ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 10 Ağustos 2007 tarihinde güncellenmiştir.)

.

 

KELİMELERDE
ÜNYELÜ

Yazar : Bilgin HASDEMİR
(Eğitimci - Dilbilimci - Yazar - İngilizce Öğretmeni)

Bilgin HASDEMİR Ünyeli Bürokratlara ve Halka Yayınlarını Tanıtıyor.

Fotoğraf : Ali ÖZTÜRK - Temmuz 2007

KELİMELERDE
ÜNYELÜ
(Şirin Ünye Gazetesi - 08-15.08.2007, Yıl : 47, Sh. 2, Sayı : 3319 - 3320'de yayımlandı.)

KELİMELERDE ÜNYELİ
Ünyeliler'in,
Türkçe'nin kelime ve deyimlerini Ünye Ağzı ile söyleyerek
ve Ünye dışında bilinmeyen kelime ve deyimleri kullanarak, sevinçlerini,
hüzünlerini, duygularını, düşüncelerini, öfkelerini, küfürlerini,
serzenişlerini, beddualarını, imalarını, umursamazlıklarını içeren
yaşanmış ve kurgulanmış olayları sergilemektedir...

NEREDE OLURSAM OLAYIM
ÜNYE HEP YANIMDA

            Bu sözlerle, üzerinde Abdulkadir'den olma, Pakize'den doğma, doğum yeri Ünye, doğum tarihi 28.03.1946, mahallesi Çamurlu, Cilt No.'su şu, Aile Sıra No.'su bu yazan Ünye Nüfus Müdürlüğü'nce verilmiş Nüfus Kâğıdı'mın yanımda olduğunu kastetmiyorum...

            Kastettiğim, yaşamımın büyük bir bölümünün Ünye dışında geçmesine rağmen, kişiliğimi oluşturan çocukluk ve gençlik dönemimi kesintisiz yaşadığım Ünye'ye olan sevdamdır...

Emmi, şapgayın çıkar; saçıyın bi düzet...
Al aabu daraa; dara saçlarıyın... Otu şoriya... Aaborıya bak... Gımıldama...

M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 28.07.2007 - Ünye Orta Çarşı Câmii Önü

            Doğduğum evin; annem - babamın; abilerimin, yengelerimin; üzerinde oynadığım, yürüdüğüm, koştuğum sokakların, kaldırımların; hepsi benim dediğim bahçelerin; yıkandığım hamamların; konu - komşuların, hısım - akrabaların; sinemaların - parkların; eski konakların; eski ekmeklerin - eski yemeklerin ve canlı - cansız daha nice varlığın kayboluşunun ve bir daha da göremeyecek oluşumun hüznünü her dem yaşıyorum...

            Buna karşın, her gidişimde kardeşlerimi, yeğenlerimi, akrabalarımı, bana kardeşlerim kadar yakın arkadaşlarımın büyük bir kısmını; Ünye'yi Ünye yapan eserlerin az da olsa bir kaçını bulmanın sevinci ile mutlu oluyorum.

            Bir daha yaşayabilmemin olanaksız olduğu üzüntülerim, sevinçlerim; çocuk ayaklarımın bir daha bırakamayacağı izler, bir daha alamayacağım çocuk nefesim; bir daha kulaçla - yamayacağım çocukluk denizim; bir daha yaşayamayacağım çocukluğum, gençliğim halâ Ünye'de saklı...


Müfettiş Mehmet KUŞCU Fotoğraf Arşivi - Kalebozuğu (Kalabuzu) Sokak ve Ünye Yalıları (Renklendirilmiş)

            Ünye'de geçen çocukluk ve gençliğimi özetlemek istedim. Bu özet salt bana ait değil; tüm Ünyeliler'e ait... Sadece kendi çocukluğum ve gençliğimle ilgili anılarımın değil; yaşıtlarımla, kırklı yaşlardaki Ünyeliler'in anılarının dökümünü vermeye çalıştım...

            Belki de bunlar, benim ve sözünü ettiklerimin Ünye sevdasındaki sır...

            Benim için Ünye, yüreğimdeki ateş ve duygu, beynimdeki bilinç, vücudumu ısıtan güneş ve de yaşama sevdası... Bu sevda genlerimde, dokularımda, damarımda, ciğerlerimde... Bazen, 'Neden bu kadar sevda?' diye soruyorum kendi kendime, açıklamasını bulamıyorum...

            Benim Ünye'de yaşadığım mutluluk, bugüne dek en vefalı yol arkadaşım olmuştur...

            Burhan GÜNEL, 'Sonsuz Aşkım Hatay' kitabı ile ilgili yapılan bir röportajda şöyle diyor : 'Doğduğunuz yere dönmenin büyülü çekiciliğini psikoloji açıklayabilir sanırım, ama ben açıklamakta zorlanıyorum şu an. Açıklaması zor. Oralarda bir şeyler çeker, koşar gidersiniz, sonra geri dönersiniz, yeni bir gidişe kadar özlemlerinizi büyütür, ayrılığın sıcaklığını ya da sızısını duyarsınız, çember böylesine döner durur, siz de üzerinde koşuşturursunuz... Yaşam yolculuktur aslında; geri kalan her şey ayrıntıdır...'

            Her Ünyeli'nin de bir Ünye'si vardır, ama benim için büyüleyici bir çekiciliği ve sıcaklığı var Ünye'nin... Bunu, benim gibi özleyen, yaşayan ve Ünye sevdası çeken bilir... Bu sevdalılardan biri de Ünye'de kaymakamlık yapmış olan ünlü şâirimiz Ömer Bedrettin UŞAKLI'dır... Ünye'den Artvin'e tayin olduktan sonra, Ünye'ye sevdasını, 1933 yılında aşağıdaki şiirle dile getirmiştir.



 
DENİZ HASRETİ

Bir gün nehirler gibi çağlayarak derinden,
Dağlardan, ormanlardan sana akacak mıyım?
Ey deniz, şöyle bir gün sana bakacak mıyım?
Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden?..

                        Ömer Bedrettin UŞAKLI

            Ünye'ye çok sık yaptığım her yolculuğun sonunda, bizi bırakıp gidenlerin üzüntüsünü; bildiklerimi bulmanın sevincini yaşıyorum...

KELİMELERDE ÜNYELİ

            Kitabımın teması, doğup büyüdüğüm topraklara özlemdir, sevdadır...

            Bu kitap, bir belgesel değildir. Ünye'de bizzat şahit olduğum olayları, doğup büyüdüğüm kente ve hemşehrilerime karşı sorumluluğumu yerine getirmek amacıyla tamamen Ünye ağzı ile yazdığım ZAMAN TÜNELİMDE ÜNYE kitabımdan sonra; doğup büyüdüğüm kente ve 'mayası şakacılık olan' hemşehrilerime karşı devam eden sorumluluk duygum, yaşadıklarımı ve duyduklarımı, Ünye ağzının ağırlıklı olduğu KELİMELERDE ÜNYELÜ adlı bu kitapta toplamaya itti beni.

'Ünye'de, Tepe'de osursan,
gokusu hemen Gasap Maalesi'nde çıkar...'

            Birden yanımızda yerden yıvma, tokalak bi uşak peydâh oldu... Bizden ufak... Ufuk Mistepe imiş adı... Elinde bi mektup var... Salarken, öyle bi örözgâr çıkartiidu ki, sanursun, fırtınaya yakalanduk...

            Angara'ya giden, Ömer diye bi arkadaşı yazmış. Gelin okuyalım :

Yerden Yıvma, Tokalak Uşak Çamlık'ta

M. Ufuk MİSTEPE'nin İlk Fotoğrafı - 1959

Orta Çarşı Câmii Önü Ü-STP Standı

Birbüllerini Gokusundan Nasıl da Bulii Uşaklar! :)))

            Gardaşım Ufuk,

            Yeni sabanga yaptın mı? Yaptınsa, Yalu'dan, pıtık gibi daşları topla... İki cebiyen doldur... Undan soona çık Çakırtepe'ye.. Aaçlara bak... Göriin mu Saru Sandalı? İyii... Sapangayın pontuluyun gö... Şey, şey arka cebinden çıkart... Daşı, meşine yerleştür... Sav gözüyün gapat...

                         

            Bilmiin mu, Amarikan filmlerinde, daramalı tüfeknen, herifcioolu nası nişan alii... Hah işte avööle... Lâstii uzat, uzat ama hemen bırakma... Çatalı mukkem dut... Ger şimdi lâstii... Bi gaç defa lâstii çek, bırak; çek, bırak... U işin polimi... Goyver daşı... Düştü mü, düştü mü Saru Sandal? Şimdi senin maalede forsundan geçilmez. Dikkat et, camları pörtletme!

            Mektubun altına bi de mani eklemiş :

            Sepet sepet yımırta,
            Sakın beni unutma,
            Unutursan küserim
            Sünnetçi Davud Emmi olur,
            Bi daa keserim...

            Görüsiiz daa, kelimelerde Ünyelüler ne güzel!

LÂFI GAZI GOZ ANLAMİİCAN!

        
Çatı Faresi - Lâğım Faresi ve Ev Faresi

            Bi zabah, bizim dükkâna gittim... Daa iskemlemi ısıtmamışdım, Engin yaşlarında bi tanuduk girdi içeri...

            - Engin, baa aavordan bi fare ilâcı ver...
            - Geçmiş olsun. Nesi var farenin? :)))
            - Baa ne lan farenin nesinden... Sen baa ilâç ver...
            - Arkadaşım, sen benden ilâç istemiin mu?
            - Hee...
            - İlâç, iyileşsin diye hastaya verülür... Senin farenin, öksürüümü var, amel mi oldu, gasyan mı edii, gollarına guluç mu girmiş, ateşi mi çıktı, iştaa mı yok?
            - İştaa olmaz mı! Ne buldusa yii; yakında sıra bize gelcek!

ÇAKİİDU HEP GOLLERİ...

Eski Hamam'da, giyiiduk formayı,
yüriiduk 'takır, takır'
istiyorduk sahayı...
Avni Çavuş veriidu, taktiin alâsını,
Ünye'ye maça gelen, aliidu havasını...
Kâmil Aa gaptan, çıkiiduk sahaya,
Ayu Tahir galede almışdı da yerini...
Guşçalı Hakkı, Taytıs İsmail,
Garayılan Tülin, Recai,

Hepsi unun önünde...
Arap Ayhan, ortaya dakiidu kilidi,
İbraam, Bilgin, Gartal Yusuf veriidu fitili...
İsmail Daşkınsu, Ergin Köseci goşiidu hep ileri
Saru Ünsal, Kenan Abi
yapılan her hücumda çakiidu hep golleri
Hep atduum gollerde, garşu gale bomboştu...
Benim golümden soona,
cippan çaldı Ünyelü, ne coştu ki ne coştu...

Hanıminge Yılmaz, Fatsalu İsmail, Guşcalu Hakkı, Ayu Tahir,

Bilgin Hasdemir, İsmail Daşgunsu, İsmail Güven, Orhan Tokcan
Ordu Stadı (1964 - 1965)

MİLLET, AYAKGABIMI GÖRMİYE NE GADA HAVASLU

            Bi gaç sene önce, memleketimizin tanınmış ayakkabı ustalarından biri, gine eski ustalardan birinin de yardımınan, çok böyük bi ayakkabı yaptı...

            Millet merak edii :

            - Bu gada böyük ayak kimsede olamaz... Hacı, bunu niye yaptı ki?

            Ünye'de, 'Tepe'de üfle, Köprübaşı'na git örzgârından serinle' lâfını hiç duyduuz mu? Ben hiç duymadım, ama anlatcam hikâyeye tam oturii... Millet, bokunu çomaklııcak ya; hemen biri, bi şe uydumuş :

Ayakkabı Ustası Mustafa KALAFAT

            Sözde usta bi gece uyurken, camda bi 'tık, tık' sesi duymuş da... Galkmış bakmış, sakallu bi adam görmüş de... Adam 'camı aç' diye işmar etmiş de... Aynı zamanda hacı olan ustamız camı açmış da... Adamın boyu sekiz metro, sakalı en az iki metroymuş da... 'Ben bi ayaamı gaybettim... Tek ayaama ayakgabı yapdumak istedim... Gezdim Türkiye'yi, kimse yapamadı, ama senin adıyın verdiler baa, diyesiymiş de...

            Sözde, hacı da 'olur' demiş de inmiş aşşa, ayaanın ölçüsünü almış da... Sözde ölçüyü alurken, gonu gomşudan görenler olmuş da... Çocuk mezarından böyük, u ayakgabının hikâyesi, birden her bi tarafa yayılmış... Kimbülür buna daa ne ilâveler yapılmuştur?...

  
Şirin Ünye Gazetesi Fotoğraf Arşivi - 2007

            Çocuu olmıyan, evinde dirlik bulunmıyan, gocasını içgüden vazgeçürmek istiyen, gısmeti kesilmiş, evde galmış olan, oolunu gızını evermek istiyen, üniversite sınavını gazanmak istiyen, daa kimler kimler, nerelerden gelmiş Ünye'ye... Otellerde yer galmamış...

            Dileklerin gabul olması içün, mutlaka ayakgabının burnu üç defa sıvazlanmalumuş...

ÜNYE'NİN, DÜNYA'DAN
GRAMI GRAMINA 247 GRAM AĞIR OLDUĞU GÖRÜLMÜŞTÜR...



 

N A S A
The Muddy District Kehsapli Street USA

   No. : 908WX676X2
   Subject : The weight of Unye
   Result : Unye, not 250 g heavier than the Earth

   Dear Kavaklioglu,

   The claim made by Bilgin Hasdemir in the book
   UNYE IN MY TIME TUNNEL., has
   been studied by 117 NASA experts spendigg 3786
   hours, 57 seconds and 32 seconds and proved that
   Unye is not 250 g heavier than the Earth. The truth
   is that Unye is 247 g heavier than the Earth.

   President
   Wiseman Pureiron

            Zaman Tünelimde Ünye kitabımda, Ünye'nin Dünya'dan 250 gıram avur olduunu, Bedri Abi'mden duymuş, yazmıştım... Kitap, Dünya'daki tüm Ünyelüler'e ulaşmış; Dünya'nın en ünlü kütüpanelerinin raflarında yerini almışdı.

            Kitabı okuyanlardan biri de Amerika'da yaşıyan bizim Memed Gavaklıoolu... U da Ünye'nin Dünya'dan 250 gıram avur olduu gonusunu biliimuş; 'bi de ispatlatim şunu' demiş... Ve gonuyu, NASA diye bi yer var ya, urdaki bi arkadaşına çıtlatmış...

            NASA'da bu iddayı duyanlar; 'Olu mu ööle şe?' demiş, bıyık altından gülmiye başlamışlar... Şey, çovu Amerikalu bıyıksızdur; unlar gülse gülse, dudak üstünden gülmüşlerdür... Allah'ları var, gine de marak edip, araşduriilar, araşduriilar ve sonucu bi mektupnan Memed'e bildiriilar...

            Baştaki sonuç gısmını okuyunca, bayaa bozuldum... 'Kepaze olduk!' millete dedim...

            Konu : Ünye'nin ağırlığı
            Sonuç : Ünye, Dünya'dan 250 gram ağır değildir.

            Sayın Mehmet Kavaklıoğlu,
            Bilgin HASDEMİR'in Zaman Tünelimde Ünye kitabında ileri sürdüğü, Ünye'nin Dünya'dan 250 gram ağır olduğu iddiası, NASA'nın 117 uzmanı tarafından dikkatle incelenmiş, 3786 saat, 57 dakika ve 32 saniye süren yoğun bir çalışma sonucunda, 250 gram iddiasının yanlış olduğu, Ünye'nin Dünya'dan gramı gramına 247 gram ağır olduğu görülmüştür...
            Saygılarımla,

            Başkan
            Wiseman Pureiron

            - Bu foturaf niye siyah - beyaz?
            - Gece çekülmüştür de undan!
            - Gündüz çuvalamı girmiş de; gece çekmişler?
            - Ne biliim? Belki de 'kimse ne yapduumuzu görmesin' demiş olabülünür.
            - Doorudur, gizli işler bunlar...

            Saylan'dan Recep Emmi'nin oolu geldi yanımıza :

            - Hacılar, maabetiniz bol olsun... Deminden beri aavordan size bakiim, haraartlu, haraartlu gonişiiduz... Mesele ne, bi maazuru yoksa, biz de bilelim...

            Recai Çavuş anlattı, anlattı ve 'Ünye'nin Dünya'dan aşşa-okarı 250 gıram avur olduu bilimsel olarak ganıtlandı' dedi...

            Saylanlu Recep Emmi'min oolu, şööle bi baktı :

            - 250 gıram deil u aslında; 247 gıram...

            İçimizden biri sordu :

            - Sen, bizi mi dinliidun?
            - Yoo... Abdestlüyüm, yemin edebülürüm...

            Saatçi Ahmet Bay söz aldı :

            - Sen nerden biliin?
            - Domuzc... şey Avcı Gadir Emmim vardı ya; aabu Bilgin Efendi'nin bubası, u dartmış... Yanında da bubam varmış... Bubam sööledi baa...
            - Nenen dartmışlar?
            - El terazisinen...

            Herkes şaşudu, birbirine bakmıya başladı... Ruşen Abi, foturafı gösterdi, herkesi ayuktudu :

            - Efendiler, doorudur... Foturafta, astronot da el terazisinen dartii, gözüyüz kör mü sizin, görmii musuuz?

Alın daşıyızı bordan.. KOY'umu baa geri verün!

Fotoğraf : Ali ÖZTÜRK - 29.07.2007 Atatürk Parkı Dolgu Sahası

KÜSÜKLÜK !

            "Şu yalancı dünya, deer mi küsüklüüe? Gabristanlar, savken, burnundan gıl aldurmıyan; dünyayı ben yarattım havasında gezen, gendünü vazgeçilmez sananlarla dolu...

            Bi de boruları öterken, 'devranın hep bööle dönceeni sanıp, una buna 'hort-zort' edenler var... İşleri bitip, süngüleri düşünce, unlara çalsın diye boru verenleri unutup, memleketlerine bile gelemez; bi köşede yaptukları dünyalıkları ile baş başa galur, birisinin gapılarını çalmasını, kebapçı kedisi gibi beklerler...

            Sanki bu dünya Sultan Süleyman'a galdı da; unlara galcak...

            Sapa bi yere girdük her halde... Aavordaki bükmeden dönelim. J))))

 

Ünye Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

 

YAZDIR