ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 29 Mart 2008 tarihinde güncellenmiştir.)

 

 

1964 YILINDA
ZİLE'DE
RAMAZAN

Manzume : Yusuf MERAL
(Kayseri Fevziçakmak Lisesi Tarih Öğretmeni)


Fotoğraf : Necmettin ERYILMAZ

1964 YILINDA
ZİLE'DE RAMAZAN

Bir İftar Vakti'ne Doğru Amasya Caddesi

Zile Belediyesi Fotoğraf Arşivi

GİRİZGÂH

 Şu Zile bambaşka bir şehir,
Dört tarafı nostalji kokuyor.
Hangi bir tarafa baksan,
Sanki oradan tarih akıyor.

Ulu Câmi’nin ince minaresi
Göğe doğru uzanırken;
Eller semaya açılır,
Beyazıt-ı Bestami türbesinden.

Dardır zor geçilir sokaklarından..
Ahşap evlerle çevrilidir her yanı.
Kapıları; süslü, tokmaklı, zerzeli, oymalı
Bu şehri iyi gör tanı.

Bir zamanlar at yarışları, nam salardı dört bir yana.
Panayırı ünlüydü, tarihten bu yana.
Yağlı güreşler tutulurdu Kasım ayında,
Sicimoğulları güreş tutardı er meydanında.

Şiir yazmakla bu şehir anlatılmaz,
Yaşanmadan inan; bu şehir asla unutulmaz.
Varsa 50 yaşın üstünde hakiki Zileli
Mutlaka bu şiiri okuyup, geçmişini anmalı.

Leblebici Ahmet GÜRİPEK Ramazan Bahşişini İkram Ederken

Fotoğraf : Digital Cafer / Zile

ZİLE'ME
METHİYEMSİ MANZUME

Çocukluk yıllarımdı o zamanlar,
Nasıl da geçiyor, farkında olmadan yıllar.
Top oynayıp, köpek kovaladığım sokaklar
Şen şakraktı, bildik, tanıdık insanlar.

Odun Pazarı denen yerde1
Üç lüleli su akardı, kendi halinde.
Ürkek, korkak, tedirgin köylüler
Bir umudun arkasında geçim derdinde.

Soğuktan, yorgunluktan titreyen eşekler
Semerlerine vurulmuş odunlarla
Alıcı bekliyorlar, sabahın ayazında
Sahipleriyle sanki anlaşmışçasına.

"İşte" diyor birisi – ormancı -
Ayağı tökezledi eşeğin, verdi ona acı.
Kısa bir pazarlıktan sonra,
satın aldı odunları.
Kurtardı eşeği ve köylüyü hacı.

Gün ağardı, şafak söktü,
İşyeri sahipleri, işçiler yollara döküldü.
Avaz avaz bağıran sığırtmaç
Hayvanları topladı, yaylıma doğru sürdü.

Odunpazarı'nda Üç Lüleli Çeşme Önünde Mustafa
DOĞTAŞ. Arkada, otomobillerin olduğu yer Zile İsyanı'nda
idamların gerçekleştirildiği alandır. Çam ağacının az yukarısında
Kel Bekir'in bağlandığı meşhur Kanlı Dut ağacı vardı.


Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 05.01.2008 / Zile

1 Odun Pazarı Boğazkesen Caddesi'ne çıkan Uzun Sokak ve Haznedar Sokağa açılan Şehir Hamamı'nın arkasındaki meydandı. Meydanın tam ortasında üç ayrı köşesinden yirmi dört saat sürekli akan bir çeşme bulunurdu. Köylüler buraya erken saatlerde eşeklerle, katırlarla, atlarla odunlar, kütükler getirirler; bunları satarlardı. Ancak, ormancı bunları yakalarsa hem odunlara hem de hayvanına el kordu.


2
Yedi büyük leblebi imal eden imalâthane bulunmakta idi. Bunlar imal ettikleri leblebileri kamyonlarla Samsun ve Sivas'a satarlardı. Yardımcılar, Tekahmetler'in Sabri Hafız, Uzunöz'ler en ünlü imalâtçılardı. Ayrıca sayıları 40'ı bulan leblebi imal eden, küçük imalâtçılar bulunmakta idi. Çorum'un, Kütahya'nın, Tavşanlı'nın o tarihlerde adı sanı bilinmezdi.
3
O tarihlerde yirminin üzerinde sicim, ip, urgan, halat, gınnap üretimi yapılır; Taşköprü ve Kastamonu'dan getirilen kendirler burada işlenirdi. İşlenen bu ürünler yine Samsun ve Sivas'a pazarlanırdı.
4
On beşin üzerinde işlemeli, nakışlı at, eşek, katır semer ve eyerleri imal edilirdi. İmal edilen bu semerler Amasya, Tokat, Sivas ve Yozgat'a satılırdı.
5 Kırk beşin üzerinde demir işleyen imalâtçılar vardı. Üç ayrı sokak tamamen demircilerden oluşurdu. Her türlü imalât yapılır (balta, kazma, bel, zerze, tokmak, çivi, at - eşek vb. nalı, mıh, keser, bıçak, kama, hançer, orak, tandır, üçayak, sac, ersün, sac aktaracağı, her türlü kazan kulpları vs. imal edilirdi. Bunlar bütün çevre il ve ilçelere satılırdı. Zile her alanda bir üretim merkezi idi.
 
Leblebiciler çoktan işi bitirmişler bile.
Buram buram, mis gibi kokarlar
Hazır olan altın sarısı leblebiler
2
Dükkân önünde, kıl kilimler üstünde.

Urgancılar çıkrıklarının başında3
Pür neşe halat eğeriyorlar...
Semerciler, dışarı çıkarmış semerleri
4
Sabırla alıcı bekliyorlar.

Taka tak, taka tak da tak
Demirciler iş başında.
Demire şekil veriyorlar,
Kızgın ocak başlarında.
5

Dükkânlar açılmaya başlar, birer ikişer..
Albenisi olan mallar dışarı çıkarılır.
Yeni bir güne başlamanın heyacanıyla
Özenle, bezenle üst üste sıralanır.

Biricik Deli Aziz köşede ellerini ovuşturuyor
Tekavütün yanındaki garajdan.
6
Şoförler yel vermişler O'na
Bilmem, belki de Deli Gızı düşünüyor.
7

Mavi Köşe'nin önünde Kemahlı Kemal8
Bir türlü getiremiyor pat pat patlıcanı,
"Anam kızar, çabuk gidiyim" diyor,
Ama, delikanlılar kendisini bırakmıyor.

Bugün, ramazanın arifesi..
Herkes çarşı pazar alışverişte.
Kimisi dolaşıyor, kimisi işte.
Bir başka Ramazan’a böyle başlıyo ZİLE.

Evlerde heyecan had safhada
Gelinlik kızların bazıları çeşme başında
Bazıları çamaşır, bazıları temizlik..
Çocuklarınsa, akşam pişecek aşta.

Evler baştan başa silindi, süpürüldü.
Toplanan gübürler çöplüklere döküldü.
9
Koltuklarda,
göğüslerde Kur'ân, ölenler unutulmadı.
Sökün etti halk, mezarlıklara döküldü.
10


Sıdıka Sezgin (Müftü Anne), oğlu Kemal Sezgin ve torunları.

Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

6 Tekavüt; felçli, yatalak, kahvehanede karyolada yatıyor ve kahve işletiyor. Sevilen birisi. Kahvehane tıklım tıklım. Hemen yanında minibüs, cip, taksi garajı vardı. Şimdiki TEK binasının bulunduğu yer.
7
Deli Gız; Kötü yola düşmüş kadın. Şimdiki PTT binasının arkasında evi vardı. Deli Aziz, her söze giden, aklî dengesi yerinde olmayan kişi.
8 Saf, temiz giyimli, biraz konuşma zorluğu çeken ama, herkes tarafından sevilen şahıs. Günler nasıl da geçiyor, bilinmiyor. İşte, bir ramazana daha giriliyor. Havalar soğuk, mevsim de kış vakti. Fakir, fukara gözetiliyor.



Muhabir : Necmettin ERYILMAZ (Gazete Haberinden)

9 Her mahallede bir çöplük yeri bulunurdu. Belediyeye ait çöp ekibi; ki başlarında gür, palabıyıklı, korkak yüzlü İsmail Ağa bulunurdu. Bunlar on beş at arabasından oluşan ekiple haftada bir mahalleye gelirler; sokaklar süpürülür, çöplükler temizlenir, evlerde bulunan çöpler alınırdı.
10
Arife günü İkindi Namazı’nı mütakiben halk.. özellikle bayanlar mezarlıklara Kur'ân-ı Kerîm okumaya giderlerdi.
11
O yıllarda;Tokat, Sivas, Amasya, Yozgat ve ilçeleri dahil olmak üzere belediyeye ait bando takımları yoktu.

Ramazan’ın ilk günü dolmak üzere,
Şehir bandosu kalenin bedeninde.
11
İkindi Namazı’nın sona ermesiyle,
Başlıyor, şen şakrak nağmelerine.

Böyle gelmiş,böyle gitmekte ZİLE..
Her Ramazan'ın biri, onbeşi, otuzunda
Davul ve zurnacıdan ayrı, bando takımı da
Halka konser verirdi, ikindi ve sahurda.

Âdettir ZİLE'de bütün Ramazan ayı boyunca
Her İkindi Namazı’ndan sonra,
sahurdan önce
Senenin en meşhur türküleriyle,
Dolaşır fır etrafını kalenin,
davulcu ve zurnacı da.

Vakit geldi çattı, ikindi vakti.
Öbek öbek çocuklar kalede gözüktü.
Davulcu - zurnacı bütün hünerlerini döktü,
Şen şakrak nağmeleriyle coştu da coştu.

Kepenkler indi, dükkânlar kilitlendi.
Ortalığı bir sessizlik aldı bürüdü.
İçinde ne var ne yok bilinmez,
Keçeci Abdullah Emmi, zembille
eve yürüdü.
12

Ramazan’ın ilk müjdesi Aziz Emmi'den.13
İkindi Namazı’ndan sonra,
Davul - zurnacıdan önce
Topu patlattı kaleden.

Ramazan topunu Aziz Emmi atar,
Gündüz akşama kadar yatar.
İkindi davulcusuyla birlikte,
Yatağından kalkar.

Televizyonun adı bilinmiyor,
Radyo, zaten her evde yok!
Saatin ayarlanması gerekiyor,
Başka da çare yok!

Dövücü Aziz Emmi saati yolluyor,14
Belli ki vebalda kalmak istemiyor.
Gönderdiği de zavallı bir küçük çocuk!
Bilmem ki, O'na da nasıl güveniyor?

Zile Kalesi - 20.02.1997 Zile (İHA)

Muhabir : Necmettin ERYILMAZ (Gazete Haberinden)

12 Keçeci Abdullah Emmi, Ünal Kuşbaşoğlu'nun babası olup, çok örfli idi.Her sabah ZEMBİLLE evden ayrılır, akşam en erken eve o dönerdi. Zembil : İçinde ne olduğu görünmeyen deriden yapılmış, kulplu, bir nevi (ama son derecede zarif) pazar çantası idi (kayık şekinde).
13 Aziz YAHŞİ; kuru kahve imal eder, kahve kavurur ve ZİLE'de Ramazan topunu hep bu atardı. Kavrulmuş kahveyi demirle döverek, toz haline getirirdi.

Zile Kalesi - 1961

Fotoğraf : Ressam Fikret TARHAN

14 Şehir Hamamı'nın bitişiğindeki saatçi Kazık Diş'e; her gün saatin doğru olup olmadığı ve bakımının yapılması için saat gönderilirdi. İftarın, doğru zamanda açılmasını sağlamak için.

Saat, saatçiden gelir.
Vakit bir bir sayılır.
Çocuklar, çoktan kaleye çıkmıştır bile.
Aziz Emmi'nin gelmesi beklenir.

Topa, önce barut konur.
Sonra paçavralarla sıkıştırılır, doldurulur.
Top, atış alanına getirilir.
Vaktin dolması beklenir.

İşaret fişeği ile birlikte,
Top ateşlenir.
Aman Allah'ım!
Her yan zangır zangır titreşir!

Evimiz kalenin bedeninde,
Topun sesini duyarız ensemizde.
Zannedersiniz zelzele oldu,
Şangur, şungur sesler gelir evimizde.

Önce zeytin ya da hurma alınır,
Bismillah'la çorbaya dalınır.
Allah ne vermişse o akşam
Sıraya diğerleri alınır.

Evlerde bir neşe, bir coşku
Akşam olmuştu.
Komşular bir eve doluştu,
Çünkü, bir gün evvelden sıraya konmuştu.

Bugün Kuyumcuların Nefse Aba'nın evindeyiz.15
Sahura kadar erişte
kesilecek, şehriye dökülecek.
Güle oynaya lâf, söz atıp
Ramazan’ın ilk gecesi böyle geçirilecek.

O da ne; uzaktan bando takımının nağmesi geliyor,
Belli ki sahur vakti yaklaşıyor.
Âdettir, Ramazan’ın birinci,
onbeşi, son gecesi,
Bando takımı kalede konser veriyor.

Artık, herkes birer ikişer dağılır,
Sahur için evlerde bişi yapılır.
Genç, yaşlı herkes kalkar,
Arif Hoca'nın vaazı için câmiye koşar.
16


Küçüközlü Köyü'nde Erişte Kesilirken

Fotoğraf : Dr. Orhan YILMAZ

15 Bekir Kuyumcu'nun babaannesi. Sadece erkekler değil, ZİLE kadınları da üreticidir. Ramazan boyunca içilecek çorbaların; erişte, şehriyesini imece usulüyle kendileri üretirlerdi. Ortaya büyük bir çarşaf serilir, çarşafı kadınlar dizlerinin üzerine alır; on – on beş kadın şehriye dökerlerdi.

Ali MAZMAN, Şükrü AYDIN, Osman KARADAVUT,
Ali PAMUK'UN ABİSİ Hacı Usta, Mehmet KOLLU, Kirampalı
Hüseyin  HAFIZ, Müftü Efendi Arif KILIÇ VE Celal BAŞER.

http://public.fotki.com/zelanakkas/old-zile/page6.html

16 Öğretmen Haluk ve Eczacı Zabit KILIÇ'ın dedeleridir. Büyük velilerdendir. Vefatında "GÜNEŞ SÖNDÜ" ibaresini Çorum Müftüsü kullanmıştır. Hitabetteki üstünlüğü, vaazlarındaki akışı ve mütevazı oluşu, herkesi kendisine hayran bırakmıştır. İkindi vaazı için bizim evin önünden geçer, ben de; mahalledeki bütün çocukları sıraya geçirir, önünde saygı ile eğilirdik. ZİLE MÜFTÜSÜ idi, nur içinde yatsın.

Büyük küçük herkes câmide,
Kulaklar pür dikkat Arif Hoca'da.
Kıssalardan, menkıbelerden ders veriyor,
Arif Hoca kalpleri feth ediyor.

Sabah Namazı’ndan sonra
Ziyaret ediliyor sıra sıra türbeler, veliler.
Bir kısmı da Hüseyin Gazi'den iniyor,
Belli ki sahuru orada geçirmişler.

Sabah oldu, ortalıkta bir neşe bir heyecan,
Çocuklar hep birlikte coşup, oynuyorlar.
Oruç tutan çocuklar,
Bu mutluluğu paylaşıyorlar.

Küçükler Kör Ebe oynarken,
Büyükler yamaçtan kaydırakla kayıyorlar.
Aman ya Rabbi, zamanı mı şimdi?
Bir kısmı da KEL FOTAK oynuyorlar!

Çarıkçı Abdurahman Emmi’den17
Bir sapan lâstiği aldım.
Denedim; taş ne kadar uzağa gidecek diye,
İndirdi, Cıbırlar'ın camını "şak!" diye!
18

Elindeki megafon tenekeden,
Göründü sinemacı Ethem köşeden.
Bağırıyor avaz avaz; bu akşam
Ulaş Sineması’nda iki film birden.

Sırtındaki reklâm panosu tahtadan,
Başrollerde Hüseyin Baradan.
Görmek için film afişlerini,
Çocuklar koşuyor arkasından.

Bir çocuk aralarından bağırıyor.
Aykut'taki daha şık.
Bakın onunkine,
Başroldeki Ayhan Işık.
19

Günlerden Salı, büyük pazar kuruluyor,
Köylerden kente, sanki büyük göç oluyor.
Çarşı, pazar; köşe bucak
insanlarla tıklım tıklım,
Yüzler gülüyor, cepler doluyor.

Yazlık Aykut Sineması Beyaz Perde Duvarının Görünümü

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 13.05.2007 15:36

17 Abdurrahman (Sevindir) Emmi,Zile'de ilk meşin topu yapan kişi olup, çarıçılıkla uğraşırdı. Nur içinde yatsın. Tarım ilâçları satan Vahit ve Emin Tuğluoğlu'nun dükkânının yanıydı dükkânı.

18 "Cıbırlar" diye atıfta bulunduğum, Mehmet Ali ve Yusuf CIBIROĞLU kardeşler olup, o tarihlerde Aynalı Çarık zanaatı ile meşgul olup; dükkânları Bedesten Câmii bitişiğindeki Saraç Bahri Usta'nın yanı idi. O gün, hafiften kulağımı çeken çarıkçı amcalardan birinin kayınpederim olacağını nerden bilirdim? Her ikisi de Hakkın rahmetine kavuştu; mekânları cennet olsun.

Tümtümoğ'un Çene

Fotoğraf : Bekir AKSOY

19 O tarihlerde ZİLE'de iki yazlık, iki de kışlık sinema vardı. Ulaş Sineması'na ULUS Sineması da denilmekte idi. Dikkat edilmelidir ki Turhal'da sinema salonları yoktu.

20 Sonraları Topal Ali'nin yerini APUÇ alacaktır.

Topal Ali'nin sesi geliyor uzaktan..20
Cenazeye buyrun, cenazeye buyrun.
Tümtümoğun Çene’den
Musalla'ya doğru yol alıyorlar.

Söğüt dallarına bağlanmış yemeniler,
Âdettir bizim ZİLE'de;
Ölen bir kişiyi,
Tümtümoğun Çene’den döndürürler.

Halk, omuz veriyor tabuta.
Gidiyor huşu içinde cenaze.
Ramazan’ın böyle bir gününde,
Uzun Sokağı âdeta yara yara.

Cenazeye katılanlardan biri : “Allah rahmet eylesin
Ramazan’ı gördü, bayrama ulaşamadı” diyor.
Öbür dünyayı bir an unutup,
Günlük işlerine devam ediyor.

İkindi ezanı çoktan okunmuştur,
Sabırsız çocuklar, çarşıya koşuşur.
Horozcu Emmi çoktan yerini almıştır.
Birer, ikişer etrafına doluşulur.

Rengârenk şekerden yapılmış, düdüklü horozlar,
Camlı camekânın içinde dururlar.
Kimisi bakar, kimisi ah, kimisi iç çeker,
Parası olan çocuklar; birer ikişer alırlar.

Şimdi Uzun Çarşı'nın önündeyiz.
Akşam hazırlıkları had safhada.
Kimisi iftarlık, kimisi yeşillik satıyor,
Kuyruk taa.. dışarı
taşmış Kel İbrahim'in fırınında.
21

İsmail BAYIR'ın Ekmek Fırını'nda Ramazan Pideleri

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 07.10.2007

21 ZİLE'nin en meşhur fırıncısıdır. Pişirdiği ekmekler sünger gibi olup; bir hafta bayatlamaz, tazeliğini korurdu. Ayrıca, Ramazan pidesi de bambaşka olurdu.



Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 06.10.2007

22 Niyazi GÖYNÜCEKLİ'nin ağabeyi (Enver ağabeyimizdi, nur içinde yatsın).

Fırın önündeki kalabalık gittikçe artar,
Pidelerin kokusu dışarı taşar.
Yumurtalı, susamlı, haşhaşlı pideler,
Bir bir dışarı çıkar.

Mis gibi kokuları uzaktan gelir,
Küçükten sini
büyüklüğüne, boy boy iftarlık çöreklerin.
Her biri köşe başında ya da yan yana
Dikkatini çeker bütün insanların.

Deli Hacı bağırır benimki taptaze.
Apul, ondan geri kalmaz,
benden almazsan kepaze!
Hepsinden birer birer satın alır,
Kimsenin hatırı kalsın istemez Göynüceklizâde.
22

Gönül alır, Göynüceklizâde,
Orada bulunanlara dağıtır, birer ikişer tane.
Dua eksik olmaz dudaklarda,
Beyim!... Allah sana daha çok vere!

Artık, el ayak çekilir,
Caddeler, sokaklar boşalır.
İftara ulaşmanın heyecanıyla,
Kimisi kağnıyla, kimisi deveyle köyüne yürür.

Ramazan geceleri bir başka olur ZİLE'de
Kimisi caddelerde, kimisi evde.
Günün yorgunluğunu atmak için,
Mutlaka bulur, kendine göre bir eğlence.


Sahipsiz Tarihî Değerler Câmi Duvarına Aksesuar Olmuş!

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 05.10.2007
 

Zile'de Ramazan'da Leblebi İmalâtı

 

Cumhuriyet Caddesi'nden Eski Bir Görüntü

Teravih Namazı’ndan çıkılır,
Şöyle etraf kolaçan edilir.
Hava soğuk da olsa,
ZİLE caddelerinde gezilir.

Kimisi iftarda yediğini sindirmek için,
Kimi görünmede, kimisi alış - veriş için,
Dolaşılır gruplar halinde,
Bazen de çıt - pıt, kestane, nohut almak için.

Kestaneci Şükrü'nün kestaneleri
Sini üstünde dizi dizi.
Mis gibi uzaktan gelir kokuları,
Mıknatıs gibi önüne çeker sanki bizi.

Her köşe başında bir kestaneci,
Var mı Şükrü'nün gibisi?
Alınır bundan fişek fişek
Lokum gibi her birisi.

Hacı'nın patlamış mısırları,
Ondan geri kalır mı?
Dedeteci Ali'nin,
Gevrek, taze çıt pıt'ları.

Ya Tombul Mustafa'nın nohutları,
Buna ne demeli?
Ondan da ecücük almalı,
Sokaklarda biraz daha dolaşmalı.

Şule Kahvehanesi'nin önünde,
Pamuklu şeker satılıyor.
Ulu Câmi'den çıkan çocuklar,
Bundan almak için can atıyor.

Günler her gün bir bir sayılıyor.
Aaaa...O da ne, kalede bando çalıyor.
Belli ki Ramazan’ın on beşi gelmiş,
Sokaklarda bir neşe, coşku başlıyor.

Evlerde davet verilmeye başlanır.
Bugün biz, Ahmet Emmi’mlerin evindeyiz.
23
Dedem, emem,
yengelerim, emmilerim hep oradayız,
Birlikte iftarı burada açacağız.

Çocuklar ayrı, büyükler ayrı yerde,
Akşam iftarımızı yaptık hep birlikte.
Önce TOYGA çorbası, arkasından KEŞKEK,
Baklava, kadayıf tepside.

Karınlar doydu, Allah'a şükredildi.
Allah'a niyaz için abdest alındı.
Kadınlar ayrı, erkekler ayrı odada,
Hep birlikte, Teravih Namazı kılındı.

23 Ahmet MERAL (Nur içinde yatsın) - ZİLE sanayiinin kurucusu. Atölyesi, bir sanat okulu gibi çalışmıştır .ÇIRAK – KALFA - USTA ilişkisi disipin içinde yürümüş olup; ZİLE'ye yüzlerce sanatkâr ve sanayici yetiştirmiştir.

Ağaçişleri Ustası Osman Berberoğlu / Zile

Bekir AKSOY Fotoğraf Arşivi

 

24 Annem; nur içinde yatsın. Çavdarların büyük Mehmet'in kızıdır. Dedem marangozdur. Boyacı Hasan Ağa Câmii’nin kubbesindeki ağaç işçiliği O'na aittir. TİRKİ : Ağaçtan, içi oyulmuş, saplı büyükçe kap.

Namazdan sonra sofralar donandı.
Üzüm, armut, döngel, kavun turşuları;
Köme, tarana, ceviz, hevenk hevenk vaz.
Hepsi sıra sıra ortaya kondu.

İyi Ramazanlar temennisiyle
Bir Ramazan günü de böyle geçti.
Cumartesi günü dedemlerde buluşmak üzere,
Herkes biri biriyle vedalaştı.

Âdettir Ramazan’ın on beşten sonra
Gece hamamları açılır bayanlara.
İftar, Teravih Namazı’ndan sonra,
Sahura kadar, girilir hamamlara.

Hamamların bayan ustaları sokaklarda.
Bir tanesi de bizim kapımızı çalıyor.
Koştum, meraktan yanına;
Baktım, annemi gece hamamına çağırıyor.

Annem "Biraz bekle" dedi.
Neden sonra TİRKİ'yle bulgur getirdi.
24
Usta; belli ki buna çok memnun oldu.
Dua ede ede torbasına yerleştirdi.

Annem Naciye ememle hamama gidecek.
Tası, bohçayı benimle yolladılar.
Selâmını söyledim annemin,
Halısını serdiler, tasını kurnaya götürdüler.
25

Hamamlar, Ramazan’da bir başka olur.
Sohbetlerle birlikte yıkan da yıkan.
Lâkin, Şekire Aba bağırıyor da bağırıyor!
Sular soğuyo, sular soğuyo!
26

Hamamlardan birer ikişer çıkılır.27
Davul - zurna kalede çalınır.
Hazırlanan börekler,
Çayla sahurda yenilir.

Tombala ramazanın baş oyunu.
Kahveci az çeker,çayın suyunu.
Takılırlar durmadan Godek Kemal'a
Herkes bilir O'nun iyi huyunu.


Işık Hamamı Restore Edileceği Günlerin Beklentisinde.

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 16.05.2007

25 Halı serilen yere, kimse ne eşya koyar ne de gelip oturabilirdi. Aynı şekilde, yani hamamda tasın olduğu kurnaya da gelip oturamazdı.
26
Hamamdan çabuk çıkmaları için uyarı.
27
O tarihlerde ZİLE'de 5 tane tarihi hamam faaliyet göstermekte idi .(Sabah hamamı-şehir hamamı-tekke hamam,Yeni hamam,Işık hamam, Küçük Hamam.)

Zile'de Mis Gibi Kokan Ramazan Çörekleri
 
Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 04.07.2007

28 Evlerde televizyon,radyo,teyp olmadığından, çalışan erkleklerin çoğu,ZİLE'de4ki meşhur kahvelere giderek (Şule kahvehanesi,Arabın Godeğin,Tekavüt'ün kahvehaneleri gibi.)

29 O tarihlerde ZİLE büyük bir fabrika gibi idi. Sanki bir el tarafından bir iş bölümü yapılmış gibiydi.50 nin üzerinde terziler vardı. 50 işyeri. Hatta yan yana,karşı karşıya,hatta bir bina bütünüyle terzi dükkanı olduğu gibi;Terziler arastası adı verilen bir sokak tümüyle terzi dükkanları ile dolu idi. Hazır ayakkabı olmadığından,yine ZİLE'de  30 un üzerinde ayakkabı imal eden iş yerleri mevcuttu. Turhal,Çekerek,Sorgun,Yerköy,Akdağmadeni bütün ihtiyaçlarını ZİLE'den sağlardı.

Kahve dolup dolup taşar.
Yer bulamayanlar şaşar.
Bir iskemle bulup oturanlar,
Şansını aramaya başlar.

Erkeklerde yavaş yavaş eve gelirler,
Godek Kemal'ın kahveden.
Kimisi çinkoyu,kimisi tombalayı
28
5 den 32 den kaçırdım diyerekten.

Ramazanın son 15 i ile birlikte,
Mahalle fırınları açılır.
Ketelerin,halkalıların,mayalı ekmeklerin kokusu,
Taa..köşe başlarına yayılır.

Annem bir kucak odunla beni saldı.
Ümüsün ablaların evine.
Fırın burada da yanmış,
Bizim eve de yapılacak kete.

Her mahallede var,böyle bir iki fırın
Usta der;yemeden önce keteleri iyice ısıtın.
Kimisi evden sinilerle getirirken hamurları
Bazıları da eve taşır,çıkan mayalıları.

Bayram hazırlıkları da başlar bir yandan.
Kimisi elbise derdinde,kimisi ayakkabı
Usta usta arastalar dolaşılır.
Siparişler alınır-verilir.
29

Babamla gittik Düğmeci Hacı'ya30
Ayağımın ölçüsünü aldı,bayramlık için.
Bayramdan önce yetiştirecek ayakkabıyı,
Babamın hatırı için.

Terzi dükkanları çok kalabalık.
En meşhurları Hüseyin
  Abi ve Hacı Mehmet usta
31
Her biri,diğerinden usta.
Değmeyin keyfine , en iyisi de Şemi Usta
32

Hacı Mehmet Usta, meğer çok iyi ustaymış.
Başında bekleyip,çay demlemezsen,
Bırak bu bayrama elbise almayı,
Kurbana da zor alırmış.

Bir hafta öncesinden sıraya girdik,
Rıza Dayı'nın kadayıfları için.
Tel tel;ip ince çeker kadayıfları,
Bunu yıllardan beri bildiğimiz için.

Zile'de Ramazan'da Kadayıf İmalâtı

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 06.10.2007

30 Hacı Bekir Mantaş. Rahmetli öğretmen Ömer Mantaş'ın babası. Her ikisine de Allah Rahmet eylesin.

31 BABAM'dır. Nur içinde yatsın.

32 Avukat Kemal Özgöçmen'in kayın pederi; Rahmetli Osman ve sevgili İhsan EMEKTAR'ın babaları. Nur içinde yatsın.


Ulu Câmi'de 40 Hatim Duası - Kasım 2007

Fotoğraf : Hulusi SEREZLİ

Beyazıd-ı Bestamî Câmii

Zile Belediyesi Fotoğraf Arşivi
 

Mübarek kadir gecesine ulaşıldı.
Ulu Camii'de büyük mevlüt var.
Cümle,alem hep oraya doluştu.
Sokaklarda diz boyu kar.

Hava soğuk,dışarı ayaz,
Çocuklar bağırıyor avaz avaz.
Beyazıt-ı Bestami'ye gidelim,
Orada Sakal-ı Şerif var.

Büyük bir coşku ve heyacanla
Beyazıt-ı Bestami'ye gidilir.
Salavât ve tekbirlerle Sakal-ı Şerif
Hoca'nın elinde öpülür.

Cam kavanozun içinde
Sakal-ı Şerif misk-i amber kokuyor,
Salavât ve tekbir nidaları arasında,
İnsanlar kendilerinden geçiyor.

Sayılı günler bir bir bitiyor,
Bir Ramazan da böyle geçiyor.
İki gün sonra,
Arifeye giriliyor.

Bayram hazırlıkları başladı bile.
Keteler,baklavalar fırından çıkıyor sinilerle.
Fakir fukara gözetiliyor,
Verilen sadaka, zekât ve fitrelerle.

Bugün ramazanın son günü arife
İkindi Namazı ile birlikte,
Şehrin bütün mezarlıkları dolup,taşıyor
Kadını, kızı çocuğu ile birlikte.

Akşam, son defa top atıldı.
Bayramlıklara şöyle bir bakıldı.
Yeni alınan ayakkabılarla
Sabaha kadar birlikte yatıldı.

Hindoğlu Aile Kabristanlığı'ndan Hüseyin Gazi Tepesi

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 31.12.2007



 

Sabah erkenden câmiye gidildi.
Dışarıda kalmamak için.
Arif Hoca'nın son vaazından sonra,
Bayram Namazı’nı kılmak için.

Bayram Namazı hûşu içinde eda edildi.
Herkes birbiriyle bayramlaştı.
Kaleden top atışıyla,
Ramazan Bayramı başladı.

Büyük küçük herkes mezarlıklarda,
Unutulmaz burada yatanlarda.
Fatihalar okunur,dualar yaplır,
Kimi hüzünlü,kimi buruk ayrılır.

Yine bir ramazandan sonra,
Bayrama sağ-selim ulaşıldı.
Gönül almak,hatırlanmak için,
Konu-komşu;akraba bir bir dolaşıldı.

Bayramlıklar heyecanla giyildi.
Gidilecek yerler sayıldı.
Kim daha çok para verecekse,
Önce oraya gidildi.

Şekerler,leblebiler yenildi.
Verilen paraların bir bölümüne el konuldu.
Geriye kalan parayla,
Oyuncakçı şişman
Şevket'in babasının yolu tutuldu.

Nerede o eski günler?
Yıl içinde çeksen de büyük bir acı
Yaşanmadan bilinmez,
O,eski bayramların sevinci.

Bayramlarda benim; bir plâstik topum
Bir de yalancı tabancam olurdu.
Semra'nın da olurmuş çöpten bir bebeği,
Entarisi olurmuş, hep annesinin diktiği.

Soldan Sağa : Batuhan ÇOLAK, Nuriye GÜNEREN,
Münire ÖZGÖK,  Remziye ŞIKLAR, Ahmet GÜRİPEK

Remziye ŞIKLAR Fotoğraf Arşivi

Yusuf MERAL
Kayseri Fevziçakmak Lisesi
Tarih Öğretmeni

 

Zile Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

YAZDIR