(Bu sayfa en son 03 Ekim 2003 tarihinde güncellenmiştir.)






 FAHRÎ TRAFİK MÜFETTİŞLERİNİN CEZA YAZABİLECEĞİ MADDELER
http://www.ankaraemniyet.gov.tr/html/duyurular/ftm/ftm_ceza.php

1.        30/1-a Servis freni, lâstikleri ve dış ışık donanımları noksan, bozuk veya teknik şartlara aykırı araçları
      kullanmak.

2.        30/1-b Servis freni ve ışık donanımları dışında diğer eksikleri bulunan araçlarla, görüşü engelleyecek veya araç
      içindekileri tehlikeye sokacak süs, aksesuar, eşya ve çıkıntıları olan ve çevredekileri rahatsız edecek şekilde
     duman ve gürültü çıkaran araçları kullanmak.

3.        46/2-b Şerit değiştirmeden önce gireceği şeritte seyreden araçların geçişini beklememek.

4.        46/2-c Trafiği aksatacak veya tehlikeye sokacak şekilde şerit değiştirmek.

5.        46/2-d Gidişe ayrılan en soldaki şeridi sürekli işgal etmek.

6.        46/2-e Motosiklet, otomobil, kamyonet ve otobüs dışındaki araçların dönme ve geçme dışında en sağ şeridi
      izlememeleri.

7.        47/1-b Işıklı trafik işaretlerinden kırmızı renkli olanına ve sesli işaretlere uymamak.

8.        47/1.c Trafik işaret, levha, cihaz ve yer işaretlemeleri ile belirtilen veya gösterilen hususlara uymamak.

9.        52/1-d Kol ve gurup halinde araç kullanırken diğer araçların güvenle girebilecekleri bir açıklık bırakmamak.

10.     53/1-a Sağa dönüş kurallarına riayet etmemek.

11.     53/1-b Sola dönüş kurallarına riayet etmemek.

12.     53/1-c Dönel kavşaklarda dönüş kurallarına riayet etmemek.

13.     53/1-d Dönel kavşaklarda geriye dönüş kurallarına riayet etmemek.

14.     54/1-a Geçme kurallarına riayet etmemek.

15.     54/1-b Geçmenin yasak olduğu yerlerden geçmek.

16.     55 Geçilen araçların geçilmekte iken kurallara uymaması.

17.     56/1-a Şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymamak.

18.     56/1-b İki yönlü trafiğin kullanıldığı taşıt yollarında geçişi zorlaştıran durumlarda ve dağlık ve dik yokuşlu
     yollarda karşılaşma hallerinde geçişi zorlaştırmak.

19.     56/l-c Önde giden bir aracı güvenli ve yeterli mesafeden izlememek.

20.     56/1-e Trafik işareti bulunmayan dar yollardaki karşılaşmalarda geçiş kolaylığı sağlamamak.

21.     57/1-a Kavşaklara yaklaşırken yavaşlamamak ve geçiş hakkı olan araçların önce geçmesine imkân vermemek.

22.     57/l-b Trafik zabıtası, trafik işaret levhası veya ışıklı trafik cihazları bulunmayan kavşaklarda geçiş hakkına
    riayet etmemek.

23.     57/1-c Kontrolsüz kavşaklarda motorsuz araç sürücülerinin motorlu araçlara, motorlu araçlardan soldakinin
    sağdan gelen araca geçiş hakkı vermemesi.

24.     57/1-d Işıklı trafik cihazları izin verse bile trafik akışını engelleyecek bir durum olduğu hallerde kavşağa girmek.

25.     57/1-e Kavşaklarda gereksiz olarak duraklamak, yavaşlamak, taşıttan inmek veya araçların motorunu
    durdurmak.

26.     57/1-f Aksine bir işaret bulunmayan kavşaklarda ray üzerinde hareket eden taşıtlara ilk geçiş hakkını vermemek.

27.     58 İndirme ve bindirme kurallarına riayet etmemek.

28.     59 Yerleşim birimleri dışındaki karayolunda zorunlu haller dışında duraklama ve park etme kural ve yasaklarına
     riayet etmemek.

29.     60 Taşıt yolu üzerinde ve duraklamanın yasak olduğu yerlerde ve hallerde duraklama yapmak.

30.     61 Taşıt yolu üzerinde ve park etmenin yasak olduğu yerlerde ve hallerde duraklama yapmak.

31.     64/1-a/1 Yerleşim birimleri dışındaki karayollarında geceleri seyrederken, yeterince aydınlatılmamış tünellere
    girerken, benzeri yer ve hallerde uzağı gösteren ışıkları yakmamak.

32.     64/1-a/2 Geceleri, yerleşim birimleri dışında karayollarındaki karşılaşmalarda, bir aracı takip ederken, bir aracı
    geçerken, yan yana gelinceye kadar ve yerleşim birimleri içinde, gündüzleri ise görüşü azaltan sisli, yağışlı ve
    benzeri havalarda yakını gösteren ışıkları yakmamak.

33.     64/1-a/3 Kuyruk ışıklarını, uzağı ve yakını gösteren ışıklar ile birlikte kullanmamak.

34.     64/1-b/1 Sis ışıklarını sisli, karlı ve sağanak yağmurlu havalar dışında diğer farlarla birlikte yakmak.

35.     64/1-b/2 Dönüş ışıklarını geç anlamında kullanmak.

36.     64/1-b/3 Karşılaşmalarda ışıkları söndürmek.

37.     64/1-b/4 Öndeki aracı geçişlerde uyarı için kısa süre dışında uzağı gösteren ışıkları devamlı süratle yakmak.

38.     64/1-b/5 Yönetmelikte belirtilen esaslara aykırı olarak ışık takmak ve kullanmak.

39.     64/1-b/6 Sadece park lâmbaları ile seyir etmek.

40.     65/1-a Taşıma sınırı üzerinde yolcu almak.

41.     65/1-f Gabari dışı yük yüklemek ve yük üzerine veya araç dışına yolcu bindirmek. (Bu maddenin sadece yük
     üzerine veya araç dışına yolcu bindirmek kısmından yazabileceklerdir.)

42.     65/1-h Yükü, karayoluna değecek, düşecek, dökülecek, saçılacak, sızacak ve akacak, kayacak, gürültü çıkaracak
    şekilde yüklemek.

43.     65/1-h Yükü, her çeşit yolda ve yolun her eğiminde dengeyi bozacak, yoldaki bir şeye takılacak sivri çıkıntılar
    hâsıl edecek şekilde yüklemek.

44.     65/1-ı Aracı, sürücünün görüşüne engel olacak, sürme güvenliğini bozacak ve tescil plâkaları, ayırım işaretleri,
    dur ve dönüş ışıkları ile yansıtıcıları örtecek şekilde yüklemek.

45.     65/1-j Gerekli şartlar ve tedbirler yerine getirilmeden araç çekmek.

46.     66 Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosikletleri kurallara uymadan sürmek.

47.     67 Sürücülerin, park yapmış taşıtlar arasında çıkarken, duraklarken veya park yaparken, sağa ve sola dönerken
     trafik kural ve yasaklarına uymaması.

48.     72 Ses,müzik görüntü ve haberleşme cihazlarını şartlarına uygun olmadan araçlarda bulundurmak ve kamunun
     rahat ve huzurunu bozacak şekilde kullanmak..

49.     73 Araçları, kamunun rahat ve huzurunu bozacak veya kişilere zarar verecek şekilde saygısızca kullanmak,
    araçlardan bir şey atmak ve dökmek, seyir halindeyken telefonla görüşmek

50.     74 Yaya ve okul geçitlerinde aracı yavaşlatmamak, geçitlerden geçmek isteyenlere ilk geçiş hakkını vermemek.

51.     75 Okul taşıtlarının DUR işaretlerini yakmaları halinde diğer araç sürücülerinin araçlarını durdurmamaları, okul
    taşıtı sürücülerinin DUR işaretlerini öğrencilerin binme ve inmeleri sırasında yakmamaları veya gereksiz yere
    yakmaları.

52.     76 Demiryolu geçitlerinde, geçidin durumuna uygun olmayan hızla geçmek, ışıklı veya sesli DUR işaretine riayet
    etmemek, bariyer varken geçide gitmek, kontrolsüz geçiş yapmak.

53.     77/1-b Taşıt yolu üzerinde bulunan özel işaret taşıyan gözleri görmeyen kişilere gerekli yardımı yapmamak, yol
     vermemek, gerekiyorsa durmamak.

54.     77/1-c Bir yetkili veya görevli yönetimindeki yürüyüş kolları arasından geçmek.

55.     78/1-a Otomobil ve minibüs cinsi taşıtlarda emniyet kemeri bulundurmamak veya kullanmamak.

56.     78/1-b Motosikletlerde sürücülerin koruma başlığı ve koruma gözlüğü, yolcuların ise koruma başlığı
     bulundurmaması ve kullanmaması.

57.     81/1-a Kaza mahallinde durmamak ve trafik güvenliği için gerekli tedbirleri almamak.

 

KAZA ANINDA YAPMANIZ GEREKENLER
http://www.karsemniyet.gov.tr/154.htm

            Öncelikle sakin olun; yaralı varsa en yakın sağlık kuruluşunu ve ALO 154 ' ü arayarak kazayı haberdar ediniz. Daha sonra kazaya karışan araçların yerlerini değiştirmeden, iz ve delilleri yok etmeden, Trafik Polisleri'nin gelerek Kaza Tespit Tutanağı'nı düzenlemesine yardımcı olunuz.

            Hazırlamanız Gereken Belgeler :

            Lütfen vakit geçirmeden ( bir hafta içerisinde ) sigorta poliçenizde yazılı telefonlardan, genel müdürlük , bölge müdürlükleri veya sigorta acenteliğinizle temasa geçiniz.

            Poliçe ve prim ödeme makbuzları fotokopisi,

            Trafik Kazası Tespit Tutanağı veya Görgü Tespit Tutanağı, İfade Tutanakları (tasdikli),

            Alkol Raporu,

            Aracınızın Tescil ve Trafik Belgesi fotokopisi,

            Sürücü Belgesi fotokopisi,

            Kazaya karışan diğer araçların Trafik Sigorta Poliçesi, Tescil ve Trafik Belgesi fotokopisi,

            Yukarıda belirtilen belgelerden temin edebildiklerinizi şirkete veya aracınıza hasar tespiti yapan ekspere teslim ediniz

 

Radikal - Online
http://www.radikal.com.tr/1999/02/12/turkiye/aksamc.html

 Akşamcıların ceza korkusu

            İSTANBUL - Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, İstanbul'da 'Huzur 34 Uygulamaları' adı altında hemen her akşam yapılan trafik denetimlerinin alkollü araç kullananlar üzerinde caydırıcı etki yaptığını söyleyerek, "Sürekli alkol kullanan araç sürücüleri meyhane meyhane dolaşmaktan vazgeçmiş, evine yakın yerlerde içmeye başlamıştır" dedi. Özdemir, denetimler sayesinde özellikle alkollü araç kullanma nedeniyle görülen trafik kazalarında azalma olduğunu söyledi.

            'İstanbul İli Trafik Sorunları ve Fahrî Müfettişleri'nin Değerlendirme Toplantısı'nda konuşan Özdemir, bazı kişilerin İstanbul'un otopark sıkıntısından yararlanarak çıkar elde etmelerini önlemek amacıyla, 'Otopark Yönergesi'nin' hazırlandığını kaydetti.

            Özdemir, 2 bin 642 personelle yürüttükleri denetimler sonucu önemli başarılar kazandıklarını, 1998 yılında ceza yazılan sürücü sayısında % 71 artış sağlanırken, kazalardaki ölüm oranlarında yüzde 6, yaralanmalarda da yüzde 18 azalma görüldüğünü belirtti.

            1997 yılında başlatılan fahrî trafik müfettişliği uygulaması çerçevesinde 1037 kişinin görevlendirildiğini kaydeden Özdemir, bu kişilerin göreve başladıkları 1997 yılının Kasım ayından bu yana 25 bin 848 aracı polise ihbar ettiklerini kaydetti. (Radikal)

 

 İstanbul Emniyet Müdürlüğü
http://www.iem.gov.tr/TrafikDenetleme/trd_istatistikbilgiislem_buro.asp

sürücülerin ihlâl ettiği trafik kuralları

            Fahrî Trafik Müfettişleri'nin göreve başladıkları 1997 yılının Kasım ayından 2001 yılı Eylül ayının sonuna kadar toplam 110.571 sürücüye 111.194 maddeden 1.332.403.900.000 TL tutarında Trafik Suçu İhbar Tutanağı düzenlemişlerdir. Fahrî Trafik Müfettişleri'nin yazdıkları Trafik Suçu İhbar Tutanakları'nın analizine gelince ;

            İlimizde görev yapan Fahrî Trafik Müfettişleri'nin sürücülere düzenledikleri ihbar tutanaklarına göre, sürücülerin ihlâl ettiği trafik kuralları büyükten küçüğe doğru şu şekildedir :

  1. Kırmızı ışıkta geçmek (Madde 47/1-b)
  2. Hatalı şerit izlemek ve değiştirmek ve sol şeridi sürekli işgal etmek (Madde 46/abd)
  3. Geçme kurallarına riayet etmemek (Madde 54/1-a-b)
  4. Trafik işaret ve levhalarına uymamak (Madde 47/1-c)
  5. Park yasağına uymamak (Madde 61)
  6. Araçta telefon görüşmesi yapmak (Madde 73)
  7. Karşılaşma halinde geçişi zorlaştırmak, önde giden bir aracı güvenli mesafeden izlememek (Mad. 56/1-abcd)
  8. Trafik güvenliği ile ilgili diğer kurallara uymamak (Madde 47/1-d)
  9. Emniyet kemeri kullanmamak (Madde 78/1-a)
10. Sağa ve sola dönüş kurallarına uymamak (Madde 53/1-ab)

 

Zaman Gazetesi
http://arsiv.zaman.com.tr/2000/04/21/yazarlar/9.html

Fahrî Trafikçilerin Ceza Tutanağı

            İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 21.09.1998 tarih ve 186 No.lu genelge ile fahrî trafik müfettişlerimizin görevlerini yaparken dikkat edilecek hususları belirtmiştir. Maddenin birisi şu şekildedir : "Peşpeşe birden fazla kural ihlâli yapan araç sürücülerine yaptığı ihlâller içerisinde en ağır cezayı gerektiren sadece bir suçtan dolayı tutanak düzenler..."

            Şimdi otomobil kullanan bir fahrî trafik müfettişi Denizli'den Ankara'ya giderken önündeki taşıt sürücüsü "Kırmızı ışıkta geçerse", "Dönüş ışıklarını geç anlamında kullanırsa", "Trafiği aksatacak şekilde ve tehlikeyle şerit değiştirirse", "Emniyet kemeri takmaz ise", "Geçmenin yasak olduğu yerden geçerse", "Önde giden bir aracı güvenli ve yeterli mesafeden izlemez" ise gibi trafik suçlarını işlese sadece en ağır cezayı gerektiren bir suçtan fahrî trafik müfettişleri tutanak düzenleyebilecek. Diğer suçlardan tutanak düzenleyemeyecek ve işlenen diğer suçlar cezasız kalacaktır.

            İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan'ın bu maddeyi tekrar gözden geçirerek, her işlenen suça tutanak tutulması yönünde düzenleme yapılmasının yararlı olacağını düşünüyorum.

            Kazasız günler dileğiyle...
                                                                                                       Denizli'den (ismi mahfuz) bir trafik müfettişi

 

Milliyet Gazetesi
http://www.milliyet.com.tr/1997/10/23/haber/tra.html

Trafik canavarları müfettiş takibinde
Mustafa BAKACAK - İSTANBUL

            POLİSİ görmediği anda trafik ihlâli yapan sürücülerin işi artık zor. Otobüs, taksi, minibüste seyahat ederken, durakta beklerken, kısacası günün her ânında görev başında olan fahrî trafik müfettişleri, kural tanımaz sürücüleri affetmiyor. Trafik canavarına karşı mücadele etmek amacıyla gönüllü olduğunu belirten Kimya Yüksek Mühendisi Mehasın Güneş, "Plâkasının rengi ne olursa olsun trafik suçu işleyen her araç hakkında Ceza İhbar Tutanağı'nı çekinmeden yazarım" diyor.

            İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'nde bir hafta süren seminer sonrası "Fahrî Trafik Müfettişi" kimliğini alan Mehasın Güneş görevine başladı. Mehasın Güneş ilk gününde otobüs, minibüs ve takside yolculuk yaptı. Şoförlerin kurala uyup uymadığını kontrol etti. Güneş, yolda yürürken, durakta beklerken de görevini sürdürdü.

            İstanbullu olarak hayatının trafikte geçtiğine dikkat çeken Güneş, trafik canavarıyla aktif olarak mücadelede görev almaktan mutlu olduğunu belirterek, kural tanımayan sürücülere karşı herkesi duyarlı olmaya çağırdı. Güneş, "Bizler gönüllü olarak bu görevi üstlendik. Toplumumuzda duyarlı insanların sayısının artması halinde başta trafik olmak üzere birçok sorunu daha kolay aşacağımıza inanıyorum. Bizler bu işin öncüsü olduk. Tarafsız ve hatasız bir şekilde bu görevimizi yürütürsek katılım artacaktır" dedi.

Resmî araçlar da kurala uyacak!

            Kural ihlâli yapan resmî plâkalı araçlara da sık rastlandığını söyleyen Güneş, "Cumhurbaşkanı, ambulâns ve itfaiye dışında hiçbir taşıtın geçiş üstünlüğünün bulunmadığını açıklandı. Ancak, İstanbul'da resmî dairedeki müdür, belediyedeki bir üst düzey yetkili eskort eşliğinde siren çaldırarak emredici bir tonla megafonla bağırarak yol açıp gidiyor. Kimsenin böyle bir eziyet çektirmeye hakkı yok" diye konuştu.

            Özel araçlarda olduğu gibi resmî araçları da ihbar edebileceklerini vurgulayan Güneş, bunun polis otosu dahi olabileceğini söyledi. Kendisi için plâkanın renginin önemli olmadığına değinen Güneş, "Trafiğin akışını engellediğinde ya da tehlikeye attığında tutanağı yazarım. Bugün her alanda çarpıklığı, hatayı, yanlışı daima ortaya koyalım. Sonuç çıkar ya da çıkmaz ama tepkimizi gösterelim" dedi.

 

Milliyet Gazetesi
http://www.milliyet.com.tr/2001/03/15/yazar/cankat.html
bcankat@milliyet.com.tr
 

CEZAYI ÖDEDİ Mİ?

            Bir hanım okurumun e-postası : "Köşenizde trafik cezasına itiraz eden milletvekiline yer verdiğiniz için sizi kutlarım. Ancak bu cezayı ödeyip ödemediğini yazarsanız memnun olurum. Ben, Fahrî Trafik Müfettişi'yim. Milletvekilleri itiraz ederek cezalarını ödemiyorlarsa, ben sade vatandaşlara ne diye ceza yazayım?"

            Haydi bakalım, ben de yetkililere soruyorum : Kocaeli Milletvekili Turan İmamoğlu’na kesilen cezanın akıbeti ne oldu? "Ses etme, unutur!" demeyin, gerekirse bin kere yazarım!

0029’un sahibi meydana çıktı
http://www.milliyet.com.tr/2001/03/25/yazar/cankat.html

            İzmirli Fahrî Trafik Müfettişi okurum Olcay Bütün’ün ceza kestiği 0029 plâkalı bakan aracının sahibi belli oldu. Millî Eğitim Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden açıklama geldi. (Hem de yazının çıktığı gün. Her konuda böyle hızlı ve hassas olduklarını umarım.)

            Yazı çok uzundu, ne diyorlar anlamadım. Özetle "Manisa’da (kırmızı ışıkta geçti dediğim) araç konvoyunda, Bakan Metin Bostancıoğlu 0029 plâkalı makam aracında değil, valinin arabasındaydı" deniliyor. Zaten Bakan Bey de kırmızı ışıkta geçmesine izin vermezmiş.

            Olcay Bey, "Bakan’a ceza kestim, akıbeti ne olacak?" diye soruyordunuz; cevap şekilleniyor, ne dersiniz?

 

Zaman Gazetesi
http://www.zaman.com.tr/2002/09/26/marmara/h8.htm

Fahrî Trafik Müfettişleri, 13 bin 535 kişiye ceza yazdı

            Kocaeli’nde görev yapan Fahrî Trafik Müfettişleri'nce, 1998’den bu yılın Ağustos ayına kadar toplam 13 bin 535 ceza tutanağı yazıldığı bildirildi. Polisevi’nde, müfettişlere yönelik yapılan değerlendirme toplantısına sunulan raporda, 1997 yılında başlayan uygulamayla görev alan 112 Fahrî Trafik Müfettişi'nin, 1998 yılında 2 bin 335, 1999’da bin 598, 2000 yılında 3 bin 310, 2001’de 3 bin 906 ve bu yılın Ağustos ayına kadar da 2 bin 386 olmak üzere, toplam 13 bin 535 ceza tutanağı yazdığı belirtildi.

            Ceza yazılan suçların başında trafik ışık ve işaretlerinin ihlâli gelirken, bunu hatalı şerit değiştirme, sol şeridi gereksiz işgal etme, geçme kurallarına uymama, yasak yerden geçiş, mesafesiz araç kullanma, hatalı park ve direksiyonda telefonla konuşma gibi ihlâller izledi. Toplantıda uygulamada karşılaşılan sorunlar hakkında bilgi veren Trafik Şube Müdürü İlhan Kayhan, müfettişlerden, hatalı aracı durdurup belge sormamasını istedi.

            Makbuzların düzgün yazılmasını, şehir içi ve şehir dışı ibaresinin mutlaka belirtilmesini de isteyen Kayhan, “Plâkaların yazımında sık sık hatalar oluyor. Plâkalar harf ve rakamdan emin olunduktan sonra yazılmalı, emin olunmazsa boş bırakılmadır. Aracın rengi ve cinsinden emin olunmazsa bu bölüm de boş bırakılmalıdır.” dedi.

            Uygulamanın yeterince tanınmadığını ve müfettişlerin bulundukları her ortamda halka bilgi vermesi gerektiğini de kaydeden Kayhan, sorunların çözümü için Trafik Şube Müdürlüğü’nde bir büro açıldığını sözlerine ekledi. Toplantıda karşılaştıkları sorunları dile getiren müfettişler de bazı plâkaların çamurlu oluşu, resmî plâkaların ise çoğunun boyasının düşmesi yüzünden okunamadığını belirttiler.

            Yazılan ihbarların ceza tutanağına dönüştükten sonra, cezanın sürücüye intikalinin çok geç olduğunu, bu durumun da caydırıcılığı ortadan kaldırdığını ifade eden müfettişler, cezanın yazıldıktan sonra en geç 2 gün içinde tebliğ edilmesi gerektiğini savundular.
                                                                                                                                          İzmit, aa/26.09.2002

 

Merhaba Gazetesi
http://www.merhabagazetesi.com.tr/arsiv/2001/12/28/g10.htm

Trafik canavarı kırmızıyı seviyor

            Konya'da görev yapan Fahrî Trafik Müfettişleri'nin denetimlerinde, sürücülerin en çok kırmızı ışık ihlâli yaptıkları bildirildi. KTO Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen Fahrî Trafik Müfettişleri 2001 yılı 2. olağan toplantısına Bölge Trafik Denetleme Şube Âmiri Mehmet Erdoğan, Trafikten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Erdoğan Akyüz, Fahrî Trafik Müfettişleri Derneği Genel Sekreteri İsmet Gümüş, Fahri Trafik Müfettişleri ve trafik polisleri katıldı.

            Fahri Trafik Müfettişleri'nin yaptığı denetimlerde, sürücülerin yüzde 44'le en fazla kırmızı ışık ihlâli yaptığının belirlendiğine dikkat çeken Bölge Trafik Denetleme Şube Âmiri Mehmet Erdoğan, "Trafik ışıklarına uymak düzgün trafik akışının en önemli ve basit kuralıdır. Fakat sürücülerimiz bu konuda çok vurdum duymaz davranabiliyorlar. Bu kural ihlâlini yüzde 10'la trafik işaretlerine uyulmaması ve yüzde 7 ile de park yasağı ihlâli izliyor. Geri kalan yüzde 39'luk oranı ise çeşitli kural ihlâlleri oluşturuyor" dedi.

            Konya'da görev yapan 174 Fahri Trafik Müfettişi 2000 yılında 5 bin 945 sürücü için Ceza Tutanağı düzenlerken, bu sayının 2001 yılında 7 bin 837'ye çıktığını kaydeden Erdoğan, yıllar geçtikçe Fahri Trafik Müfettişleri'nin duyarlılığının arttığını söyledi.

            Fahrî Trafik Müfettişleri Derneği Genel Sekreteri İsmet Gümüş de çok değişik meslek gruplarını temsil eden kişilerin oluşturduğu Fahrî Trafik Müfettişleri'nin, yurttaş duyarlılığı ile gönüllü çalıştığını vurgulayarak, "Bizim bu çalışmamızın karşılığında tek isteğimiz, insanların trafik kazalarında ölmediği bir Türkiye görmektir" diye konuştu. Görevlerinin sadece ceza kesmek olmadığını, toplumun trafik sorununa karşı daha duyarlı olması için de çaba harcamaları gerektiğini anlatan Gümüş, Konya gibi bir büyük şehir için 174 Fahrî Trafik Müfettişi'nin yetersiz olduğunu, bu sayının artmasını istediklerini söyledi.

Milliyet Gazetesi
http://www.milliyet.com.tr/2000/07/23/haber/hab01.html

Dikkat! Vekil yakalar

Trafik Komisyonu üyesi vekiller, kazaları önlemek için yollara düşüyor.
Vekiller, kamyon muavini kılığına girecek, otobüslere yolcu gibi binecekler.

SALİHA ÇOLAK Ankara

            TBMM Trafik Araştırma Komisyonu üyeleri, trafik polisinin rüşvet aldığı iddialarını araştırmak üzere "tebdil - i kıyafet"le şehirlerarası yollarda denetim yapacak. Komisyon, bölge toplantılarının ardından bir araya gelerek hangi üyenin hangi araçla hangi karayolunda araştırma yapacağını saptayacak.
Komisyonun, Diyarbakır bölge toplantısından önce aldığı kararın tutanaklarına göre üyeler, trafik polislerinin rüşvet alması önlenmeden sorunun çözülemeyeceğine dikkat çekti.
Komisyon üyesi milletvekilleri, kamyon muavini kılığına girecekler, otobüslere yolcu gibi binecekler ya da kendi araçlarıyla uzun seyahatlere çıkıp gece ve gündüz karayollarının durumu, polisin tutumu ve rüşveti yaşayarak saptayacak. İşte tutanaklardan polise rüşvet tuzağı tartışmaları :

            * Bedri Yaşar (MHP Gümüşhane Milletvekili) : Bilinenin dışında bir yöntem üretmeliyiz. Trafik polisi rüşvet alıyorsa, suçüstü yapılıyorsa ânında görevine son verilsin. Biz Ankara'dayız. Bölünelim, araç tiplerini seçelim, iki arkadaşımız kamyonla gitsin. Ne tarafa doğru kamyon trafiği yoğun, daha çok batıya doğru yoğun. Diyelim ki buradan binsin kamyona, İzmir'e doğru gitsin. Yolda trafiği nasıl olsa görürsünüz; para versin geçsin veya şartları zorlasın geçsin, yaşayarak öğrensin. İki arkadaşımız binsin bir otobüse o da bir başka tarafa doğru seyahat etsin.

          Muavin süsü verelim

            * Ahmet Tan (Komisyon başkanı, DSP İstanbul Milletvekili) : O zaman bir çalışma yöntemi olarak önerilecek şey, yani kamyoncunun yanında kendimize muavin süsü vererek 200 kilometre gidelim. Kayseri'ye doğru olabilir mi, yapalım mı böyle bir şey?

            * Kemal Çelik (DYP Antalya Milletvekili) : Fahrî Trafik Müfettişliği tam çalışmıyor. Fahrî Müfettiş de kızdığı adama ceza yağdırıyor. Polisin rüşvet olayı var. Ben genel müdürken çıktık, biz de yakaladık. Her an yakalayabilirsiniz. Tam tersine polis bizi durduruyor, biz de nasıl geçebiliriz formülü arıyoruz. Böyle de sıkıntılarımız var eğitimden kaynaklanan.

            Polis bizim insanımız değişmiyor. Kamyonla nereye gitseniz rüşvet alan polisi bulursunuz, zor bir şey değil. Ben bunu yaptım, genel müdür olunca tanımazlar beni diye sokağa çıktım. Bir trafik kazası oldu, bekle bekle gelmiyor polis, sonra geldi. Beni kravatlı gördü, 'Gel şunları anlaştır Allah aşkına bir sürü işlem' dedi. Biz de anlaştırdık gittik bir şey demedik.

            * İsmail Çevik (MHP Nevşehir Milletvekili) : Rüşvet alan polis derhal açığa alınmalı. Bu da kamuoyunda, televizyonda, basında ilân edilmeli. Vergi suçları yüzsüzleri gibi, rüşveti hangi polis alıyorsa derhal açığa alınıp ilân edilmeli. Yargılama olmadan bir infaz mıdır ne olursa olsun. Şüphe de olsa bu ilân edilmeli.

            * Cahit Savaş Yazıcı (DSP İstanbul Milletvekili) : Radikal çözümler gerekiyor. Trafik polisinin denetim görevini hakkıyla yapmadığını saptamamız gerekiyor. Ceza artırımı, 'yaptırım değil' dedi bazı arkadaşlar. Kesinlikle yaptırımdır. Nedir, işte ille de polis rüşvet alır, onların geliri artar der birçok arkadaş. Yaparsanız 500 milyon lira da bir caydırıcılıktır. Tabii polisleri denetlemek ve onları kontrol altına almak ana hedef olmalı, ama rakamı ne kadar büyütürseniz, polise verecek rakamın da büyük olacağını bilen sürücüler nispeten daha çok dikkatli olurlar.

       Gazeteci başkandan basın uyarısı

            Komisyon başkanı Tan, üyeleri dikkatli olmaları konusunda uyarırken şöyle konuştu : "Ben gazetecilikten gelen biri olarak işimizin zor olduğunu anımsatmak istiyorum. Çünkü yaz aylarında trafik kazaları korkunç boyutlar alıyor ve her trafik kazasından sonra komisyonumuz her halde akla gelecektir ve gazeteciler işte televizyoncular ne yapıyorsunuz diye Allah vermesin özellikle de işte büyük kazalardan sonra dikkatleri üstümüze yönelteceklerdir. Medyayla birlikte çalışmak, onların desteğini almak şart, ancak yapacağımız bölük pörçük de olsa açıklamalarda bazı açıklar bulurlarsa bizim çalışmalarımız aksayabilecek, dikkat etmemiz gerekecek."

 

Sanal Roman
http://sanalroman.hypermart.net/sanalroman/trafik3.htm

Türkiye ve Gerçekler

            Bazı ülkeler vardır, orada devlet gerçekten çalışır, vatandaşlarına hizmet eder, en iyi koşulları sağlamaya gayret eder. Gelişmiş Avrupa ülkeleri, Amerika, Japonya gibi. Bazı ülkeler vardır, orada da devlet iş yapacağına lâf üretir, yalan söyler ve vatandaşlarının yaşamına değer vermez. Bunlar geri kalmış ülkelerdir. Buralarda orman kanunları geçerlidir. Göstermelik kanunlar, göstermelik cezalar vardır ve amaç sadece uyutulan ve sömürülen insanları oyalamaktır.

            Ben yıllarca yabancı ülkelerde yaşadım. Oralarda polisten ve adaletten, kanunlar ve cezalardan herkes korkar ve kolay kolay suç işleyemez. Bizim gibi geri kalmış iptidai ülkelerde ise cezalar ve yaptırımlar maskaralıktan ibaret olduğu için kimse suç işlemekten korkmuyor. Bütün bunların bilerek, kasıtlı olarak yapıldığını kafası çalışan herkes biliyor aslında. Amaç Türkiye' yi en kısa zamanda bir suç ve suçlu cenneti haline getirmektir. Çünkü bir ülkenin yıkılması, ortadan kaldırılması için artık savaşa gerek yoktur. Halkın yozlaştırılması, suç oranlarının arttırılması ve insanların ne devlete ne de birbirlerine güvenmemesinin sağlanması, o ülkenin içinden çürümesini ve belli bir süreç içinde ortadan kaldırılmasını hedef alır.

            Özellikle son yıllardaki hızlı yozlaşma ve kokuşma, Türkiye'nin hızla uçurumun kenarına yaklaştığını ortaya koymaktadır. Trafik rezaleti ve cinayetleri, ve devletin bu kepazeliğe bilerek seyirci olması, artık bir şeylerin kötüye gittiğini açıkça göstermektedir. Bu ülkenin geleceği belirsizdir.
                                                                                                                                               Nazım Bakır

 

            Kimden : Tevfik Karataş 30.07.2003/16:13
            Kime : trafik@yahoogroups.com

Rüşvetin belgesidir
23 TEMMUZ 2003 RADİKAL GAZETESİ

Açığa alınan Topçu'nun 12 yıl ağır hapsi isteniyor.

            Trafik polisi Necati Topçu, bir şoförün şikâyeti üzerine rüşvet alırken basılınca beş milyonluğu yuttu. Para, gastroskopi çekiminde midede yakalandı!

            MUSTAFA ÖZDEMİR
            ZONGULDAK - Ereğli'de rüşvet aldığı iddiasıyla şikâyet edilen trafik polisi Necati Topçu suçüstü yakalanınca, önceden seri numarası alınan beş milyon liralık banknotu yuttu. Hastanede gastroskopi çekiminde midesindeki para net şekilde görülünce açığa alınan polis Topçu hakkında, ağır ceza mahkemesinde dava açıldı.

            Trafik polisini suçüstü yakalatan minibüs şoförü İbrahim Çelik, sürekli aracında eksiklik olduğunu söyleyen Topçu'nun rüşvet talebinden bıkınca, Ereğli Emniyet Müdürlüğü'ne şikâyet etti. Bunun üzerine Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi'nce operasyon plânlandı. Çelik, yine bir kontrol sırasında, önceden seri numaraları alınan beş milyon liralık banknotu Topçu'ya verdi. Meslektaşları da Topçu'yu suçüstü yakaladı.

          Yutarken ölecekti

            Neye uğradığını şaşıran Topçu, beş milyon liralık banknotu yok etmek için hemen ağzına attı ve çiğneyerek yuttu. Bu sırada paranın yemek borusunu kesmesi sonucu Topçu'nun ağzından ve burnundan kan geldi. Polisler, meslektaşları Topçu'yu önce Devlet Hastanesi'ne götürdü. Yapılan ilk müdahaleden sonra Topçu'nun midesindeki 'rüşvetin belgesi'nin saptanması için gastroskopi cihazı bulunan Dr. Hüseyin Uysal'ın muayenehanesine götürüldü. Burada yapılan muayenede, Topçu'nun yuttuğu 5 milyon liranın midede olduğu gastroskopi cihazıyla saptandı. Renkli gastroskopide, para üzerindeki yazılar bile okunabildi.

            Açığa alınan Topçu, sorgusunda suçlamayı reddetti. Topçu, Zonguldak 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde rüşvet almak suçundan TCK 212. maddesine göre dört yıldan 12 yıla kadar ağır hapis istemiyle tutuksuz yargılanmaya başlandı.

          Müdür : Affetmeyiz

            Ereğli Emniyet Müdürü Mustafa Öncül, "Son derece üzücü. Ama kim olursa olsun affetmeyiz. Rüşvetin üzerine sonuna kadar gideceğiz. Teşkilâtımızda böyle kişilere yer yok" dedi.

coskun908 31.07.2003/07:06 - 29 Jul 2003 16:16:03

            > Acaba rüşvet veren şoför de ceza alacak mı?

            > Rüşvet almak kadar vermekte suç iken, bunu defalarca yaptığını söyleyen şoförün sonu ne oldu?

            Kimden : Teoman Sipaher 01.08.2003/07:03
            Kime     : trafik@yahoogroups.com

EN ÇOK RÜŞVET NEREDE VAR?

            Geçenlerde bir anket yayımlanmıştı. Rüşvet sıralamasıyla ilgili. Sanıyorum şöyle bir sıralamaydı :

             1. Trafik Zabıtası

            2. Belediye Zabıtası,

            3. Tapu Daireleri

            4. Gümrük

            Hayır yanlıştır. Anket doğru olabilir ama pratikte öyle değildir. Bu konuda birinciliği Gümrük kimseye kaptırmaz! Her Allah'ın günü onbinlerce araç ve sürücü trafik zabıtasıyla karşılaşır. Beş on para verir, salya sümük yalvara yalvara; ondan sonra da her yerde trafik zabıtasına avanta verdim diye yayar.

            Belediye zabıtasında da böyledir. İşportacısı, köftecisi, balkonuna iki cam koyan; hem avanta verir, hem de her yerde haykırır.

            Gümrükte kimler iş yapar? Üç beş tane komisyoncu. Trafik Polisine, Belediye Zabıtasına verilenlerle oranlanmayacak miktarlarda, adeta servet dağıtılır. Ama şikayetçi olunmaz. Şikayetçi olan bir daha gümrükte iş çıkarabilir mi?

            Gidin bakın gümrüklerin otoparklarına. Ufacık memurların lüks özel otolarını sayın! Osmanlı şairinin devrinden beri ne değişti ki... "Kuruşun mürtekibi cayi kürektir, Milyonla çalan serefraz". Günümüze uyan Türkçesi : "Kuruş çalanı ömür boyu süründürürler; Hortumcular ise başları dik dolaşırlar!"

            Alnından öpmek gerek, o ufacık trafik polisinin midesine kadar girip beş milyoncuğu yakalayanlara. Beş trilyona, beşyüz trilyona ulaşacak cihazlar bu ülkeye henüz gelmedi; ne diyelim... Şimdi elimizde beş milyon avanta alan memurcuk var. Beş milyon iyice bir lokantada bahşiş kabul edilmez!

            Yaşatmayalım o memuru. Tabii görevden atılacak da... Yetmeeez. Yedi sülalesini de gazetelerde yayımlayalım, rezil kepaze edelim hepsini.

            5 MİLYON alınır mı ulan? Sen ve sülâlen her türlü cezaya lâyıksınız.

 

            Kimden : Kadir Gündoğan 08.09.2003/11:33
            Kime     : trafik@yahoogroups.com

Tazminat Davaları

            Trafik kazalarında elbette kusur sadece kaza yapan sürücülerde olmamalıdır.Ülkemizde özellikle karayollarından kaynaklanan kazalar bir hayli fazladır. Bu hususta sanki Trafik Zabıtaları devletin belli kademeleri bu hususta eğitiliyor. Kusur oranları çıkartılırken kesinlikle yola dolayısıyla yolu yapan kişi ve kurumlara kusur yazılmıyor.

            2003 Mart'ında arabamla bir kaza yaptım. Ankara Büyükşehir Belediyesi yeni yaptığı bir yolu plânsızlık sebebiyle 1 ay sonra yeniden bozdu. Ve yaklaşık 1 bir yıl stabilize yola bizi mahkûm etti. Bu esnada asfalt yoldan stabilize yol için hiç bir uyarı levhası koymadığı gibi iki yolun birleştiği yerde kanal çalışması yapmış ve yağan yağmurda bu sebeple gece yolun üzerinde 100 metrelik ve kalınlığı 6 - 7 cm kalınlığında buz kalıbı oluşturmuş. 40 - 50 km hızla gece saat ikide çocuğumu acile götürürken arabam bu buza girdi. Bölgede hiç bir aydınlatma da yoktu. Bölge yokuşta olduğundan arabamın kontrolünü kaybettim. Arabanın hava yastığı ve emniyet kemeri beni ve ailemi kurtardı. Arabada yaklaşık 16 milyar liralık hasar meydana geldi.

            Ancak araba kaskolu olduğundan ben Trafik Zabıtası'nın raporuna karışmadım. Kaskoya durumu izah etmeme rağmen müşterilerine para öderken yoğun incelemeler yapan şirket bu hususta bir şey yapmadı. Kusur 40 - 50 km hızla gitmeme rağmen bana kesildi.

            Ben bir hukukçuyum. Olay yaşayan birisi olarak kusurun tamamının yolda olduğunu ve zararın tamamının Büyükşehir Belediyesi'nde olduğunu düşünüyorum. Zabıtalara bu durumu sorduğumda evet yolda kusur olduğunu ama bunu tutanakta belirtemediklerini, sebebini söyleyemeyeceğini belirtmişlerdir. Dolayısıyla yoldan dolayı yolu yapan kişi ve kuruluşların tazminat, hatta ceza davalarına tâbi olabilmelerinin ilk şartı Kaza Tutanağı'dır. Bunu için de trafik polisi ve trafik jandarmalarının bu konuda eğitilmesi ve devletin bu konuda baskı yapmamasıdır. Eğer bunu sağlayabilirsek sanıyorum mevcut Kaza Tutanakları ile mahkemelerimiz de ilgili kuruluşları tazminata mahkûm edebilir.

            Saygılar cakmakmehmetali@mynet.com

 

            Kimden : Tevfik Karataş 29.07.2003/15:24 tevfikkaratas@hotmail.com
            Kime     :
trafik@yahoogroups.com
Trafik Grubu Üyeleri; 28/07/2003

Rüşvet

            Radikal Gazetesi'ndeki habere göre geçen hafta Zonguldak ili Ereğli ilçesinde Trafik Polisi'nin dolmuş şoföründen 5 milyon lira rüşvet aldığı iddia ediliyor. Trafik polisi parayı yutuyor. Sonra film çekilerek paranın midesinde olduğu fotoğrafları gazetede yayımlanıyor. Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılıyor. Paranın daha önce seri numaraları da alınmış ve Ereğli Emniyet Müdürlüğü'ne Trafik Polisi'nin rüşvet istediği bildiriliyor.

            Bu konu Hürriyet Gazetesi'nde Emin Çölaşan'ın köşesinde de kısaca yer alıyor. Gazeteci Emin Çölaşan hortumcuların dışarıda olduğunu ama 5 milyon lira rüşvet aldı diye polise yapmadığımızı bırakmıyoruz diyerek hortumculara yükleniyor.

            TBMM Trafik Araştırma Komisyonu Eski Başkanı Ahmet Tan'ın o günkü düşünceleri ise şöyle :
            SALİHA ÇOLAK Ankara

         Tan : Rüşveti veren suçlu.

            TBMM Trafik Araştırma Komisyonu Başkanı Ahmet Tan, rüşvet aldıklarına ilişkin haberlerin Trafik Polisleri'ni yıprattığını belirtti. Milliyet'in sorularını yanıtlarken 'Rüşvet diye bir sorun olmadığını' iddia eden Tan, "Söz konusu olan, kurallara uymayan sürücülerin cezadan kaçmak için rüşvet vermesi. Hiçbir trafik polisi rüşvet istemez. Aldıklarına da inanmıyorum" dedi.

            Trafik kurallarını ihlâl eden sürücülerin rüşvet teklif ederek, 'rüşvetin yolunu açtığını' söyleyen Tan, sözlerini şöyle bitirdi : "Rüşvet vermedi diye bir trafik polisi kimseye eziyet etmez, ceza kesmez. Sürücüler kurallara uyar, uymadıklarında cezayı kabul edip rüşvet teklif etmezlerse böyle bir sorun da olmaz.. Rüşveti veren ve alan suçlu olduğu gibi birde konunu ispat edilmesi gerekiyor".

            Sevgi ve saygılarımla...

 

Sanal Roman
http://sanalroman.hypermart.net/sanalroman/trafik2.htm

Trafik Terörü Önlenebilir mi?

            Trafik terörü önlenebilir mi? İstense çok güzel önlenir elbette. Ama artık yediden yetmişe herkesin bildiği gibi, en ucuz ve önemsiz şeyin insan hayatı olduğu Türkiye gibi bir ülkede önlenemez. Daha doğrusu önlenmez.. Neden önlenmez peki? Neden günde ortalama 20 - 25 insanın yok olduğu bir terör bu derece gözardı edilir ve üzerine bir türlü gidilmez?

            Bu yazıda bunun nedenlerine kısaca değineceğiz. Bilindiği gibi Türkiye, özellikle de son yıllarda hızla mafyalaşma sürecine giren ve yeraltı dünyasının yönettiği ekonomik düzene sokulan bir yapılaşma içindedir. Her alanda ve sektörde yasal olmayan yollardan zengin olmak artık son derece olağan ve herkesin giderek kanıksadığı, alıştığı bir düzene dönüşmüş durumdadır. Böyle bir düzen içinde zaten yetersiz olan yasaların ve güvenlik güçlerinin etkinliği her geçen gün giderek azalmaktadır. Zaten dikkat edilecek olursa Türkiye' de özellikle ağır suçlara verilen cezalar son derece gülünçtür. Bu bilerek, gayet bilinçli olarak yapılan bir uygulamadır.

            Yasaların ve emniyet birimlerinin bilerek yetersiz, etkisiz bırakılmasının ana nedeni, devletin bıraktığı boşlukları, organize çetelerin, mafya adı verilen grupların doldurmasının istenmesidir. Ayrıca insanları artık devlete ve onun vereceği komik cezalara itibar etmeyerek kendi adaletlerini uygulamaya yöneltmek ve kendini savunmak ya da hasımlarını yok etmek psikolojisi içine sokulan, sistem gereği yıllardır cahil bırakılan, sömürülen insanlara silâh satmaktır. Maalesef Türkiye gibi büyük toplumsal sorunları olan, eğitimsiz ve kültür düzeyi son derece düşük bir topluma, bizzat devlet eliyle silâh satılmakta ve silâh ruhsatları dağıtılmaktadır. Dikkatle incelenecek olursa, ilgili yasalar öyle bilinçli ve boşluklar ile dolu hazırlanmıştır ki, silah taşıma ruhsatı almaya müsait olmayan meslek yok gibidir. Bir çok meslek sahibine, mal sahibine silah taşıma ruhsatı alma hakkı verilmiştir. Zaten hakkı bulunmayan da kılıfına uydurarak yada gereken rüşveti vermek suretiyle tabancasını beline koymaktadır.

            Son çıkarılan af yasası, aslında insanların devletin adaletine zaten giderek azalan inancını iyice yok etmeye yönelik ve gerektiği zaman kendi silâhlarını kullanarak kendi adaletlerini bizzat uygulamaya teşvik etmek gibi gizli bir amaca hizmet eden insan hayatını artık tamamen hiçe sayan bir zihniyetin ürünüdür. Türkiye'nin yalvara yalvara dahil olmaya çalıştığı hiç bir Avrupa Topluluğu üyesi ülkede böyle rezil bir sistem, insan hayatını belli bir azınlığın çıkarları için hayvan hayatı ile bir tutan bir anlayış, düşünce yoktur. Bu ülkelerde ve Amerika, Japonya gibi medenileşmiş ülkelerde insan hayatına kastetmenin cezası ya idam ya ömür boyu hapis ya da 25 - 30 yıl gibi (hiç bir indirime tâbi tutulmaksızın) ağır hapistir. Oysa Türkiye' de cinayet işleyen bir katile önce 20 - 30 yıl ceza verilmekte, ama adına "Ceza İnfaz Yasası" adı verilen soytarılıkla ceza otomatik olarak 7 - 8 yıla inmektedir. Halkın büyük çoğunluğu tarafından istenmediği (katil yakınları, aileleri hariç) halde bilerek çıkartılan af yasası ile bu komik cezalar dahi lâfta kalmıştır. Bu yasadan her türlü trafik teröristinin de yararlandığını zaten hatırlatmaya gerek bile yok.

            Sözü fazla uzatmadan tekrar konumuza dönecek olursak, bütün bunların altında yatan gerçeklerin aslında trafik kazaları ile nasıl ilgili olduğu ve trafik terörüne karşı neden önlem alınmadığı sorusuna cevaplar daha kolay verilebilecektir. Belli çıkar gruplarının menfaatlerini, insan hayatı dahil her şeyin üzerinde tutan iğrenç zihniyet trafiği düzene sokacak önlemleri bilerek almamakta, ağır cezaları içeren kanunlar ve tüzükleri bilerek ve kasten çıkartmamaktadır. Çünkü yazının başında da sözünü ettiğim üzere ülkemizdeki ekonomik yapı içinde yeraltı dünyasının etkinliği ne yazık ki son derece büyük boyutlardadır ve bunun en başında da otomotiv ve otomotivle ilgili çok çeşitli sektörler gelmektedir.

            Bilindiği üzere bir ekonomik yapının işleyişi arz - talep dengesine bağlıdır. Türkiye söylenen yalanların aksine, tamamen ithalâta dayalı bir teknolojiye sahiptir. Başta otomotiv endüstrisi ve yan kolları olmak üzere sanayi ve üretim tamamen ithal teknolojiye dayalıdır. Yani klâsik tâbirle montaj sanayidir. Türkiye her yıl çok büyük kaynaklar ayırmak suretiyle bu teknolojileri ve ilgili kalemleri ithal etmektedir. Bu özellikle otomotiv sektöründe trilyonlarca lirayla ölçülen rakamlara eşdeğerdir ve prensip olarak ne kadar çok karayolu taşıtı ve yedek parçası satılırsa, bu sektör ve ona bağlı olan ekonomik düzen canlı tutulacaktır. İşte trafik terörü açmazının kilit noktası burada, bu gerçeğe bağlı bulunmaktadır.

            Türk halkının bir Avrupa ülkesiyle ya da bir Amerika ile kıyaslanmayacak kadar düşük bir alım gücü vardır. Bu nedenle itina ile, gizlice yapılan "ekonomik" hesap ve analizler sonucunda duruma başka çözümler getirilmiştir. Zaten bilinçsiz bir tüketim toplumuna dönüştürülen ve yaşam felsefesi "son çıkan her şeyi almak" olan Türk toplumuna başta otomobil olmak üzere bir çok teknoloji ürünü gayet güzel reklâmlarla "kafaya alarak" satılmakta ve bu ekonomik düzen canlı tutulmak istenmektedir. Ama sözünü ettiğimiz üzere alım gücü yine de yeterince yüksek olmadığı için, her yıl belli bir oranda zayiat verilmesi, belli miktarda aracın tahrip edilmesi gerekmektedir. Bunun en kısa yoldan çözümü ise trafik kazalarının belli bir oranın altına düşürülmemesidir. Bu hem her yıl kullanılmaz hale gelen taşıtların yenilenmesi gereğini ortaya çıkaracak, hem de trilyonlarca liralara varan değerde yedek parça satışını destekleyecektir. Bunun anlamı, bütün bunlardan geçinen mutlu bir azınlığın çıkarlarının korunması, hem de ülkenin zayıf olan ekonomisinin korunmaya çalışılmasıdır. Sözün kısası araç ve yedek parça satışından elde edilecek rant ne yazık ki insan hayatından çok daha öncelikli tutulmaktadır. İşin kilit noktası işte buradadır.

            Halk o derece bilinçsiz bir tüketim yığınına dönüştürülmüştür ki, tam bir trafik terör ve katliamının yaşandığını unutmakta, elindeki parayı en son model otomobile düşünmeden yatırmaktadır. Bu bilinçli olarak teşvik edilen reklâm kampanyalarının da bir sonucudur ve insanlar hiçbir şeyi düşünmeden en konforlu otomobili alma sevdasına kaptırılmaktadır. Ne kadar çok otomobil satılırsa devletin o kadar çok vergi alacağını, akaryakıttan, taşıt vergilerinden her yıl muazzam ölçülerde gelir elde edeceğini asla unutmayınız. İşte bütün bunlardan dolayı insanlar aldatılmakta, ne olursa olsun otomobil sahibi olmaya teşvik edilmektedir.

            Ama her yıl sayısız yeni aracın trafiğe girmesine, sayısız insanın ehliyet almasına rağmen, trafik terörü ve kazalarının azaltılması için en ufak bir önlem dahi alınmamaktadır. Otomobil ya da benzeri bir taşıt alan vatandaşı artık şehir içi ve dışı trafiğinde şu felâketler beklemektedir : Beklenmedik bir anda meydana gelebilecek bir kaza ve sonunda ölüm ya da yaralanma. Ya da küstah ve kabadayı bir trafik teröristi ile tartışma, kavga sonucu silâhla vurularak öldürülme ya da yaralanma. Çünkü dikkatli bir gözlemci insanların giderek daha pervasızca ve kurallara uymadan taşıt kullanmakta olduğunu, her an kavgaya hazır olduklarını görecektir. Dikkat edilecek olursa ülkemizde özellikle de özel otomobil sürücüleri araçlarını bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda hava atma ve gereğinde de "dayılanma" vasıtası olarak sürmektedirler. Sürücüler birbirine saygı göstereceğine tam tersine üstünlük sağlama yarışı içine girmekte ve her an kavgaya hazır bulunmaktadırlar. Zaten bir çok sürücü özel aracında özellikle trafik nedeniyle çıkacak bir kavgada kullanmak üzere silâh bulundurmaktadır.

            Bütün bunların temeldeki nedenleri, halkın bozuk kültürel yapısı, ekonomik sıkıntı ve bozuk Türk aile yapısının getirdiği gerginlikler olmakla birlikte, en önemlisi adalet sisteminin son derece yetersiz olması, kanunların ve cezaların boşluklarla dolu olması, insan hayatına kastetmeye verilen (ister silâhla ister trafik suçuyla) cezaların asla caydırıcı olmaması (hatta gülünç olması) ve emniyet teşkilâtına ait kanun ve tüzüklerin bilerek zayıflatıcı olmasıdır.

            Bazı insanlar trafik terörünün ana nedenlerinden biri olarak polisleri ve rüşvet olaylarını öne sürmektedir. Polis ne yapsın? Elbette sevimsiz olaylar da yaşanmıyor değildir ama polis dediğiniz de sonuçta insandır ve ekonomik sorunları vardır. Üstelik, bilinçli olarak polisler güçlü olanlara karşı bir şey yapamayacak durumda bulundurulmaktadır. Çünkü sonuçta polisler, elbette yanlış bir uygulamayla devlet memuru statüsünde tutulmakta ve bu nedenle de "memursal" sorunlarla karşı karşıya bulundurulmaktadır. Almakta olduğu yetersiz maaşı kaybetmek korkusu bir tarafa, olmadık yerlere sürülerek hayatının perişan edilmesi korkusu bir yanadır. Bu yüzden trafik polisleri kamyon, taksi gibi araçlara rahatça ceza kesebilmekte, fakat özel otomobil sürücülerinden açıkça çekinmektedirler.

            Herkesin bildiği gerçek şudur : Devlet memuru olan polisin mesleki yetkisini kullanıp, suç işleyen özel otoyu durdurmaya cüret etmesi demek, âmirden azar işitmek, sürgün edilmek, ya da bir milletvekilinden, akrabası ya da oğlundan dayak yemek anlamına gelmektedir. Kısaca polis, durdurduğu bir özel otomobilden "kimin" ya da "kimin yakınının, adamının" çıkacağını bilemediği için gücünü ya külüstür araçlara ya da kamyon, kamyonet gibi "zararsızlara" karşı kullanmaktadır. Dikkatli olan herkes, polisin kırmızı ışıkta geçen yada bir elinde cep telefonu ile araç süren, hiç bir kurala uymayan, işaret vermeden dönen özel araç sürücülerini "görmezden" geldiğini görmektedir. Polis, bunu asla isteyerek yapmamaktadır. Kanunlar ve polisin dokunulmazlığı ileri ülkelerdeki düzeylerde olsa, polis ne rüşvetle suçlanır ne de güçlü şımarıklardan korkar. Ama ne var ki kanun hazırlayıcılar, polisi bilerek bu durumda tutmaktadır. Çünkü polisin güçlü olduğu, güçlüden, şımarık zenginden korkmadığı bir ülkede, milletvekili, bakan ya da filanca imtiyazlı iş adamının oğlu, kızı, akrabası ya da bizzat kendi trafik suçu işleyemeyecektir.

            İşte, bütün bunlar ülkemizdeki acı gerçeğin, trafik terörünün hazırlayıcıları ve temel nedenleridir. Kanunların bilerek çıkarılmadığı, cezaların bilerek gülünç bırakıldığı bir ülkede trafik kazalarının önüne geçmek sadece hayal ürünüdür. Dikkat etmek gerekir ki, bu düzende trafik suçu işlememek sadece insanların vicdanına ve iyi niyetine bırakılmıştır. Vicdanı olan sürücü kırmızı ışıkta durmakta, alkol almadan araç sürmekte ve kurallara uymaktadır. Özellikle lüks otomobilli, vicdansız (ve çoğu kez de ahlâksız) küstah sürücüler ise ya arkalarındaki güce ya paralarına ya da bellerindeki silâha güvenerek kırmızıda geçmekte, işaret vermeden dönmekte, alkollü araç kullanmakta, kısaca her tür trafik suçunu işlemektedir. Örneğin kırmızı ışıkta, aldırmadan geçen bir sürücünün olası bir kaza sonunda her ne olursa olsun kendini haklı çıkarmaya çalışacağını, karşıdakini tehdit ederek sindirmeye çalışacağını ve gerekirse kavga çıkarıp silâhını çekeceğini unutmayın Çünkü insan hayatının böylesine değersiz olduğu, zenginin ve yeraltı dünyasının böylesine etkili olduğu bir ülkede, hak daima güçlüden yana olmaktadır. Bundan dolayı ellerine şu ya da bu şekilde yasal ya da yasal olmayan güç bulunduranlar, her tür suçu bilerek ve kasten işlemekte, zaten gülünç olan cezaların kendisine işlemeyeceğinden emin olmaktadır.

            Özetleyecek olursak, bu gerçekçi tablonun ışığı altında, bilinçli insanların yapacağı şey, devletten bir şey beklememek ve kendi tedbirini almak olacaktır. Olabildiği kadar sağlam ve büyük bir araca binmek en baştaki tedbirdir. Reklâmların aldatıcı ve yalanlarla dolu büyüsüne kapılıp küçük bir otomobil almak en büyük risktir. Bazı otomobil firma ve satıcıları küçük ebatlı taşıtların son sistem güvenliklerle ve bu gibi şeylerle donatıldığını ve kazalarda çok güvenli olduğunu iddia etmektedir. Bu tamamen gerçek dışıdır; çünkü her ne kadar ileri teknolojiye sahip olsa da ufak bir aracın, kendisinden daha büyük bir araçla çarpışması durumunda hiç bir şansı yoktur. Veya şarampole, uçuruma yuvarlanma gibi durumlar da aynıdır.

            İkinci tedbir ise her ne olursa olsun hız yapmamaktır. Yine bazı otomobil firmaları kendi araçlarının dünyanın en hızlı araçlarından biri olduğunu iddia eden, insanları, ve özellikle de gençleri kışkırtan reklâmlar yayınlamaktadır. Hızın ölüme davetiye anlamına geldiğini, hiç bir aracın saatte 150 km hızla meydana gelen bir kazadan tek parça olarak çıkamayacağını bilmek şarttır.

            Diğer bir tedbir elbette eğitim ve bilinçlendirmedir. Yakınlarınızı, akrabalarınızı trafiğin bir ölüm makinası olduğu ve hataları affetmediği konusunda uyarınız. Hız veya akrobasi yapmakla övünen bir yakınınız, akrabanız, dostunuz varsa aklını başına almasını öğütleyiniz. Ne yazık ki bazı bilinçsiz kimseler, böyle anlamsız şeylerle övünen tatminsiz ve çoğunlukla da ruhsal sorunu olan kişileri desteklemekte, teşvik etmekte veya en azından kayıtsız kalmaktadır. Bunun acısını olası bir kaza sonucu yaşamaktansa, karayolu taşıtları ve tehlikeleri konusunda uyarmak şarttır. Tedbir alınmadığı için meydana gelen bir kaza asla kader değildir.

            Diğer bir tedbir, olabildiği kadar toplu taşıma yönelmek ve özel araca binmemektir. Hatta bütçeyi zorlayıp mutlaka otomobil sahibi olmaya çalışmanın anlamı da yoktur. Otomobil yerine göre ihtiyaçtır. İnsanların trafik nedeni ile sinirlerinin bozulduğu, kavga ettiği, park yeri bulamadığı ve saatlerce sıkışıp kaldığı bir şehirde, bozuk yollarında araç sahibi olmak, bir sürü çıkarcıyı beslemek ve onları zengin etmekten başka bir şey değildir. Otomobil, trafiği medeni olan, insanları medeni olan ve insan yaşamının, onurunun kanunlarca güvence altına aldığı ülkelerde zevktir. Bizde ise çoğu yerde anlamsızdır ve risklidir.

            Son olarak, bütün bu gerçeklerin ışığında, hayatınızı ya da bir sevdiğinizi trafik kazası veya trafik kaynaklı bir kavga yüzünden kaybetmek ya da yaralanmak ve sakat kalmak istemiyorsanız, devletin sadece seyirci olduğunu baştan bilerek, gereken tedbirlerinizi almalı ve olabildiği kadar insanı bilinçlendirmelisiniz. Çünkü otomobil aslında son derece tehlikeli ve yapısı itibarıyla dengesiz ve güvensiz bir taşıt türüdür. Dikkatli olunmadığı takdirde bir ölüm makinası haline geldiğinin farkında olmalısınız. Ülkemizde, sözünü ettiğimiz sorunlardan dolayı trafik terörü azalacağına artmakta, ruh hastası sürücüler çoğalmakta ve otorite boşluğundan güç alarak kudurmaktadırlar. En iyi tedbirin, bundan böyle trafikten olabildiğince uzak durmak olduğunu unutmayınız.
                                                                                                                                    K. İsmail Şenarslan

 

            Kimden : Tevfik Karataş 23.09.2003/09:44 tevfikkaratas@hotmail.com
            Kime    : trafik@yahoogroups.com

Trafik cezası kimlere kesilir?
20/09/2003 Milliyet Gazetesi  - Melih Aşık Açık Pencere Köşesi

            İsmail Gökdeniz (Yrd. Doç.) ve Başkomiser Mustafa Kemal Tolunay'ın ayrıntılı trafik anketi Trafik Genel Müdürlüğü'nün internet sitesi http://www.trafik.gov.tr de yayınlanıyor.

            Araştırmanın sorularından biri şöyle :

            "Trafik memurları kimlere ceza yazmakta zorlanıyor?"

            Ankete katılan 400 dolayında trafik memurunun sadece 2'si vali ve kaymakama ceza yazabilirim, demiş. Sadece 11'i savcı ve yargıçlara da ceza yazabilecek cesarette. Ve sadece 6'sı kendi âmirlerine ceza yazabileceği iddiasında...

            Ankete katılanların 65'i yani yüzde 16'sı (Vali, kaymakam, hâkim, savcı, belediye başkanı, milletvekili, parti başkanı, subay - avukat, ilin zengini) sınıfından hiçbirine ceza yazamadığını itiraf ediyor. Neden? Çünkü onlar; ceza yazdığı takdirde ceza yazan memuru cezalandırıyor. Kendilerinde yasa ve kuralları ihlâl etme hakkı (zorbalığı) görüyor.

            Cumhurbaşkanı Sezer bu konuda örnek olmaya kalkıştı; kırmızı ışıklarda makam otomobilini durdurmaya başladı. Basın bu örnek davranışı destekleyeceği yerde alaya aldı. Magandalığın sızmadığı yer kalmadı çünkü... Bu arada trafik memurlarının büyük adamları taklit ettiğini (!), kentte dolaşırken trafik kurallarına uymadıklarını hepimiz görüyoruz. Bu kafalarla Avrupalı olunur mu, trafik şehitlerinin sayısı azalır mı?

            Sevgi ve saygılarımla...

 

4 İngiliz sürücüden biri direksiyonda
''ceple'' konuşuyor...
Haber Sağlık

            Kimden : Hamit Hancı 25.09.2003/07:31
            Kime     :
trafik@yahoogroups.com

            4 İngiliz sürücüden biri direksiyonda ''ceple'' konuşuyor... İngiltere'de araç sürücülerinin yüzde 25'inden fazlası, direksiyon başındayken cep telefonunda konuşma yaptığını itiraf etti.

            ''The Continental'' adlı kuruluşun yaptığı araştırmanın sonuçları, sürücülerin yüzde 27'sinin, araç kullanırken, en azından kendileri arandıklarında telefona yanıt verdiklerini ortaya çıkardı. Araştırmanın ortaya çıkardığı diğer bir sonuç ise sürücülerin yüzde 10'unun bir yandan otomobil kullanırken, diğer yandan da mesaj yazdıkları yönündeki itirafları oldu. Sürücülerin yüzde 15'i gönderilen mesajları okuduklarını belirtti.

            Araştırmacılar, sürücülerin telefonla ilgilenmekten kaçınmalarının en etkili yolunun direksiyon başına geçerken cihazlarını tamamen kapatmaları olduğunu kaydederken, aksi takdirde telefon zili ya da mesaj uyarısı duyup da buna ilgisiz kalabilmenin pek çok kişi için son derece güç olduğunu ifade etti.

            İngiltere'de 35 milyon kişi cep telefonu kullanıyor ve bunlardan yüzde 10'u fotoğraflı mesaj gönderebiliyor. Ancak Aralık ayında yasalaşması beklenen yeni tasarı, direksiyon başındayken cep telefonu kullanan sürücülere ağır para cezalarının yanı sıra, suçun tekrarlanması halinde hapis cezaları da öngörüyor.

 


YAZDIR

Web Siteler Ana Sayfasına   

  Dönmek İçin TIKLAYINIZ !