ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 30 Mayıs 2004 tarihinde güncellenmiştir.)

.

 

BU ÜNYE

BAŞKA ÜNYE
(Haftalık ÇAĞRI Gazetesi'nin  Yıl : 16, Sayı : 679 - 685, 07.12.1992/18.01.1993 tarihli nüshalarında yayımlandı.)

 

Makale : Yüksel ŞEN
(Emekli Bankacı - Gazeteci - Şâir ve Yazar)

            Türk Edebiyat Âlemi'nin ünlü ismi, büyük şâir Dr. Filozof Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI, Lübnan'ın Akdeniz kıyısındaki sahil kenti CÜNYE'de bulunduğu sırada yazdığı ve vatana duyduğu özlemi dile getiren "UÇUN KUŞLAR" isimli şiirinde der ki;

            "Uçun kuşlar uçun doğduğum yere,
              Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
              Ormanlar koynunda bir serin dere,
              Dikenler içinde sarı gül vardır."

            Ben de doğup büyüdüğümüz, yemyeşil kırlarında uçurtma uçurduğumuz, güzelim caddelerinde gezip dolaştığımız, masmavi denizinde banyo yapıp, uçsuz bucaksız kumsallarında bronzlaştığımız, mis gibi kokan, sıhhat yüklü o tertemiz havasını teneffüs ederek, sinesinde hayata atıldığımız, yüce Tanrı'nın sanki özenerek yarattığı, doğa harikası Cennet şehir Ünye'ye gelirken, Ankara AŞOT Otobüs Terminali'nin 34 numaralı peronundan, saat 23:00'de hareket edecek olan ERAY Otobüs İşletmesi'nin modern arabasındaki koltuğumdan, şâirimizin bu ünlü mısralarında şöyle küçük bir değişiklik yaparak diyorum ki :

            "Uç ERAY haydi uç doğduğum yere,
              Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
              Ormanlar koynunda bir serin dere,
              Dikenler içinde sarı gül vardır."

            Evet değerli ÇAĞRI okuyucuları; bu yolculukla tam 35 yıllık bir özlem sona erecek. Tüm aile, bir hafta süre ile güzel memleketimizi, mahalle mahalle, sokak sokak, dere tepe hiç usanmadan gezeceğiz. Zira günlerdir bu yolculuğun heyecanı sardı içimizi.

            AŞOT yetkililerinin anonsu üzerine, Ünye'ye müteveccihen, Ankara Otobüs Terminali'nden hareket ediyoruz. Yaklaşık 8 saat süren rahat bir yolculuktan sonra, otobüsümüz bizleri Çamlık'ta bırakıyor. Ve gazetemizin değerli sahibi M. Hasan ÖZ'ün yakın ilgileriyle temin ettiğimiz Belediye Moteli'nde bize tahsis edilen odaya yerleşiyoruz.

             Burada kaldığımız sürece, Motel personelinin bize ve diğer sakinlere gösterdiği yakın ilgiye değinmeden geçemeyeceğim. O ne güzel davranış bilinci! O e güzel nezaket! Hele, isteklerin yerine getirilmesinde gösterilen gayret gerçekten takdire şayan. Tüm çalışanlar, misafirperverliğin doruğuna ulaşmış.

            Güler yüz, tatlı dil, temizlik değişmeyen parolaları. Belediye yetkililerini, bu nazik personelin seçiminde gösterdikleri titizlikten dolayı içtenlikle kutluyorum. Bir iki saat yorgunluk attıktan sonra, çevreyi kolaçan etmeye başlıyoruz.

            Yıllarca önce, rahmetli Musa GÜVEN'in büyük bir özenle diktiği Çam fidanları almış başını gitmiş. Âdeta gökyüzünü tırmalıyor. Burası artık fidanlık olmaktan çıkmış, küçük bir koru görünümünde.

            Belediye, ziyaretçilerin rahatça oturup, piknik yapabilmelerini temin amacıyla, münasip yerlere beton masalar ve oturaklar yaptırmış. Denize nâzır, oldukça lüks bir de lokanta var.

            Motel sakinlerinin istirahatine tahsis edilen bahçe, tertemiz masalar ve renk renk çiçeklerle donatılmış. Moteller ve televizyon salonu muhteşem dekorasyonları ve nefis manzaraları ile ziyaretçilerin gönlünü fethediyor.

            Hiç unutmuyorum! 1964 - 1965 yıllarında Amasya'nın Taşova İlçesi'nde görev yapıyordum. Bankada çalışan arkadaşlarımızla hafta sonu tatilimizi geçirmek üzere, yörenin turistik beldelerinden Borabay Gölü'ne gezmeye gitmiştik.

            O günlerde Genel Kurmay Başkanı olan rahmetli Cevdet Sunay Paşa da, erkânı ile birlikte buraya gelmiş ve gölün Amasya Özel İdare Müdürlüğü'nce yaptırılan lüks motellerinde bir hafta süre ile konuk olmuşlardı. Arıca Sivas'tan, Çorum'dan, Samsun ve Tokat'tan gelen konuklar vardı.

Altıncı Durak Ev Yemekleri/Fot. : Eren Tokgöz/Aynur Z. Tan

Ünye Belediyesi Kültür Yayınları No. 2

            Borabay Köyü halkı ve orada faaliyet gösteren dükkân sahipleri motel sakinlerine verdikleri hizmetlerle iyi para kazanıyorlardı. Bu ortamdan esinlenerek ben de "güzel Ünye'mizin, Çamlık mesire yerine böyle moteller yapılamaz mı" diye düşünmüş ve bu konudaki bir yazımı, şehrimizde yayımlanan Şirin Ünye Akkuş Sesi Gazetesi'nin 01.08.1964 tarih ve 193 sayılı nüshasında "GÖRÜP DÜŞÜNDÜKÇE" başlığı altında, Sayın Belediyemiz yetkililerinin görüşlerine sunmuştum.

            Bu benim acizane düşüncelerimdi. Zaman içerisinde Belediyemiz yetkilileri de bu düşünceye ağırlık vermiş olmalılar ki söz konusu edilen yere bu motelleri inşa ettirmişler ve şehrimizin öteden beri var olan turizm potansiyelini doruk noktaya çıkarmışlar.

            Şimdilerde, Anadolu'nun ve Dünya'nın pek çok ülkesinden kentimizi ziyarete gelenler, bu lüks motellerde konaklamayı tercih ediyorlar. Burada kaldığım sürece bunun en somut örneklerine tanık oldum.

            İstanbul, Ankara, Trabzon, Sinop, Mersin, Adana, Konya, Tokat, Amasya, Sivas, Giresun, Ordu plâkalı otomobiller Motel'in park yerini âdeta istilâ etmişler. Ya yabancılar? İsrail, Fransa, Almanya, Hollanda, İngiltere, Belçika, İtalya, İsveç gibi ülke vatandaşları. Kimi motosikletle gelmiş, kimi de karavanla.

             Bir doğa harikası olan sahillerimizde gönüllerince eğleniyor, Güneş'in ve denizin zevkini çıkarmaya çalışıyorlar. Hele, odamıza bitişik odada konaklayan ve İsveç'ten geldiğini söyleyen genç bir çift vardı ki; ellerinde kameraları beş dakikada bir Güneş'in deniz üzerinde oluşturduğu o güzelim manzaraları tespit ediyorlardı.

            Gurubun muhteşem ve gizemli görüntüsü, onları âdeta büyüledi. Yüz ifadelerinden duydukları sevinç açıkça okunuyordu. Sabahın erken saatlerinde karşımızda avlanan balıkçı teknelerinin görüntüleri pek hoşlarına gitmiş olacak ki durmadan deklanşöre bastılar.

Çamlık Koyu

http://www.unyeaol.com/

            Sadece Belediye Çamlık Motelleri değil, ta Cüri'ye kadar uzanan sahil bandındaki tüm moteller, yerli ve yabancı gezginlerle dolup taşıyor. Hele bir İtalyan, Fransız rivyerası kadar değerli, kilometrelerce uzayıp giden Uzunkum Aile Plâjı var ki; renk renk giysileri içerisinde deniz banyosu yapan ve tertemiz kumlar üzerine yatıp bronzlaşmaya çalışan insanlarla dolu.

            Topyanı'ndan başlayarak, Aynikola'ya kadar uzanan sahil kesimindeki kayaların romantik görünümleri ve irili ufaklı koyların arz ettiği manzaralar pek şâirane. Elimizde fotoğraf makinası, bu muhteşem görüntüleri devamlı resme dönüştürdük. Bir biz değil, tüm ziyaretçiler aynı minval üzere hareket ediyorlardı.

            Öğleden sonra Çakırtepe'ye, Ömer Bedrettin Uşaklı Parkı'na çıkmayı yeğledik. Yolumuz üzerindeki Elmalık ve Türbe Mezarlıkları'na uğrayarak, senelerce evvel yüce Allah'ın rahmetine ulaşmış aile büyüklerimizin medfun bulunduğu kabirleri ziyaret ettik. Hem onların ve hem de burada yatan tüm mevtaların aziz ruhlarını şâdetmek üzere Fâtiha'lar okuduk.

Çamlık Fener Mezarlığı'nda Metruk İki Kabir
    

            Kabristanda gezerken, gözüme ilişen Başayak Taşları'na baktım da şu 35 yıl içerisinde kimler ayrılmamış Dünya'mızdan? Pek çok âşina isimlere tanık oldum. Üzüldüm... Üzüldüm... Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun, nûr içerisinde yatsınlar.

            Yavaş yavaş yolumuza devam ediyoruz. Yokuşun başına çıktığımız zaman bir levha bizi "Ömer Bedrettin Uşaklı Parkı"na gider diye ikaz ediyor. Uyarı doğrultusunda biraz yürüyünce parkı karşımızda buluyoruz.

            Değerli hemşehrimiz, sevgili arkadaşımız en verimli çağında aramızdan ebediyen ayrılan ve kendisini burada rahmetle andığım Belediye Başkanı'mız Sami SOYSAL kardeşimizin çok yerinde bir kararla tesis ettiği bu park hakikaten çok muhteşem.

            

            Çakırtepe'nin en mutena yerine kurulan ve tamamen orman ürünleriyle yapılan gazinonun kapalı mekânı ve bahçesi ve bu bahçeden kentin panoramik görüntüsü pek şâirane. Manzara baktıkça insanın ruhunu okşuyor.

            Tüm binalarıyla şehir ve deniz sanki ayağınızın altında. Hele, çevreyi saran fındık ve elma bahçeleri, gökyüzünü tırmalayan çeşitli ağaçlar, kuş sesleri ve biraz ileride Atatürk'ün Kocatepe'ye çıkışını simgeleyen siluet bu görkemli manzaranın bir başka dekorları.

            Rahmetli Ömer Bedrettin Uşaklı, Ünye Kaymakamı olduğu yıllarda (1932 - 1933), bu tepeye sık sık çıkar ve çevredeki elma ve fındık bahçelerinden güzel kentimizi dakikalarca temaşâ edermiş. Şavşat'a tayin edildiği zaman, ünlü "Denize Hasret" şiirini de bu yörelerin kendisine verdiği ilhamla yazmış.


Ömer Bedrettin UŞAKLI

            Değerli hemşehrilerim; bu nadide parka şâirimizin ismini vermekle ve o ünlü şiirinden bazı pasajları gazino duvarlarına asmakla, büyük bir kadirşinaslık örneği göstermişler. Bu güzel hareketi ne kadar takdir etsek azdır.

            Gazinonun bahçesinde oturmuş, hem pidelerimizi yiyor ve hem de karşımızda tüm görkemiyle uzayıp giden muhteşem şehir Ünye'yi seyrediyoruz. Yanı başımızda oturan ve İstanbul'dan geldiklerini ve Hopa'ya kadar uzanacak bir Karadeniz seyahatine çıktıklarını konuşmalarından öğrendiğimiz misafirler, manzara karşısında âdeta şoke oldular.

            Bu ne güzel yer diye, methiyelerini anlata anlata bitiremediler. Kameraları ile o muhteşem görüntüleri tespit ettiler. Bizler ve diğer konuklar da durmadan fotoğraf çektik. Şehrimizin bu namütenahi beldesini Ankara'daki dostlarımıza göstermek ve kentimizin propagandasını yapmak üzere.

            Ziyaret süremiz kısa olduğu için değişik yerler görebilmek amacıyla Çakırtepe'den ayrıldık. Türbe Caddesi'ni takiben Karılar Pazarı'na, Kanlı Kuyu Geçidi üzerinden de mahallemize yöneldik.

            Her taraf âdeta şantiye halinde. O eski evler yıkılmış, yerine görkemli apartmanlar yapılmış. Bir zamanlar Orta Mahalle'nin simgesi haline gelen ve evimizin önünde uzayıp giden "Kilise Tepesi" yok olmuş.

            Hey gidi günler hey!...

            Bir zamanlar mahalle çocukları alanda toplanır, Uzun Eşek, Birdirbir, Bilya ve Çelikçomak oynardık. Şimdi bu anılar bir nostalji olmuş. O yerlerin 40 - 50 seneki halini gözlerimde canlandırdım; bir de bugünkü haline baktım. İçim burkuldu!

            Ortaokul'un bahçesindeki Kavak ağaçlarının heybetli görünümünü, Ceviz, Elma, Armut, Taflan ve Dut ağaçlarının varlığını hayal ettikçe bir hoş oldum. Yeşilin yerini, gri beton yığınları almış. Şehrin dört bir yanında kapitalistler âdeta birbiriyle yarış ediyor. Omuz omuza evler, daracık sokaklar...

            Buradan, Ortayılmazlar Mahallesi'nin sembolü haline gelen Hacı Ömer Ağa Câmîi'ni ziyarete gittim. Eski câmi yıkılmış, mahalle eşrafından rahmetli Kenan Kokulu'nun ve diğer sakinlerin katkılarıyla yenisi yapılmış. Nezih bir ibadethane; emeği geçenlerden ve katkıda bulunanlardan Allah razı olsun.

Hacı Osman Ağa Câmii Bahçesinde Mezar Taşları

Fotoğraf : Eren TOKGÖZ/Aynur Zeren TAN

            Çevreyi gezerken, buradaki mezarlığın ağaçlandırılmasına büyük emek veren, mahallemiz eşrafından merhum Emin AYDIN'ı da rahmetle andım. Bir zamanlar eski câminin bakım ve ihyasında büyük emekleri olan değerli Hacı Ömer Kavaklı Hoca'mızı da anmadan geçemeyeceğim.

            Söz konusu câminin inşaatı sırasında avluda bulunan mezar taşları bir araya toplanmış. Ama bu taşlar öyle sıradan taşlar değil; her biri müzelik; üzerlerindeki yazılar ve işlemeleri birer san'at şaheseri.

            İzmir Arkeoloji Müzesi'ni gezerken, lâhitler yanında bu tür tarihî mezar taşlarının da sergilendiğini görmüştüm. Ünye'de oluşacak müzeye, bundan daha iyi malzeme olamaz.

            Yılmazlar Mahallesi'nin iç kesimlerini, elektrik santralini ve şimdi yerinde yeller esen ve bize okuma alışkanlığı kazandıran Meçhul Asker İlkokulu'nun arsasını büyük bir iştiyakla gezdim.

            Yalıkahvesi'nde sahile konan banklarda oturarak, güzel Ünye'mizi doya doya seyretme fırsatı buldum. Kordonboyu'nda gezinirken, kendimi İzmir'de hissettim.

 

Kilise

(Sonradan Elektrik Santralı ve Düğün Salonu Oldu.)
Sahil Banklarından Güneşin Doğuşunun Seyri

http://www.unyeaol.com/

            Yunus Emre Parkı, Yüzüncü Yıl ve Villa Çay Bahçeleri'nde içtiğim meşrubatlarla zevkin doruğuna ulaştım. Görkemli Atatürk Anıtı'nın önünde çektirdiğimiz fotoğraflar, ebedî bir hâtıra olarak albümlerimizi süsleyecek.

            Eski Balıkhane ve Kasaphane'lerin bulunduğu sahil kesimine kurulan park da güzel tanzim edilmiş. Orta Cadde'de dolanırken bakırcıların çekiç sesleri bana neler anımsattı bilseniz. Bu çarşıda Dursun ŞİRİN'in konuğu oldum. Arastanın isim yapmış şöhretli ustaları bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.

            Orta Câmi'yi ziyaret ederken bu mâbedin Ünyeliler'e kazandırılmasında büyük emeği olan eşraftan İsmail CANBOLAT'ı rahmetle andım. Tamiratı yapılıp, tekrar ibadete açıldığı zamanı bugünkü gibi hatırlıyorum.

            Değerli hemşehrimiz, Hâfız Aziz BAHRİYELİ ve arkadaşları, rahmetli CANBOLAT'ın çağrısı üzerine Ünye'ye teşrif etmişler ve açılışa renk katmışlardı. Bu arada güzel kentimizin, belki de Karadeniz'de bir eşi daha bulunmayan büyük bir mâbet kazanmakta olduğunu görmenin kıvancını yaşadım.

            Eski Büyük Câmi yıkılmış, çevrede geniş istimlâklar yapılarak, yerinde muhteşem bir eser yükseliyor. İnşaat halindeki bu görkemli eseri gezmeye doyamadım. Emeği geçenlerden ve katkıda bulunanlardan Allah (C.C.) râzı olsun.

     

            Bir Beylikkoru'nun sadece ismi kalmış. Her taraf parsellenmiş binalarla dolu. Gelmiş geçmiş Belediye'lerin şehircilik çalışmalarını burada takdirle anmadan geçemeyeceğim. Cadde ve sokakların düzeni, ışıklandırılma sistemi gerçekten övgüye değer.

            Burada sebze pazarını gezerken, emeği geçenlere gıyabî teşekkürlerimi sundum. Bizim zamanımızda Niksar Caddesi'nin her iki yanı fındık bahçeleri ve mısır tarlaları ile dolu idi. Şimdi bu bahçeler tarihe karışmış.

Ünye - Niksar Şosesi'nde Yeni Yoldan Bir Manzara

Fotoğraf : Ahmet Hüseyin (Şen)

            Cuma Değirmeni'ne kadar olan kesim hep dolmuş. Kapalı Spor Salonu, Stadyum, çeşitli okullar var burada. Bu okulları ve Cumhuriyet Meydanı'ndaki Halk Kütüphanesi'ni gezerken çok zengin kültürümüzün ne büyük boyutlara ulaştığını görmenin sonsuz mutluluğunu yaşadım.

 

Belediye Başkanı Ahmet Arpacıoğlu

Seçim Sonrası Pazar Esnafının Sorunlarını Dinliyor
Han Boğazı Caddesi

Fotoğraf : Ahmet Hüseyin (Şen)

            Hele Yavuz Selim Vakfı tarafından yaptırılan görkemli Yurt Binası'na hayran kaldım. Ve bu memleketin irfanına büyük katkıları olan, eskilerden Yusuf Bahri Efendi'yi, Hüseyin Tokatlı'yı ve Ali Kemal Alparslan'ı rahmetle andım.

            Çataltepe Memba Suyu Şişeleme Tesisleri güzel bir eser. Şehir kabına sığmaz bir hal almış. Yerleşme alanı 5 km ötedeki Çatalpınar Köyü'ne doğru uzanıyor. Niksar Caddesi üzerindeki fındık bahçeleri parselasyon görmüş. Buraya çok katlı modern binalar yapılmış.

            Sanayi Sitesi ise 24 ağyar altın gibi. Çınarlık Caddesi şimdilerde en modern ihtiyaç maddelerinin satıldığı işyerleriyle dolu. Bir zamanlar köylerimizden gelen sakinlerin konakladıkları hanlar tarihe karışmış.

Ünye Sanayi Sitesi

http://www.unyesanayi.8m.com/yol.html

            Saca Boğazı, Kabakçı, neredeyse şehirle birleşik halde. Ya Köprübaşı, Kireçfırını? Dolmuş, dolmuş taşmış. Balıkdeğirmeni'ni tanıyamadım. Midrebolu, yeni adıyla Yüceler Köyü ve Kavaklar Mevkii'ne kadar uzanan kesim, gerçekten görmeğe değer. Yolun üst tarafında fabrikalar, alt tarafında ise villalar var.

            Çevre bir tabiat harikası. Yeşilin bu kadar çok tonuna rastlanan bir başka yer tahayyül edemiyorum. Cevizderesi'nde bütün üniteleriyle Çimento Fabrikası yükseliyor. Bu fabrikanın liman tesislerini gören her Ünyeli, memleketi hesabına ne kadar gurur duyar kim bilir? Zira ben ve çocuklarım bu hazzı fersah fersah yaşadık.

            Rıhtıma yanaşmış, sayıları on'a yaklaşan şilep, çimento yüklemek için bekliyordu. Park yerinde ise koca koca kamyonlar sıraya girmiş. Kentin iktisadî potansiyelini bu denli etkileyen bir başka kuruluş var mıdır bilmem?

            Kapalı Cezaevi, Psikiyatri Hastanesi, Sabancı Yurdu ve daha pek çok özel ve tüzel kuruluşlar bu güzel sahillerin çevresine serpilmiş. Asarkaya Millî Parkı'ndan buralara bakmak bir ömre bedel doğrusu.

            İn-Önü Mağaraları, Koytakkaya, Tozkoparan hep burada. Cevizdere havzasında gezdikçe insan tarihin enginliklerine dalıp gidiyor. Bir gün de Kaledere Mahallesi, Hamidiye ve Çamurlu Mahalleleri'ni gezmek geçti içimden.

            Cumhuriyet Meydanı'ndaki asırlık Çınar ağacını dakikalarca temaşâ ettikten sonra Saray Caddesi'ne yöneldim. Çevreyi gezerek Anasu yoluyla Hamidiye'ye geçtim. Oradan da tarihî Kadılar Mahallesi'ni, şimdiki adıyla Kaledere'yi ziyaret ettim.

            Günün yorgunluğunu üzerlerinden atmak üzere akşam, sahil boyunda gezinen hemşehrilerimi büyük bir zevkle izledim. Çevredeki çok katlı o modern binalardan ve yol üzerindeki sokak lâmbalarından denize yansıyan ışıkların renkli görüntüleri ne güzel bir tablo oluşturmuş.

    

            Yunus Emre Parkı ile Yüzüncü Yıl Çay Bahçesi arası nefis bir gezi mahalli. Bugünlük bu kadar deyip, Çamlık Motel'e geliyor; daha önce plânladığımız üzere yarın yapacağımız geziye zinde çıkabilmek için istirahate çekiliyoruz.

            Ertesi gün, ver elini Çatalpınar. Konuğu olduğumuz dostumuzun arabası ile tüm aile Kale'ye tırmanıyoruz. Belirli bir yere kadar giden arabamızdan inerek, patika yollardan doruğa doğru yol alıyoruz. Büyük bir efor sarf ederek tırmandığımız Kale'nin muhteşem manzarası bizi büyülüyor.

            Pers Kralları'ndan Mitridat tarafından yapıldığı söylenen ve tarihî kayıtlara göre Çaleoğlu diye anımsanan bu Kale'nin zaman içerisinde yıkılan Cümle Kapısı Belediye'ce tamir ettirilmiş. Kale'nin drenaj duvarları ve sur kalıntıları halâ özelliğini korumakta.

            Amasya ve Antalya/Demre'deki kayalara oyulmuş tarihî Kral Mezarları'na benzeyen Kapı'nın orijinalliği dikkati çekmekte. Savaş zamanı burada kalan askerlerin su ihtiyacını temin etmek üzere Kale'nin eteğinden geçen ırmağa inilen bir taş merdiven var. Halâ 50 - 60 basamağı rahatlıkla izlenebilen ve Kale'nin giriş kapısına yakın bir yere tünel biçiminde oyulan bu merdivenlerin büyük bir kısmı taş ve toprakla dolu.

Ünye Kalesi Su Dehlizi Girişi

            Burayı gezerken bize refakat eden 70 yaşındaki Çatalpınarlı ağabeyimiz Sayın Kâmil Küçük çocukluklarında bu tünelin 600 basamak aşağısına kadar indiklerini söyledi. Kale'nin gerek kapısını ve gerekse su yolu olarak kullanılan tünelin fotoğraflarını çektik. Bir anı olarak saklamak üzere.

            Patika yollardan doruğa doğru tırmanmak hayli güç oldu. Ağaç merdivenlere tırmanma cesaretini gösteremediğimiz için, bayrak çekilen mahalle çıkamadık. Kale'den Ünye'nin silueti bir başka güzel görünüyor. Çevre yeşilin her tonuna hâkim.

            Sanki önümüzde bir orman denizi var. Doruktan aşağıya baktığımız zaman, evler kuş yuvası gibi. Burada durmadan deklanşöre bastık. Çeşitli fotoğraflar çektik. Efendim; ben 40 - 45 yıl öncesinde de bu Kale'yi görmüştüm. Ama bir fırsatını bulup da doruğa çıkmak nasip olmamıştı.

            Şimdilerde turizme açılan bu tarihî Kale'nin çevresindeki ağaçlar kesilmiş, anıt bütün ihtişamıyla seyirlik hâle getirilmiş. Bu güzel hizmeti büyük bir aşkla yapan Belediye'mizden veya yetkili birimlerden Kale'ye çıkışı kolaylaştırmak üzere yol yaptırmalarının, keza bayrak çekilen yere çıkışı sağlamak üzere demir veya beton korkuluklu merdiven döşetmelerinin çok yerinde olacağını hatırlatmak istiyorum. Hele hele Kale'nin bir de ışıklandırılması, Ünye turizmine yapılacak en büyük hizmet olur.

            Şeyh Yunus'u gezerken, uhrevî âlemin zenginliklerini yaşadım; o mistik havasını teneffüs ettim. Değerli sınıf arkadaşım, gönlü topluma yardım ve hizmet etmek aşkıyla dolu hayır ve hasenat sahibi Sayın H. Fehmi CERRAHOĞLU'nun himmetleriyle yaptırılan ve değerli hemşehrimiz, Ünye üzerine araştırmalarıyla ün yapan, emekli öğretmen Sayın H. Tahsin KADIOĞLU'nun kimliğini tespit edip ortaya koyduğu Menteşe Evliyâsı'nda manevî âlemin sonsuz hazzını tatdım. Böyle yüce kişilerin, ermişlerin divanına varabilme fırsatını bize verdiği için de Yüce Tanrı'ya şükrettim.

            Eski memuriyet mahallim Ticaret ve Sanayi Odası'nı ve yeni teşekkül eden Ticaret Borsası'nı da ziyaretlerim arasına kattım. Değerli arkadaşım Nadi ÇOLAKOĞLU ve Oğuz GÜVEN'le söyleşimiz ne güzeldi. Bana tevdi ettiği belgelerden dolayı Oğuz Güven kardeşimize burada teşekkür ediyorum. Yedimde sakladığım pek çok Ünye Belgeselleri arasında muhafazaya alınmıştır.

            Bir başka gün de uzun yıllardan beri Ünye'nin basın hayatına hizmet eden ve Ünye üzerine yaptığım araştırmalarımı okuyuculara sunmakta bana büyük yardımları olan Şirin Ünye ve Çağrı Gazeteleri idarehanelerini ziyarette bulundum.

            Şirin Ünye Gazetesi idarehanesinde gördüğüm ilgiden hayli mütehassıs olduğumu burada vurgulamadan geçemeyeceğim. Çaylarımızı içerken gazetenin kurucusu "Hayri ALTUNTAŞ"ı rahmetle andım. 1964 - 1965 yıllarında ona devamlı yazı gönderirdim, o da gazetelerini aksatmadan bana postalardı.

            Halen yazmakta olduğum Çağrı Gazetesi yetkililerinden gördüğüm ilgiyi ise hayatım boyunca unutmayacağım. Terbiye, nezaket ve kişilik sahibi sayın ÖZLER'in şahsıma gösterdikleri davranışa burada bir kez daha teşekkür ediyorum.

            Hele, güzel Ünye'mizin yetiştirdiği, eşine kolay kolay rastlayamayacağımız, bilgi küpü, şehrimizin medarı iftiharı, onur kaynağımız, yüce insan, büyük eğitimci, şahsına sonsuz saygı duyduğum ve hürmet ettiğim Sayın Ömer ÇAM hocamız; ve keza Ünye'mizin yetiştirdiği, asalet ve kibarlık timsali değerli kooperatifçi Sayın İbrahim ŞENALP ağabeyimizle gazete idarehanesinde yaptığımız söyleşiyi hayatımın en değerli anısı olarak her zaman yâd edeceğim.

            Sayın Ömer Çam hocamız, Sivas Öğretmen Okulu'nda okurken, rahmetli şâir Yahya Kemal'le tanışmasını o güzel üslubuyla bizlere ne güzel aktardı. Ya okuduğu gazeller, sanki Yahya Kemal rahmetlinin dudaklarından dökülüyordu.

            Şimdi her ikisi de Allah'ın rahmetine ulaşan şâir Ömer Bedrettin Uşaklı ve babam Foto Ahmet ŞEN'i Kuzköy'de evlerinde nasıl misafir ettiğini anlatırken görmeliydiniz. Ünye'nin canlı tarihi olan bu mümtaz insana Allah'tan uzun ömür diliyor, sıhhat ve afiyetinin daim olmasını temenni ediyorum.

            İbrahim ŞENALP ağabeyimiz ise Cumhuriyet'in onuncu yıl kutlamalarında, pederimle birlikte köylerde sürdürdüğü etkinlikleri anlata anlata bitiremedi. Bu güzel söyleşilerin devamı sırasında, yaptığı izzet ve ikramlarla gönüllerimizi fetheden Sayın ÖZLER'i gösterdikleri misafirperverlikten ötürü bir kez daha takdir ettim.

            Bir başka gün de arkadaşım, mahalle komşum emekli Hava Astsubayı ve halen fahrî olarak Belediye Zâbıta Müdürlüğü görevini ifa eden Sayın Sebahattin ÖZTÜRK'ün yakın ilgileriyle Belediye Başkanı'mız Sayın Osman Yurt Bey'i makamında ziyaret edip, konuşma imkânı buldum.

            O gün, Belediye Meclisi üyeleri mutat toplantılarını yapmak üzere bir araya gelmişlerdi. Söyleşimiz hep Ünye üzerine oldu. Sayın Başkan'a görevinin hem şahsına hem de Cennet şehir Ünye'ye ve Ünyeli'ye hayırlı olmasını temenni ederek makamından ayrıldım.

            Bir başka gün de Sayın YURT'un Çamlık Motel'de yaptığı basın toplantısını izledim. Ünye'nin değerli basın mensupları Sayın Başkan'a kentin sorunları ile ilgili pek çok sorular yönelttiler. Sayın YURT, Ünye için yapacaklarını ve yaptıklarını anlattı. Kenti daha iyiye, daha güzele götüreceği yolunda söz verdi.

            Ben de kendilerine Ünye'nin ne zaman İl olacağına dair soru yönelttim. Yakın bir gelecekte tahakkuk edeceğini bildirdi. Bu arada bir gün Ordu'ya bir gün de Samsun'a geçtim. Amacım, Egeli olan eşime yöremizi mümkün olduğu kadar tanıtmaktı.

16.05.2004/Ankara - Dokuz Eylül Sokağı

Soldan Sağa : Seval Şen, Münevver Başfay (Sancak), F. Saliha Mistepe,
M. Ufuk Mistepe, Yüksel Şen, Nesrin Şen

            Ünye'den Ordu'ya kadar olan sahil kesimine hayran kaldık. Hava da çok müsait olduğu için, sahiller tıklım tıklım insan kaynıyordu. Bir Bolaman'ın, bir Yalıköy'ün, bir Perşembe'nin ve bir Efirli'nin güzelliklerini anlatacak söz bulamıyorum. Hele Boztepe'nin eteğine yaslanan Ordu'nun ihtişamını kelimelerle tarif etmek mümkün değil.

            Zengin turizm potansiyeline sahip Ünye içinu'ya gelen Amerikalı tarım uzmanları şöyle demişler : "Yeryüzü Cenneti'nin kapısı Ünye'de açılır, Hopa'da kapanır." Ordu'da gezerken, sahil yolu üzerindeki, bir zamanlar Ceza ve Tutukevi olarak kullanılan tarihî kiliseyi Ordu Belediyesi'nin korumaya aldığını gördüm.

            1986 yılında yayımlanan ORDU isimli kitaptan öğrendiğime göre, burası San'at Galerisi olarak halkın ziyaretine açılacak ve millî ekonominin temel direği bacasız sanayi turizme hizmet edecekmiş.

            Keza Bolaman sahilindeki Ahşap Konak, Yason Burnu'ndaki Kilise, hep turizmden yararlanmak için korunmaya alınmışlar. Bunları mahallinde görüp, bir de kitaptan okuyunca ben de güzel Ünye'mizde Orta Mahalle'de, şimdiki Merkez Ortaokulu'nun bahçesindeki bir san'at şaheseri o Rum Kilisesi'ni hatırladım.

Solda : Ortamektep (Meçhulasker İlkmektebi)
Ortada : Sarnıç ve Merdiveni - Sağda : 1873 Yılında Yapılıp 1954/55'te Yıkılan Rum Kilisesi

Ünye : Ortamektep Talebesi Beden Terbiyesi Dersinde

            Muhteşem duvarları, görkemli sütunları, muazzam kubbeleri, dört bir yanını süsleyen drenajları, titiz bir işçilik sonucu yapılan pencere demirleri Topal Osman Ağa ve arkadaşları tarafından yıkılan çokgen Çan Kulesi'yle ne kıymetli bir eserdi. Hiç unutmuyorum; kulenin üzerinde 1873 tarihi vardı.

            Bir mimarlık şaheseri olan bu bina, Ortaokul'a arsa temin edilmek üzere yıkılıp yok edildi. Yaşlı Ünyeliler hatırlayacaklardır. Bir zamanlar bu Kilise'nin Âyin Mahalli sahne haline getirilerek, Ünye Halk Evi Tiyatro Kolu'nu oluşturan Burhan HANHAN, Nazif Bey, Şahap DEMİR, Foto Ahmet, Terzi Adil, Kuyumcu Cemal, Yusuf Ziya ATAŞAN, Müslim GÜRSOY, Nejat ÇOLDUR ve arkadaşları burada ne oyunlar sergilemişti. Örneğin; Kanun Adamı, İhtiyar Kız, Çığ, Ya İstiklâl Ya Ölüm bunlardan birkaçı.

            Bu kilise şimdi yerinde dursaydı, tarihî bir eser olarak Ordulular misali, biz de turizme açma imkânı bulurduk. Millî ekonomiye daha çok katkımız olurdu.

            Değerli Çağrı okuyucuları; bu ÜNYE başka ÜNYE...

            Eğer yaşadıkları dönemde kentimize uğrayan ve yazdıkları kitaplarda, yöremizin tarihî, kültürel ve sosyal özellikleri ile emsalsiz doğa güzelliklerini anlata anlata bitiremeyen Tarihçi HEREDOT, Amasyalı STRABON, Hatip KSENEPFON, ünlü Şâirimiz YUNUS EMRE, Erzurumlu EMRAH, Ömer Bedrettin UŞAKLI, Gezginimiz EVLİYÂ ÇELEBİ, Fransız Seyyahı VITAL CUINET, şimdilerde Ünye'mize uğramış olsalardı, her halde san'at yaşamlarının en güzel eserlerini verirlerdi.

            Yakıcı Güneş'i, uzayıp giden kumsalları, pırıl pırıl denizi ve yemyeşil dinlenme yerleriyle, lüks otel, motel ve lokantalarıyla, geniş ve temiz caddeleri, modern yaşamın gerektirdiği her türlü eşyaların satıldığı görkemli alışveriş merkezleriyle, Eskitaş Devri'ne ait buluntularıyla, emsalsiz gurubu, nefis plâjları ve birbirinden güzel, muhteşem doğa manzaralarıyla yabancıların sinesine koştuğu, Dünya Cenneti, Karadeniz'in İncisi, güzel yurdumuzun sayılı turizm kentlerinden biridir ÜNYE.

            Ama, şu hususu bütün samimiyetimle itiraf etmeliyim ki; bizim belleklerimizde iz bırakmış Ünye artık tarihe karışmış. Sevgili Hasan ÖZ, Ünye elden gidiyor diye boşuna dövünmüyor. Şehir âdeta bir beton yığını halinde.

            Oysa çarpık kentleşmeye dur demenin zamanı gelmiş ve geçiyor. Aksi halde kentin alacağı yaralar ileride hiç ama hiç onulmaz. Bu nedenle tüm Ünye'yi sevenlere sesleniyorum.

            "ZARARIN NERESİNDEN DÖNERSEN KÂR ODUR."

            Esenlik dileklerimle efendim...
                                                                                                         Yüksel ŞEN

 

Ünye Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

 

YAZDIR