ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 02 Mayıs 2004 tarihinde güncellenmiştir.)

.

 

BİR

YEŞİL SEVGİ
(Haftalık ÇAĞRI Gazetesi'nin Yıl : 15, Sayı : 630 - 642 ve
02.09/30.12.1991 tarihli nüshalarında yayımlandı.)

Anı - Röportaj (Özet) : Hasan Ali ÖZ
(Orhun GÜVEN'le Söyleşi - Ağustos 1991/Ünye)

 


Bu konuşmacı, Ünyeliler'in çok yakından tanıdığı bir yüz.
Bana göre rahatsız edici ölçüde mütevazi, alçakgönüllü bir kişilik,
içimizden birisi Sayın Orhun GÜVEN..

Orhun GÜVEN'le bu röportajı 20 Ekim 1991
Genel Seçimleri'nden önce yapmıştık. Bu nedenle konuşmalarımızın
o zaman dilimi içerisinde değerlendirilmesinde yarar var.

Bazı insanlar vardır, tarihi yazmışlardır. Kimi insanlar san'ata, bilime,
kültüre damgalarını vurmuşlardır. Çok renkli bir tablonun sağ alt kenarında,
bir matbaa makinesinin üzerinde, uçağın motorunda, bir ansiklopedinin yüzonaltıncı sayfasında adlarını okursunuz kimilerinin.

Kimileri yanı başınızdadır. Elinizi uzatsanız değecek kadar yakın.
Kimi de çoktan geçip gitmiştir bu Dünya'dan, adını bile anmayız çoğu kez.
 

            - Kendimi ağaçların büyüsünden kurtarıp, masadaki sohbetimize zor belâ dönebiliyorum. O, bu mirasın Ünye'deki etkilerini anlatmayı sürdürüyor. "(..) ve bunun arkasında da bir kırk, kırkbeş sene var.

            "Demek ki kırkaltı senesinden bu yana Ünye'deki ağaçlandırma, o günün şartları içerisindeki ağaçlandırma, Ünye'nin bazı ayıplarını örtebiliyor (!) Yapılaşmadaki ayıbı örtebiliyor en azından; çevre il ve ilçelerden gelenler oturmaya park bulabiliyorlar. Ama oralarda bizim parklarımızı ve ferahlığını bulamazsınız."

            Bu arada hemen soruyorum; - Yani Ünye bugünkü görünümünü kırkbeş yıl önceki çabalara mı borçlu? "Elbette!" "Şimdi şuradaki ağaca bir bakın, At Kestanesi. At Kestanesi yaprağını döken ağaçtır, ama orada sanki ufak bir oksijen fabrikası var. Demek ki tabiatın ciğeri bunlar?.."

            "Beni iyi dinleyin Hasan Bey! Geçen hafta gazetede yazdınız. Çeşmelerden çamur akıyor dediniz. Buyurun, bir de benim suyumu için.." - Acı Su mu? "Korkmayın. Bu benim suyum. Adamlara söyledim; gelin dedim, size su bulayım.. Ben kendi suyumu içiyorum Hasan Bey, bakın tadına, bardağın üzeri nasıl buharlaştı?"

            "Şu karşı tepeye bakın; fındıklığın dibindeki otlara bakın.. Nasıl sararmış değil mi? İşte, üzerinde oturduğunuz toprak da öyle.. Şimdi bu toprak kayrak; bir de şuna bakın, bakın bakın!" - Yerden kopardığı sararmış bir tutam otu yüzüme doğru uzattı. Elimi uzattım, dokundum. Avucumun içerisinde bir tutam serinlik.


Gülây ÖĞRETİM (MİSTEPE) Fotoğraf Arşivi

            - Ne vakit içinizde eski "yalı boyu" yangınları, kana kana su içersiniz Paşa Konağı'nın altındaki tarihî çeşmeden, az ötedeki Çam ağacının altında, düşlerinizde yüksek yaylaların serinliği, uzanıverirsiniz boylu boyunca çimenlerin üzerine.

            "Şöyle çevreyi dolaşırsak, Karadeniz'i, coğrafyası itibariyle Ünye, güzel bir yer. Ama bu coğrafyayı, ağaç zenginliği hakikaten kıymetlendiriyor, zenginleştiriyor. Buradan geçenler bozuk yapılaşmayı dahi göremiyorlar. Bunlara mâni olan da Ünye'deki ağaçlandırma.."

            - Elleri ile aşılayıp gelecek kuşaklara miras bıraktığı manolyaları, kestaneyi, çam, sedir, lâdin, göknar ağaçlarını gösterdiğinde, yüzünde topluma ve çocuklarına karşı görevini yerine getirmiş bir babanın mutlu ifadesi vardı.

 

Sekoya (Mamut) Ağacı
(Sequoidendron giganteum)

Zefanos/Trabzon - 1973
Japon Kriptomeryası
(Cryptomeria japonica)

Atatürk Köşkü/Trabzon - 1973

            - Daha da ötesinde, zafer kazanmış bir komutan kadar gururlu, çatık kaşları, başında beyaz şapkası, ayağında keten pantalonuyla İspanyol Puanter'ini severken, onu yeni fermalara hazırlayan bir avcı kadar da heyecanlıydı.

                

            "Haa, işte babamın bana bıraktığı bu kadar (!) öbür tarafa götürecek halim yok ya.. Elbet birileri sahiplenecek bunları, önce çocuklarım tabi, sonra devlet, Orman Genel Müdürlüğü, Belediye, ne bileyim ben, birileri işte..."

            "Şuna bak! Bunu görmüş olmamıza imkân yok; Türkiye'de bilemediniz dört, belki beş tane vardır, Altunî sedir.. Dallarının uçlarına, yeşille sarının karışmasına bakınız. Yakışıklı ağaç.. Bana Avrupa'dan bir arkadaşım getirdi, aşıladım.. Bana kökü lâzım; ben üzerine berber gibi, ağaç keser gibi şekil verebilirim nasılsa!"

            "Küçük kara saksılar içerisinde, yanında da bakımının nasıl yapılacağına ilişkin tek yapraklık bir broşür. Hattâ haftanın hangi günlerinde sulanacağını bile onlar işaretliyor. Tamam, düşünce güzel, ben onu aldım. Ama üç gün sonra öldürdüm. Kızımın gün boyu ağladığını hatırlıyorum. Öldürdüm işte."

Eko Sistemin Çamlık'ta Duvarlarla Yerle Bir Edilmesi

!!! BİR EKOLOJİK KATLİAM ÖRNEĞİ !!!

            "Eşyanın tabiatına aykırı, siz onu büyütemezsiniz; dikmek yetmiyor, onu korumak lâzım. Bir cemiyette tahrip edenler de çıkar. Yani ağacın başını kopartmıştır. Biliyorsunuz lâdin, sedir, çam, göknar bu tür ağaçlar, diğer ağaçlar gibi sökülen yerinden, kırılan yerinden patlamazlar. Öylece kalır, hattâ ölebilirler de. Bu bilinci aşılamak lâzım."

            "Kırkaltı, elliüç arası Ünye Çamlığı.. O zaman Ünye Belediye Başkanı Hüsrev Bey'di. Hüsrev Yürür. Kendisi çok becerikli ve müteşebbis bir insandı. Etrafını dinleyen ve fikirlerine değer veren bir insandı. O zaman babam ona böyle bir teklif yaptığında, babamla beraber Meclis'in birçok üyelerini, o günün şartları içerisinde, o günün, ağacın pek bir değerinin olmadığı Dünya'sında.."
 

Çamlık/Fıstık Çamı Fidanları Henüz Boyum Kadar

Selma Tuzcuoğlu (Mistepe) ve M. Ufuk Mistepe
Ünye Çamlık Koyu

Egemen Ol, Ufuk, Tolga, Vecihe, Levent, Selma

            "Yani burada Musa Sami GÜVEN bu işi yapmış derken, onu inkâr etmek çok büyük yanlıştır. O zaman o adam bu işin karşısına çıksaydı Belediye Başkanı olarak, hayır arkadaş, bizim buna harcayacak beş kuruş bile paramız yok deseydi, olmazdı bu iş.."

            "Belki dikerken Belediye'nin kamyonu kullanılmıştır. Dikildikten sonra ağaçların ota boğulmaması için babam o bölgedeki zürraya orayı kısırlık olarak verdirdi. İçi kazıldı, temizlendi. Sonra çöpçü kadrosunda oraya bir bekçi bırakıldı. Bir de fidanlık vardı onun içinde, o fidanlıkta fidan satılırdı; yani o çöpçünün de o bekçinin de masrafı fidanlığın içindeki fidanlardan hemen hemen karşılandı."

            - Şimdi ben diyorum ki, siz ağaç sevgisi büyük olan eski bir Ünyeli büyüğümüzün oğlusunuz. Bu geleneği babadan oğula bugüne kadar sürdürdünüz. Yani zamanla Ünye'de kesinlikle hemen herkesin hemfikir olduğu insanlardan birisiniz ve şu anda bildiğim kadarıyla da bıkıp usanmaksızın ağaç yetiştirmektesiniz.

            "Yetiştiriyorum, evet devamlı yetiştiriyorum. Hattâ şunu da söyleyeyim, belki de benim yaptığımı Türkiye'de dört kişi yapmıyor. Yaptığım aşılardan o kadar başarı sağladık ki, nüvesinden gelenlerden daha farklı bir yapıda, daha güzel, daha yakışıklı ağaçlar çıktı benim yaptığım sistemde."

            "1992'de gidiyorsanız, 1985 senesinde diktiğiniz ektiğiniz fidanı oraya dikmek, tüpten dikmek, tenekeden keserek dikmek ve fidanı yaralamadan, berelemeden dikiyorsanız; oradaki drenajınız güzelse, oradaki toprağınız hakikaten ağaç büyütmeye elverişliyse, bir de bakıyorsunuz 2 sene 3 sene içinde o bölgemiz yeşillenmiş."

            "İnsanlar ağaca saygılı ama, ağacı tanıyamıyor. Bu kadar renk ve ağacı bir arada anacak tropik ormanlarda görmek mümkün. Altunî sedirin uçlarındaki sarı ışıklar, loş bir düğün salonunda pastanın üzerindeki mumların sarı, cılız, mutlu parıltılarına benziyor sanki.."

            - Ünyeliler'in tanıdığı ORHUN GÜVEN'i anlatın..

            "Orhun GÜVEN'in bir defa çok tutumlu bir ailesi var. Ailem çok akıllı bir insan; evim var, çok küçük bir fındıklık gelirim var, bir de âletim var, çalışan bir insanım. Devlet memuru değilim, hiçbir şey değilim. İşletmemden elde ettiğim gelirle geçiniyorum. Ziraî gelirle. Büyük dardayım, çok fakirledik."

            "Bakın ben bu sene Anadolu Öğretmen Lisesi'ne 6073 metrekare yer verdim. Hemen hemen buna yakın da amcamın çocukları verdi. Oraya bir okul yapılıyor. Bu bana büyük huzur veriyor. Bu yeri satabilirdim de, yarı fiyatına satsam milyonlar ediyor. Ama demin dedim ki benim arabam bile yok dedim. Hiç ihtiyaç duymuyorum hiç.."

            "Ben ticarî gelir için bu işi yapmıyorum. Aldığım bir mirası devretmeye çalışıyorum. Benim inandığım bir şey var Dünya'da. Maddî zenginliğe değer veren bir insan değilim. Ben babamın tabutunun altına giremedim, beni ittiler, kardeşimi de ittiler. Şuradan geçen cenazenin arkasında ne kadar çok insan varsa o kadar zenginsin. İnsanlara bir gün hizmet etmekle o cemaati kazanamazsın. Ben o cemaati elde etmeye çalışıyorum. Ne politikadan beklediğim bir şey var, ne de başka bir şeyden."

            - Siz babasınca insan ve doğa sevgisi aşılanmış, bunu gelecek kuşaklara taşımayı miras sayan birisi olarak politik yeşiller hareketini savunan gençlere ne önerirsiniz?

            "Şunu söyleyeyim. Beni en çok kaygılandıran bir durum var. Kıskançlık. Çok kötü bir şey. Belki de insan ruhunu, kalbini bu kadar tahrip eden bir hâdise olamaz. Ünye'de bir havaalanı yapılıyor. Şimdi bu havaalanının bir eşinin de Ordu'da yapılmasını istiyorlar. Saha olarak da Devlet Orman İşletmesi Fidanlığı'nı almak istiyorlar ki; bu fidanlık Türkiye'nin Belediye'lerini doyuran bir fidanlık. Vâli direniyor buna. Devletin bir adamı almaya çalışıyor, diğer adamı direniyor, bu nasıl iş?!"

            - Bu gençler gelseler size, onlara fidan aşılamayı, ağaca bakmayı, toprak karmayı öğretir misiniz?

            "Seve seve.. Her şeyi öğretirim. Bak şurada Hacı Osman Ağa Câmîi'nin bir imamı var. Çok akıllı aydın bir çocuk. Ben oraya fidan götürdüm, iki yaşında daha. O çocuk nasıl büyütmüş, nasıl hizmet etmiş ağaçlara gidin görün. Ünye'de artık bu işi şevkle, zevkle yapan insanlar var."

 

            "Ben şunu söylemek istiyorum. Muhakkak bir yerlere gelebilmek için politikayı bir vasıta olarak kullanmak lâzım. Ama o kafaya konulan yere varıldığı zaman politikayı bir kenara itip, gayet müspet ve akılcı bir... Yani insanlar akıllı oluyor da akılcı olamıyorlar"

            "Here yaşta insanın ağaçlar altında oturduğunu, soluklandığını hayal edebiliyorum. O zaman bunun (yaptığım işin) kötü olduğunu söyleyebilir misin bana? Ben tabiata ciğer üretiyorum. Hangi Belediye Başkanı bu yaptığım işe yanlış diyebilecek? Bunun karşılığında kimseden bir şey beklemiyorum. Ne para istiyorum, ne mevki, ne de taltif etsinler beni..."

            - Bazı insanlar vardır, tarihi yazmışlardır. Kimi insanlar san'ata, bilime, kültüre damgalarını vurmuşlardır. Çok renkli bir tablonun sağ alt kenarında, bir matbaa makinesinin üzerinde, uçağın motorunda, bir ansiklopedinin yüzonaltıncı sayfasında adlarını okursunuz kimilerinin.

            - Kimileri yanı başınızdadır. Elinizi uzatsanız değecek kadar yakın. Kimi de çoktan geçip gitmiştir bu Dünya'dan, adını bile anmayız çoğu kez.

            - Allah'a şükürler olsun ki, Orhun GÜVEN henüz yanı başımızdakilerden (!); elimizi uzatsak değecek kadar yakın..

Ünye Çamlığı ve Sun'i Yapılaşmayla Kirletilen Sahilin Görünümü
Çamlık Motel ve Restoran (Burunucu Mahallesi)

Solda Ünye Hastanesi ve Meteoroloji - Sağ Üstte Ünye Radar Üssü

 

Ünye Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

 

YAZDIR