ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 22 Ekim 2006 tarihinde güncellenmiştir.)

 

 

KÜÇÜK ASYA'DA
ZÉLA VE
ANAΪTİS DİNİ

Yazarı : Charles TEXIER
Kitap Adı :
Küçük Asya (Asie Mineure)
Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi
(3 Cilt, Ankara 2002, Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı)

KÜÇÜK ASYA'DA
ZÉLA VE ANAΪTİS DİNİ

Kral Ziélas

            Galler, Antiochus'un ordusuna karşı yürüdüler ve onu Toroslar'dan geri dönmeye zorladılar. Bunun ödülü olarak I. Nicomède, yeni müttefiklerine Sakarya (Sangarius)'nın öte tarafında bazı arazileri bıraktı176. Orta Asya'nın tamamında empoze edilen zorlayıcı kanunları orada bulacağız. Otuz altı yıl yönetimde kaldıktan sonra, ilk hanımından olan çocuklarına ikinci karısından Prusias adındaki oğlu lehine haklarını devrettirerek öldü.

            Babasının (Bitinya Kralı I. Nicomède) öldüğünü öğrenen Zielas, bir grup taraftarının başına geçerek yönetim hakkını geri almak için geldi. Bu sırada babası ile yaptıkları antlaşmayı hatırlayan ve aynı zamanda savaş için bu fırsattan memnun olan Gallerden beklenmeyen bir destek buldu178. Daha Bitinya sınırına ulaşmasından önce oldukça kalabalık bir ordu toplamıştı; fakat Ereğli (Héraclée) ile Tium kraliçenin tarafını tutmuşlardı.

 
http://www.komana.org/h.html

            Bununla beraber Ziélas, Galler'i bunların üzerine kışkırtarak intikamını aldı; Galler, Ereğli arazisini tahrip ettiler. Bizanslı Étienne'in aktardığına göre, Pont memleketlerindeki Zile (Zela) şehri Ziélas'ın kendi adını vermesiyle bu adı almıştı; bu adı sürgün zamanında çekilmiş olduğu yerlere verdiğini kabul etmek gerekse bile, bazı yazarlar bu şehri ayırmaksızın Pont sahasına, (s. 101) Armeniya içine ya da Kapadokya sahasına ait gösterirler. Çünkü bu sahaların sınırı o kadar değişiyordu ki Zile şehri de bazen birinin bazen de diğerinin sınırı içine giriyordu. Ziélas ile kaynanasının torunları, memleketi böldüler ve Ereğli Cumhuriyeti'nin yardımıyla bir barış da yapıldı.

            Ziélas memleketin doğu kısmına yerleşti. Çok bilinmeyen birinci ve ikinci Bitinya bölünmesinin o zamanlar ortaya çıkmış olması muhtemeldir. Nicomède'in diğer oğlu Prusias ise memleketin iç kısmında yönetimi elinde bulunduruyordu. Fakat, sürekli iç savaş ve karışıklıklarla meşgul olan bu oğul babasının girişiminde devam edemedi. Şehirleri kurma ve imar etme çalışmaları hep askıda kaldı.

ON İKİNCİ BÖLÜM
Pont Krallığında Anaïtis'in Büyük Kutsal Yerleri
Komana
(Comana) - Zile (Zéla) - Boğazköy (Pterium)

The Roman Bridge existed previously at Comana Pontica.

(Cumont, 1906:249) http://members.lycos.co.uk/kozlu/komana.htm

            Komana adı, Oreste'nin386 Küçük Asya'daki ikâmetini akla getiren bir addır. Bu mitoloji kahramanı, Diyana (Diane)'ya bir tapmak adayarak saçlarını (coma) ona vakfetti ve şehrin adi Komana oldu. Bu Yunan masalı, bütün Yunan tarihçilerinin Asya hakkındaki asılsız tarihlerine dayanır. Zira Tanrıça Anaïtis'in dinini tutmuş olan Pont ve Kapadokya krallıklarının dinî Merkezleri, Küçük Asya'da, henüz bir tek Yunanlının görünmediği bir zamanda bile vardı. Bu şehirlerin, ta Asurlular zamanında adlarının ne olduğunu bilemiyoruz.

            Pont'un Comana şehri Yeşilırmak (İris) kenarında, Roma tarihlerine inanmak gerekirse, Kapadokya'nın Komana'sı387 tarafından kurulmuştu. Asya'nın  bu iki şehrini ziyaret etmiş olan Procope, ikisi arasındaki benzerliğe hayret eder. Bu iki Komana birer dağa dayanmış oldukları hâlde biri Seyhan (Sarus), diğeri Yeşilırmak (İris) Nehirleri'nin kenarındaymış. Aynı Tanrı'ya Venüs - Uranie veya Anaïtis'e, her iki tapınakta da tapılıyordu ve kurbanlarla ilgili her şey, Tanrı ilhamlarının veriliş biçimi her iki ülkede de aynı idi388.

            Tarihçi Strabon'un zamanında Pont'un Komana şehri, oldukça kalabalık olup, (s. 125) Armeniya'nın çok önemli bir ticaret merkeziydi. Burada tanrıçanın çıkışları diye nutuklar atılır ve tanrıçaya adaklar sunmak için her zaman gelenlerden başka, bu panayır zamanında, erkek ve kadın, sayısız ziyaretçi gelirdi. Hademe unvanını taşıyan tapınak papazları, şehirde ikâmet ederlerdi; bunların konumları kutsal hizmetçi ve köleydi.

            Ruhanî lider, mutlak güce sahipti; fakat bu köleleri satmaya yetkisi yoktu. Bunların sayısı, altı bin kişi idi. Pompée, papazlık rütbesini Archélaüs'e vermişti, bunun oğluyla aynı lâkabı aldı. Pont kralları, Komana yöresinin hâkimiydiler; fakat ruhanî liderin derecesi de bunlarla eşdeğerdi ve lider halkın karşısına çıktığı zaman, başında tacı bulunurdu. Mithridate bu fanatik halkın hepsini Romalılar'ın aleyhine harekete geçirdi. Tarihçi Strabon'un akrabasından Philaetère'in oğlu Dorylaus'u, Komana Tapınağı'nın Başpapazı olarak atadı. Bu adam, Pont Krallığı'nı Roma hâkimiyetine geçirme girişiminde bulunduysa da bu deneyim felâketi oldu. Strabon, dedesi kralın Lucullus ile olan savaşının kötü gittiğini görünce, Mithridate'ın Lucullus ile beraber yok ettiği akrabasının intikamını almak istedi; fakat Pompée, hiçbir Asyalı'nın bu kumandan ile yaptığı antlaşmaları tanımadığından, Strabon'un dedesi, ihanetinin sonucundan kurtulmuş oldu389.

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Anaïtis Dini

ZELA Artemis Anaïtis Tapınağı - Sikke

Kaynak : Zela Definesi - Melih ARSLAN

            Kaldeliler (Chaldéens) Tarihi'nin üçüncü kitabında, Bérose der ki: İranlılar bir dönemde insan şeklinde putlara tapmaya başlamışlardı ve Dârâ (Darius)'nın oğlu Ochus'un kardeşi Erdeşir (Artaxerxe)390, ilk defa Aphrodite Anaïtis'in heykelini Babil (Babylone), (s. 126) Sus (Suse), Hemedan (Ecbatane), Şam (Damas) ve Sardes'e sokarak İranlılar ve Baktiriyalılar'a, buna ibadet etmeyi öğretmişti. Polybe, iki yerde İranlılar'ın buna ait kutsal yerlerinden söz ederek Élymaïs'te bir Artemis Tapınağı olduğunu söyler391.

            Romalılar'a savaş tazminatı vermek zorunda olan Antiochus, bir aralık Élymais Tapınağı'nı yağmalamaya niyet etmişti; fakat buranın halkı bu ihaneti kabul etmediklerinden, Antiochus İran'a dönmüş ve delirerek ölmüştü. Onun bu kötü sonunun, yaptığı zulümlerinden ileri geldiğine oralılar inanmaktadırlar392.

            Antiochus geldiği zaman, Ainé Tapınağı'nda altın yaldızlı sütunlar vardı; kiremitler gümüştendi. Antiochus, bunların hepsini kaldırtarak Krallık Hazinesi'ne koydurdu. Bunların değeri, hiç değilse dört bin talent idi.

            İsidore de Charax, Medya başkentinde hazineli bir Anaïtis Tapınağı bulunduğundan söz eder. Aynı coğrafya bilgini, Hemedan yakınında Medya şehirlerinden Concobar ya da Kanguevar'da bir Anaïtis Tapınağı olduğunu belirtir. Strabon da Medya - İran tabiriyle farklı bir Anaïtis İlâhî Dini'nin ta batı Anadolu, Armeniya ve Kapadokya'da yaygın olduğunu doğrular.

            Orta Asya'nın İskitler (Sacées) kavmi393, İran'a akın ederek İranlılar tarafından püskürtülünce, bu zaferin anısı olmak üzere İranlılar bir kayanın etrafına toprak yığarak bir tepe hâline getirdikten sonra, onu bir duvarla da çevirmişlerdi. Burada iki tapınak yaparak birini Tanrıça Anaïtis'e ve diğerini İran Tanrıları olan Omanus ve Anandate'e armağan etmişlerdir.

            Zileliler Strabon'un zamanında, Anaïtis'in bütün kutsal yerlerinde ayin yapıyorlardı. Zile Kasabası ise, o zaman hemen hemen bütün halkı tapınağın hizmetçileri ve köleleri olan bir küçük şehirdi.

            Bu tarihî geleneklerden anlaşıldığına göre Anaïtis Dini, Keyhüsrev (Cyrus)'den (s. 127) önce millî bir tarzdaydı ve bu hükümdar buna yeni tören eklemekten başka bir şey yapmadı.

            Bizanslı Étienne, buna ilişkin Zéla kelimesi konusunda şöyle diyor "Burası Anaïtis'in onuruna İskitler (Sacées)'in tapınak kabul ettikleri yerdir. Pont krallığında ikinci bir Zile daha vardır." Bu şehir, hiç şüphesiz aynı kasabadır. Diğer yazarlar, yalnız ikinciyi zikrediyorlar. Comana'daki Bellone Tapınağı'nın adı da Ma idi; bu tanrıçanın dini Diyana (Diane) Tauropole'unkine benzerdi. Anaïtis tapınaklarında yapılan âyin ve ibadetler Pyraethée adı verilen özel yerlerde, ateş yakılma şeklinde yapılırdı. Bu yerlerde, papazlar hiç sönmez bir ateş yakarlardı. Pausanias394, bir rahibin sunak üzerinde küçücük dalları görünürde ateşten yardım almadan nasıl yaktığını anlatır395. Bu papazlar, kulaklarından iki tarafa inerek dudaklarına kadar örten bir keçe külâh giyerlerdi.

            Büyük âyinler, Anaïtis ve Omanus Tanrıları'nın heykelleri gezdirilerek yapılırdı. Strabon396, bu heykelleri belirlemek için, "ağaçtan yüz" anlamı gelen Xoanon kelimesini kullanırdı. Pergeli Arthemis'in büyük bir tapınağı olan Pamfilya'daki Perge sikkeleri, altı sütunlu bir kilisede tanrıça figürünü bir koni biçiminde, yani Paphos'lu Venüs biçimi ile aynen temsil ederler. Bütün bu tanrılar tutucu törelerin ve mutlak papazların düzenbazlıklarının eline düşmüş halkın gözünde birbirlerinin kimliği ile gözükürlerdi397.

            Toros Dağları eteğinde, Kapadokya'nın Comana'sına yakın Kastabala (Castabala) ve Kybistra (Cybistra) şehirlerinden birincisinde Artemis Perasin, yani uzaktan getirilmiş Artemis'in Tapınağı vardı. Bu tapınak, Ermeniler'in Anaïtis'inden başka bir şey değildi. Bunu Küçük Asya'ya, Oreste getirmişti. Bu din, daha sonra Lidya ve Kapadokya'ya yayıldı; yani Anaïtis, Venüs - Uranie, Mylitta, Bellone, Diane, Ma hepsi bir ibadet hâline gelerek, ad ve nitelikleri bunları kabul eden milletlerin zekâlarına ya da fanatiklik derecelerine göre farklı oluyordu.

            Anaïtis'in Diyana (Diane)'ya dönüştürülen yüzü, insan şeklinde somutlaştırıldı. Pline'in görüşüne göre398 bu heykel, bilinen heykellerin en eskisiydi. Bu heykel, milâttan önce 35 - 31 arası yıllardan birinde kırıldı. Bunu Erdeşir (Artaxerxe) Memnon hediye etmişti; yaşı üç yüzyıldı.

ANAİTİS - ANAHİTA

http://abcdioses.noneto.com/persa/diosesPe/anaitis.htm

            Plutarque'ın "Lucullus'un Hayatı" eserinde dediğine göre, bazı Diane tapınaklarının kutsal inek sürüleri vardı. Bu ineklerin omuzlarında bir parlaklık, bir nuranî görüntü (s. 128) vardı. Bu bilgiye göre Anaïtis dinine ait kabartmalarda inek başlıkları resminin bulunması, şaşırtıcı bir şey değildir. Pausanias399 Arthemis, Diane Taurique veya Anaïtis'den söz ediyor. Kapadokyalılar ve Pont halkları orijinal heykele sahip olmanın onurunu kapmak için çekişirlerdi400.

            Atinalılar'ın iddiasına göre Medler, bunları Braura'dan Susa (Suse)'a getirmişler ve sonra Suriye'nin Laodicée halkı, bunu kral Seleucus'un huzurunda kabul etmişlerdi. Bu ganimet, hiç şüphesiz İran'a taşınarak Erdeşir'e, ilk defa Anaïtis tanrıçası için koni şeklinde bir heykel yapmak fikrini vermiştir.

            Kısacası, bu din Asya'da, tarihin en eski zamanlarından başlayarak ta Jüstinyen'in Comana Tapınakları'nı kiliseye çevirmesine kadar devam etmiştir.

            İlk heykelin tarihi ancak Yunanlılar dönemine uzanıyor. Erdeşir bir yenilik getirmedi. Aşağı Asya'nın tüm tanrıları Yunanlılar'ca değiştirilmişti. Belus, Zeus; Sandane, Herkül; Anaïtis ise Afrodit (Aphrodite) veya Artemis (Arthemis) oldu.

            Bu son tanrı özellikle Medler tarafından onurlandırıldı; bundan dolayı yönetimleri altında olan yerlerde en kalabalık ve ünlü tapınakları gruplandırdılar. Batı Asya başkentleri Boğazköy (Pterium) şehri, geniş bir dinî yapının önemli kalıntılarını gözler önüne serer. Antik döneme ait kabartmalar eski mitolojilerle belli ilişkileri olan dinî sahneler ve amblemler çizer401.

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Polemonyak Pontu (Pont Polémoniaque) Sahasının Şehirleri
Tokat - Gümenek - Komana (Comana)

            Şimdiki Tokat şehrinin eski Comana Pontica'nın yerinde olduğunu söyleyen coğrafyacılar, bizce hata etmiş olmazlar; çünkü mesafe çizelgelerine dayanarak belirlenen bu yer, Tokat'ın yaklaşık olarak altı kilometre doğusundaki Gümenek Köyü'ndedir. Hattâ burada, Komana eski şehrinin eserlerine rastlanır. Bu şehir, bugün Tokat Suyu ya da genel yatağı olarak Yeşilırmak adındaki nehrin içindedir. Bu suyun eski tarihî adı İris'tir402.

         COMANA
Env. No. : 85 - 14/2 - 91       Yön : ↑↑ AE.
Ağırlık : 13.02 g
Ölçü : 31 mm
Devir :
CARACALLA (198 - 217)
Ön Yüz : Genç Caracalla'nın defne taçlı büstü sağa n.b.
Arka Yüz :
4 sütunlu dor tapınak cepheden. Alınlıkta çelenk, tapınağın girişinde, kaide üzerinde çelenk ve palmiye dalı tutan Nike veya Enyo heykeli sağa n.b.
Referans :
BMC 11 : 29, No. 4 / Sear; No. 2508

            Suyun kenarında mimarî eserlerin saçakları, eski kenar süsleme parçaları, evlerin duvarları içinde mermer taşlarla harabelerin üzerinde yükselen harçla yapılmış tuğladan önemli binalar ve kemerler görülür. Bu eserler, daha yeni tarihî binalardır. Tepenin eteğindeki Roma eseri köprünün bozuk yerleri onarılmış hâli, bütün bu ünlü Komana tarihî şehrinin başlıca kalıntılarını gösterir. Strabon tarafından gösterilen yer, bolluk ve bereketiyle ünlü İris Nehri'yle sulanan yerlerdir.

            Gümenek'in bir buçuk kilometre batısında, bitişikteki dağdan çifte mezar yapılmak için ayrılmış görünen yaklaşık iki metre büyüklüğünde kocaman bir mermer blok bulunmaktadır. Cephesi bir tapınağı kabaca resmetmektedir. Tavernier ondan kısaca, Hamilton403 ise ayrıntılı bir biçimde söz etmişti; sadece bir resim onun hangi döneme ait olduğunu bildirebilirdi. Ülkenin Hıristiyanları onu Aziz Chrysostome'a barınak görevi yaptığını söylüyorlar. Komşu tepeler bütün merkezî silsile gibi kireç taşındandır404.

            (s. 3 29) Yeşilırmak (İris) Suyu'ndan ve sonra bir boğazdan geçilerek Tokat şehrinin bulunduğu vâdiye gelinir.

            Pococke, ilk defa Tokat şehrini gördüğü zaman "bundan daha ilginç bir yer görmedim" demiştir. Buna sebep, bütün evlerin damlarının kiremitle örtülmüş olması ve önlerinde terasları bulunması sebebiyle genel yapısının bir Avrupa şehri manzarası göstermesidir.

            Tepelerinde eski kaleler bulunan iki yüksek dağ, buranın manzarasına bir ilginçlik verir. Taşların üzerine kurulmuş olan şehir, çiğ kerpiçtendir. Sokakları dar ve kirlidir; dikkati çeken binaları, minareli birkaç câmiden ibarettir. İki tepeyi işgal eden iki kale, Orta Çağ'a ait ve tamamen terk edilmiştir.


http://members.lycos.co.uk/unyem/define.htm

            Tokat Kasabası'nın kuruluş tarihi, Orta Çağ'dan ileriye gitmez; Ermeniler buraya Jevtogia ya da Eudoxia adını verirlerdi.

            Hıristiyanlar, tabiatlarına ters ve çirkin gelen bir dinden dolayı ünlü Comana şehrini terk etmişlerdi; putperestlik dinlerinin Hıristiyanlar'a en kötü görüneni, törenleri açısından Venüs Dini'ydi.

            Hıristiyanların, bundan dolayı bu lânetli şehri terk ederek putperestliğin girmediği bâkir bir yere gitmeleri, şaşılacak bir durum değildir. Önceden dediğimiz gibi Tokat Kasabası, Komana'ya yakın bir mesafededir ve eski şehrin taşlarının yeni kasabanın kurulmasında kullanılmış olması muhtemeldir. Bizans İmparatorluğu'nun ilk dönemlerinde, şehrin eski adını koruduğu, Komana'nın bir ruhanî liderlik merkezi olarak söz edilmesinden anlaşıyor.

            Tokat şehri, Keban maden bakırlarının büyük bir ambarıdır. Bu maden, tasfiye edilmek için ham olarak Tokat Kasabası'na getirilir. Kasabanın halkı bu bakırdan kazan, mangal ve mutfak ile kervanlara yarayacak kaplar yaparlar; bu eşya İstanbul'a kadar ihraç edilir.

            Yeşilırmak Nehri üzerinde beş gözlü bir köprüsü vardır, fakat nehir kış mevsimindeki yağmurlar hariç hemen hemen sürekli olarak geçilebilir olduğundan, köprüyü az kullanırlar. Arazisi çok verimlidir. Kayısı, şeftali ve özellikle armut ağaçlarıyla dolu bahçeleri, şehri pek hoş bir manzara ile çevreler. Budama üzümleri bereketli olur; ama şarap yapımı istenilen düzeyden hayli uzaktır. Eski Komana'nın zevk düşkünü halkının damaklarını tatmin ettiği şüphe götürür405.

ON BEŞİNCİ BÖLÜM
Turhal - Kazova - Zile (Zéla)

Turhal Şeker Fabrikası ve Yenişehir Bölümünden Görüntü / Yenişehir Bölümü - Yeşilırmak ve Köprü
 
Kartpostallar : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR Koleksiyonu

            Kaynağını Pont Dağları'ndan alarak Comana şehrinden ve doğudan batıya doğru verimli Kazova (Daximonitis) Ovası'ndan geçen Yeşilırmak, eski zamanda kralların ikametgâhı olan ve şimdi terk edilmiş olan eski Kazova şehrinden kuzeye dönerek bir kere daha doğuya doğru bir yay çizdikten sonra Çekerek Suyu (Scylax) ve Çöterlek Suyu derelerini alır ve Amasya şehri duvarları altından geçerek Phanaroea'ya karışır. Orada Kelkit (Lycus) suyuyla birleşerek Karadeniz (Pont - Euxin)'e406 dökülmek için Çarşamba (Thémiscyre) Ovası'nı dolaşır. Strabon'a ait olan bu tarif, oranın bugünkü topografyasına tamamen uygun düştüğünden, bununla İris Nehri'nin dirseğinde ve tepesi kaleli yalnız ve taşlık bir yüksek dağın eteğinde bulunan Kazova şehri ve Turhal Köyü'nün yerlerini doğru bir şekilde belirlemek mümkün olmuştur.

            Turhal, Tokat'ın kırk sekiz kilometre batısında, Kazovası adı verilen ovada, bahçelerle çevrilmiş iki - üç yüz haneli bir köydür. Yanındaki dağ çok bozuk ve uçurumlu, yüz elli metrelik tek başına bir tepe oluşturur.

            Kale binasının çoğu kısmı, Orta Çağ'a aittir. Bazı yerlerinde, pek eski zamanın işaretleri vardır. Kapıların üstü, saçak altı ve direk arası gibi yerler, parça büyük taştan yapılmıştır. Binanın yeraltında da bir kısmı vardır. Dağın içine inen bu yeraltının dikçe yokuş hâlindeki yolu başlangıçta iyice idiyse de sonradan çok taşlı ve çakıllı hâle geldiğinden gidilmesi hemen hemen imkânsızdır; ancak elli adım kadar gidilir407. Burası Mithridate'ın (s. 131) büyük ihtimal hazinelerini saklamak için Küçük Armeniya ve Pont'un yetmiş beş yerinde yaptırdığı kalelerden birinin yer altı mahzenidir. Kazova, Pont Kralları'nın eski bir ikametgâhıydı. Bütün kaleleri Pompée tarafından yıktırılarak enkazı başka kasabaların kuruluşunda kullanılmış ve daha Strabon'un zamanında, bu Kazova Kalesi bir harabe hâline gelmişti.

            Amasya'nın altı kilometre doğusundaki Kale Köyü, birkaç mezar mağarasıyla dikkat çekicidir. Bu mezarlar, uzman gezginler tarafından ziyaret edilmişler; fakat yeterince incelenmemiştir. Barth408, bunun için merdivenlere ve iplere ihtiyaç olduğunu görmüştür. Mağaraların yolunu, köylüler de bilmiyorlarmış. Çıkmak için sürekli olarak taşlara tırmanmak ve çalıları tutarak emeklemek gerekir. Eserlerin bulunduğu yer, ovadan yüz metre kadar yüksekliktedir. Fakat yolun üçte ikisi geçildikten sonra, yolun önüne çıkan düz ve parlak kayalarda yürümek imkânsızlığından, yola devam edilemez. Bu mezarlar üç tanedir, hiçbir mimarî süsleme görülmez. Sadelikleri açısından Amasya'nın Krallar Mezarı adı verilen mezarına benzer.

Zile (Zéla) Kasabası

1906 Yılında Zile Kalesi ve Çan (Gözetleme) Kulesi 

Zela - (Cumont, 1906:189) http://members.lycos.co.uk/kozlu/komana.htm

            Zile (Zéla) Kasabası, Turhal'ın yirmi dört kilometre batı tarafındadır.

            Yeşilırmak (İris) bir tahta köprü ile geçilir ve Zile Ovası'nda yüksek olmayan bir boğaz ile ayrılan Daximonitis Ovası aşılır409. Şimdiki Zile, koni şeklinde bir tepenin eteğindedir. İki bin hane Türk ve yüz elli hane kadar Ermeni nüfusa sahiptir. Binalar Tokat'ınki gibi kiremitle örtülmüştür. Önündeki geniş ovalarda halkı pamuk ekerler. Yerli bez dokuyan tezgâhları da vardır. Yılda bir defa, çok büyük bir panayırı vardır. Ainsworth'un rivayetine göre, buraya her yıl kırk - elli bin kişi gelirmiş. Bu panayır, Anaïtis Tapınakları'nın çevresinde yapılan dinî panayırları hatırlatır.

Roma Çeşmesi

Fotoğraf : Orhan YILMAZ

            Şehrin merkezinde kalenin süslediği ve çevre vâdilere hâkim olan dağ yükselir. Duvarları modern tarzdadır. Sadece birkaç sütun başlığı ve korniş kalıntısı göze çarpar; fakat görünürde çok eski çağların damgasını taşıyan hiçbir şey yoktur410. Kasabanın ortasında, tepesinde kalesi olan bir dağ vardır. Yine ortada, suları büyük bir havuza dökülen bir çeşme vardır. Bunun kaynağının nerede olduğunu, yerliler de bilmezler. Kalenin içinde, bir yeraltı kısmı olduğunu ve su kaynağına kadar devam ettiğini söylerler. Hamilton onun şehrin yakınlarında akan ve kumlu bir alanda süzülmüş suları tepenin ayağında yüzeye  çıkan bir dere tarafından beslendiğini düşünür411.


Ressam Ersal YAVİ - Tasvirî Zile Kalesi ve Amfitiyatro

            Eski adı Zéla olan bu Zile Kasabası, zamanında Tanrı Anaïtis Dini'nin en ünlü merkeziydi. Strabon'un rivayetine göre bu kasaba, Semiramis tarafından yükseltilen bir toprak üzerine kurulmuştur412.

            (s. 132) Strabon'dan çok zaman önce bu Zéla'dan söz etmiş olan Hirtius413, bu görüşte değildir. Zéla, Romalılar'ın yenildikleri ve yendikleri iki savaş ile meşhurdur. Birincisi Mithridate ile Eupator ve Lucullus'un kumandanı Triarius arasında olmuştur; ikincisi Pharnace fâtihi ve şu sözlerin sahibi Sezar'ın savaşıdır : "Geldim, gördüm, yendim." Hirtius'un414 o denli iyi tasvir ettiği bu anılardan silinmeyen olayın geçtiği savaş alanı, Zile'nin sekiz kilometre kuzeybatısında küçük bir vâdide bulunur.

Sezar
"Geldim - Gördüm - Yendim"

"Veni - Vidi - Vici"
Sezar'ın Savaş Haritası

Kâmil Paşay Arşivi
Kale, Roma Kumandanı
SULLA tarafından yaptırıldı.

Zile Kale Kapısı

            İstanbul Boğazı (Bosphore) Kralı'nın kamp kurduğu tepe kolaylıkla tanınır; bin beş yüz metrelik bir vâdi ile ayrılan daha yüksek tepe Sezar'ın kampını kurduğu tepedir. Pharnace'ın ordusu, Sezar'a saldırmak isterken, bulunduğu tümsekten, vâdiyi aşmaya ve Sezar'ın birliklerinin siperlerini kazmakla meşgul oldukları tepeye tırmanmaya mecbur oldu. Sadece yörenin denetimi bile Romalı birliklerin konumunun tüm elverişliliğini açığa vurur.

            Bu olay şehir dışında geçtiği için, tarihçiye ünlü anıtlar üzerine birkaç ayrıntıya girme fırsatını hiç vermedi, bugün Anaïtis Tapınağı'nın nerede olduğunu bilmiyoruz; herhalde aynı türdeki bütün yapıların ortak kaderini paylaştı. Hıristiyanlar tarafından tamamen yağmalandı. Bu tapınağın yönetimi Comana'nınkinden farklı değildi. Başpiskoposun sonsuz bir gücü vardı ve Zile krallara bağımlı bir şehir gibi değil, İran Tanrıları'na adanmış ve piskopos tarafından bizzat yönetilen bir tapınak gibi kabul ediliyordu416.

            Zile şehri, Zélitide sahasının yönetim merkeziydi. Pompée buraya şehir unvanını vermiş ve bir takım kasabayı da eklemiştir. Buraları, daha sonra kraliçe Pythodoris'in özel arazisi olmuştur.

Robert de Vaugondy, Didier, 1723-1786; Robert de Vaugondy, Gilles, 1688-1766.
Zeltis Hinterlandında Zela Şehri (Date : 1751)
http://www.davidrumsey.com/maps2436.html

            DİPNOTLAR :

            176 M.Ö. 281 - 246 yılları arası.
           
178 a.e., s. 724.
           
386 Oreste eski Yunan masalında Jüpiter'in oğludur.
           
387 Procope, bell. Pers., I, 17.
            388 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            389 Strabon, XII, 558.
            390 Yazarın buradaki Erdeşir'den kastı, Sasanîler sülâlesinin ikinci hükümdarı olan II. Erdeşir'dir. Aslında İran tarihinin buraları karışık ve karanlıktır. Dârâ'nın oğlu Ochus ise III. Erdeşir diye bilinir (Ç. N.).
 
           
391 Polybe, XXXI, 2.
            
392 Josephe, Ant. jud., 51, XII, 9 - 10.
             393 Strabon, XII, 2.
             394 Pausanias, V. Kitap, bölüm 37.
            
395 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
396 Strabon, XV, 733.
             397 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son iki cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
             398 Pline, XXXIII, 24.
             399 Pausanias, III, 16.
             400 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son iki cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
             401 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son iki paragraf, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
402 Kerporte, Travels, 211, 701; Pococke, Voyages.
             403
Hamilton, I, 350.
            
404
Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son paragraf, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
405 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son iki cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
406 Strabon, XII, 547.
            
407 Hamilton, Researches, I, 359.
            
408 Reise, s. 28.
            
409 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
410 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son üç cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
411 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
412 Strabon, XII, 559.
            
413 Hirtius, Bell. Alex in fine.
            
414 a. e.
            
415 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son beş cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
416 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son paragraf, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
417 Pline, XXXIII, Bölüm 4.
            
418 Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son iki cümle, eserin aslından çevrilmiştir (Y. N.).
            
419 Ritter, Erdkunde, IX, 805.
            
420 Samsun'un ile Kızılırmak Nehri'nin denize döküldüğü yer arasındaki Ezene (Y. N.).
            
421 Kızılırmak'ın ağzında Bafra'nın bir iskelesi (Y. N.).

Zile Kalesi'nde Lâtince Yazılı Roma Sütunu ve Kaya Mezarı / 1968
    
Kameraman : Mehmet SEZEN - Zile Turizm ve Tanıtma Derneği
 

Zile Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

YAZDIR