ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 27 Haziran 2006 tarihinde güncellenmiştir.)

 

 

ÜNYEM'İ
GERİ İSTİYORUM!

Makale : Yahya Cumhur TAPÇI
(
http://www.unyem.com/news_details.asp?News=395)
yctapci@mynet.com


Fotoğraf : Eczacı Yusuf ALVER / Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnşaat Mühendisi)

ÜNYEM'İ GERİ İSTİYORUM!

            Ünye’de bir nostaljik gezi yaparken gezip dolaştığım o, eski Ünye’nin yerlerinde yeller estiğini görünce gönlümdeki fırtınaları dindirmek mümkün olmadı. Öyle inanıyorum ki bizim ve bizden önceki kuşaktakilerin Ünye’sini o devrin çocukları ve gençleri çok özlüyordur...

            Hiç özlenmez mi o günler.. o Ünye hiç özlenmez mi?

            Eğer, bayram yaklaşıyorsa bayram hazırlıkları; bayram gelmişse bayram sevincinin paylaşılması, komşuluk ilişkileri ve özellikle çocukların bayram günü komşu evlerine yaptıkları bayram ziyaretleri, en önemlisi ev sahibinin bu çocukları eve buyur edip baş köşeye oturtması; o günkü çerezlerden, lokumlardan, böreklerden güzel bir ziyafet vererek ardından da cep harçlıklarını ceplerine ya da mendil içlerine koyup kapıya kadar gelip geçirmeleri...

Cumhuriyet Meydanı - Solda Eski Belediye Binası ve Arkasında Ziraat bankası/1955

Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnşaat Mühendisi)

            Aşure günlerinde evlerde pişirilen okunmuş aşurelerin küçük, şirin kâselerde evlere dağıtılması ve komşuluk ilişkilerinin en yüksek seviyede tutulması konusunda hassasiyet gösterilerek, sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın en güzel örnekleri sergilenirdi. Gerçekten bir şehir kültürü hâkimdi Ünye’ye.

            Köylerden gelen ve şehre yerleşmiş insanlar şehir hayatına uyum sağlarken,  şehirli insanların onları küçümsemeden, içlerine almaları ve bağırlarına basmaları pek de zor olmamıştı.

            Evlerin bahçelerindeki mandalina, portakal, armut, dut ve elma ağaçları hem evlerin köşk gibi görünmelerini sağlıyor ve hem de çevreye ve şehre ayrı bir güzellik veriyordu. En önemlisi şehrin nefes almasını sağlayan akciğer vazifesini görüyordu.

            Her evin içindeki sarnıçlar su ihtiyacını görürmüş bir zamanlar. Biz o günleri görmedik. Bizden öncekiler de görmemişlerdir her halde. Çünkü bizim zamanımızda şehir suyu şebekesi kurulmuş ve evlerimizdeki musluklardan sular akıyordu. Akıyordu akmasına ama - kışın demek ki çok soğuk oluyormuş ki - musluklar donar, büyüklerimiz de donan bu muslukların borularını ateş yakarak ısıtıp suyun akmasını sağlarlardı. Eski şamyeller o zaman çok işe yarardı.

Her Mahallenin Simgesi Kuyular

Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnşaat Mühendisi)

            Başka işe de yarardı eskimiş şamyeller; yazın denizde bot vazifesi görür, denizin  ortasında batmadan deniz gezisi ve sefası yapmaya yarardı. Şamyel bulamayanlar ise denizin ortasında daha fazla kalmak ve şehri deniz içinden seyretmek için su bidonlarının ağzını iyice kapatarak kendilerine bot icat ederlerdi.

            Mahalle aralarında oynanan oyunlar : Köşe kapmaca, manya (sobe), komen, bokuç, uzun eşek, çelik çomak, tentürük çevirme, pıtık, yakan top, … oynanır, evlere geç vakitlerde gidilir ve hiç kimsenin gözü geride kalmazdı. Zaten herkes evinin önüne oturmuş, komşularıyla birlikte akşam sohbetlerini yapıyordur. Çocuklar onların her zaman yanlarındadır ve onlar çocuklarının oyunlarını seyrediyorlardır. Her şey iç içedir.

            Önce evlerimizi yıktık; ocağımız söndü... Sarnıçlarda define aradık; huzurumuz kaçtı... Eski evlerimizin yerine beton yığınlarıyla büyük duvarlar ördük; nefesimiz kesildi… Yeşilliklerimizi bir bir ortadan kaldırdık; kör olduk, göz zevkimizi yitirdik… Gündelik ihtiyaç ve menfaatimiz uğruna geçmişle geleceğin irtibatını kopardık…

Ünye'nin 50 ve 60'lı Yıllarının Simgesi - Ford ve Chevrolet Taksiler

Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnşaat Mühendisi)

            Geçmişten arda kalan ne var bugün elimizde?

            Sahilde dolaşırken çocukluk yıllarımı geçirdiğim o yerlere bakıyor ve o günleri arıyorum… Ne yazık ki bulamıyorum… İçime bir hüzün çöküyor! Artık o günleri geri getiremeyiz belki ama yeni yerleşim yerlerinin de durumu pek iç açıcı değil.

Artık Eski Ünye Geride kaldı!
Mimarî Estetiğe, Tarihî Değerlerine ve Doğaya Saygısız Bir Toplum ve Eserleri!

            Hiç olmazsa birileri artık bir şey yapmalı diye düşünüyorum. Eski Ünye’yi geri getiremeyiz belki ama; Eski minyatür Ünye’yi kurabiliriz her halde? Eski Ünye’yi bilenler de aramızdan ayrılmadan.

            Ünye, bu zamana kadar hep kaçanı kovaladı. Artıp bir şeyler yapılmalı… Başka Ünye yok! Acınacak hale gelmiş Ünye’min bu durumdan kurtulmasını istiyorum!

            Ünye’mi geri istiyorum!

 

ÜNYE'DE
NOSTALJİK
BİR GEZİ

Makale : Yahya Cumhur TAPÇI
(
http://www.unyem.com/news_details.asp?News=350)
yctapci@mynet.com

Burunucu Mahallesi'ne Doğru İlerleyen Bir Düğün (Gelin Alma) Konvoyu

Fotoğraf : Eczacı Yusuf ALVER / Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnşaat Mühendisi)

ÜNYE’DE NOSTALJİK BİR GEZİ

            Eski Ünye’den ne kaldı günümüze sahilden başka?

            Nerede Cumhuriyet Meydanının o mübarek “kurultay merkezi” sorumluluğu?

            İskelenin deniz bayramındaki sevinci, coşkusu; Kalabuzu’nun dalgalara meydan okuyan ihtiyar, fakat yiğit duruşu, Fok Fok’un fokurtusu ve bu fokurtu içinde suyun altındaki sırlı dehlizlere dalan genç delikanlıları; Ünye’nin sembolü haline gelen Çamlık’ı nerede?

Delikli Taş, Beş Kayalar ve Hırçın Fokfok Denizi'nin Köpüklü Suları
    
http://www.unye.net

            Hanboğazı’nın hareketi, Horu’nun yeşil sahaları, bataklıkları; Büyük Câmi’nin etrafında sıralanmış çınar ağaçları, her çarşamba günü akın akın dört bir taraftan merkeze akan köylüler ve panayır haline çevirdikleri Ünye’nin pazar yerleri, pazar yerindeki bin bir çeşit sebze ve meyveler…

            Bunların yerinde şimdi yeller esiyor. Belki eskiye göre daha modern ama yeniye göre ilkel görünümlü bu manzara beni incitiyor. Yıllardır düzeleceği yerde daha da bozulan bir imar içinde Çakırtepe’den baktığımda Ünye’ye üzülüyorum. O çirkin manzarayı görmek istemeyenlere sadece sahilde gezip dolaşmalarını tavsiye ederim. Ancak sahilin güzelliğini ve o yılankavi süzülüşünü görmek isteyenlere de Çakırtepe’ye mutlaka çıkmalarını tavsiye ederim.

Çam ve Fındık Ağaçlarıyla Örtülü Çakırtepe'den Ünye Koyu Görünümü

            Aslında bunlardan bahsetmeyecek, çocukluk yıllarımdaki Ünye’de dolaşacaktım. İster istemez bugüne, bugünkü keşmekeşe takıldım.

            İnönü İlkokulu’nun taş duvarlarının gölgesinde kalan, üç katlı evimizde, okulun her an yıkılacakmış gibi duran görüntüsü beni ürkütürdü. Bir de Sonbahar'ın esen şiddetli poyrazından, ahşap evimizin tahta aralarından girip kuvvetli bir ıslık çalarak odaları dolaşan fırtınalı günlerinde dedemin yüksek sesle getirdiği salâvat-ı şerîfelerden dolayı daha da korkar, her an binanın yıkılacağı hissine kapılırken; okulun evimizin üzerine nasıl devrileceği hususunda korkunç tahminlerle boğuşurdum.

Önde Bahtsızca Yıkım Gören Askerlik Şubesi Binası ve Arkasında İnönü İlkokulu

Fotoğraf : Eczacı Yusuf ALVER / Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnşaat Mühendisi)

            O zaman ürperdiğim ahşap, üç katlı; her katın iç merdivenlerle birbirine bağlantılı oluşu ile bir köşkü andıran evlerin kıymetini o zaman anlayamayışıma ne kadar çok hayıflanıyorum. Ne yazık ki onları birer birer tarihe gömdük!!!

Eski Kaymakamlık (Solda) ve Belediye Binası (2) ile Kamerya Arkasında Paşabahçe Surları ve Konakları.

http://www.ordulu.8k.com/ordufotograf_04.htm

            Askerlik Şubesi'nin hemen üstünde bulunan Paşabahçesi'ne girmeye korkardım. Bahçenin yemyeşil güzelliği içinde çiçeklerin oluşturduğu renk cümbüşü ve kuşların cıvıltısı beni daha da buraya çeker ama bir türlü bu bahçeye giremezdim. Sadece ağabeylerimle kaçamak yaptığım o küçücük yaşlarımda, ailemizin haberi olmadan Paşabahçe Yazlık Sineması'nın etrafını çeviren tahta revnakların aralarından, bazen yan taraftaki evin bahçe duvarına çıkarak seyretmeye çalıştığım yerli filmleri ne kadar özledim.

Hazinedarzâde Süleyman Paşa Sarayı Surları İçerisinde Paşabahçe Evleri

Fot. : Eczacı Yusuf ALVER / Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnş. Mühendisi)

            Hattâ şimdi bir harabe gibi toprağa karışmaya terk edilmiş Saray Hamamı'nın bir müzeye çevrilmeyişini üzüntüyle seyrediyor ve kahroluyorum!

            İlk defa gittiğim sinemada perdedeki görüntülerin üzerime doğru gelmeleri beni çok ürkütmüştü. Şimdi gülüp geçtiğim o çocuksu korkuyu tekrar tatmayı ne kadar arzu ediyorum anlatamam. Hele Konak Sineması'nın o güzel, kalabalık ve mükemmel hizmetlerini unutmak mümkün mü?

Konak Sineması ve Kadılar Yokuşu

Fot. : Eczacı Yusuf ALVER / Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnş. Mühendisi)

            Ünye’de çok güzel sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapmış bu sinemanın bir zamanlar ailelerin, çoluk çocuk, localarda yer ayırtarak, hınca hınç dolduğu, akın akın doluştuğu bu sinemanın şimdi yerinde yeller esmesinin ne kadar acı olduğunu anlayabiliyor muyuz? Ayrıca Yeni Sinema'nın o eski, derme çatma sandalyelerinde otururken ayaklarımızın arasından geçen kocaman farelerin gürültüsü, sinema tiryakilerinin birbirlerine yaptıkları uzaktan şakaları unutmak mümkün mü? Hele paramız olmadığı için sinema kapısında bekleyip aradan içeri sıvışma çabalarımızı hatırlamamak olur mu?

4 numaralı bina Yeni Sinema'dır.
Yedi Parçalı Ünye Panoramik Fotoğrafının Parça 1 Görünümü (Bina tespitleri : F. TERZİOĞLU, C. SÜRGİT).


1. Tuz deposu olarak kulanıldı, Av. Hasan Öztürk'ün bürosu, şimdi Sofra Lokantası. Binanın sol tarafına doğru Kuşcalılar'ın binası, daha solda Hüsrev Yürür Fındik İşletmesi ve hamal kahvesi vardı. Hamalların yoğun olarak gittiği kahveden sonrası ise Büyük Câmi'nin yanındaki, atların nallandığı, köylünün hayvanlarını emanet bıraktığı, Arif'in Hanı'nın arkasındaki Helâ'dan başlayan algun / lâğımın çok pis kokan çıkışı vardı. Dalgalı havalarda o algunun ağzında çocuklar bekler, bıçak, kama, tabanca şarjörü, para toplardı, 2. Büyük Câmi Minaresi, 3. Şimdiki Bol Paça Nuri'nin kahvesi (Oğulları Gökhan ve bitişiği  Hicabi Vidinli'nin fındık fabrikası, 4. Yeni Sinema (Şimdi Akbank, sonrası büyük bir aralık), 5. , 6. O aralıktan görünen bina, Gürcü Mehmet Abi'nin kahvesi (arka tarafı Kokulu Hafız'ın dükkânı, 7. , 8. Eski Jandarma Karakolu (Şimdiki Polis Karakolu), 8 ile 9 numaralı binalar arasında kalan numaralandırılmamış küçük bina 'Ayak Yolu' yazan Umumî Tuvalet, 9. Eskiden elit/ekabir tabakanın devam ettiği kahvehaneydi, sonra lokanta oldu (Ayla, Deniz en son işletenler Taşlıoğlular'dı). Bu binanın ön ve yan taraflarında heykeller vardı. Ön cephesinde kapı üstünde sağ ve sol tarafında sanki dışarıya uzanmış, yeleli, dili ve dişleri görünen aslan kafası vardı. Binanin üç kapısı vardı; önde, yanda taksi durağı tarafında, arkada eski köprü tarafında. Köprünün sağ tarafında yarıya kadar gömülmüş çapar leşi vardı. Bu binanın tam karşısı enkaz boşluktu. Hamallar arabalarıyla orada yığılı olarak, önceleri tahta tekerlekli, sonra lâstik tekerlekli arabalarıyla orada beklerlerdi. Boşluğun sol tarafı (çatısı görünen bina) Trabzon Otel ve Lokantası, Osman ve oğlu Hüseyin Kalaycı'ya aitti. 9 numaranın hemen arkasında görünen bina Haydar Şahinbaş'a ait fındık fabrikası idi. 10. Bu bina Ayla Oteli'ydi, orta katında, gençlerin meşhur Mâmut Çavuş isimli işletmecisi vardı. Alt katında Sırmabıyık tarafında Nazım Biberci'ye ait fırın vardı. Ön tarafında Paşalar'ın Müslüm Gürsoy'un dükkânı vardı. Müslüm Amca'nın bitişinde Şahinbaş Haydar'a ait fındık fabrikası vardı. Şimdi altında Ali Şahinbaş eczacılık yapıyor. Sit alanıdır. 11. Bu binanın üst katı Ayla Oteli adı ile otel olarak, orta katı aynı isimle kahvehane (Bu iki katı Ahmet Ayla işletiyordu. Zemin katta fırın vardı). Benzin deposu karşısı ve çınar ağacının arkası boşluktu. Sanioğulları'nın otobüslerinin yeriydi. 12. BP Benzin İstasyonu (ERAY Otobüs İşletmesi terminali olarak da kullanılıyordu).

            Yaz günlerinde evimizde soyunup hemen otuz, kırk metre aşağıda asfalt yolu geçerek denizin o, berrak sularında çimmek, parkta kumlanmak, köprüden sulara balıklama dalmak, Kalabuzu’na gidip gelmek yüzme faaliyetlerimizin ve yaz oyunlarımızın başında gelenleriydi.

60'lı Yıllar; Murat Usta sağda ayakta, diz çökmüş büyük kız Anayit, önünde oğlu (solda
şapkalı) Yedvart, yanında Bahar Gülezyan, Ayla, Müşerref sağda, Berç ve Aret.  Diğer iki çocuk
bilinmiyor. Fotoğrafa ait bilgileri, Karakin Usta’nın oğlu Berç Gülezyan vermiştir.


Ahmet Derya VARİLCİ Fotoğraf Arşivi

            Çınarın altında her bayram öncesi ve sonrası üç gün çalınan davul zurna ve eşliğinde insanların eğlencesi bugünkü bayramların yanında mumla aranır durumdadır.

            Hangi yana dönsem, gitsem, dolaşsam her santiminde binlerce hatıralar taşır Ünyem. Ben Ünye’de doğdum, Ünye’de öleceğim. Ünyem benim her şeyim. Onun için çok şeyler yapmak isterim. Ama yapma iradesine sahip olmadığım için; yapılabilecek ne varsa, her zaman bunları anlatmaya çalışıyorum, çalışacağım.

            Yöneticilerimizden; yeşil, şirin, güzel Ünyem'i geri istiyorum!

            Ünye’den bütün Ünyelilere ve Ünye sevdalılarına saygı ve selamlar.

Kalabuzu (Kalebozuğu Sokak) Girişinden Ünye Yalıkahvesi Evleri ve Paşabahçe'nin Görünümü

Fotoğraf : Eczacı Yusuf ALVER / Günümüze Ulaştıran : Eren TOKGÖZ (İnşaat Mühendisi)

 

Ünye Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

 

YAZDIR