ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 28 Ağustos 2007 tarihinde güncellenmiştir.)

.

 

NUH TUFANI
VE KARADENİZ

Araştırma : İrfan IŞIK
(Emekli Öğretmen - Araştırmacı - Yazar)



http://www.sirinunye.com/detay.asp?hid=2993

NUH TUFANI VE KARADENİZ
(Şirin Ünye Gazetesi - 22.08.2007, Yıl : 47, Sayı : 3321, 2. sayfada yayımlandı.)
http://www.sirinunye.com/detay.asp?hid=2993


Ü-STP Festival Öncesi Koordinasyon Toplantısında İrfan IŞIK Hocamız Mütalâasında

            Günümüzde, Karadeniz’in, eski zamanlarda bugünkünden çok daha büyük olduğu, yüksek dağ doruklarında liman kalıntıları ve palamar bağlama babaları bulunduğu, deniz kıyılarından onlarca kilometre içerde deniz canlıları kabuklarına rastlandığı, hattâ batık kalıntıları görüldüğü, demir çıpalar bulunduğu söylenegelmektedir.

            Bu söylentilere, maalesef tarih bilen, yüksek eğitim almış kişilerin bile inandıklarını gördüm.

Ararat (Büyük Ağrı) Dağı

            Kendileri ile bu inançları hakkında yaptığım söyleşilerde : Dağ tepelerindeki liman ve babaların başka amaçlar için eski uygarlıklarca kullanılan yapı kalıntıları olduğunu, demir çıpaların olamayacağını, çünkü antik gemilerin taş çıpalarla demirlendiğini, zira tarihteki demir devrinin 3500 – 4000 yıl gibi çok kısa bir zaman öncesinde başladığını, o zaman ve daha öncesinde ise Karadeniz’in bugünkü konumunda bulunduğunun kesin olarak bilindiğini, çok daha eskilerde ise, ilkel uygarlığın gemi yapma tekniğini bilmedikleri gerçeğini söylememe rağmen, onları ikna edememiş olmam beni, Karadeniz’in konumu ve adı hakkında bir araştırma yapmaya özendirdi.

Eunich (Ünye) ve Karadeniz (Evxinvs = Euxinus) Martin R. M. Tallis J.&F.

            Eski kaynaklardan bir alıntı :

            [Karadeniz, kapalı havza dediğimiz dışarıya akıntısı olmayan bir göldü. Zamanla kendisini besleyen ırmakların getirdiği sularla yükselerek yatağından taştı. Avrupa ve Asya arasında yayılarak kıyılarındaki ilkel yerleşimleri sel suları altında bıraktı. Ardından, önce Bosboros (İstanbul) daha sonra da Helles Pontos’ta (Çanakkale Boğazı) kanal (boğaz) açarak Aigaion Pelagos’la (Ege Denizi) birleşti. Böylece Akdeniz’i de yükseltti. Bu denizin kıyılarındaki yerleşimler de sular altında kaldı. Ege’deki Samothrake (Semadirek) Adası'ndaki balıkçıların attıkları ağlara, sel suları altında kalan uygarlıkların sürüklenen kalıntıları takılmaktaydı.]

Ararat Dağı'nda Nuh'un Gemisi
    
http://antrak.org.tr/gazete/042000/agridagi6.htm

            M.Ö. 80 – 20 yılları arasında yaşayan Sicilyalı tarihçi Diodoros’tan aktardığım yukarıdaki alıntı Karadeniz’in bir göl olduğunun efsanelerde bile anlatıldığının kanıtıdır. Ancak Diodoros’un yazdığı 40 ciltlik tarihi, söylenceleri hiç araştırmadan aktardığı için diğer kaynaklarla karşılaştırılmadan kullanılamaz.

            Bu bakımdan Diodoros’un anlattığı Karadeniz Tufanı diğer masalımsı efsanelerden biri olarak kabul edildiğinden hiç umursanmamıştır.

            Ancak 1990’lı yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar bu efsaneyi doğrular nitelikte bulgular saptamıştır.

Onitrio (Ünye) ve Karadeniz (Mare Ponticum) - Moll Herman 1716

            M.Ö. 18000 – 16000  yıllarında yaşanan son Buz Çağı'nda, Karadeniz’in bir göl olduğu, şimdiki yüz ölçümünün yarısından daha küçük bir alanı kapsadığı, kanıtlanmıştır. Karadeniz’deki bu oluşumu modern ve antik verilerle inceleyen okyanus bilimciler ve jeologlar, buz çağının son evresinde havaların ısınmasıyla eriyen buzların Karadeniz kapalı havzasını doldurduğu kanısına varmışlardır. Taşan gölün tatlı suları önce Bosboros Kanalı'nı açmış, ardından Propontis'i (Marmara Denizi) oluşturmuş sonra da, Çanakkale Boğazı’ndan Akdeniz’e ulaşmıştır.

            Pek çok okyanus bilimci ve jeomorfoloklar Karadeniz’in bir göl olduğu, taşarak Marmara Denizi’ni oluşturduğu konusunda hem fikirseler de, gölün ne kadar yükseldiği, ne zaman ve ne hızda tufana dönüştüğü hakkında ayrı teoriler ileri sürmektedirler. Bunun için iki görüş vardır.

            Birincisi ve en güvenilir olanı William Ryan ve Walter Pitman’ın ileri sürdüğü, kısa bir zaman içinde aniden yükseldiği, kutsal kitapların anlattığı Nuh Tufanı’nın ve pek çok eski uygarlığın mitolojilerindeki tufanların en kanıtlananının bu olduğunu desteklemeleri.

         

            İkincisi; zaman içinde yavaş, yavaş olduğu…

            Bu görüş N. Görür tarafından desteklenmektedir.

            Birinci teoriye göre, Karadeniz’in yükselmeye başlaması M.Ö. 7460 – 6820 tarihlerinde hızlı bir şekilde olmuştu.

            Öyle ki : Karadeniz’in Kuzey steplerindeki düzlüklere taşması günde 1600 metreye kadar ulaşmıştı. Su altı sondajları Karadeniz’in eski havzasının bugünkü seviyesinden 50 – 150 m daha aşağıda olduğunu göstermektedir.

            Okyanus bilimci Robert Ballard’ın Karadeniz’in Güney kıyısı (Ülkemizin Karadeniz sahili) yakınlarında suyun 150 metre altında bir kumsal bulmasıyla bu  teori çok önemli bir destek kazandı. Bu kumsalda yapılan sondajlarda tortular arasından göl kıyılarına özgü kayaçlar, tatlı su canlılarına ait kabuklar (7800 yıllık) ve en yenisi 7300 yıllık deniz kabukluları bulunması, Karadeniz’in eski bir tatlı su gölü olduğunu ortaya koyuyor.

            [Ballard’ın en son bulguları National Geographic Dergisi’nin Mayıs 2001 tarihli sayısında yer almıştır.

Pontus Euxinus (Black Sea = Karadeniz)

20 Reference Map of Asia Minor Under the Greeks and Romans.

            Karadeniz’in adı :

            Pontos kelimesini ilk olarak Homeros büyük deniz adı olarak kullanmıştır. Antik yazarlar, Atlantik Okyanusu’nu nitelerken deniz anlamına gelen Pontos kelimesini kullandıkları gibi, Karadeniz’i de büyük bir deniz olarak algıladıklarından ona da Pontos demişlerdir. Ancak Pontos Helence bir kelime değildir. Karadeniz havzasında yerleşik Thrakia, ya da Armenia dillerinden Helence’ye geçen Pont – Bent kökünden türetildiği düşünülmektedir. Kelime : geçiş yeri – yol anlamında kullanılmış olabilir. Zamanla da deniz anlamı kazandığı sanılıyor.

            Karadeniz’in akıntısı hızlı, fırtınaları çok hırçın ve korkunç kıyılarında oturan yerli halkların ilkel ve kan dökücü olması burada koloni kurmak isteyen Helenler'i çok korkutuyordu. Ayrıca sahiller de korunaklı limanlar ve denizde adalar olmayışı, yerli halkların düşmanlığı nedeniyle Helenler'in büyük kayıplar verdiği kesindir. Çünkü bu barbar kavimler sahillerine çıkan Helenler'i öldürme, Tanrılar'ına kurban etme, kafataslarını içki kadehi yapma gibi âdetleri vardı.

Ararat Dağı'nda Nuh'un Gemisi

http://antrak.org.tr/gazete/121999/agridagi2.htm

            Bu yüzden Helenler; Pontos’a, Aksenos Pontos (Misafir Sevmez Deniz) lâkabını takmışlardır.

            Ama, Aksenos sıfatına başka anlamlar veren araştırmacılar da vardır. Zira eski Pers, yani İran dili olan Sanskritçe de; Aksenas sıfatı [Gece mavisi – koyu renk – kara ] anlamına gelmekteydi. Ayrıca, Karadeniz yılın büyük bir bölümünde kara bulutlarla kaplı olmaktaydı. Bu bakımdan yerli halkın, denizin karanlık ve siyaha çalan suları nedeniyle denizlerine kara sıfatını vermiş oldukları düşünülebilir. Aksenos sıfatını, misafir sevmez diye kullanan Helenler ise, buralarda kolonileştikçe bu sıfatın, kaynaşıp ticaret yaptıkları halklarca aşağılama sayılacağını düşündüklerinden Pontos’a Euksenos  (Misafir Sever Deniz) demeye başlamışlardır.  Daha sonraları Pontos ismi, denizden ziyade, Karadeniz sahilleri ve Kapadokya’ya kadar olan bölgenin ismi olarak anılmaya başlamıştır.

Bahr-i Siyah (Karadeniz) ve Ünye / Sivas Vilâyet Haritası'nda Ünye - Niksar - Sivas Yolu

            Pontos, Karadeniz’in ismi olarak sadece Romalılar tarafından kullanılmıştır. Araplar Romalılar'dan alarak Bahr-i Buntus yani Deniz Deniz demişler; Osmanlılar'sa, Bahr-i Siyah (Karadeniz) demişlerdir.

            Antik yerli halkın ve Türkler'in verdiği bu isim, günümüzde tüm Dünya tarafından kabul görerek kullanılmaya devam etmektedir.

National Geographic
Karadeniz Nuh Tufanı'nın Peşinde

            Kaynakça :

            1 - National Geographic
           
2 - Murat Aslan (Doktora Tezi)

21 Ağustos 2007 - 19:56:33
Ekleyen editör:
wampa

YAŞAM
Nuh Tufanı'nın izini Karadeniz'de arıyor
http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2001/08/08/yasam/yasam9.html

Amerikalı ve Bulgar bilim adamları, Nuh Tufanı'nın izlerini aramak için 15 Ağustos'ta Sinop'a geliyor. Uzmanlar 8 bin yıl önce göl olan Akdeniz'in Karadeniz'i istila etmesinin Nuh Tufanı olup olmadığını araştıracak.

Destanlar ve dini kitaplarda geçen Nuh Tufanı'nın
Karadeniz'de meydana gelip gelmediği araştırılacak. Ünlü araştırma kuruluşu
National Geographic Society'nin finanse ettiği ABD'li ve Bulgar bilim
adamları 15 Ağustos'ta Sinop'ta çalışmaya başlayacak.

 

Ünye Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

 

YAZDIR