ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 08 Ocak 2011 tarihinde güncellenmiştir.)

.

 

BİR
ÖMER ÇAM
VARDI...

 

Makale : Yüksel ŞEN
(Araştırmacı - Emekli Bankacı - Gazeteci - Şâir)
(Şirin Ünye Gazetesi'nin 25.12.2002 - 19.02.2003 tarih ve 2849 - 2857 sayılı nüshalarında yayımlandı.)

 

 

BİR ÖMER ÇAM VARDI...

            ÜNYE'nin ne denli kadim bir kültüre sahip olduğunu bilmeyen yoktur her halde? Bu güzel kentte yetişen ve isimleri ansiklopedilere geçen şöhretlerimiz bunun kanıtları. Şöyle bir anımsayacak olursak :

            İşte; Osmanlı İmparatorluğu'nda, adalet hizmetlerini yürüten Kadılar'ımız.

            İşte; Gene Osmanlı'nın ilk Deniz İnşaiye Mühendisi Hacı Emin Efendi.

            İşte; Gemicilik sanatının doruk noktasına ulaşan ve milletlerarası ticaretle iştigal edip, ileri Avrupa ülkelerinin kültürünü şehrimize taşıyan ve halkımıza empoze eden Kaptanlar'ımız.

            İşte; Dünya Hat Sanatı'nın şaheserlerini yaratan, İsmail Zühdî ve Rakım Beyler.

          
İsmail Zühdî ve Mustafa Râkım Efendi'lerden Birer Şaheser

            Keza : Güzel sanatların bir başka dalı edebiyata gönül veren Şairler'imiz. Ve Din Bilgini Ulemâlar'ımız. Hep bu şehrin kültürüne hizmet etmişler.

            Şehrimizin yüzyıllar ötesine dayanan bu özelliği, günümüzde de tüm hızıyla devam etmektedir. Halkımız okumaya, güzele ve yeniye son derece tutkuludur. Bu cümleden olarak, geçmiş yıllarda olduğu gibi, şimdilerde de kentimizden, değişik meslek dallarında otorite olmuş pek çok değerler yetişmiş ve yetişmeye devam etmektedir.


Yazan : Hamza AKTAŞ - ÜNDER Yayınları / 2010, İst., 144 sayfa.

            Örneğin; Bakanlar'ımız, eski Sancak Beyleri'miz, Diplomat, Profesör ve Paşalar'ımız, Vâli, Doktor, Avukat, Mühendis ve Öğretmenler'imiz, İktisatçı, Eczacı, Bankacı ve diğer sıra memurlarımız ile serbest meslek sahibi iş adamlarımız, zanaatkârlarımız, kültürümüzün birer simgeleridir.

            Şöyle bir tetkik edersek, tarih boyunca, ÜNYE Kültürü'ne hizmet eden pek çok hocanın gelip geçtiğini görürüz. Her birinin mümtaz hâtırası karşısında saygı ile eğilmek, en güzel hemşehrilik duygusu ve de kadirşinaslık borcudur.

            Değerli Okuyucular : Hele bu öğretmenlerden biri var ki; yediden yetmişe tüm Ünyeliler'in gönüllerine otağ kurmuş, âdeta aileden bir fert gibidir. Her halde anımsadınız : Değerli Eğitimci, Örnek Kültür Adamı, Kıymetli Hemşehrimiz, kentimizin onuru, medarı iftiharımız sayın ÖMER ÇAM Hocamız'dan söz ediyorum.


http://ibogurkan.sitemynet.com/yeni/id2.htm

            Mesleğe İlkokul Öğretmenliği ile başlayan bu ağabeyimiz; sonsuz azmi, üstün meslek aşkı ve emsalsiz iradesi ile eğitim birimlerinin bütün kademelerinde başarılı hizmetler vererek, Marmara Üniversitesi Öğretim Görevliliği'ne kadar yükselmiş ve bilâhare bu görevinden emekliye ayrılmıştır.

            Çok asil, necip ve mümtaz bir kişiliğe sahip olan hocamızın, meslek hayatı boyunca kendisini öğrencilerine ve ÜNYE'nin kültürüne adadığını görüyoruz.

            İşte; 1 Ekim 1959 tarihli 105 sayılı "DEMOKRAT ÜNYE" Gazetesi, sayın hocamızın Ünye Öğretmenler Derneği ve Turizm Cemiyeti Başkanı olarak kaleme aldığı "GÜZEL ÜNYE'MİZ" isimli makalesini okudukça insanın göğsü kabarıyor, böyle nezih bir kentin sakini olmaktan kıvanç duyuyor.

            Hiç unutmuyorum, 07 Kasım 1959 tarihinde ölümünün birinci yıl dönümü nedeniyle, büyük Türk Şairi Yahya Kemal BEYATLI'yı anmak üzere, Öğretmenler Derneği bir gece düzenlemişti. O günkü koşullarda Ayla Oteli Kıraathanesi salonlarında yapılan ve seçkin  bir izleyici kitlesinin bir araya gelmesine neden olan gecenin açılış konuşmasını; Dernek Başkanı Öğretmen Sayın ÖMER ÇAM yapmış ve programın akışı içerisinde, rahmetli şairimizin hayatını anlatma fırsatını bana tevdi etmişti.

            Diğer konuşmacılardan, Beşir ÇINAR ve Necdet BAKKALOĞLU'nun okuduğu şiirlerden sonra, Sayın ÇAM tekrar söz almış ve üstün yetenekleri ile geceye renk katmıştı. Ben de bu müstesna geceyi izlemek fırsatı bulamayan kent sakinlerine 19 Kasım 1959 tarih ve 110 sayılı "DEMOKRAT ÜNYE" Gazetesi'nde "YAHYA KEMAL GECESİNDEN NOTLAR" 'başlıklı yazımla bilgi vermiş ve yazımın bir paragrafında da  aynen şöyle demiştim.

            "Son sözü alan ve geceye bambaşka bir çeşni veren Ünye Turizm ve Öğretmenler Derneği Başkanı Öğretmen ÖMER ÇAM, sairin birkaç rubaisini nakletti, okuduğu bütün rubailerin ayrı ayrı manâlarını açıkladı.

            Aman Allah'ım, o ne güzel okuyuştu, o ne güzel hitabetti. Her okuduğu rubai insanı hayal âlemine sürükledi. Biz bu rubaileri Öğretmen Sayın Ömer ÇAM'dan değil de, sanki şairin bizzat kendi ağzından dinliyorduk. O kadar güzel, o kadar şahane idi. Doğrusu seyircilere bir an için neşeli dakikalar yaşattı, büyük takdir topladı, bol bol alkışlandı ve konuşmalarına, şair  Arif Nihat ASYA'nın Yahya KEMAL'e yazdığı bir şiirle nihayet verdi..."

            Meslek aşkı iliklerine kadar işleyen Sayın Hocamızın o yıllarda en büyük ideali ÜNYE'de özel bir lise kurmak ve bu liseyi sonradan resmîleştirmekti. Bu konuda bir de dernek oluşturulmuştu. Girişimlerinde başarılı olan sayın ÇAM, 1962 yılında Özel Lise'yi faaliyete geçirdi ve kendisi de lisenin ilk müdürü ve Edebiyat Öğretmenliği'ne atandı.

          Zor koşullarda çalışan hocamızın tek emeli, sadece ve sadece memleketine ve çok sevdiği öğrencilerine hizmet edebilmekti. Daha görkemli ve daha başarılı bir eğitim için, lisenin resmîleşmesi gerekiyordu. Bu konuda hiç yılmadan, ilgili birimler nezdinde devamlı yazışmalar yaptı. Tüm çabalarına karşın isteği olumsuz tahakkuk edince de görevinden istifa etmek mecburiyetinde kalmıştı.

            27 Haziran 1964 tarih ve 183 sayılı "ŞİRİN ÜNYE AKKUŞ SESİ" Gazetesi'ne istifası ile ilgili bir mesaj yeren sayın hocamızın bu demecinden aldığım şu pasajlar O'nun Ünye kültürüne olan sevgisinin somut bir ifadesidir. "Lisenin özel olarak bir yıl daha yaşaması için ortada hiç bir imkân göremedim. Sorumlu Müdür olarak işin içinde kaldım. Memlekette hizmet, Ünye'ye hizmet başlıca kaygımdır. Ancak gücümün yetmediği yerde kalırım. Yapamayacağım işin başında bekleyemem.

            Lisenin resmîleşmesi içip, iki yıl özel çalışması gerekmez. Eğitim mevzuatımızda böyle bir kayıt yoktur. Bunlar, toplum dileklerini yerine getirmeye gücü yetmeyen politikacıların sözleridir. Bir yıl üstüne bir Özel Liseyi resmîleştirmek değil, isterse Bakanlık Ünye'de yeniden bir Lise açar. Bunun aksini iddia edenler Anayasa'yı okumamış, yürütme kuvvetinin niteliğini öğrenmemiş kişilerdir."

            Gel gör ki, Özel Lise'miz, kuruluşundan bir yıl 10 ay sonra resmîleşmiştir. Bu haberi de 22 Temmuz 1964 tarih ve 190 sayılı "ŞİRİN ÜNYE AKKUŞ SESİ" Gazetesi'nden öğreniyoruz. Sayın ÖMER ÇAM hocamızın çabaları ve girişimleri Devlet büyüklerimiz nezdinde olumlu karşılanmış ve ilk haber o zaman Millî Eğitim Bakanı olan İbrahim ÖKTEM tarafından ilgililere telefonla müjdelenmiştir.

            ÜNYE'nin yetiştirdiği bu büyük eğitimci, örnek kültür adamı, halkın sevgilisidir artık. Özel Lise'nin Müdürlüğü'nden istifa ettiği günlerde, lisenin resmîleşmesi üzerine, bu örnek kültür adamımızın tekrar Müdürlük görevine tayin edilmesi amacıyla, kent halkı seferber olmuş ve ilgili Bakanlığa gönderilmek üzere imza toplanılmaya başlanılmıştır. 15.08.1964 tarih ve 197 sayılı ŞİRİN ÜNYE AKKUŞ SESİ Gazetesi'nde bu konuda çıkan bir haberi aynen buraya alıyorum.

            "ÖMER ÇAM İÇİN İMZA ÇARŞIDA, PAZARDA TOPLANMAYA DEVAM EDiYOR. AĞABEY, SEN DE BiR İMZA ATAR MISIN?"

            Çarşamba günü bir kaç kişi eline almış olduğu kağıtlara, çarşıda pazarda "Ağabey sende imza atar mısın?" diyerek, imza toplamakta olduğunu gördük. Toplanan imzalar, eski Özel Lise Müdürümüz Ömer ÇAM'ın resmîleşen lisemizde Müdür olarak kalması içindir. Edindiğimiz bilgiye göre, "Ömer ÇAM, şayet ÜNYE Lisesi'ne Müdür olarak tayin edilirse, kurs görmek üzere Devlet tarafından gönderildiği Fransa'ya gitmekten vazgeçecekmiş."

            Efendim. Soruyorum sizlere, hangi öğretmene bu denli büyük bir sevgi gösterilir. Hocamız, gerek feyz verdiği öğrencilerinin ve gerekse tüm velilerin, yüksek öğretme tekniği ve insancıl davranışlarıyla gönlünü fethetmiş, kibarlığın, mütevaziliğin, dürüstlüğün doruğuna çıkmış. Tüm düşüncesi, sadece ve sadece eğitmekte olduğu öğrencileri ve sinesinde doğup büyüdüğü ve hayata atıldığı bu güzel kentin kültürüdür.

            Bakın : 1 Mayıs 1965 tarih ve 269 sayılı "ŞİRİN ÜNYE AKKUŞ SESİ" Gazetesi'nden aldığım "AL-TAŞ" imzalı şu haber, yukarıdaki tezimi nasıl teyit ediyor.

            "ÖĞRETMENİM BENİM"

            "Neye, kime daha çok hizmet, daha fazla sevgi insanına göre değişir. Başkalarını bilmem ama, ben Dünya yüzünde en çok hürmet Öğretmenlere karşı duyarım. Sevgim, saygım da en fazla onlaradır. Senelerce evvel beni okutmuş olan Öğretmenlerimi ne zaman görsem, yüzümün kızardığını, sıkıldığımı hissederim.

Rahmetli Orhan Bora ve Ömer Çam

Ünye İskelesi ve Kalebozuğu

            Bir üniversite mezununu 5 - 6 yıl sonra profesör olarak duyarsınız. Amma öğretmen 30 - 40 yıl bu işe kendini hasreder, hatta feda eder, yine Öğretmen'dir. Doktor bir ilaç bulur, adı ansiklopedilere geçer, diğer mucitlerin hepsi de hemen hemen böyledir. Ama onları yetiştirenler mütevazi köşelerinde anılmaz olular.

            Bunlar durup dururken nereden hatırıma geldi biliyor musunuz? Bizim bir ÖMER ÇAM'ımız var. Bilirsiniz Öğretmen Okulu'ndaki, görevinden Ünye'mizin lisesine koştu. Açılışta büyük hizmetleri oldu. Daha sonra kader onu, Müdürü olduğu liseye Öğretmen yaptı. Başka bir meslek erbabı olsaydı, kahrından sararır solardı. Amma, bizim Öğretmenimiz ÖMER ÇAM, makamdan, şandan, şöhretden çok çocuklarını, kitaplarını ve öğretmenlerini sevdi. Makamından oldu, ama temiz vicdanlara, sıcacık kalplere yerleşti.

            Bir eğitimci için, bundan daha güzel bir ödül olabilir mi?

            ÜNYE'nin onuru, medarı iftiharımız ÖMER ÇAM için ne yazılsa yeridir. Bu değerli Kültür Adamı'mızı yıllarca sonra ÜNYE Lisesi Müdürü ve Edebiyat Öğretmeni olarak görüyoruz. Artık değerli hemşehrilerine ve gözü gibi koruduğu değerli öğrencilerine, her zaman olduğu gibi bildiklerini öğretmekten mutluluk duymaktadır. Hocamızın fırsat buldukça ÜNYE'nin güzelliklerini yazıya ve mısralara dökmesi en büyük  tutkusudur.

        ŞÖYLE BİR DÜŞÜNSEM

    Çekilir mi derdi fânî dünyânın,
    Hayatın encâmı hiçlik olunca.
    Zevkinden ne çıkar geçen zamanın,
    Bahçemizde bir gün güller solunca?

    Biz öldükten geri ne gelir elden?..
    Ukbâya hazırlık gerek tezelden.
    Istırap yüklüdür herkes ezelden;
    Üzülür dururum yıllar boyunca...

    Ekinimi bugün eker giderim,
    Arabamı yarın çeker giderim,
    Malı da, mülkü de bilmem niderim,
    Gözlerim benim toprak olunca...

Ömer Çam (Kürsüde) - Osman Öztuncer (Solda)

http://ibogurkan.sitemynet.com/index/id2.htm

            Sayın ORHAN BORA Hocamızın 1969'da yayımladığı "TURİSTİK YEŞİL ÜNYE REHBERİ"nin 137'nci sahifesinde "Ömer ÇAM - Ünye Lisesi Müdürü ve Edebiyat Öğretmeni imzasıyla yayımlanan "ÜNYE VE TURİZM" başlıklı yazısından aldığım şu pasajlar, O'nun bu konudaki üstün yeteneğini ne güzel kanıtlıyor.

Orhan BORA

Directeur de l'Enseignement Primaire

Touristique Guide

1969/TÖYKO Matbaası

            "Karadeniz kıyı kasabalarımızın en şirini, tereddütsüz söyleyebiliriz ki Ünye'dir. Gerçekçi bir anlatımla Ünye'yi Karadeniz'in pırlantası ve tabiat güzelliğinin şaheser tecellisi olarak tanımlamak mümkündür.

            Gören gözler için, turistik değerlerle dolu bir belde olarak dikkat çeken Ünye'ye uzaktan bakanlar bile, ondaki eşsiz güzelliğin farkına varırlar. Bu şirin kasabada birkaç gün kalanlar Anadolu'nun tüm güzelliklerini bir arada izlemek imkânını bulurlar.

            Bu arada Bahar başkadır. Kışlar, Yazlar başkadır. Burada tabiat çok cömert davranmıştır. Güney'den Kuzey'e dalga dalga, sıra sıra uzanan yeşil tepeler, elma, fındık bahçeleri, şirin bir kıyı Ünye'nin dekorunu teşkil eder.

            Ünye'nin halkı da, gençliği de Ünye'ye benzer. Ünye gibi şirin, Ünye gibi sevimli ve Ünye gibi cana yakındır. İklim ve tabiat güzelliğinin insan kişiliğindeki tecellisi Ünye halkında ve gençliğinde bu kadar belirgin görülür. Ünye iklimi, açık kalpli, yumuşak huylu, tatlı insanlar yetiştirir."

            Sayın hocamız, yukarıda söz konusu ettiğim yazısı meyanında bir de şiirini yayımlıyor ve diyor ki : "Bu satırların yazarı bir şiirinde Ünye'nin baharını söyle özleştirir;

             Bir parıltı yükselir tutuşurken yıldızlar
          
  Bu serin bahçelerin uyuyan baharından.
            
Ve gülüşür uzaktan süzülürken ışıklar
             Zümrüt dalgalarından v
e mavi mavi ku
şlar
            
Uçurur rüyamızı pembe pembe uçuşlar
             Kucaklar dünyamızı...

            Ve yazı şöyle noktalanıyor.

            "Ünye :
             
Karadeniz'in yeşil gerdanlığı Ünye...
             İnci şehir Ünye...
           
 Pırlanta şehir Ünye...
             
Hayal ş
ehir Ünye..."

            Sayın Ömer ÇAM Hocamız, aynı zamanda çok güçlü bir araştırmacı, usta bir kalem erbabı ve söz mülkün sultanı, değerli bir hatiptir de...

            İşte : 24 Eylül 1990 tarih ve 595 sayılı, 08 Ekim 1990 tarih ve 15 Ekim 1990 tarih 597 sayıÇAĞRl Gazeteleri ve "MARMARA ÜNİVERSİTESİ EMEKLİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ - EDEBİYAT VE PEDAGOJİ HOCASI ÖMER ÇAM" imzasıyla yayımlanan "IV. Millî Mevlâna Kongresi ile ilgili mevzu insana huzur veriyor.

            Sayın ÇAM için, aynı zamanda bir hatip demiştim. 27.10.1992 tarihli MİLLİYET GAZETESi'nden şu satırlar, O'nun bu gücünü bakın nasıl kanıtlıyor. "Önceki gün ölen Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Hakkı Dursun YILDIZ, dostlarının katıldığı kalabalık bir cenaze töreni ile dün son yolculuğuna uğurlandı. Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü'ndeki törenden, sonra İlâhiyat Câmîi'ne getirilen YILDIZ'ın cenaze namazını, yakın dostu Doç. Dr. Emin Işık kıldırdı.

          Prof. YILDIZ'ın hizmet aşkından hiç bir zaman vazgeçmediğini belirten Emin Işık "O köy çocuğu olarak İstanbul'a geldi, köy çocuğu olarak da kaldı. İlim mertebesinde, en yükseğe çıktı; ama başkaları gibi kasılmadı." dedi. Eski Yüksek İslâm Enstitüsü Öğretim Üyeleri'nden ÖMER ÇAM da şiirlerle süslediği konuşmasında Hakkı Dursun Yıldız'ın yiğit iken ölen bir âlim olduğunu, geriye namını, ahlâkını, ilmini ve öğrencilerini bıraktığını belirterek, İslâmî tabiata sahip örnek bir insandı dedi.

            Keza, Ünye'nin tanınmış ailelerinden Muhsin ŞİMŞEK'in oğlu Ali Rıza ŞİMŞEK'in defni sırasında tabutu başında irticalen yaptığını ve 13 Ağustos 1990 tarih, 594 sayılı ÇAĞRI GAZETESİ'nde yayımlanan konuşmasını da aynen buraya alıyorum.

            (Ey cemaat. Bugün burada Ali Rıza Şimşek'in cenazesinde toplandık. Bir gün gelecek bizim arkadaşlarımız, dostlarımız da bizim cenazemizde buluşacaklar...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Ömer Çam'ın Oğlu ve Zekeriya BEYAZ
Ömer ÇAM Hocamızın Tabutu Önünde Namazda
                
HOCALARIN HOCASI ÖMER ÇAM'IN VEFATI

            Ali Rıza Şimşek tembeldi. Masum ve sakin çocukluğu gözümün önündedir. Kısa süren hayatında da bu şahsiyet özelliğini muhafaza etti. Kemal sahibi, mâsum bir gençti. Allah'ın (C.C.) rahmetine lâyık olduğuna şahadet ederim. Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi ve mağfireti merhumun üzerine olsun.

            Muhterem hazirûn. Şize şu hususu önemle hatırlatmak ve açıklamak istiyorum. İnsanların Dünya'ya gelişleri ve Dünya'dan gidişleri tesadüf değildir; ilâhî bir programa göre düzenlenmiştir. Bu program "LEVH-İ MAHFUZ" adı verilen ilâhî bilgisayara işlenmiştir. Mutlak ve matematiksel bir kesinlikle belirteyim ki, hiçbir kimse Allah'ın izni olmadıkça ölmez. Ölüm LEVH-İ MAHFUZ'da belli bir sıraya göre yazılmıştır ve Allah'ın takdirine tâbidir.

            Biz Dünya'ya yerden ot biter gibi gelmiyoruz. Sonra toprağa dönüyoruz. Ama bir gün gelecek, topluca dirilecek ve Allah'ın huzuruna çıkacağız. Rab'bimiz, gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, bizi toplayacaktır. Allah asla sözünden dönmez.

            Şu hususu belirleyelim ki; biz bir uyku âleminde yaşıyoruz; idraklerimiz sınırlıdır. Tabiat olayları, manevî âlemdeki olayları kısmen sezgimizle idrak edebiliyoruz. Allah'a, Peygamber'ine ve Kur'ân'a inanıyoruz; iman gerçeğine sezgimizle ulaşıyoruz. Sezgi yeteneğinden mahrum olan insanlar da vardır. Hattâ Allah'a, Resul'üne, Kur'ân'a inanmayan talihsiz insanlar da vardı.

Ömer ÇAM Hoca Öğrencisi Prof.
Dr.
Şefik DURSUN'dan plâket alınırken.

http://ibogurkan.sitemynet.com/yeni/id2.htm

            Bunlar uyku âleminde gezen uyurgezerlerdir. Bugünün Dünya'sında bir sürü halinde yaşayan bu uyurgezerler yoğun bir trafik oluşturuyorlar ve insanlara, yani Müslümanlar'a kavlen ve fiilen saldırabiliyorlar. Allah korkusundan mahrum olan insanlarda fazilet, ahlâk değerlerinin ve kemal sahibi insan şahsiyetinin oluşmasına imkân yoktur.

            "Ne irfandır, veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır : Fazilet hissi, insanlarda Allah korkusundandır."

            Şu anda Rıza Şimşek'in bize neler söylediğini duyuyor musunuz? O'nun mânevî varlığından gelen sesi işitiyor musunuz? Ben, bu sesleri duyuyor ve işitiyorum. Yunus Emre'nin dilinden uyarlayarak Rıza'nın söylediklerine tercüman oluyorum :

 

   "Biz dünyadan gider olduk,
    
Kalanlara selâm olsun.
    
Bizim için hayır dua,
    
Kılanlara selâm olsun.
     Ecel büktü belimizi,
     Söyletmedi dilimizi,
    
Hasta iken halimizi
   
 Soranlara selâm olsun.
    Tenim ortaya açıldı,
   
Yakasız gömlek biçildi,
   
Bizi usul, âdab ile
   
Duyanlara selâm olsun.
   
Selâm olsun kasdımıza,
   
Gider olduk dostumuza;
   
Namaz için üstümüze
  
 Duranlara selâm olsun...
   
Selâm olsun, selâm olsun..."

            Şimdi de Rıza Şimşek'in babasına, kardeşlerine, aile efradına, arkadaşlarına ve dostlarına ve hepinize sesleniyorum : Şairlerin dilinden sesleniyorum :

 

 "Gitti gelmez bahar yeli;
  Yolculuk yarıda kaldı.
  Bütün bahçeler kilitli
 
Anahtar Tanrı'da kaldı."
"
Ölüm şeklindeki sırrın manâsını düşünme,
  Gölge gibi bir varlığın manâsını düşünme.
  Sabahı yok karanlıklar içinde.
  Bir kıvılcım gibi bir an belirsiz, söneriz
  Varlık budur bizim için ve hepimiz için de
  Bir hakikat var mı
derken bile hayâle döneriz...
  Nice yüzler gördük, geçti;
  Biz unuttuk besbelli
  Her çehre bir hayalettir bu süreksiz rüyada.
  Unut yavrum, sen de unut bu ölümlü dünyada
  Her cefayı unutmaktır bizim için teselli...
   Son baharın matemini gözlerimde okuma"
"Bin nimeti bir nimetine deymez bu Fenâ'nın
  Baki'ye sefer kılmada bir can yine şimdi.
  Manâsı mı, miktarı mı ömrün daha evlâ?
  Bin yıl sürecek olsa da bir an yine şimdi"
"Mersa-yı Fena da intizar eyler iken.
  Gâh geç eser o baad, gâh erken :
  İklim-i ilâhî'ye rücu etmek için
  Ervah açılır engine yelken yelken."
"Erken esti rüzgâr ve erken gitti
  Rıza bu dünyadan.
  Bir rüzgâr gibi gitti.
 
Bir rüzgâr ki kendi gitti.
  İsmi kaldı yadigâr.

          Allah'dan Rıza ŞİMŞEK'in mâsum ve aziz ruhuna tekrar tekrar rahmet diliyorum. Cenab'ı Hak'dan rahmet, mağfiret ve istirahat niyaz ediyorum. Size de ve cümlemize de sabırlar, yardımlar niyaz ediyorum :

          "Ya İlâhî bize tevfikini gönder : Âmin.
           
Nurlu yol hangisidir bizlere göster : Âmin...

          Bu da, Emekli Kooperatif Müdürü rahmetli İbrahim ŞENALP ağabeyimizin muhterem eşleri rahmetli ZAHİYE HANIM'ın cenaze namazı öncesi ve defni sırasında kabri başında yaptığı konuşma 24 EYLÜL 1990 tarih ve 595 sayılı ÇAĞRI Gazetesi'nden,

          "Asır Sûresi; insanların ziyandan kurtuluşu için bir anahtardır. Bu sûrede, şöyle buyurulmaktadır; Asra yemin olsun ki insanlar mutlak ziyandadır : Yalnız, iman edenler, salih amel işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler ziyanda değildir. O halde iman edeceksiniz. Şu anda buraya geldiğinize göre bu imanınızdandır. Amelleriniz salih olacak. Hakka riayet edeceksiniz. İslâm'ı yaşayacaksınız. Sabırlı olacaksınız.

          Bunları gerçekleştirdiğiniz zaman size kurtuluşu müjdeliyorum. Evlâtlarınıza da sahip çıkınız. Bu sûrenin âyetlerine göre kendi kendinizin muhasebesini yapınız, İslâm dini bütün insanlığı kuşatan bir dindir. Ondan ayrılırsanız parçalanırsınız, zarar görürsünüz, işte bütün dünya Müslüman ülkelerin durumu ortadadır...

            Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Mevlâna bunu söylerken "olduğun gibi gel ama, geldiğin gibi kal" manâsına söylemiştir. İslâm'a gir kurtulursun; çünkü kurtuluş İslâm'dadır. İslâm bütün insanlığa gelen, onu kuşatan, son ve hak dindir."

          "Merhume Hz. Aişe, Hz. Hatice, Hz. Fatıma'yı örnek alan ve onlar gibi yaşamak isteyen mükemmel bir insandır. Şahadet ederim." diye konuşmasını bağlamıştır.

Huriye - Afife - Ali Haydar Gürkan
(Ortada Ömer Çam'ın Eşi Afife Hanım)

http://ibogurkan.sitemynet.com/index/id2.htm

          Kendisini her konuda, fevkalâde eğiten hocamız, okuttuğu öğrencilerini de aynı minval üzere yetiştirmiştir. Ondan feyz alan talebelerin pek çoğu şimdi; devletin en üst kademelerinde görev yapıyor. Kimi profesör kimi parlamenter, kimi bürokrat, kimi öğretmen, kimi doktor, kimi avukat, kimi eczacı, kimi mühendis, kimi veteriner, kimi ekonomist, kimi ziraatçı, kimi zenaâtkâr, kimi tüccar, kimisi de çeşitli dallarda serbest meslek sahibi.

          Efendim : Hocamızın bilge kişiliği sadece şahsına inhisar etmiyor. Biricik evlâdı, Haydar Kâmil ÇAM'ı da kendisi gibi yetiştirmiş. Zira şimdilerde genç bir Doktor olan bu kardeşimiz de, İngilizce öğretim gördüğü Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden birincilikle mezun olmuş.

"MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BİRİNCİSİ
ÜNYELİ HAYDAR KÂMİL ÇAM
"

          İlâhiyat Fakültesi Emekli Öğretim Görevlisi Ömer Çam hocamızın oğlu Haydar Kâmil Çam İngilizce öğretim gördüğü Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden birincilikle mezun oldu.

          27 Haziran 1994 Pazartesi günü fakültenin merasim salonunda yapılan mezuniyet  töreninde Dr. Haydar Kâmil Çam ilginç bir konuşma yaptı. Rektörlerin, Dekanların,  Öğretim Üyeleri'nin ve seçkin konukların takdir ve tebriklerine mazhar olan bu konuşmayı hemşehrimiz, kardeşimiz Dr. Haydar Kâmil ÇAM'ın üstün başarısını kutlayarak yayımlıyoruz :

          ''Sayın Rektörlerim, Dekanım, değerli hocalarım, saygıdeğer  konuklar ve sevgili  arkadaşlarım : Su misali akıp giden hayatımızın 7 yılını geçirdik fakültemizde; tıp öğrenimi gördük topluma hizmet için, ulusumuza hizmet için...

          Sağlık konusu, insan yaşamında etkili ve itibarlı, her çağda önem kazanmış kutsal bir ihtiyaç, şerefli bir uğraştır. Bir ülkede, toplumun ve ülke halkının sağlık  sorunlarını çözümlemek mutluluğun öncelik kazanmış şartı ve sosyal hizmetlerin de en değerlisidir.

            Her işin başı sağlık, hayatın akışı da sağlıktır. Devlet en büyük arzu, en yüce nimettir. "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi." Böyle dedi Kanuni Sultan Süleyman Han... Evet. Bir nefes sıhhat... İşte, hayatın değeri ve kutsallığı. Sıhhati korumak topluma, ulusumuza ve bütün insanlığa hizmet eden bir hekim olmaktır amacımız.

          Özellikle belirtmek isterim ki; hekimlik tıp fakültesinde başlayan ve tıp fakültesinde biten bir öğrenim değil, vazife ve meslek hayatı boyunca, gelişen bir süreç, yaşantımızı dolduran bir başarı, şerefli ve kutsal bir uğraştır. Bu inançla, gerçek amacımız insanlığın mutluluğunu sağlamaktır. Bu amacı, hiç bir çıkarla değişmeyiz ve hiç bir politikanın aracı haline getirmeyiz.

          Ancak; korkarım ki, sağlık hizmetlerini politikaya âlet edenler, tıp fakültelerini, kaliteli hekim yetiştirme amacını düşünmeden çoğaltanlar, öğrenci kontenjanlarını kapasitenin üzerine taşıranlar kısa sürede yetersiz, işsiz doktorlar yığını karşısında kalacaklardır.

          Diğer taraftan; pratisyen hekimliğe gereken önemi vermeyerek, fakülteleri uzmanlık sınavına (TUS'a) aday hazırlayan bir dershane yapısına çevirenlere ve bu da yetmezmiş gibi sınırlı uzmanlık kadrolarını yatay geçişlerle TUS sınavını delerek tıkayanlara, göz yumanlara sorumluluklarını hatırlatmak isteriz.

Ömer ÇAM Hoca ve Arkadaşları

http://ibogurkan.sitemynet.com/yeni/id2.htm

          Ayrıca son zamanlarda, tıp fakültesini bitirenler için bir yeterlilik sınavından da söz edilmelidir. Böyle bir önerinin başımız üstünde yeri vardır. Biz; Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunları olarak, fakültemizde gördüğümüz öğrenimin kalitesinden ve kifayetinden gurur duyarız. Yeterlilik sınavından da tedirgin olmayız. Ancak, bu gibi önerileri üretenleri meslek onurumuza saygılı olmaya davet ederiz. Zira, yeterlilik sınavı toplumda doktorlara karşı olan güveni sarsacaktır.

          Sözlerimi bitirirken, 7 yıldan beri bizi yetiştirmek için emek harcayan, uğraş veren hocalarımıza sonsuz nimet ve şükranlarımı arz ederim. Toplantımıza şeref veren konuklarımızı saygılarla selâmlarım. Anılarını hayat boyu özleyeceğim arkadaşlarımın tümüne başarılar, esenlikler ve mutluluklar dilerken; son olarak şöyle seslenmek istiyorum;

          "Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş atıl, bağır;
            Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır."
         
"Yüksel ki. Yerin bu değildir :
           
Dünya'ya geliş hüner değildir..."
                                                                   
Dr. Haydar Kâmil ÇAM

          Atalarımız boşuna söylememişler "ARMUT DİBİNE DÜŞER" diye. Tabi ki; ÖMER ÇAM gibi bir dehanın, evlâdı da kendisi gibi deha olacaktır. Vefatını 16.12.2002 tarihli MİLLİYET ve RADİKAL Gazeteleri'nden öğrendim. Güzel kentimizin onuru, değerli Eğitimci ve Örnek Kültür Adamı ÖMER ÇAM Hocam :

          Belleklerimizin pasını silen o kıymetli yazılarınız, emsalsiz şiirleriniz ve gazete sütunlarını süsleyen irticalen yaptığınız konuşmalar kütüphanelerimizde saklı, mümtaz hâtıranız gönüllerimizde her zaman bâki kalacak.

          1995 baharında Ünye'ye gelmiştim. Eski Milletvekillerimizden M. Hasan ÖZ'ün, o zaman çıkardığı ÇAĞRI GAZETESİ İdarehanesi'nde, İbrahim ŞENALP ağabeyimiz ve Ömer ÇAM hocamızla (Allah her ikisine de gani rahmet eylesin) yaptığımız ve yaklaşık 1,5 saat süren o ÜNYE söyleşisini, hayatım boyunca unutmayacağım.

          Yediden yetmişe, sana gönül verip, sonsuz bir aşkla seven tüm Ünyeliler'in, Akkuşlular'ın, yurt sathına dağılmış binlerce talebelerinin, kısaca TÜRKİYE'MİN başı sağ olsun.

          Nur içinde yat...


Ruhun Şâdolsun!

                                                                      Yüksel ŞEN

        NOT :

          1) Mehmet Akif ERSOY
          2) Cahit Sıtkı TARANCI
          3) Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI
          4) Doç. Dr. Emin IŞIK
          5) Yahya Kemal BEYATLI
          6) Mehmet Akif ERSOY

            YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR :

          - Demokrat Ünye Gazetesi
          -  ŞİRİN ÜNYE AKKUŞ SESİ Gazetesi
          - ÇAĞRI Gazetesi
          - MİLLİYET Gazetesi
          - TURİSTİK YEŞİL ÜNYE REHBERİ - Orhan BORA

Ünye Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

 

YAZDIR