştur :

            Halil ATILGAN - Türküyle birlikte verilen bu bilgiler repertuar detaylarında bende yeni bir takım ölçülerin getirildiği kanaatini uyandırdı. Zira şimdiye kadar halk müziği edebiyatına geçmeyen bu detay bilgilerle hiç karşılaşmadım. Ama tespit ettiğim odur ki sevgili M. Ufuk MİSTEPE de türküyü Zile'ye mal etmek için kendine göre birtakım ölçütler koyma gereği duymuş. Bence hiç gerek yok. Zira katı kurallarla türküleri bir yere mal etmek, kayıt ve tescilini çıkarmaya çalışmak, bazı özellikli türküler hariç bu türkü falan yere aittir demek mümkün değildir. "Hey Onbeşli" Türküsü de yöresinin özelliklerini yansıtmayan türkülerimizden biridir.14

M. Ufuk MİSTEPE’nin Nota ve Sözleriyle Zile Türküleri adlı kitabının 80 ve 81. sayfaları.

            "Tarihi ve Kültürüyle Zile Sempozyumu"nda 10 Ekim 2008'de bu konu tebliğ ardından hararetli tartışmalara neden olmuştu. Sayın ATILGAN'ın sunduğu bildiriye, katkı ve sorularla canlılık getirilirken oturumu yöneten Sayın Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI'nın video kayıtlarından deşifre ettiğim konuşması olaya başka bir çerçeveden bakmayı ve yayımlanacak makalesi için bir müddet daha beklemeyi zorunlu kıldı :

Tarihi ve Kültürüyle Zile Sempozyumu'nda Hey Onbeşli Türküsü Üzerine
Dr. Halil ATILGAN Tebliğini Sunarken ve M. Ufuk MİSTEPE Bildiriye Katkı Yaparken.


Fotoğraflar : Mustafa BELDEK - 10.10.2008 Saray Sinema Salonu Zile

            - Ufuk Bey vakit çok azaldı. Vaktiyle babam bu türküyü çok güzel söylüyordu. Bugünkü haliyle değil, ağıt biçiminde okunuyordu o türkü. Ben bunu babamdan dinlediğim kadarıyla açık açık yazacağım. Zile'den Deli Kâmil Paşa tarafından 120 atlının Tokat'a giderken (Zile - Tokat yolu o zaman şimdiki gibi değil, taşlı - çakıllı) Zile'den ağlayarak panayır yerinden insanların gitmesi sırasında arkasından yakılan bir ağıttır. Ağıttır ve yakılma yeri Zile'dir. Bunu ben geniş bir makale halinde yazacağım. Maille kısaca size bildirmiştim. Artık bu iş bize düştü, daha doğrusu görev verildi. Burada sözü Halil Bey'e vereyim, daha sonra lobide tartışalım. Çünkü çok uzayacak.

            Türkünün hazin öyküsü ile ilgili olarak Sayın İsmail ÇOLAK da "Mahşerin İrfan Ordusu - Okuldan Çanakkale`ye" adlı kitabında Tokat ve Zile'yi bahse konu etmeyerek aşağıdaki bilgileri bizlere aktarmış ve Araştırmacı Bekir ALTINDAL konuya ilişkin olarak aşağıdaki soruları Sayın İsmail ÇOLAK'a yöneltmiştir :

            İsmail ÇOLAK - Padişahın ve Harbiye Nezareti'nin bu çağrısı üzerine Balıkesir, Bursa, Kütahya, Manisa, Adapazarı, İzmir, Aydın, Muğla ve Konya`nın, tahsilleri ve hayatlarının henüz başındaki bu yeni yetme gençleri, vatanın kendilerinden beklediği yüce vazifeyi hakkıyla ifa etmek azim ve inancıyla silâh altına koşacaklardı. Ekseriyeti 15 ilâ 19 yaşında olan bu genç bahadırların cepheye katılımları anısına Anadolu`da yakılan meşhur `Hey Onbeşli Onbeşli` adlı türküde de söz konusu durum çok acı ve dramatik bir dille anlatılmıştır. Burada sözü edilen `15`liler` 1315 doğumlulardır. Yani 01 Haziran 1897 ile 22 Mayıs 1898 arasında doğan ve tam 18 yaşını doldurmuş olan gençlerdi.16

Füruzan Sümer UTKAN'ın 15'inde İstiklâl Madalyası
Hak Eden Bir Vatanperver : Teğmen Mehmet ZEKİ Romanı


http://kutuphane.tbmm.gov.tr:8088/2007/200706444.pdf

            Bekir ALTINDAL - Sevgili Ufuk Bey; Emin Bey'in 'Onbeşli' yazısını yayınlamış, aralarda mesajlara yer vermişsin. Onbeşli tartışmalarının yaşandığı günlerde ben Emin Bey ile Plâtform arasında aracı idim. Bir de 2008 yılında  İsmail Çolak'ın yayımladığı yazıyı almışsın. Baktım Bir İrade'den bahsediyor. Aynı konuyu ben de işledim. Bu yazara ulaşırsan şunu sormanı isterim 1) 1315 doğumluların silâh altına alınış tarihini net verebilir misiniz? Tespit ettiniz mi? 2) Çanakkale şehitleri içinde Şehitler Kitabı'nda 1315 doğumlular var mı? Bunlara cevap veremez ise kusura bakmasın hikâye anlatıyor.

            1315'lilerin askere alındığı 11 Mart 1917 tarihinden önce Çanakkale Savaşları bitmiş, aynı gün Bağdat düşmüş, bir gün sonra Rusya'da ihtilâl olmuş ve Ruslar çekilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında  H. 1307 - 1309 (M. 1891 - 1893) doğumlular silâh altında bulunmaktadır. 1875 - 1890 doğumlular kıta hizmetine çağırılmıştır. Tokat türküsüne konu olacak 1315 doğumlular ihtiyat ve geri hizmet maksadıyla askerlik hizmeti için çağırılacaktır. Zaten 1315'lilerin askere alındığı tarihte pek çok cephede savaş bitmiş durumdadır. Dolayısıyla 1315'lilerin 1916 yılında biten Çanakkale Savaşı'na gitmeleri söz konusu olmadığı gibi Yemen'e gitmeleri de bizce söz konusu değildir.12

            Hazır konu hikâyelerden açılmışken Hafız Hakkı'nın Sivas doğumlu olmasını müstenid alarak türkünün Sivas'la ilişkilendirilmesi hususundaki Sayın Dr. Halil ATILGAN ve Sayın Necdet KURT'un görüşlerini de bir etüt edelim isterseniz.

            Halil ATILGAN - Evet, Sivaslı Rıfat Kaya türkünün hemşehrisi Hafız Hakkı'ya ait olduğunu, 1928 yılında plâğa okuduğunu, arşivinde Hafız Hakkı'nın taş plâğının bulunduğunu, türkünün Hafız Hakkı'ya dolayısıyla da Sivas'a ait olduğunu söylüyor.14

            Necdet KURT - Hey Onbeşli Türküsü’nün orijinalini, ömrünün önemli bölümünü Sivas ve Turhal’da geçirmiş, Tokat, Turhal ve Zile’de önemli dostlukları olan o dönemin önemli müzik adamlarından merhum Hafız Hakkı FERYADÎ 1928 yılında, yani türkü kayıt altına alınmadan yaklaşık 45 yıl önce plâğa okumuştur. Türkünün orijinal halinde metronom süresi daha düşük, melodisi ve sözleri şu anki icra şeklinden biraz farklıdır.11

            Sözler;

                        Damdan attım kendimi
           
            Bulamadım dengimi

şeklinde başlamaktadır.

Feryadi Hafız Hakkı Bey - Kanto / Vardım Eşiğine Yüzümü Sürdüm - Sivas

http://images.google.com.tr/images?hl=tr&q=haf%C4%B1z+hakk%C4%B1+feryadi+fotolar&um=1&ie=UTF-8&sa=X&oi=image_result_group&resnum=1&ct=title

            Bu durumdan da şöyle bir sonuç çıkmalıdır : Üstad Nida TÜFEKÇİ tarafından notaya alınarak TRT repertuarına girmiş olan bu türkü Hafız Hakkı FERYADÎ’nin okuduğu plâktan tekrar notaya alınmalı ve kaynak kişi olarak ta Feryadî adı geçmelidir. Çünkü konu delilleri ile ortadadır. Fakat Hafız Hakkı FERYADÎ zaman zaman konser vermek için gittiği vilâyetlerde o vilâyetin adını türküdeki Tokat ile değiştirmiş bir anlamda o şehrin dinleyicilerini ödüllendirmiştir. Söz gelişi; Afyon’da verdiği bir konserde 'Afyon yolları taşlı' diyerek okumuştur. Türkünün Afyon yolları taşlı diye okunduğu kaset kaydı Ankara’da yaşayan Araştırmacı Yazar Sayın Mehmet Âli ERDİN tarafından muhafaza edilmektedir.

            Hazin Türkü dedik. Hüzne bulandık ve olayın 'HEDİYE' gerçeğini hikâyeleşmiş biçimiyle de olsa öğrenince bir burukluk sardı içimizi. Gerçeği söyleyemez olduk, dilimiz tutuldu, sanki boğazımıza düğümlendi dizeler. Araştırmacılar ipuçlarını buldular ama dile getirmektense getirmemeyi daha etik buldular. Medya patronlarının habercisi değildiler ki ulu orta her duyumu kamuoyu ile paylaşıversinler, reytingi kotaralım diye! Bakınız edebî saygınlığında neler söylediler?

            Hulusi ÜSTÜN - Üfleme, ateşi sönmüş külleri oğul. Kabuk bağlamış yaraları kakşatma. Sus, bilen olmasın Hediye'nin hikâyesini. İçleri kıpır kıpır olarak ünlesin kızlar. Varsın onu bir cilveli yosmanın türküsü sansınlar. Hangi yarayı sarmadı zaman, hangi gözyaşı kurumadı toprağa düşünce? Yitirdiğimiz hangi canın yası bizimle kaldı ki? Kapat bu bahsi balam, ört kimsenin bilmediği ayıbı. Hediye namuslu bir kadındı.5

            Cepheden dönen Hüseyin bir daha yavuklusunun yüzünü görebildi mi? Gördü ise nerede karşılaştılar ve savaşın kolsuz kanatsız bıraktığı bu insanların yaşamında bundan sonra ne oldu? Bütün bunları bilmiyoruz yahut bildiklerimizi söylememek belki en iyisi. Türkülerde bilmemiz gereken kadarı söylenir zaten. Şurası kesin ki onların kara bahtını Tokat'ın ipek bürüklere bürünmüş fidanlara benzeyen kızları türkü yapıp söyledi. Tarihler yazmadı savaşa giden gençlerin geride bıraktığı yüreği yaralı kızların acısını. Onların hatırasını yaşatacak anıtlar dikilmedi hiç bir yere. Kara sevdalı gençlerin her biri yaşadı, kocadı, dünyayı terk etti ama halkın hâfızası o felâket günlerinde solup gitmiş gülleri canlı tuttu.

 O gün bu gündür Tokatlı bir güzele vurulana derler ki;

Tokat bir dağ içinde
Gülü bardağ içinde
Tokat'tan yâr sevenin
Yüreği yağ içinde


http://urun.gittigidiyor.com/ZEKERIYA-BOZDAG-HEY-ONBESLI-ONBESLI-VEE-ALMAN_W0QQidZZ12770515

            M. Emin ULU - Bekir Bey, biliyorsun Hey Onbeşli Onbeşli konusunda pek çok araştırma var. Bu araştırmalardan birini de ben yaptım. Pek çok kişiyle görüştüm. Bu işi otuz yıldır yaptığımı biliyorsun. Bazı belgeler el altına saklanır. Günü gelince çıkarılır. Biri sizden önce deşifre etmişse siz o teze katılıp katılmadığınızı, elinizdeki bilgileri değerlendirerek cevaplandırırsınız. 1980'li yıllarda bu konuyla alâkalı pek çok araştırma yaptım. Özel kitaplığımda duruyor. Hattâ Tokat Kültür Araştırma Vakfı için yaptığımız ön araştırma dosyalarında bile bunlar var.3

            Türkünün nereye ait olduğu o derece hassas bir konu ki Hey Onbeşli Türküsü'nün aynı kazanın bağlı olduğu vilâyete maledilmesi bile edebiyat dünyasında kabul görmüyor. İşte iki Halk Edebiyatçısı ve Hediye'yi tanıyan birinin bu konudaki yaklaşımları :

            M. Emin ULU - Şimdi "Onbeşliler Gidiyor" hikâyesi adıyla benim kaleme aldığım varyant ve Hulusi Üstün`ün babaannesinden dinlediği hikâyeler neden benzer olmasın? Ve bu hikâyeleri anlatanlar da niçin hikâyeyi Tokat`a mal etmesin? Böyle bir hikâyenin varyantı olmayacağını kim iddia edebilir?

            Hayır, böyle iddia olmadığı gibi, bu iddiayı ortaya koyacak olanların bu konudan haberleri yoktur ve bunlar, avam tartışmasıdır. Kaldı ki şu kısır tartışmanın içine bizi sokanlara seslenmek istiyorum : Evet, benim derlediğim ve Hulusi Üstün`ün yazdığı hikâyenin bütün motifleri, türkünün Tokat`ta yakıldığını ispat ediyor.17

            Mehmet YARDIMCI - Bu türkünün sözleri zaman içinde değişime uğrayıp bazı motifler eklenerek bugünkü oyun havası biçimine sokulmuştur. Bilindiği gibi "Bursa'nın ufak tefek taşları" adlı türkü Bursa türküsü değildir. Hey Onbeşli Türküsü de Zile türküsü olup, Tokat merkeze bağlanmaya çalışılması kültür yozlaşmasına sebep olur. Zile zaten Tokat'ın bir ilçesi. Sen romanında Tokat'ın bir ilçesinin olduğu yaygın olarak bilinen bu türküyü yerinde koysan ne Tokatlılar gücenirdi sana ne de Zileliler.18

            Hulusi SEREZLİ - Emin Beyin kullandığı üslûbu kendisine yakıştıramadım. Anlaşılan yapılan itirazlar âsabını iyice bozmuş. Söylediğinin aksine konuyu kendisi avamlaştırıyor. Daha önce türkünün kahramanı Hediye Hanım'ı dilencilik yaparken tanıdığımı yazmıştım. Anlattıklarında Tokat kelimesi yoktu. Zaten bizim sahiplendiğimiz de Hediye Hanım değil. O ister Tokat tan gelsin isterse Zileli olsun. Fark etmez. Türkü Zile'de yaşanıp, Zile'de söylenmiştir. Hem de Zile'nin 1315 doğumlu gencecik fidanları askere giderken. Türkü ilk çıktığı dönemde bir ağıt tarzında imiş. Zaman içinde hareketlenip bugünkü haline gelmiş. Biz türkünün gerçek sahibi olduğumuzu söylüyoruz. Yazar gibi Hediye'yi dışlayıp Tokat adına sarılmıyoruz. Sırf içinde Tokat kelimesi geçiyor diye Tokat'a mal edilme mantığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Yani bir türküde Almanya kelimesi geçseydi Türkü Almanların mı olacaktı? Sayın Emin Ulu Bey'den farklı bir cevabı beklemiyorum. Yazarsa kendisini inkâr etmiş olur. Söylediğine göre 900 sayfalık büyük bir roman yazmış. Onbeşli Türküsü onun içinde ne kadar yer alıyor bilmiyorum. Keşki bu türküden hiç bahsetmese imiş. İllâ türkü gerekiyorsa başka bir türkü.. meselâ doğduğu kent Almus'tan bir türkü koyabilirdi. Sepetçioğlu Ödül Töreni'nde romanını okuyup okumadığımı sorunca, 'gerçekleri çarpıtan bir romanı okumayacağım'ı söylemiştim.20

Tokat Dutlucalılar Derneği "Hey Onbeşli Tiyatrosu"

http://www.dutluca.org.tr/haber_detay.asp?id=117&tur=551

            Adına türkü yakılan Hediye'yi gören ve tanıyanlarla ilgili olarak Araştırmacı Bekir ALTINDAL aşağıdaki aktarımları bizlere ulaştırmıştır :

            Bekir ALTINDAL - Türküde geçen Hediye isimli kadınla ilgili olarak Hüseyin Hoşcan Ağabey'in yazısı, Mehmet Yardımcı Hocam ile Hulusi Serezli Ağabey'in tanıklıkları türkünün yakılmasına ışık tutmaktadır. Hulusi Serezli Ağabey Hediye'yi görmesini şöyle anlatmaktadır : "Galiba 1965 veya 66 yılları olmalıydı. Şimdi Bağkur İşhanı olan yerdeki zahire pazarında rahmetli Mustafa Köknel' in iş yerinde oturuyorduk. İçeri 80 - 85 yaşlarında düşkün bir kadın girdi. Mustafa Bey, "bu kadını tanıyor musun?" diye sordu. Hayır demem üzerine "Hey Onbeşli Türküsü var ya, işte oradaki HEDİYE bu kadın" dedi. Onu oturttu. Çay ikram etti. Hediye Hanım bize yaşadığı günlerden hikâyeler anlattı. Gençliğinde Zileli gençleri kendisine âşık edip adına türküler yaktıran kadın dilencilik yapıyordu. Onun içler acısı halini görünce çok üzülmüştüm. Bugün Hediye Hanım'ı tanıyan ve hayatta olan Zileliler var."

           Bizim bundan 5 - 6 yıl önce görüştüğümüz 1917 doğumlu Ali Rıza Kocaman türkü ismi geçen Hediye'yi tanıdığını, Zile'nin Kayacık ismi ile bilinen mahallesinde oturduğunu ifade etmişti.12

            Derleme konusunda TRT ile Müzikologlar, Halk Ozanları ve Halk Edebiyatçıları arasında uzun yıllardır anlaşmazlıklar süregelmiştir. Yöresi, Kaynak Kişisi, Derleyeni daima tartışma konusu olan türküler gündemi işgal etmekten uzak kalmamışlardır. Örneğin; Fatsa Türküsü olarak bilinen Hekimoğlu Türküsü, Hekimoğlu Yassıtaş Köyü’nde 26.04.1913’te vurularak öldürülünce Zile’de bu türkünün sözleri dilden dile dolaşmaya başlar. Baskıya hazır olan "Ünye Şarkı ve Türküleri" adlı 193 sayfalık kitabımın 48. sayfasında konuyu gündeme aldım.19 1966 yılında sözleri değiştirilen ve sahipsiz kalan bu türkü çok ilginçtir, TRT Repertuarı’nda 110 numara ile.. Yöresi : Ordu/Fatsa, Kaynak Kişisi : Kadir İnanır, Derleyen ve Notaya Alan : Ümit TOKCAN olarak gösterilmek suretiyle kayıtlara geçer. Türküde adı geçen Hekimoğlu'nun yavuklusu NARİN de Zileli'dir ve Hey Onbeşli Türküsü'ndeki HEDİYE gibi bahtsız bir kadındır. Bu edebî makalede TRT'yi de sohbetimizden uzak tutmamak gerekir diye düşünüyorum.

            Bekir ALTINDAL - Hey Onbeşli Onbeşli Türküsü TRT arşivinde Tokat bölümünde  24.05.1977 tarihinde 1616 repertuar numarası ile kayıtlıdır. Kaynak kişi Hamdi Tüfekçi, derleyen ve notalayan Nida Tüfekçi olarak kayıtlara girmiştir. Yukarıda belirttiğimiz gibi Hey Onbeşli Onbeşli, 1977 yılında TRT repertuarına kaydedilmiştir. Bizler 1960'lı yılların başlarında daha ilkokulda bu türküyü bilirken, Sarısözen Hoca Sivaslı olması sebebiyle çok önceleri Tokat ve yöresinde 1943 yılında derleme çalışmaları yapmışken, yörede çok popüler olan bu türkünün kendisi tarafından derlenmemesi ve daha eski tarihlerde repertuara girmeyip 1977 yılında kayda girmesi bizce biraz dikkati çekmektedir.

            Muzaffer Sarısözen'in Tokat'ta yaptığı çalışmalarında Niksar'dan bir "Onbeşli" ezgisi ismi geçmektedir. Ancak Sarısözen'in 1943 yılında derlediği ezgilerin pek çoğu TRT repertuarında bulunmamaktadır. Nitekim Sarısözen'in 1943 yılında yaptığı derleme çalışmalarında "Armuttan Kayacağım" türküsünde kaynak kişi Zile'den Ümmü Gülsüm Öztürk iken, aşağıda verildiği üzere TRT repertuarında Zileli Halil Bey kaynak kişidir.

            Hulusi Serezli Ağabey Hey Onbeşli'yi  Muzaffer Sarısözen'den Zile Türküsü olarak çok önceki yıllarda dinlediğini ifade etmiştir.

            Derlemeciler genelde derledikleri kişinin ve yörenin ismini kaynak olarak vermektedirler. Ancak o türkü belki o yer dışında âşık geleneği sebebiyle başka bir yerde yakılmış olmaktadır. Nitekim 'Armuttan Kayacağım' tartışmasız Zile türküsü olup Halil Gürgöze tarafından 1930'larda taş plâğa okunduğu ve TRT repertuarında kaynak kişi Zileli Halil gösterildiği halde Zile bölümüne değil Tokat bölümüne kaydedilmiştir. Dolayısıyla bu kaynaklardan yararlananlar Tokat türküsü gibi algılamaktadır.12

"Hey Onbeşli Tiyatrosu" Reşadiye'de - 23.12.2006

http://www.resadiye.bel.tr/haber_goster.asp?id=138

            Hemfikir olduğumuz güzel bir tespit var ki tüm araştırmacılar konu hakkında bu tespite hemen hemen katılıyor olmanın ötesinde destek olacaklarına da söz veriyorlar. Bu tespit, türkünün yakıldığı yıllardaki ağıt formuna sâdık kalınarak, oyun havası formundan uzak tutulması!

            M. Emin ULU - Ve Allah rızası için hangi şartlarda olursa olsun şu "Onbeşli Türküsü"nü oyun havası olmaktan birlikte çıkaralım! Yoksa şehitlerimizin ruhu muazzep içinde bunca zaman kaldı, bundan sonra da kalmaya devam edecek? Bunun vebalini taşıyacak bir babayiğit varsa buyursun! Ben yokum. Elimden geleni yaptım, bundan sonra da yapacağım. Biz artık, Hey Onbeşli'nin oyun havası olarak oynanmasını istemiyoruz. Bosna'da bile ağıt şeklinde okunan bu türkünün, bizim literatürümüzde oyun havası olarak oynanmasını aziz şehitlerimize saygısızlık olarak kabul ediyoruz!17


http://www.tpaylas.com/muzik-muhabbetleri-anketleri/hey-onbesli-onbesli-turkusunun-anl-biliyormusunuz-canakkale-sehitleri-34753.html

            Ali Orhan GÜNAYDIN - El insaf! .. Biraz olsun Dikkat! ... Zaman neleri unuttururmuş insana… Yakılan ağıtı bile ne hale getirmişiz baksanıza…21

            Belki Cepheye gidenler…
            Çocuk yaştaydılar…
            O yüzden belki de güle oynaya gittiler…

            Nerede aksaklık var, anlamak mümkün değil!
            Ar damarımız çatlamış kesin! Yoksa başka şekli hiç mümkün değil!

            Unuttuk! Bizi biz yapan değerleri…
            Unuttuk! Her şeyimizi…
            Ve şimdi…
            Hayasızca oyun havası haline getirdik!
            Ağıt olan türkümüz “Hey On Beşliyi”…

            Şeref İZGÜ - "Avrupa Yakası" dizisini izliyordum. Özellikle de dizinin önemli karakteri olan Burhan Altıntop karakteri izleyenleri televizyona çok bağlıyor. Biraz olsun mutlu olmaya çalıştığım bir anda, o da ne?; Burhan Altıntop bir sahnede dayak yiyor ve bir anda kendisini gökyüzünde uçarken buluyor. Burhan Tokatlı ya, çağrışım yaratsın diye gökyüzünde süzülen Burhan Altıntop görüntüsüne "Hey onbeşli onbeşli, Tokat yolları taşlı, Onbeşliler geliyor, Kızların gözü yaşlı" türküsü, ekran başındaki izleyicilerin kahkahalarına eşlik aracı, fon müziği olarak veriliyor. Bu nasıl bir amaç? Bunu yapmak zorunda mısınız? Hiç mi düşünmezsiniz? Bu sahneyi kurgularken ve yayınlarken hiç mi içiniz sızlamaz? Aynı dizideki Gaffur karakterinin, yaşadığı apartmanda, sokakta pijama ile dolaşmasından dolayı bir sürü fırtına koparan, yangında kül bırakmayanlar nerelerdesiniz?22

Erkan OĞUR'un "Bir Ömürlük Misafir" Albümünde "Hey Onbeşli Türküsü".

http://tr.wikipedia.org/wiki/Resim:Erkan_Ogur_rotterdam2007.jpg

            Bekir ALTINDAL - Ali Orhan Günaydın "Biri Bu Yanlışa Dur Demeli" başlıklı türkünün bu formatını, düğünlerde oyun havası olarak çalınıp oynanmasını haklı olarak eleştirmektedir. Nitekim yanılmıyorsam Erkan OĞUR isimli sanatçının yorumunun ilk bölümü ve Hey Onbeşli'nin sahnelenmesindeki Tokatlı bir kardeşimizin fon müziği olarak okuduğu ezgisi, türküye daha yakışmaktadır.. diye düşünüyoruz.12

Zile Dernekler Federasyonu - Hey Onbeşli Tiyatrosu.

http://www.zilekoyleri.com/foto-galeri/index.php?spgmGal=federasyon-etkinligi&spgmPic=5#spgmPicture

            KAYNAKÇA :

            1 ULU, Mehmet Emin - Zile Plâtformu Grup Mesajları / 12 Aralık 2007 Çarşamba 12:34  http://groups.google.com/group/zileplatformu/browse_thread/thread/956ede2afdbb2219/fe7bd701df3d5899?hl=tr&lnk=gst&q=hey+onbe%C5%9Fli#fe7bd701df3d5899
            2 SEREZLİ, Hulusi - http://www.zilesitesi.com/default.asp http://www.zilesitesi.com/makale.asp?islem=goster&id=24
            3 ALTINDAL, Bekir - Zile Plâtformu Grup Mesajları / 10 Aralık 2007 Pazartesi 22:45   http://groups.google.com/group/zileplatformu/browse_thread/thread/36937f99e9c41cf6/69374b40f0b0c7dc?hl=tr&lnk=gst&q=hey+onbe%C5%9Fli#69374b40f0b0c7dc
            4 YARDIMCI, Yrd. Doç. Dr. Mehmet - "Hey Onbeşli Onbeşli" http://unyezile.net/onbesli.htm
            5 ÜSTÜN, Hulusi - "Hey Onbeşli Onbeşli" http://unyezile.net/heyonbesli.htm
            6 YARDIMCI, Yrd. Doç. Dr. Mehmet - "Hey Onbeşli Onbeşli" / Yaygın Eğitim Mut Haber Bülteni – Özel Sayı / Yıl 3, Sayı 11, 01.10.1985, Sh. 20 – 22. Mut Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü’nce Üç Ayda Bir Yayımlanır - Türkülerin Hikâyeleri. - Yeni Adana Gazetesi Sanat Sayfası.
            7 ÜSTÜN, Hulusi - "Hey Onbeşli Onbeşli" / Türkü Öyküleri - Pozitif Yayıncılık, 144 sh., İst., 2003, Ciltsiz, ISBN : 9789758466955 - Çıkın Dergisi, 10 Sayı, Silivri Ocak 2001.
            8 YARDIMCI, Yrd. Doç. Dr. Mehmet - - Zile Plâtformu Grup Mesajları / 11 Aralık 2007 Salı 16:45  http://mail.google.com/mail/?shva=1#search/Emin+Beyci%C4%9Fim%2C/116c9b98d8107c80
            9 ULU, Mehmet Emin - http://www.sanatalemi.net/HaberDetay.aspx?Hid=7657 http://www.tumgazeteler.com/?a=2470089
          10 ELÇİ, Armağan Coşkun - Muzaffer SARISÖZEN (Hayatı, Eserleri ve Çalışmaları) – T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları : 1962, Ankara 1997
          11 KURT, Necdet - Mavi Didim Günlük Bağımsız Siyasî Gazete - Hey Onbeşli Onbeşli / 31.01.2009 Tarih, Yıl : 12, Sayı : 2957'de Yayımlandı. http://unyezile.net/hey.htm
         
12 ALTINDAL, Bekir - Aydınlık Ufuklar Sitesi http://unyezile.net/onbes.htm
          13 HOŞCAN, Hüseyin - Zile Postası Gazetesi, 12 Haziran 198l.
          14 ATILGAN, Dr. Halil - Aydınlık Ufuklar Sitesi http://unyezile.net/turkuz.htm
          15 MİSTEPE, M. Ufuk  - Nota ve Sözleriyle Zile Türküleri. Zile Belediyesi Kültür Yayınları, No.:4, Grafik 94 Reklâm Tanıtım Hizmetleri, Ankara, 2008, 128 sh.
          16 ÇOLAK, İsmail - "Mahşerin İrfan Ordusu - Okuldan Çanakkale`ye" – Nesil Yayınları, 2008, 208 sh., ISBN : 9789752694378. http://www.sentezhaber.com/index.php?mode=detay&index_id=20514 http://www.tumgazeteler.com/?a=3916365
          17 ULU, Mehmet Emin - Aydınlık Ufuklar Sitesi http://unyezile.net/heyonbes.htm http://www.sanatalemi.net/HaberDetay.aspx?Hid=7657  http://www.tumgazeteler.com/?a=2470089
          18 YARDIMCI, Yrd. Doç. Dr. Mehmet - Aydınlık Ufuklar Sitesi http://unyezile.net/heyonbes.htm http://mail.google.com/mail/#search/emin+ulu/116c9b98d8107c80
          19 MİSTEPE, M. Ufuk  - Ünye Şarkı ve Türküleri. Baskıya Hazır (46 türkü, 6 şarkı, 42 Ayşe TAŞ şarkısı). Ankara, 2009, 193 sh.
          20 SEREZLİ, Hulusi -  http://www.zilesitesi.com/makale.asp?islem=goster&id=25
          21 GÜNAYDIN, Ali Orhan - *** Oyun Havası Hey On Beş’li *** (Çanakkale, Yemen, Sarıkamış ve Bugün Üzerine) Zile 30.12.2006 http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?siir_id=623436&sair=26713&sira=1&adet=110
         
22 İZGÜ, Şeref - Hey Onbeşli Onbeşli Türküsü Üstüne; Düşünmeye ve Duyarlı Olmaya Davet http://www.bizkackisiyiz.com/yazi.php?yazi_id=28041
          23 S -


Devam Edecek

Zile Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

YAZDIR