ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 15 Mart 2007 tarihinde güncellenmiştir.)

 

 

HASAN
ŞENDOĞDU
GÖNÜL GÖZLÜ DOST

Biyografi : Bekir AKSOY
(Araştırmacı - Müzisyen - Müzik Öğretmeni)

HASAN ŞENDOĞDU
GÖNÜL GÖZÜYLE GÖREN
GÖNÜL DOSTUMUZ

            1961 yılında Zile'de doğan Hasan Şendoğdu ailenin birinci çocuğu olup, tek erkek evlâdıdır. Yedi yaşına kadar renkleri tanıyacak kadar gördüğünü ifade etmektedir. Yedi yaşından sonra tamamen görme olayını kaybetmiştir. Kendi ifadesi ile çocukluğum üç tekerlekli eski bir bisikleti itip çekmekle ve bozuk taşlı yollarda gezmekle, yakınımızdaki Polis Karakolu'na giderek onlara şarkı söylemekle, bağa giderken dedemin at arabasının arkasına oturup ayaklarımı sallayarak şarkı söyleye söyleye arabanın radyo görevini yapmakla ve  usanç verici hastahane koridorlarında geçti demektedir.

Yunus EMRE Sevgi Yılı Konseri'nde Hasan ŞENDOĞDU Soliste Kanunla Eşlik Ediyor.

Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

            Sekiz yaşında Ankara Körler Okulu'na kaydolan Hasan o yaşlarda aileden ayrılmanın acısını anlatırken bayağı duygulanmaktadır. "Düşünsene daha pantolonunu çekemiyorsun ve ailenden ayrılıyorsun" diye esprisini yapıştırıyor bu hayatı kendine göre kolaylaştıran insan. Bir de görmemenin verdiği dezavantajlar.. o da ayrı bir konu!

Zile Halk Eğitim Merkezi'nin açtığı Dinî Müzik Kursu'na
katılan Müezzinler ders anında Öğretmenleri Bekir AKSOY,
Hasan ŞENDOĞDU ve Zile Müftüsü Osman ÖZER'le birlikte.


Haber ve Foto : Hulûsi SEREZLİ
ZİLE, (Akajans) 20.05.1983 Bulvar Gazetesi

            Normal yaşamanın dışındaki kuralları öğrenmeye gittiğini biliyor. O okulda sekiz yıl tahsilini sürdüren Hasan oradaki anılarını anlatırken hem yaşıyor hem de oradaki arkadaşlarını anlatırken duygulanıyor. Okul anılarını anlatırken ilginç tartışmalar yapardık diyor. Tartışmaların birinde radyonun içindeki adamların radyo yapılırken mi konduğu yoksa sonradan pille mi konduğu tartışmasını yaparken ben kazanırdım genelde, benim tezim pille her defasında konduğu idi, çünkü bu insanlar yeni şarkıları nereden öğreniyorlar derdim ve inandırıcı olurdu.

Hasan ŞENDOĞDU Zile Kültür Derneği Müzik Etkinliklerinde

Hulûsi SEREZLİ Fotoğraf Arşivi

           Okuldaki öğrenim yıllarımda en çok bağa gidip sabah erkenden dallarından elimle yoklayarak bulduğum çiseli kirazları yemenin, bağda kömür kokan semaverin cızırtısını ve işkefe ekmek arasına dürdüğüm yumurta piyazını tam ortasından ısırıp deve yapmanın (çocukken büyüklerin çocukları kandırmak için bir oyunu ) özlemini hep içimde bir yerlerde duyardım. Yine unutmadığım anılarımdan bir tanesi de dedemle bağa giderken at durdu ve beklemeye başladı, "dede neden durduk" dedim.. "evlât at durdu, elbet onun da bir bildiği vardır" dedi, atın keyfi yerine gelince yola devam ettik.


Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

            Dedemden bir şey daha öğrenmiştim ileriki hayatıma uygulayacak bir tecrübe.. "sevgi her türlü şartlarda ve her an alabildiğince her şeyi sevmek". "Sanki atımız dedemin sevgisine bazı hareketleriyle karşılık verirdi, sevgi bir hayvanı nasıl da uysal ve mükemmel yapıyordu" diye devam ediyor benim gönül dostum… Hayvanları çok sevdiğim halde yine korkma fobim vardır diyor, galiba sebebi.. görmediğim için ne yaptıklarını takip edememem ve zarar görmem olabilir.

28 Kasım 1988 Halise Üstünakın TRT 1992 TSM Birincisi

 Bekir Aksoy - İsmet Başdemir - İbrahim Erdal - Hasan Şendoğdu

            Ayrıca çocukken dükkâna giderken bir kedinin üstüme atlaması ve biraz zarar görmem de etkili oldu, tam korkumu yenecekken bir horozun saldırısına uğradım mahallede, ayrıca Kurban Bayramı için alınan bir koç da bir sürü insan içinde beni bularak tosladı korkumdan sarılık geçirdim. "Bende o hayvanların saldırabileceği saplantısı oluştu böylece" diye sözlerine devam ediyor.

05 Haziran 1991 - Yunus Emre Sevgi Yılı Konseri / Zile

Sunucu Ahmet Divriklioğlu, PTT Müdürü Mehmet Şahin, Neyzen
İbrahim Erdal, Udî Bekir Aksoy, Kudüm Ali İhsan Divriklioğlu, Kanunî Hasan Şendoğdu.

            Müzikle ilgili ilk hayat tecrübelerine nasıl başladığı.. sorularıma şöyle cevap veriyor benim gönül dostum Hasan kardeşim. Müzikle ilgili ilk oluşumlarıma dayımın düğününde darbuka çalarak başladım.. böylece aileye de katkıda bulunuyordum. O günleri çok zor hatırlıyorum.

            Yine mahallede komşularımızın kızları beni kucaklarına alırlar ve "karanfilim budama, safa geldin odama" şarkısını söyletirlerdi. Duyduğum şarkıyı hemen öğrenir ve mahallede yayın hayatına sokardım. Görmezlerin en büyük özelliklerinden biri işitme olduğu için, duyduğum her şeyi en ince ayrıntılarına kadar beynime kaydederdim. Zamanla büyük bir müzik arşivim oluştu.

 Zile Musikî Derneği Gecesi 16 Haziran 2001 Solist Bekir Aksoy
Darbuka İsmet Başdemir - Kanun Hasan Şendoğdu - Ud Sadık Ülgen - Keman İbrahim Erdal

            Çocuklukla ilgili anılar ve zevkler konusuna devam ederek, en büyük zevklerinden birisinin Arkası Yarın, Radyo Tiyatrosu, Okul Korosu, Çocuk Bahçesi ve Cumartesi günleri yayınlanan çocuk saati gibi programları dikkatle takip edip, onları zihnine yazdığını belirtiyor.

Ticaret Lisesi Gecesi 1982 / Keman İbrahim Erdal - Ud Bekir Aksoy
Kanun Hasan Şendoğdu - Darbuka Serhan Aksoy - Solist Hafize Gürdemir

Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

            İstanbul Çapa'da iki ay tedavi gördüğüm sürede yanımdaki radyo benim genel kültürümün alt yapısını oluşturdu.. ayrıca aynı koğuşta kaldığımız teyzelerden ve diğer insanlardan tekerlemeler, türküler, bulmacalar ve genel kültüre dair birçok bilgi öğrendim. "Benim de birçok konuları sormam, öğrenmek istemem kültür ve müzik temelimi  oluşturdu" şeklinde açıklamalarda bulunuyor.

            "Görmeme kaderini kabullenmem de bu hastahanede oluştu.. yanımdaki yatakta yatan Döndü ismindeki bir kızın asansörde aniden gözlerinin açılması ve aklını kaybederek akıl hastahanesine gitmesi bende o günden beri her şeyde bir hayır vardır düşüncesini doğurdu" şeklinde bir cevapla Yaradan'ın ilâhî tecellisine karşı en büyük muhabbetini belirtiyor,  kendine has o olgun ve tevazu dolu yapısıyla.

Kiraz Festivali - Ud Bekir Aksoy, Kanun
Hasan Şendoğdu, Keman İbrahim Erdal, Darbuka Ercüment Alp

Gönderen : Bekir AKSOY - 14 - 16 Haziran 1985

            1968 yılında Ankara Körler Okulu'na kaydı yapılan Hasan Şendoğdu okul hayatını ve anılarını şu şekilde anlatmaya devam ediyor. Aklıma gelen ve unutamadığım anılar belirgin yemek kokusu, ailemin teslim edip gittikten sonra heykelin kaidesine oturup saatlerce ağlayışım, beni akşam yatakhaneye götürmeleri ve ilk derste sanki yeni bir dünyaya kabul edilmem ve sanki hiç alışamayacağım hissini bütün benliğimde hissetmemin acısı ve burukluğu, bana yabancı olan bu duyguların üstesinden nasıl geleceğimi düşünmem ilk sıralar beynimi uzun süre meşgul etti.

Kanun Bekir Aksoy
Keman Hasan Şendoğdu, Darbuka Serhan Aksoy.

Zile 27 Mayıs 1985 Halk Eğitim Defilesi Korosu

            Şu bilgileri de eklemeden edemiyor Hasan kardeşimiz; o günlerin şokunu hiç unutamıyorum diyor, o yaşlarda aileden ayrılmak ve hiç tanımadığın insanlar arasında yeni kurallara adapte olmak, görememenin verdiği dezavantajlar da ilk günler eklenince bu şekilde yaşamının sonucunu tasavvur bile edemiyor.

14 - 16 Haziran1985 Kiraz Festivali Etkinlikleri - Zekai TUNCA
Ahmet Uluekmekçi - Hasan ŞENDOĞDU - Bekir AKSOY - İbrahim ERDAL

Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

            Pazar günlerini hiç sevmezdim. O gün okula dönme günü çünki, eğer okulda isen maça gidecektin top sesi dinlemeye, çünki az görenlerin yaptığı maçı izleyeceksin. İçinde zil olan bir top artık sesin yönüne koşan çocuklar ve her türlü futbol kuralının uygulanamadığı bir maçı dinleyeceksin. Dinlediğinde genelde zil sesi. Bizim için maçlar zil sesi demekti, onun için okul zilinden oldum olası nefret etmişimdir. Ya şimdiki ziller melodili ne güzel âdeta derse teşvik ediyor.

 Solist Dilek Dilek - Ud Bekir Aksoy
Kanun Hasan Şendoğdu - Darbuka Mustafa Boduç

1987 Saray Sineması Gençlik Merkezi Ahmet Rasim Gecesi Konseri
Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

            Daha sonra okula alışınca yaşantısının  daha renkli geçmeye başladığını anlatan Hasan Şendoğdu kısa sürede BRAİLL Alfabesi'ni öğrenip işlerini ve not alma sistemini, ayrıca derslerine çalışmayı kolay hale getirdiğini anlatıyor. Bu alfabe altı noktadan oluşan bir alfabe olup, yazıldığının tersine okunduğu için zor bir sistem. Ama o günlerde başka bir sistem yok, ses kayıt yok, bilgisayar yok.. velhasıl bütün ortam sanki bizim aleyhimize çalışıyor.

            Kısa sürede okulda tanınır ve sevilir bir kişi oldum, bana çeşitli sorumluluklar verilmeye başlandı. Artık birçok odaların anahtarlarını taşıyordum. Bu kadar çok anahtarı gören babam okul müdürünün yanına çıkarak, Müdür Bey bir zarar olsa biz bunu karşılayamayız diyerek itiraz etse de okul müdürü "Beyim, beyim.. okul bizim, öğrenci bizim, biz ne yapacağımızı biliriz" diyerek babamı rahatlatmıştı.

Hasan ŞENDOĞDU - Bekir AKSOY - Hilal MENEKŞE ve Müzisyenler

Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

            Elektronik merakım okulda başlayarak devam etti. Bir radyocudan havya, lehim vs. alarak işe başladım. Dilimle de voltaj farklarını deneyerek bir ölçüm tecrübesi geliştirdim. Kısa sürede voltaj farklarını anlamaya başladım. Bu özelliğimi yıllarca kulandım ve birçok gazeteciye haber konusu olmaya devam etti. Zaman zaman çeşitli TV'ler de haber yaptı. O yıllarda iki dalgalı standart radyolar vardı, onların tamirleriyle  uğraşır ve üç beş kuruş harçlığımı çıkarırdım, çoğu zaman da parçalar benden bedava giderdi. Daha sonra tek transistörlü bir orta dalga radyo vericisi yaptım.. sesi 1 km kadar gidiyordu. Bununla uzun süre çevreme müzik yayını yaptım. Bu girişimimi Son Havadis Gazetesi'nden Ufuk GÜRDEMİR haber yaptı ve o zamanlar uzun süre konuşuldu. 1974 yılında bu olay gerçek bir haberdi, görmeyen bir vatandaş radyo vericisi yapmış.

Gençlik Merkezi Halk Oyunları Ekibi Etkinliklerinde Hoşseda Türk San'at Müziği Grubu
  
Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

          Okuldan hafta sonları veya uzun günlerde dışarıya az görenlerle çıkardık. Daha sonra öğretmenlerimiz onları ne bekliyorsunuz ikişer gruplar halinde kendiniz de çıkın diye bizlere cesaret vermeye başladılar. Otobüs durağında yanımdaki birine yol soruyorum ses yok, meğer ağaçmış, yanından geçerken hafif dokunduğum için bir insan zannetmiştim. Oradan geçen bir kişi beni uyardı.. "kardeşim ağaca soruyorsun" diye.. neyse kendisi bize yardımcı oldular. Bir arkadaşım da yoldaki çukura düştü ve çok canı yandı, bu şekilde aramızda ciddî şekilde yaralananlar oldu. Allah'a şükür ben ufak tefek sıyrıkların dışında fazla bir zarar görmedim.

Sakarya İlkokulu Gecesi Solist Nevzat Aksoy,
Def Neşe, Ud İbrahim Erdal - Keman Hasan Şendoğdu, Kanun Bekir Aksoy

Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi - 24 Nisan 1983

           Ortaokul çağlarında normal ortaokulu okumayıp Erkek Sanat Okulu'nu okuyarak Türk sanat müziği, masaj, triko ve santral  operatörlüğü dallarında geniş kapsamlı eğitim aldım. Müzik ve diğer konularda  ilkokul ikiden beri benimle ilgilenen ve bana destek olan Ali Cengiz ve diğer arkadaşlarımla halâ görüşmelerim devam etmektedir. Ali Cengiz halâ Toprak Mahsulleri Ofisi'nde santral memuru olarak çalışmaktadır.

            Rahmetli Ziya Taşkent ve Hüdayi Aksu ile ortaokul yıllarında tanıştım. Ankara'da birçok programlarda meşk ettik. 1974 yılında birkaç çocuk programında ve 1979 yılında görme engellilerle ilgili bir programda TRT'de görev aldık. Yine ortaokulu dışardan bitirebilmek için geceleri demli çaylar içerek sabahlara kadar ders çalışıp.. bu arada ortaokul tahsilini de tamamladım. Yıllarım Ankara'da geçtiği için Ankara'yı hiç unutamam.

Altındağ Göreneller Görme Engelliler İlköğretim Okulu

            Öğretmenim Rahmetli Sadık Demirci'yi ve diğer öğretmenlerimi her zaman saygı ile yâd ediyorum. Bana hayata tutunmayı ve görmeden yaşanabileceğini onlar öğrettiler. Okulda 18 yaşını tamamlayınca yaşım dolduğundan yurttan çıkarıldım. Lise 2 düzeyine geldiğim için 1979 yılında Zile Lisesi 2. sınıfa kaydımı yaptırdım. Sınıfta tek görme özürlü bendim. Bir süre bu ortama alışamadım. Benim için yeni bir uyum ortamı sağlayabilme çabaları başladı. Çevremdeki öğrencilerin kaba konuşmaları beni rahatsız ederdi.

            Bir gün bir konuşma esnasında "tamam hayatım" dediğim bir kız arkadaş,"Ben senin nerden hayatın oluyorum LAN!"deyince normal lisenin gerçeklerini hemen anladım. Çünkü biz körler okulunda kız arkadaşlarla sabahtan gece mütalâları sonuna kadar beraberdik ve bu söz bizim için sosyal bir hitap şekliydi. Lise sıralarında en arkaya oturmayı tercih ederdim.. tebeşir gıcırtısını sevmezdim. "Ayrıca benim kullandığım kalem sivri bir çivi gibi olduğundan bir karton üzerine delinerek yazıldığı için ses yapardı. Diğerleri rahatsız olmasınlar diye arka sırayı tercih ederdim" diyerek okulla ilgili anılarını bu şekilde noktalıyor Hasan kardeşimiz.

Ud Bekir AKSOY - Kanun Hasan ŞENDOĞDU
Klârnet İlhan Mancı - Darbuka Serhan Aksoy.

Bekir AKSOY Fot. Arşivi - Kız Meslek Lisesi Defilesi Temmuz 1987

            "1980 yılına kadar okullarda geceler yapılamadı, çünkü geceleri dışarı çıkılamıyordu. 1980 ihtilâlinden sonra okullar gece üzerine geceler tertiplemeye başladılar. Ben o gecelerin birinde Bekir (AKSOY) Ağabey'le tanıştım. Bekir Ağabey'le tanışmam benim için sanki yeni bir dönem oldu, o da benim gibi müziği, elektroniği ve ilginç konuları seviyordu. Böylece birbirimizden faydalanarak birçok sosyal ve teknik konulara imza attık. Okul geceleri çok zevkli geçerdi" diye ilâve ediyor Hasan.. sıramız gelene kadar sahne gerisinde çok hoş sohbetler yapardık. Ya öğrencilerin sevgileri?.. her şeye değerdi.

            Bir geceyi sahneye koyabilmek için önceden okulların tespit ettiği bir günde çalışmalarımızı yapar ve okul gecesine hazır hale getirirdik. Bu arada öğrencilere eğitim nitelikli alışkanlıklar da verirdik. Bu çalışmaların bir disiplin işi olduğunu, ciddî çalışmalarla ortaya konabileceğini, bizi seyredenlerin değerlendireceği bir an olduğunu belirtir, sahneye hazırlardık. Saygı, sevgi ve kuralların önemini de öğretmeye çalışırdık. Ayrıca okullar arasındaki sahneye konma günleri düzenlenir, belli bir programa göre çalışmalar yapılırdı.

            Bu arada rahmetli Halk Eğitimi Merkezi Müdürümüz Suphi Kılıç da hafta sonlarında Cumartesi - Pazar günleri çalışmak üzere kurslar açmamızı istedi. Bekir Ağabey'le.. o flüt ben de mandolin olmak üzere kurslar düzenleyerek, memleketimizin öğrencilerine faydalı olmaya çalıştık.

            Bu çalışmalar devam ederken Bekir Ağabey'le beraber elektronik âletler tamir dükkânı açtık. Bekir Ağabey hafta içinde çalıştığı için ben dükkânı idare ettim. Hafta sonları ve akşamları da Bekir Ağabey çalıştı. Bu çalışma dört yıl devam etti. Bu işyeri aynı zamanda Hoşseda Musıkî Grubu'nun da ilk kuruluş yeri oldu. Akşamları genelde müzik çalışmaları yapardık. Buraya musıkî severler veya enstrüman kullananlar gelirdi. Haluk Başdoğan, İbrahim Erdal, Hüseyin Çavdar, Uğur Çavdar ve daha aklıma gelmeyen birçok arkadaşlar gelirler.. fasıl çalışmaları yapardık. Yine Halk Eğitimi Merkezi'nde rahmetli Suphi Kılıç Ağabey'imizin desteğiyle uzun süre büyüklerden bir grup kurarak fasıl çalışmalarına devam ettik.

            Rahmetli İsmail Özus'la birçok programlar yaptık. 1981 yılında kendi aramızda kurduğumuz bu topluluk, 1999 yılında resmîleşerek Zile Musıkî Derneği haline geldi. Aynı dernek 2006 yılında Zile Kültür Sanat ve Spor Derneği adını aldı ve birçok halk oyunları yarışmalarına katıldık. Ayrıca Hoşseda'dan başlamak üzere Zile ve çevresinde özel günlerde, Kiraz Festivalleri'nde Almus Tokat ve Çekerek'te de birçok defalar müzik programları yaptık. Öğrenciler yetiştirdik. Özellikle belirtmeden geçemeyeceğim. Yine grubumuzdan yetişen Halise Üstünakın isimli öğrencimiz 1992 yılında TRT'nin açtığı ses yarışmasında Türkiye Birincisi oldu. Rahmetli Ziya Taşkent radyoda görev alması için çok çabaladı ama ailesi müsaade etmediğinden halen müzik öğretmenliğine devam etmektedir.

Halise Üstünakın - Zile Sakarya İlkokulu Gecesi

Ud İbrahim Erdal, Keman Hasan Şendoğdu,
Def Nazan Peker (Kalay), Kanun Bekir Aksoy

            "Zile'deki musıkî ile ilgili çalışmalarımız burada yazılamayacak kadar geniş kapsamlıdır. Ben burada ancak aklıma gelen ana hatları anlatmaya çalıştım" şeklinde Hasan kardeşimiz anlatımlarına devam ediyor.

            1985 yılında Zile Halk Eğitim Merkezi'ne Santral Memuru olarak atamam yapıldı. Burada müzik ve diğer sosyal konularla ilgili zemini bulabildiğim için çok güzel bir çalışma hayatım oldu. Santrala bakarken aynı zamanda merkezin makinalarını, ütülerini ve elektriklerini de tamirle meşgul oldum. Mesleğimin dışındaki konularda da faydalı olmaya çalıştım. 2005 yılında emekliliğim geldiğinden Halk Eğitimi'nden kendi isteğimle emekli oldum.

            Bu arada 1987 yılından 1989 yılına kadar müzisyen bir arkadaşımla Turhal'da Yenişehir semtindeki Havuzlu Bahçeyi çalıştırdık. Gündüzleri yüzme havuzu olarak hizmet verirken geceleri müzikli çay bahçesi şeklinde iki yıl çalışmalara devam ettik.

Turhal Şeker Fabrikası ve Yenişehir Bölümünden Görüntü (Solda) - Turhal Yenişehir Bölümü - Yeşilırmak ve Köprü
   
Kartpostal : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR Koleksiyonu

            1985 yılında Halk Eğitimi'nde işimi bulunca evlendim. 1986 yılında Abidin, 1988 yılında Yücel, 1989 yılında da Uğur isimli üç erkek çocuğum dünyaya geldi. Onlar da müziği çok seviyorlar. Büyük oğlum Abidin Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Müzik Öğretmenliği'nde okumaktadır.

            Aklıma gelmişken hayatımda hiç unutamadığım bir hususu da belirtmeden geçemeyeceğim. 1986 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'ni kazandım. Babam bu işe hiç memnun olmadı. Bekir Ağabey'e demiş ki, biz yıllarca tedavi ve okuma için Ankara'ya ve diğer yerlere taşındık.. artık burada kalmasını istiyorum, ne olursun sen bunu bu işten vazgeçir. Bekir Ağabey beni bu işten vazgeçirmek için günlerce dil döktü ve neticede vazgeçtim. Bu okuma arzusu bende hiç eksilmediği için Açık Öğretimi okuyarak üniversitede okuma isteğimi yerine getirdim ve Açık Öğretimi bitirdim.

            Benim yaşadığım olaylar ve çalışma hayatım o kadar iç içe geçti ki ancak bu şekilde paragraflar halinde anlatabiliyorum. 1986 yılında Vâlilik oluruyla Bekir Ağabey'le beraber Zile Gençlik Merkezi'ne atandık. Benim görevim müzikle ilgili olduğundan.. yaklaşık beş yıl bu merkezde öğrenci yetiştirdim.

            Ayrıca yine elektrik - elektronik konularında da çalışmalar yaptım. Okul gecelerine Bekir Ağabeyle ses efektleri hazırlardık. Onunla ilgili ilginç anılarımı da ANILAR bölümünde anlatacağım. Yine bilgisayarla tanışmam da bu merkezde oldu. Mehmet Ataolur ilk bilgisayar kursunu açarak bizlere de bilgisayar mantığını ve algoritma düzenlemeyi öğretti. O zaman şimdiki PC'ler gibi pencere sistemli bilgisayarlar yoktu. Bir şekli hareket ettirmek için birkaç sayfa program yazıyorduk. Gençlik Merkezi Koruma Derneği'nin aldığı Commodore 64 PC ile birçok programları öğrendik. En azından bize temelini öğretti. O zamanlar iyi bir meblâğa alındığını biliyorum. Orada çalıştığımız yıllarda gençlerimiz ve Zile'miz için çok güzel çalışmalar yaptığımıza inanıyorum.

            Hoşseda Musıkî Grubu'muzu da Gençlik Merkezi'nin bulunduğu bir kata taşımıştık. Mesai sonrası ve hafta sonları enstrümanlarımızı burada sakladığımız için çalışmalarımızı aksatmadan devam ettirebiliyorduk. O yıllarda Bekir Ağabey'in motosikletinden başka taşıma vasıtamız olmadığı için enstrüman taşımak başlı başına bir dertti. Elimizde taşırken sokakta meraklıları yolumuzu keser sorarlardı. "Bunun adı çımbış mı, azcık çalah mı.. iki dokunduruver.." artık söz anlatmaya çalış.

            Ama zamanla Zile de bize alıştı. Bizden önceki arkadaşlarımızın taşıdığı gibi udumuzu çuvalda taşımadığımız için zor da olsa meraklıları alıştırdık. Gençlik Merkezi'mizde her yıl sahneye bir tiyatro eseri koyduk. Efektlerini Bekir Ağabey'le düzenledik. Tabii ki gecenin vazgeçilmezleri müzik programlarımızı da sahneleyerek. Türk Halk Müziği çalışmalarını yürüten Feramuz Yünal Hoca'm da Türk Halk Müziği çalışmalarını yürütür ve kurslarını düzenlerdi.


Âşık Ferruzî (Feramuz YÜNAL)

Gönderen : Udî Bekir AKSOY
 

            Böylece ortak bir çalışmayla mükemmel ve uyumlu geceler tertiplerdik. Bu konularda o kadar çok anlatılacak anılar ve yapılan çalışmalar var ki halâ kafamda tasarlamaya çalışıyorum.

            Hasan kardeşimize aklına gelen anılardan söz etmesini istiyorum; Hasan da anlatımlarına devam ediyor.. geçmişe dalarak.

            Anıların birçoğunu beraber yaşadık. Hatırlar mısın Kenan Evren'in Cumhurbaşkanı olduğu zaman o zamanın Zile Kaymakamı Selahattin Alanya bizi Artova'ya Kenan Evren'e seslendirme kurmaya göndermişti. Oraya Afganistan'dan gelen göçmenlere yapılan konukevlerini açmaya geliyorlardı. Oradaki hazırlıklara yetişme telaşı içerisinde bizi götürmekle görevli Erkek Sanat Okulu'nun minibüs şoförü Atıf'ın da acele etmesi neticesinde minibüs kapısının yerinden çıkıp alan ortasına düşmesini halâ hatırlarım.

            Burası normal de senin hiç telaş etmeden yavaşça minibüsten inip “şu kapımızı kaybetmeden inşallah Zile'ye varır da minibüsü eksiksiz teslim ederiz” sözüne Artova Kaymakamı'nın önce hayretle bakması sonra da gülmesi ve cihazın alana gücünün yetmemesi sonucu sesin az çıkması neticesinde Cumhurbaşkanı korumasının silâhını doğrultup, sesini açsana diye emretmesi sonucu benim de silâhı elimin tersiyle gayri ihtiyarî itip.. "gel sen açsana be ses varsa" demem neticesinde sen o ânı anlatınca çok gülmem ve oradaki Afganlılar'la tarzanca konuşup  anlaşmak için çabalarımız. Halâ bunlar aklıma geldikçe gülerim.

Hoşseda TSM Ekibi / 16.05.1996 - Radikal Gazetesi

Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

            Zile'de Yaz aylarında Ramazan'ı bağlarda geçirmemiz, önce iftara hazırlık, iftarı sabırla bekleme, iftardan sonra beraber Teravih Namazı'nı eda etme.. imam ya sen olurdun ya da İbrahim. Daha sonra TSM faslının başlaması. Zaman geçtikçe Dereboğazı'ndaki bülbüllerin bize katılması.. o günleri hiç unutamam. Bazan da seninle sazları alır, bülbül öttürmeye giderdik.

            Aklıma bir hatıra daha geldi. Sen Ahmet Divriklioğlu, senin oğlun Serhan ve Ahmet'in oğlu Ali İhsan'la birlikte Saraykent Kaplıcası'na gitmiştik. Öğle yemeğini hazırlamak için ateşimizi yaktık ve kısa sürede ızgaramızı hazırladık.. işimiz bittiği için Ahmet yan tarafta bulunan bir aileye mangalı verdi. Meğerse Ahmet onlara bakarmış, bizimle beraber mangalı yakmaya başlamışlar ama yakamamışlar halâ. Ahmet mangalı verince başlarındaki erkek iki kadına bağırmaya başladı "ulan ben ikinizi de aldım ki bana daha iyi hizmet edin diye.. şunlardan biraz öğrenin.. adamlar erkek başlarına yemeklerini hazırladılar da yemeye başladılar bile” diye bağırınca o adamın iki evli olduğunu ve bir gerçeği daha öğrendik. İki evli aç kalıyormuş, çünkü işi birbirlerine attıklarını anladık. O anda gülmemek için kendimizi tutma çabalarımız ve düştüğümüz durumu hiç unutamam.

            Anılar.. anılar aslında hiç bitmez, sahne gerisinde efektleri, müzik düzenini, seslendirme çabalarını hiç unutamam. Bir de Gençlik Merkezi'nde çalışırken Gaziantep'e Halk Oyunları Yarışması'na gitmiştik. Geldiğimizde sen kaçıncı olduğumuzu sormuştun. Müdürümüz Yusuf  Bey de "ikinci olduk Bekir Ağabey" dedi öğünerek. Sen o anda kaç takım katıldı diye sorunca cevap vermekten kaçınan Yusuf Bey'in yerine benim hemen cevabı yapıştırmam : "iki takım katıldı ağabey”!!! O suskunluk ânı ve biraz sonra o gülme krizi!!!

            O günün şartlarında efekt hazırlar, teybe kaydederdik. Bir at sesi lâzım olmuştu. Çok çabaladık ve neticede sen o sesi vermiştin. Ama çok yorulmuştuk. Bir de bir sahnede tren geliyor ve uzaklaşıyordu.. biz o günlerin şartlarında birkaç amfi ile sesi sağ, orta ve sol hoparlörlere azaltıp çoğaltarak  vererek.. sanki tren istasyona geliyor ve ses azalarak uzaklaşıyor hissini o kadar mükemmel vermiştik ki o zamanın İlköğretim Müdürü olan Turgut Yıldırım  bu işi nasıl yaptığımızı defalarca sormuştu. Neler yapmadık ki kapı gıcırtıları, fırtına sesleri ve birçok sesleri çeşitli yerlerden temin eder ve kullanırdık. Şimdi öyle mi ya? Tak makinaya.. hangi ses lâzımsa ver!

            Hasan kardeşim, anılarla ilgili sorduğum sorulara aklına gelen birkaç tanesi ile cevap vermekle  yetindi. Anılar o kadar çok ki anlatmakla bitmez. Aklına gelenleri anlatmakla yetindi. Daha Hasan kardeşimiz nelere imza atacak, neler yapacak bilinmez!?.. Çalışmalarına devam kardeşim...

 

Zile Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

YAZDIR