ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 13 Mart 2005 tarihinde güncellenmiştir.)

 

 

KAZOVA
VE YAKIN ÇEVRESİNDE
ESKİ YERLEŞMELER

Araştırma : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR
(
A.Ü. Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi - Coğrafya Bölümü Bşk.)
(
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu - Coğrafya Araştırmaları
Şubat 1991, Sayı : 3, Sh. 61 - 78'de yayımlandı.)

Ali.Ozcaglar@humanity.ankara.edu.tr

KAZOVA VE YAKIN ÇEVRESİNDE
ESKİ YERLEŞMELER

GİRİŞ :

          Yerleşme Tarihi'nin ilk dönemlerinden başlayarak günümüzde de önemli bir yerleşim ve ekonomik faaliyet sahası olan Kazova ve yakın çevresi, Orta Karadeniz Bölümü'nün iç kesiminde, İç Anadolu Bölgesi'ne komşu geçiş alanında yer almaktadır. Kuzey'den Zile - Buzluk - Hanife - Arhoy ve Yaylacık Dağları; Güney'den ise Deveci Dağları'nın Kuzey uzantısı olan Akdağlar ile kuşatılan inceleme alanımız, BGB - DKD doğrultulu kırık hatlarıyla kat edilen bir tektonik depresyondur.

            Yeşilırmak (Tozanlı) ve kollarının içerisinden aktığı bu depresyonun Doğu bölümünü Kazova, Batı bölümünü Zile Ovası, Kuzeybatı bölümünü ise Turhal Ovası işgal etmektedir. Söz konusu bu üç ova, orta kısımdaki üzerinde Ayranpınar Köyü'nün yer aldığı üstü aşınmış, kenarları kırıklı bir eşik sahasıyla (850 m) birbirinden ayrılmaktadırlar (Harita: 1).

Kazova ve Çevresinde Eski Yerleşmelerin Dağılışı

            Bugün olduğu gibi, geçmişte de yerleşim alanlarının seçiminde bazı esasların göz önünde bulundurulduğu dikkati çekmektedir. İklim, su, toprak, ulaşım şartları bakımından elverişli ve muhtemel saldırılara karşı kolayca savunma yapılabilecek korunaklı yerler eskiden beri yerleşim alanı olarak tercih edilmişlerdir. Araştırma alanımız Kazova ve yakın çevresinin Hititler Dönemi'nden (M.Ö. 2000 - 1200) beri çeşitli kavimlerce yerleşim alanı olarak seçilmesinde yukarıda belirttiğimiz hususların etkili olduğu görülmektedir.

            Şöyle ki, Yeşilırmak ve kolları tarafından sulanan Kazova, Turhal ve Zile Ovaları verimli bir tarım alanı haline gelmişlerdir. Karadeniz'in nemli, ılıman tesirlerinin bu sahaya kadar sokulması, iklim şartlarını İç Anadolu'ya göre daha olumlu bir duruma getirmiştir. Yine ulaşım bakımından doğal olarak yol özelliği taşıyan bu yöre, önemli tarihî yolların (Hitit, Kral, Roma, Selçuklu, Osmanlı yollarının) geçtiği bir alan olmuştur. Ayrıca, bunlara ek olarak savunmaya elverişli korunaklı yerlerin fazla oluşu da bu yöredeki yerleşim faaliyetini olumlu yönde etkilemiştir.

            Arazi çalışmalarımız sırasında rastladığımız bir çok höyük ve tümülüsün, harabe halde kalmış eski yerleşim izlerinin ve diğer kalıntıların bilinçsizce tahrip edildiğini gözlemledik. Bu çok değerli yerleşim izleri biz coğrafyacıları ilgilendirdiği kadar, bu konuyla ilgili diğer araştırıcıları da yakından ilgilendirmektedir. Bir sahadaki yerleşim faaliyetinin geçmişteki durumunu ve bugüne kadar nasıl bir değişikliğe uğradığını, yâni gelişimini incelerken, halen mevcut olan bu eski yerleşim izlerine gereksinim duyulduğu bir gerçektir.

Türkiye Coğrafyası Anabilim Dalı

Dr. Ali ÖZÇAĞLAR

            Bu nedenle, böyle yerlerin özenle korunması ve özellikle konunun uzmanlarınca kazılar yapılarak, hangi dönem yerleşmeleri olduğunun ortaya çıkarılması gerekmektedir. Araştırma sahamızda sadece Zile'nin Güneybatısı'nda Maşatova'da yer alan Maşat Höyük'te arkeolojik kazı yapılmış ve burasının önemli bir Hitit yerleşim merkezi oIduğu kesinlik kazanmıştır1. Sahada bulunan diğer eski yerleşim yerlerinde bu şekilde bir arkeolojik kazı yapılmamış olmasını büyük bir eksiklik olarak kabul etmekteyiz.

            1 Alp, S. : "Maşat-Höyük'te Keşfedilen Hitit Tabletleri'nin Işığı Altında Yukarı Yeşilırmak Bölgesi'nin Coğrafyası Hakkında", s. 637 - 646.

            Çalışmalarımız sırasında yerlerini kesin olarak belirleyerek, bir harita üzerine (Harita : 1) işaretlediğimiz eski yerleşmeleri, başlıca üç ayrı grupta (Höyük ve yığma tepeler, Kaleler ve kaya odaları, Selçuklu - Osmanlı döneminin yok olmuş veya harabe hale gelmiş yerleşim izleri) ele alacağız.

THE ANCIENT SETTLEMENTS
IN KAZOVA AND ITS SURROUNDINGS

(SUMMARY)

Kazova Ovası

Kaynak : Yurt Ansiklopedisi, Cilt : 10, Sh. CMXXXVI

            Kazova and its surroundings, which has been an important place of settlement since the earlier periods of the history of settlement, still maintains its same characteristics. Our research field take place in the interior parts of the Middle Black Sea region that is the passage area to the Central Anatolia region. This region, which is surrounded by Zile -Buzluk - Hanife - Arhoy and Yaylacık Mountains from the north and Akdağlar from the south, is a tectonic depression which is between WSW - ENE faults.

            Yeşilırmak (Tozanlı) river and its branches flow through in this depression. Kazova takes place in its east region, Zile plain in its west region, Turhal plain in its northwest region (Map No. : 1). These plains, which have been convenient in the aspects of climate, water, soil and transportation, have been the places of settlement of various tribes since the Hittit period (BC : 2000 - 1200).

Zile Ovası'nın Kuzeybatı Bölümü ve Zile'nin Kuzeybatı Kesimi

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            In this article some infornıation about Kazova, Zile and Turhal plains are given together with the barrows, tumuli, castles, rock shalters, ruins, the destructions of inns and baths and other traces of settlement in the areas which are surroundings of these plains.

            I - BARROWS AND TUMULI

            The areas in which barrows and tumuli are frequently come across in Kazova, Zile plain and Maşatova. Maşatova takes place in the southwest of Zile plain. The barrows and tumuli in Kazova take place in the north and south slopes and on the basement of the plain. The sum of the barrows and tumuli in this plain is about 11 (Map No. : 1).

Plân 1 - Maşat - Höyük II. ve III. Hitit Katlarının Plânı

Plan der II und III. Hethitischen Schichten von
Maşat-Höyük (T. Özgüç, Maşat Höyük II, Plân 1)

            "Comana barrow" which is known as "Comana Pontica" in the east of Kazova is one of the important ancient settlement areas. in Zile, Anziliya (Zelâ) barrow which rises in the middle of Zile country center and Maşat barrow in Maşatova are the other ancient settlement places. In this area archaeological excavations took place only in Maşat barrow not in the other barrows and tumuli.

            II - CASTLES AND ROCK SHELTERS

            In the ancient settlement areas the castles have an important place. Since they were built especially for defense, the castles have the situation to take the environment under control. The castles in our research field are in Tokat (Dazimon), Zile (Zelâ) and Turhal (Gaziura).

            In Kazova, Mercimek hill and Emirseyit Village and the rock shelters in Zile Castle supposedly belong to the ancient Rome - Byzantium period.

            III - THE DISAPPEARED OR DESTRUCTED TRACES OF SETTLEMENT OF SELJUK - OTTOMAN PERIOD

          It can be determined that this area has been an important place of settlement in Seljuk - Ottoman period by looking at the baths, inns and bridge ruins especially in Kazova. In Beyobası district, which is in the west of Pazar town, there is some remains of a bath and ruins. We assume that this belongs to Kazâbâd town, which doesnot exist now.

            In Kazova we can come across some ruins of inns. Tlıese take place in Çerçi village in the east, Pazar town in the middle and Arzupınar village in the west. The inns in Çerçi and Arzupınar villages are completely collapsed. However the inn in the east of Pazar town stili remains.

Gezir Deresi'nin Haziran Ayı'ndaki Durumu

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            I - HÖYÜK VE YIĞMA TEPELER

            Bilindiği üzere, "höyükler, eski yerleşim yerleri olup, eski tarım alanlarında, yol uğrak ve kavşaklarında, büyük su kaynakları yakınında kurulmuşlardır. Sonradan yangınlar, istilâlar, depremler ve başka yıkıcı tesirlerle harap olarak yeniden canlanmış, tekrar harap olmuş köy, kasaba ve şehir kalıntılarıdır. Höyüklerin renkleri çoğunlukla bozdur. Bu bakımdan yakınlarındaki araziden kolayca ayırdedilebilmektedirler."2

            2 İzbırak, R. : Sistematik Jeomorfoloji, s. 236.

            Yığma tepeler ise, insan eliyle yığılmış tepe veya tümseklerdir. Bunlardan bir kısmı, eski devirlerde haberleşme maksadıyla yapılmışlardır ki, bunlara bu sebepten "işaret tepesi" adı verilir, işaret tepeleri, en çok yer kabartılarının hâkim kısımları üzerine, birbirini iyi görecek şekilde yapılmışlardır. İleride bahsedileceği üzere, Kazova'ya hâkim bir mevkide bulunan Mercimek Tepe üzerindeki işaret tepe buna en güzel örneği oluşturmaktadır (Foto : 1 - Harita : 1).

Mercimek Tepesi Üzerindeki İşaret Tepe

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            "Yığma tepelerin ikinci çeşidi mezar olarak yapılmış tepelerdir ki, bunlara tümülüs (tumulus) denir. Tümülüsler de civardaki taş veya toprak yahut molozların yığılarak, takriben koni biçimi verilmiş bir şeklidir. Bunlar yüksekçe yerlerde bulunabileceği gibi en çok çukur ve düz yerlerde yapılmışlardır."3

            3 İzbırak, R. : Sistematik Jeomorfoloji, s. 235.

            Özellikle Kazova'da sıkça rastladığımız yığma tepelere halk "dökme tepe" adını vermiştir ve bu itibarla çoğunun adı topografya haritalarına "dökme tepe" şeklinde yazılmıştır.

Sedat ALP
Maşat - Höyük'te Bulunan Çivi Yazılı Hitit Tabletleri

            Maşat Höyük dışında, harita üzerine işaretlediğimiz höyük ve yığma tepelerde kazı yapılmadığı için, bunların kesin olarak hangi döneme ait oldukları belli değildir. Bununla beraber çoğunun ilk Çağ'a ait yerleşim izleri taşıdıklarını tahmin ediyoruz. Aslında, çalışma sahamız içinde rastladığımız bu yapay tepelerden bir çoğunun gerçekte höyük mü, yoksa tümülüs mü olduğu da kesin olarak tesbit edilmiş değildir. Söz konusu bu ayrımının yapılmasını konunun uzmanlarına bırakarak, biz daha çok bunların belirtilen sahada coğrafî dağılışlarına ve görülen belirgin özelliklerine temas etmekle yetineceğiz.

            A - KAZOVA'DAKİ HÖYÜK VE YIĞMA TEPELER

            Strabon'dan öğrendiğimize göre, İris'in (Yeşilırnıak) suladığı Dazimonitis (Kazova) İlk Çağ'da da önemli bir yerleşim ve tarım alanı durumundaymış4. Bu özelliğini bugün de halen devam ettiren Kazova'nın eskiden beri yerleşim alanı olduğunu civardaki eski köy isimlerinden ve ovada sıralanan höyüklerle yığma tepelerden anlıyoruz. Kazova'ya çok yakın olan Turhal'ın Kuzeydoğusu'ndaki Dazmana (Akçatarla) ve Doğu'sundaki Dazya (Gümüştop) Köyleri ile İlk Çağ'daki isimleri tarihî kaynaklara geçmiş olan Dazimonitis (Kazova) ve Dazimon (Tokat) arasındaki fonetik benzerlik açıkça görülmektedir (Harita : l ve 2).

            4 Strabon Coğrafya "Geographika". Kitap XII, Bölüm : I - II - III, s. 30 - 31.

Zelitis Hinterlandında Zela - (Oenoë = Ünye)

Harita : 2 - Kazova (Dazimonitis, Gümenek (Comana),
Turhal (Gaziura), Zile Ovası (Zelitis) ve Yeşilırmak
(İris)'ı İlk Çağ'daki adlarıyla gösterir harita.
(Magie David'in Roman Rule adlı eserinden alınmıştır.

          Uzun süre İlk Çağ'daki adlarıyla anılan bu köylere Turhal'ın Güneybatısı'ndaki Vazanya (Ayranpınar) Köyü'nü de ekleyebiliriz. Özellikle, Dazya (Dazia) Köyü, İlk Çağ'da Komana (Comana)'dan kaçan Hıristiyan halkın ilk yerleşim alanlarından olmuştur5.

            5 Yavi, E. : Tokat (Komana), Niksar (Neocaesarea).... s. 27 ve 181.

            Daha ziyade, İlk Çağ'a ait yerleşim izlerini taşadığını tahmin ettiğimiz höyük ve yığma tepeler Kazova gibi elverişli bir sahada yoğunlaşmaktadırlar. Ova tabanında Yeşilırmak (İris)'in taşkın alanı dışındaki kesimlerden başlayarak 550 - 750 m arasındaki kuşakta sayıları artan bu eski yerleşim yerlerini Yeşilırmak'ın Kuzeyi'nde ve Güneyi'nde olmak üzere iki bölümde incelemeye çalışacağız.

            l - Yeşilırmak Kuzey'indekiler :

            Bu bölümde yer alan höyük ve yığma tepeler Batı'dan Doğu'ya doğru Mercimek Tepe, Necip Höyüğü, Dökme Tepe, Engüren Tepe ve Gümenek (Comana) Höyüğü şeklinde sıralanmaktadırlar.

Comana (Gümenek) Höyüğü

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Konumu itibariyle Kazova'nın gözetleme kulesi özelliğini taşıyan Mercimek Tepesi (1.200 m), Kazova'yı Turhal Ovası'na bağlayan Katmerkaya Boğazı'nı ve bütünüyle çevreyi kontrol altında tutmaktadır. Ova tabanına göre 600 m yüksekliğe sahip olan bu tepe Jura - Kretase Devri kalkerlerinden oluşmaktadır. Zirve kısmı aşınma sonucu düzleşen Mercimek Tepesi'nin üst kısmında yığma toprak ve molozlardan müteşekkil bir küçük tepecik bulunmaktadır. Söz konusu bu tepenin daha önce de belirttiğimiz gibi savunma amacıyla yapılmış bir işaret tepesi olması muhtemeldir (Harita : l - Foto : 1). Çünkü, Kazova'daki diğer höyük ve yığma tepeler burayı rahatlıkla görebilmektedirler.

            Orta kısımda Necip Köyü'nün şimdiki yerinin biraz Kuzey'inde yer alan Necip Höyüğü, izinsiz yapılan tahrip edici kazılar sonucu belirsiz bir görünüm almıştır. İçerisinden yayık biçimli bir tabutun çıktığı söylenen bu eski yerleşim yerinin Hitit Devri'nin izlerini taşıdığını tahmin ediyoruz.

            Kazova'nın ortasında eski Dökmetepe bucak merkezinin biraz Doğu'sunda bulunan yığma tepede de bilimsel anlamda kazı yapılmamıştır. Tokat Müzesi'nin 1938 yılı kayıtlarına göre, buradan at heykeli, seramik eşya, taş sütunlar ile horasan temeller çıkarılnııtır6. Tümülüs olduğu yolunda görüşler bulunan Dökmetepe üzerinde D.S.İ.'nin 1968 yılında ağaçlandırma yapması ve ağaçların sulanmasıyla birlikte tepede çökme meydana gelmiştir. Zamanla belirsiz bir hal alan bu yığma tepe şimdi ağaçlarla kapatılmış durumdadır.

            6 Yavi, E. : Tokat (Komana)... s. 180.

            Yeşilyurt Köyü yakınında yer alan Engüren Tepe'den de rastgele yapılan kazılar sonucu çeşitli eserler çıkarılmıştır. Buradan çıkartılan bir at heykelinin Tokat Müzesi'ne teslim edildiği çevredeki köy halkından öğrenilmiştir.

            Kazova'nın 10 km Doğu'sunda, Yeşilırmak Kuzeyi'ndeki Comana (şimdiki Gümenek) Höyüğü, bu yörenin en önemli antik yerleşim merkezidir. Anadolu'nun İlk Çağ'daki önemli yerleşim merkezlerini ve saha adlarını gösteren haritalara bakıldığında, iki ayrı yerde "COMANA" adını taşıyan yerleşim merkezini görebilmekteyiz. Bunlardan birisi Güney'de Adana'nın Tufanbeyli ilçesinin Şarköy sınırları içindeki "Kapadokya Komanası (Comana Cappadocia)", diğeri ise Kuzey'de Pontus Devleti sınırları içinde kalan "Pontus Komanası (Comana Pontica)"dır.

            İnceleme alanımızda yer alan Pontus Komanası Tokat'ın 10 km Kuzeydoğu'sunda, Niksar - Almus karayolu kavşağında Kılıçlı (Gümenek) Köyü yakınında bulunmaktadır (Harita : 1 - 2 - 3). Bu antik yerleşmenin kuruluş tarihi kesin olmamakla birlikte M.Ö. 4. yüzyıldan itibaren Pers, Hellenistik, Pontus, Roma, Bizans Devri'nde varlığını sürdürmüştür. 1940 yılında Kazova'yı sulamak amacıyla yapılan regülatörün inşaat kazılarında, Hellenistik ve Roma Dönemleri'ne ait Comana kentinin yapı taşları bulunmuştur.

            Comana Höyüğü çevresinde ortaya çıkan yerleşme kalıntılarına bakarak antik kentin höyük tepesi ile Yaylacık Dağı etekleri arasında geniş yer kapladığı söylenmektedir. Persler zamanında Anaitis Mezhebi'nin önemli bir merkezi olan Comana, Hıristiyanlığın yayılması ile önemini yitirmiş, deprem ve diğer tahribat yüzünden toprak yığını haline gelmiştir (Foto : 2).

Harita : 3 - Kazova'daki Eski Yerleşim Yerlerinden
Cellad Han, Necip ile Comana'nın V. Cuinett'e Göre Yerleri.

            2 - Yeşilırmak Güneyi'ndekiler :

            Kazova'da Yeşilırmak'ın Güneyi'nde kalan sahadaki höyük ve yığma tepeler Batı'dan Doğu'ya doğru belirli aralıklarla sıralanmışlardır. Akdağlar'ın Kazova'ya bakan yamaçlarında 600 - 800 m arasındaki kuşakta dört adet, ova tabanında (600 m'nin altında) ise üç adet olmak üzere toplam yedi adet yapay tepe tespit etmiş bulunuyoruz. Bu tepelerin coğrafî dağılışlarına baktığımızda, bunların şimdiki köy yerleşmelerinin yakınında, derelerin oluşturduğu birikinti konilerinin kenarlarında yer aldıklarını görüyoruz.

            Bu duruma bakarak eski yerleşme yerleriyle yeni yerleşmeler arasında bir ilişki kurulabilmektedir. Eskiden ova tabanının Yeşilırmak'a yakın kesimleri tamamen bataklık olduğu için ve özellikle taşkınlardan etkilenmemek amacıyla yerleşmeler daha çok yamaçlarda toplanmışlardır. Şimdiki çoğu yerleşmeler için de aynı şeyi söylemek mümkündür. Bugünkü yerleşmeler de eskiler gibi, daha çok suya ve tarım alanına bağımlı olarak birikinti konileri kuşağında, dere yataklarına yakın korunaklı yerleri tercih etmişlerdir.

            Kazova'nın Batı bölümünde Ütük Köyü Güneyi'nde yer alan Mahmut Tepesi (588 m) şahıs arazisi içinde bulunan bir yığma tepedir. Burada kazı yapılmadığı için höyük mü, yoksa tümülüs mü olduğu hakkında kesin bir bilgimiz yoktur. Zile - Pazar karayolu kenarında yer alan bu tepe de kısmen tahribe uğramıştır.

            Kaz Gölü'nün Batısı'nda Taşlıhöyük Köyü'nün biraz Kuzeydoğu'sunda yer alan Taşlıhöyük Tepesi (563 m), ova tabanında belli belirsiz küçük bir tepecik olup, yer yer tahrip edilmiş durumdadır (Foto : 3). Adını bu höyükten alan şimdiki Taşlıhöyük Köyü'nün oldukça eski bir yerleşme yeri olduğunu 1574 tarihli Osmanlı Tahrir Defteri'nden de öğrenmiş bulunuyoruz7.

            7 Defter-i Mufassal Liva-i Sivas. - I. Cilt

Kazova'da Taşlıhöyük Tepesi

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Akdağlar'ın Kazova'ya bakan yamaçlarında 600 - 800 m kuşağında yer alan höyük ve yığma tepeler ise : Yeniköy'ün hemen Kuzeybatı'sında Bahçebaşı Deresi'nin sol tarafında yer alan Yeniköy Höyüğü, bir sırt üzerine tünemiş olan Çayköy'ün Kuzeyi'nde bulunan Çayköy Dökmetepeleri ve Üzümören Kasabası - Bağlarbaşı Köyü Kuzeyi'ndeki Dökmetepe'dir.

            1/25.000 ölçekli topografya haritasında adı "Bahçelikbaşı Tepesi" olarak kaydedilen Yeniköy Höyüğü (633 m), uzaktan bakıldığında açık bir şekilde çevresinden ayırdedilebilmektedir. Çayköy'ün önündeki yığma tepelerin şekil itibariyle tümülüs olması ihtimali kuvvetlidir. Yanyana iki kesik koni şeklinde yükselen bu tepelerin her ikisi de aynı yükseklikte olup (630 m), üst kısımları tahrip sonucu düzleşmiştir. Üzümören kasabası ile Bağlarbaşı Köyü'nün Kuzey'ine isabet eden ve adı haritaya "Dökmetepe" olarak geçen diğer bir yığma tepe ise, diğerlerine göre yüksekçe bir yerde (841 m) bulunmaktadır.

            Pazar Kasabası'nın Doğusu'nda Küçükbağlar (Küçük Endiz) Köyü'nün 2 km Kuzeybatı'sındaki Endiz Höyüğü (583 m), Kazova'da Yeşilırmak Güneyi'nde yer alan sonuncu höyüktür. Burada 1984 yılında Tokat Müze Müdürlüğü tarafından bir kazı yapılmış ve Hellenistik Dönem'e ait eserler bulunmuştur8.

            8 Yavi, E. : Tokat (Komana)... s. 181.

            B - ZİLE OVASI VE ÇEVRESİNDEKİ HÖYÜKLER

            Zile Ovası ve çevresindeki höyüklerin sayısı Kazova'dakilere kıyasla daha azdır. Bu sahada belirgin olarak dikkati çeken üç höyük tespit etmiş bulunuyoruz. Bunlar : Zile ilçe merkezinin ortasındaki "Anziliya Höyüğü", Zile Ovası'nı Batı'dan çevreleyen eşik alanı üzerinde Büyük Karayün Köyü yakınındaki "Karayün Höyüğü" ve Zile Ovası'nı Turhal Ovası'na bağlayan Hamidiye Boğazı girişindeki "Yüntepe Höyüğü"dür (Harita : 1).

Zile Batısı'nda Sivriçal Tepesi ve Karayün Sırtları'ndan Bir Görünüş

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Eski Çağ'da Zelitis adıyla bilinen Zile Ovası ve çevresinin 5.000 yıldan bu yana 14 uygarlığın izlerini taşıdığı, yapılan tarihî araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır. İç Anadolu Bölgesi'nden başlayıp, Kuzeydoğu'da Yeşilırmak Havzası boyunca sıralanmış Hitit yerleşim merkezlerinden biri olan Anziliya Höyüğü, Zile ilçe merkezinin ortasında bulunmaktadır. Kalker kayalar üzerine toprak dolgu olarak yumurta biçiminde oturan bu höyük, Hitit, Frig, Pers, Pontus, Roma, Bizans ve Türkler zamanında üst üste iskân edilmiştir. Halen üzerinde Roma Dönemi'nden kalma kale surları ile son döneme ait birkaç harabe bina yer almaktadır (Foto : 4). Anziliya Höyüğü'nün başlangıçta bir Hitit yerleşim alanı olduğunu Zile'den kuş uçusu 15 km Güneybatı'da yer alan Maşat Höyük'ten çıkartılan tabletlerden anlıyoruz.

Sedat ALP
Maşat - Höyük'te Bulunan Çivi Yazılı Hitit Tabletleri

            Zile Ovası'nın Kuzeybatı bölümünde çevreye hâkim bir mevkide kurulmuş olan Anziliya Höyüğü (780 m), kazı yapılmaya müsait olmadığı için halen gizliliğini korumaktadır.

Kale'den Zile Kuzeyi ve Bayır Köy Sırtlarının Görünüşü

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            İlk Çağ'ın ünlü coğrafyacısı Strabon'a göre, Zelitis arazisinin sahibesi Ninova melikesi Semiramis, bu höyük üzerine M.Ö. 7. asırda Zelâ şehrini inşa ettirmiştir9. Zile'nin ilk kuruluş yeri olan bu höyük tepesi üzerinde Persler Anaitis Mezhebi'nin ünlü Ateş Tapınağı'nı kurmuşlardır. Aynı dönemde Persler'e ait diğer bir ateş tapınağı ise Comana'da bulunuyordu.

            9 Straboıı Coğrafya ''Geographika" s. 55 - 56.

            Zile Ovası'nı Batı'da çevreleyen 1.000 metrenin üzerinde yüksekliğe sahip, üzeri düzleşmiş eşik alanında (Karayün sırtlarında) da bir höyük bulunmaktadır. 1/25.000 ölçekli topografya haritasında Höyük Tepe (1.020 m) adıyla kaydedilen bu höyüğe, üzerinde yer aldığı sahanın yerel adından esinlenerek "Karayün Höyüğü" adını vermiş bulunuyoruz. Büyükkarayün Köyü sınırları içinde kalan bu höyük, Zile - Çekerek karayoluna çok yakın uzaklıktadır.

            Kuzeydoğu'da Zile Ovası'nı Turhal Ovası'na bağlayan ve içerisinden Honar Çayı, Zile - Turhal karayolu ile Sivas - Samsun demiryolunun geçtiği Hamidiye Boğazı girişinde "Yüntepe Höyüğü" bulunmaktadır. Yüntepe (630 m), Bağlarpınarı Köyü'nün BKB'sında ve bu köyün sınırları içinde kalmaktadır. Üzeri aşınma ve tahrip yüzünden düzleşerek yassılaşan bu tepecikten kömür parçaları ile çanak çömlek çıktığını köy halkından öğrenmiş bulunuyoruz.

Tokat (Dazimon) Kalesi

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            C - MAŞATOVA'DAKİ HÖYÜKLER

            Zile Ovası'nın Güneybatı'sında, bu ovadan 1.000 metrenin biraz üzerinde yüksekliğe sahip bir eşik sahasıyla ayrılan Maşatova ünitesi, Hitit - Frig Devri'nin en önemli yerleşim alanlarından birisidir. Eski adı "Maşat" olan şimdiki "Yalınyazı Köyü"nün 1.500 m kadar Batı'sında yer alan "Maşat Höyük", Maşatova ortasında yükselmektedir (Harita : 1). Denizden yüksekliği 886 m ve nisbî yüksekliği 25 m olan Maşat Höyük Tepesi, 1973 yılına kadar esrarını korumuştur. Bu yılda Prof. Dr. Tahsin Özgüç başkanlığında başlatılan kazılar sonucu buranın önemli bir Hitit ve Frig yerleşim merkezi olduğu ortaya çıkarılmıştır.

            Hitit Devri'nde adı "Tapigga" olan Maşat Höyük'ün üst kısmında büyük bir saray, eteğinde ise kent bulunmaktadır. Tapigga, M.Ö. 1500 yıllarında Demir Çağı'nı, Hitit İmparatorluğu döneminde ise en parlak günlerini yaşamıştır. Kaşkalar'ın sık sık saldırılarına uğrayan bu kent beş defa yakılıp yıkılmıştır. Yangına ait izler halen açıkta duran ev temellerinde görülmektedir (Foto : 5). Bu höyükten çıkartılan tabletlerin okunarak değerlendirilmesiyle Hitit devrinde bu yörenin coğrafî yer adları üzerine yorumlar yapılması da mümkün olmuştur10. Örneğin, Zile ilçe merkezinin ortasında yükselen "Anziliya Höyüğü"nün bir Hitit yerleşmesi olduğunu bu çalışmadan anlıyoruz.

            10 Alp, S. : "Maşat - Höyük'te Keşfedilen Hitit Tabletlerinin Işığı Altında Yukarı Yeşilırmak Bölgesinin Coğrafyası Hakkında", s. 637 - 646.

Anziliya (Zelâ) Höyüğü ve Roma Dönemi Kale Surları
a) Höyük Kısmı, b) Ana Kaya

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Maşat Höyük'ün 7 km Kuzeydoğu'sunda Üyük Köyü sınırları içinde 25 m nisbî yüksekliğe sahip bulunan Kızılhöyük'te kazı yapılmamıştır. Hemen yanı başındaki köye "Üyük" ismini veren Kızılhöyük"ün de bir Hitit - Frig Devri yerleşim merkezi olması muhtemeldir. Çünkü bu höyük Maşat Höyük'e çok yakın olup, yüzeyden çıkan eserler birbirlerine benzerlik göstermektedirler.

            II - KALELER VE KAYA ODALARI

            Araştırma sahamızdaki kaleler ile kaya odaları eski yerleşim faaliyetlerine ışık tutan diğer önemli yerleri oluşturmaktadırlar. Bu nedenle, bunları iki ayrı başlık altında ele almaya çalışacağız.

            A - KALELER

            Eski yerleşim alanları içerisinde önemli bir yeri bulunan kaleler, daha çok savunma amacıyla inşa edilmişlerdir. Araştırma sahamızdaki kaleler de genelde olduğu gibi, çevreyi kontrol altında tutabilecek müstahkem yerlerde kurulmuşlardır. İnceleme alanımız içerisindeki kaleler Tokat, Zile ve Turhal'da yer almaktadırlar.

            l - Tokat (Dazimon) Kalesi :

            Tokat Kalesi, Kazova'nın Doğu ucunda, bu ovaya Güney'den açılan korunaklı bir vâdi (Geyraz - Behzat Vâdisi) içerisinde, Güney'de Sivas yönünden gelen yol ile Batı'da Kazova'yı kontrol altında tutacak bir mevkide, sarp kayalar (Permien Devri kalkerleri) üzerinde inşa edilmiştir. Orta Çağ şatolarına benzer bir özellikteki Tokat Kalesi'nin denizden yüksekliği 750 m, vâdi tabanına göre yüksekliği ise 130 m'dir (Foto : 6, Harita : 1).

Tokat Kalesi

            Tokat'ın 10 km Kuzeydoğu'sunda Gümenek mevkiinde bulunan antik Comana kenti, Persler ve Pontuslular zamanında çok ünlü dinî bir merkez idi. Anaitis Mezhebi'ne bağlı topluluğun taptığı kutsal Ateş Tapınağı da burada bulunmaktaydı. Hıristiyanlığın bu sahada yayılmaya başlamasıyla Comana'daki Anaitis Mezhebi'ne mensup din adamlarının dayanılmaz baskılarından kaçan bir grup Hıristiyan, şimdiki Tokat Kalesi'nin bulunduğu sarp kayalıklara sığınmışlardır. Tokat'ın ilk yerleşenlerinden olan bu insanlar, zamanla söz konusu sarp kayalar üzerine bir kale inşa ederek adını "Dazimon" koymuşlardır.

            M.Ö. 47 yılında Romalılar'ın eline geçen Tokat (Dazimon) Kalesi, aynı özelliğini korumuştur. Bizanslılar döneminde (M.S. 395) Dazimon Kalesi, yapılan savaşlarda çok büyük değer kazanmıştır. Danişmentliler, Selçuklular ve İlhanlılar Dönemi'nde çeşitli olaylara sahne olan Tokat Kalesi, Osmanlılar Dönemi'nde de önemli görevler üstlenmiştir. Ünlü gezginimiz Evliya Çelebi, yazdığı "Seyahatname" adlı eserinde Tokat Kalesi'nin bu dönemdeki özelliklerini şöyle sıralamaktadır : "Kale, bir yüksek tepe üzerine kesme taş ile yapılmış olup, o kadar büyük değildir. Etrafı 6.000 adımdır. Etrafı burçlarla ve kulelerle süslenmiş olup, etrafında hendek yoktur.

Hüseyin Gazi Tepesi'nin KD Eteklerindeki Çal Bağları

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Korkusuz bir sûrdur ki, saman yolu gibi göğe baş uzatmıştır. Dört tarafı çok sarp olduğundan asla hendek olacak yeri yoktur. Bütün etrafı şahin, kartal ve zağanos yuvası ile dolu, çeşitli rengârenk kayalardır. Batı'ya bakan bir kapısı vardır. Kalenin içinde dizdar evi, kethüda, imam, müezzin ve kale mehterhaneleri, cebehâne odaları, zahire ambarları, su sarnıçları, ceylân yolu adlı su yolları vardır ki, tam 362 basamak kesme kaya taş merdivenle nehre inilir. Batı taraftaki Ayar Kayası (şimdiki Elicekkaya Tepesi) bu kaleye havaledir."11 Bugünkü Tokat şehrinin nüvesini oluşturan Tokat Kalesi, İlk Çağ'dan başlamak üzere önemli bir yerleşim yeri olmuş, bu özelliğini uzun süre devam ettirmiş ve günümüzde de sembolik bir özelliğe bürünmüştür.

            11 Evliya Çelebi Seyahatnamesi. Cilt. 5, s. 230 - 231.

            2 - Geyraz kalesi :

            Tokat'ın Güneyi'nde, il merkezine 5 km uzaklıkta bulunan Geyraz Mahallesi'nin Güneydoğu'sunda 970 m yükseklikteki sarp kayalık mevkiye 1/25.000 ölçekli topografya haritasında "Geyraz Kalesi", ayrıca bu yerin Geyraz Çayı vâdisine yakın bölümüne de "Kale Dibi" adı verilmiştir. Şimdiye kadar yapılmış araştırmalarda ismine rastlayamadığımız bu yerin gerçekte kale özelliği bulunmaktadır. Geyraz Mahallesi sakinlerinin açıklamaları da bu görüşümüzü desteklemektedir.

            Geyraz Kalesi adıyla bilinen bu yer daha çok, Güney'de Sivas - Çamlıbel üzerinden gelen tarihî yolun geçtiği Kızıliniş Geçidi'ni kontrol edecek bir özellik taşımaktadır. Ayrıca, bütünüyle Gayraz Vâdisi'ni ve Kuzey'de Tokat Kalesi'ni görebilecek bir konuma sahiptir.

Zile Kalesi İçindeki Parktan Bir Görünüş

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            3 - Zile kalesi :

            Zile Ovası'nın Kuzeybatı bölümünde, ilçe merkezinin ortasında yükselen Anziliya Höyüğü, Romalılar döneminde üzerine yapılan surlarla gerçek bir kale özelliği kazanmıştır. Aslında, kalenin temelini kalker kayalar oluşturmaktadır. Hitit - Frig - Pers ve Pontus dönemlerini kapsayan höyük kısmı ise bu kalker kütle üzerinde toprak dolgu olarak kendini belli etmektedir (Foto : 4).

            Daha önce belirttiğimiz gibi, M.Ö. 7. yüzyılda Zelitis (Zile Ovası ve yakın çevresi)'nin sahibesi Ninova Melikesi Semiramis bu höyük üzerine Zelâ şehrini inşa ettirmiştir. Bu nedenle, Zile'nin ortasında yükselen kompleks tepeye "Semiramis Tepesi" de denilmektedir (denizden yüksekliği 780 m, nispî yüksekliği 30 - 40 m).

            M.Ö. 74 yılında Pontus Kralı Mihridat'ı Zile Ovası'nda yenilgiye uğratan Roma Kralı Pompeius, Zelitis'in sınırlarını genişleterek Zelâ'ya şehir unvanı vermiştir. Daha sonra Pontus Kralı Mihridat'ın oğullarından Parnace, Romalılar'ın iç karışıklıklarından yararlanarak Zelâ'yı tekrar ele geçirmiş, bunun üzerine Roma Kralı Sezar (Caesar), Zile Ovası'nda beş gün süren savaştan sonra Parnace'ı yenerek Zelâ'yı tekrar Roma topraklarına katmıştır. Sezar, kazandığı bu zaferi Roma'daki bir dostuna "VENI, VIDI, VICI (Geldim, Gördüm, Yendim)" sözleriyle müjdelemiştir. Sezar'ın bu sözleri yuvarlak bir taş sütun üzerine yazılmış olup, halen Zile Kalesi içindeki parkta muhafaza edilmektedir.

Zile Kalesi Surları ve Saat Kulesi

            Semiramis Tepesi üzerinde bulunan Zelâ şehri, Romalılar döneminde surlarla çevrilerek savunması kolay bir kale haline dönüştürülmüştür. Ayrıca, kalenin Doğu bölümündeki kalker kayaların eteğine büyük bir açık hava tiyatrosu da yapılmıştır. Söz konusu bu Roma Amfitiyatrosu'nun bu bölgede tek örnek olmasına rağmen korunamaması yüzünden sahne kısmı tahrip edilmiş ve kesme taşlarının büyük bir kısmı yok edilmiştir (Foto : 7).

            Romalılardan sonra, Bizanslılar, Selçuklular ve İlhanlılar eline geçen kale, 1397 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 17. asırda yaşamış olan Evliya Çelebi, Zile Kalesi için şunları yazmıştır : "Zile sahrasının Kuzey'inde yalçın bir kaya üzerinde 26 kuleli, kapısı kıbleye bakan bir kale vardır. Kalenin içinde 300 ev, bir cami, bir cephanelik ve su sarnıçları bulunur; fakat hamam ve çarşısı yoktur. Ancak, kale ağası ve neferleri burada oturur. Her gece iki defa mehter çalınır. Bakımlı ve korunaklı bir kaledir. Celâli isyancıları eline geçip onlar barınmasınlar diye neferleri bekçilik ederler. Zira şehir âyanının, başka köylerin eşraf ve kibarının kıymetli eşya ve erzakı bu kalede muhafaza olunur."12

            12 Evliya Çelebi Seyahatnamesi. Cilt 5, s. 126.

Amfitiyatro ve Zile Kalesi Surları

            Uzun yıllar süren savaş tehdidi altında kalan Zile Kalesi, Bizans - Arap mücadelesinden sonra, askerî değerini yitirmeye başlamıştır. Osmanlılar'ın son zamanlarında depo halinde kullanılmış ve harap olmaya yüz tutmuştur. İstiklâl Savaşı'mız sırasında, Zile'yi yağma eden isyancı çetelere karşı bu kaleden ateş açılarak kasabadan uzaklaştırılmışlardır.

            Zile Kalesi'nin giriş kapısı üzerinde yükselen minare şeklindeki saat kulesinin başlangıçta minare olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Daha sonra üst kısmında değişiklik yapılarak saat kulesine dönüştürülen bu eser, bugün saatsiz de olsa kaleye ayrı bir özellik katmaktadır.

            Bugün Zile Kalesi'nin surlar içinde kalan bölümü, park haline getirilmiştir. Surların bir bölümü yeniden restore edilmesine rağmen korunamadığı için yer yer yıkılmalar meydana gelmektedir. Çevresinin ve iç kısmının daha iyi bir şekilde korunmaya alınmasıyla uzun yıllar varlığını sürdüreceğine inandığımız bu değerli kültür mirasının aynı zamanda turizm faaliyetine de büyük katkı sağlayacağı gözardı edilmemelidir.

            4 - Turhal kalesi :

            İlk Çağ coğrafyacılarından Strabon, Yeşilırmak'ı (İris'i) anlatırken "Phanaroia'dan çıkan diğer bir nehir de aynı ovadan akar ve bunun ismi İris'dir. Bunun kaynakları Pontos'dadır ve Pontos'daki Komana şehrinin ortasından ve verimli bir ova olan Dazimonitis (Kazova)'den Batı'ya doğru aktıktan sonra, şimdiki terkedilmiş olan eski kırali Gaziura şehrine doğru kıvrılır."13 demektedir. Strabon'un sözünü ettiği Gaziura şehrinin bugünkü Turhal Kalesi olması gerekir. Çünkü o devirde şehirlerin yüksek yerlerde kurulduğu dikkate alınırsa, Yeşilırmak'ın Doğusu'nda yükselen Kale Tepe'ye (628 m) Gaziura kentinin ilk kuruluş yeri gözüyle bakılması mümkün olabilir.

            13 Strabon Coğrafya "Gegraphika". Bölüm : I - II - III, s. 30 - 31.

Turhal Ovası İçerisinde Tek Tepeler
(Soldaki : Kale Tepe, Sağdaki : Varvara Tepesi'dir.)


Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Bazı kaynaklara göre, M.Ö. 6. asırda Anadolu'ya gelen Persler, Komana, Zelâ kentlerini işgal etmişler, Pers İmparatorluğu'nun çökmeye başlaması ve M.Ö. 3. asırdan sonra Büyük İskender'in Anadolu'yu işgal etmesiyle Makedonyalı komutan Sabiktas bölgede denetimi sağlayamamış ve Pers asıllı Ariarates Yesilırmak Havzası'nda merkezî durumda bulunan Gaziura (Turhal) kentinde bağımsızlık ilân etmiştir. Pontuslular döneminde, bugün kentin ortasında yükselen sarp kayalar üzerine görkemli bir kale ve yeraltı geçitleri inşa ettirmişlerdir. Romalılar devrinde, Gaziura Kalesi Pompeius tarafından ele geçirilmiş ve tahrip edilmiştir.

            M.S. 5. asırdan 1068 yılına kadar Bizans egemenliğinde kalan Turhal, bu dönemde sık sık Arap akınlarına uğramıştır. Daha sonra Danişmendler, Selçuklular, İlhanlılar ve nihayet 1392 yılında Osmanlılar'ın eline geçen Turhal Kalesi hakkında Evliya Çelebi şunları yazmıştır : "Danişmendliler'den Turhal adında birinin yapısıdır. Sonra 795 (1392) tarihinde cenksiz, Yıldırım Bayezid Han'a itaat etmişlerdir.

            Kale o kadar sağlam değildir. Ancak, Turhal kazasında yığma bir tepe üzerinde taştan yapılmış beşgen şeklinde bir kaledir."14 Ünlü gezginimizin yığma tepe üzerine kurulduğunu belirttiği Turhal Kalesi gerçekte tamamen kalker kütleler üzerinde inşa edilmiştir. Yesilırmak vâdisinden 100 m yüksekte bulunan kale üzerinde halen iki burç harabesi ile kapatılmış yer altı geçitleri bulunmaktadır (Foto : 8).

            14 Evliya Çelebi Seyahatnamesi. Cilt 5, s. 246.

Turhal Ovası ve Turhal'dan Bir Görünüş

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            B - KAYA ODALARI

            Eski yerleşim yerleri içinde dikkati çeken kaya odalarına Kazova'da iki ayrı yerde rastlamaktayız. Bunlardan ilki Mercimek Tepesi'nde kalker kaya içerisine oyulmuştur. Bu kaya odası ile hemen yakınındaki su sarnıcı bu kesimin önemli bir yerleşim yeri olduğunu ortaya koymaktadır (Foto : 9).

            Kazova'nın Doğu bölümünde Emirseyit Köyü ortasında bir kale gibi yükselen kalker kaya içerisine oyulmuş kaya odası ise, ikinci ve en tipik örneği teşkil etmektedir (Foto : 10). Roma - Bizans döneminde yapıldığı tahmin edilen kaya odalarının bir başka örneği de Zile Kalesi'nde bulunmaktadır.

Kale Sırtlarında Koca Kayzer (Sezar) Kaya Mezarı

            III - SELÇUKLU - OSMANLI DÖNEMİNİN YOK OLMUŞ VEYA HARABE HALİNE GELMİŞ YERLEŞİM İZLERİ

            Özellikle Kazova'da rastladığımız hamam, han ve köprü harabelerine bakarak bu sahanın Selçuklu - Osmanlı döneminde de önemli bir yerleşim alanı olma özelliğini sürdürdüğünü açıkça söyleyebiliyoruz. Bu bolümde, Selçuklu - Osmanlı döneminde mevcut olup harabe hale gelmiş eserler ile artık ortada görülmeyen eski yerleşim yerleri üzerinde duracağız.

            Önce, Kazova'ya adını veren fakat şimdi yeri belli olmayan ve haritalarda da ismine rastlayamadığımız Kazâbâd (Kazova) kasabasının asıl yerinin neresi olabileceği üzerinde durmayı gerekli görüyoruz. 1656 yılında Tokat'a gelen Evliya Çelebi, Kazova ve Kazâbâd kasabasını "Kazovası Tokat'a bir konaktır. Çok bolluk bir ülkedir. Asıl Kazova (Kazâbâd) kasabası Tokat şehri toprağında yüzelli akçalık bir kazadır. Kethüda yeri, serdarı, câmii, han ve hamamı, küçük çarşısı vardır. Bu Kazova'dan Tavukçu Köprüsü geçilerek Tozanlı Nehri'ne ve oradan Tokat şehrine varılır"15 şeklinde tasvir etmiştir.

            15 Evliya Çelebi Seyahatnamesi. Cilt : 5, s. 124 - 125.

Jura - Kretase Kalkerlerinden
Oluşan Hüseyin Gazi Tepesi'ndeki
Erime Boşlukları

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Ünlü gezginimiz Evliya Çelebi, bugün Kazova'da halen varlığını sürdüren Pazar Kasabası için de "Eski Aynapazarı, Kazova toprağında Tokat'a yakın yüzelli akçalık kazadır. Kazova'ya (Kazâbâd Kasabası'na) gayet yakındır." şeklinde açıklamalar yapmaktadır. Evliya Çelebi bugün ortada görülmeyen Kazâbâd Kasabası ve ona çok yakın olduğunu belirttiği Pazar Kasabası'ndan bahsettiğine göre, gerçekte eski Kazâbâd Kasabası'nın yeri neresi olabilir?

            Pazar kasabasına çok yakın olduğunu dikkate alarak yaptığımız saha araştırmasında, eski bir hamam harabesi ve yakın çevresindeki ören yerleri ile dikkati çeken Beyobası Mahallesi'nin eski Kazâbâd Kasabası'nın üzerinde kurulduğunu sanmaktayız. Çünkü bu mahallenin Doğu'sunda bulunan harabe hamamın (Foto : 11) Beyobası gibi küçük bir yerleşme için yapılıp terkedilmesi düşünülemeyeceğine göre, bu hamamın vaktiyle büyücek bir yerleşim merkezine ait olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır.

Pazar'ın Batısı'nda Beyobası Mahallesi'nde Bir Hamam Harabesi

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Burada şunu belirtmek gerekir ki, Kazâbâd Kasabası'nda olduğu gibi, çoğu yerleşmelerin eski durumunu ve tarihçesini tespit etmek oldukça zor olmaktadır. Çünkü, meskenlerde kullanılan malzemenin dayanıksızlığı sebebiyle deprem, yangın ve sel felâketi yapıları kolayca ortadan kaldırmıştır. Bunlardan sadece taş yapıların kalıntılarına rastlanılmaktadır. Kazova'da Mercimek Tepe eteğinde yer alan Arzupınar Köyü Güneyi'ndeki han ile köprü ayağı kalıntıları bu durumu kanıtlayan önemli birer örnektir (Harita : l, Foto : 12).

            V. Cuinett'in Sivas Vilâyeti idarî bölünüş haritasında "Djellad Han" adıyla gösterdiği bu han harabesinin bulunduğu yere şimdiki köy halkı da "Cellât Han" adını vermektedir (Harita : 3). Tamamen yıkılmış halde bulunduğu için, "Kırıkhan" da denilen bu yerin Doğu'sunda eski bir mezarlık, Batı'sında ise Yeşilırmak'ın eski yatağı üzerindeki köprü ayakları yer almaktadır. Bir süre bu köprü ayaklarının bulunduğu yerden akan Yeşilırmak, daha sonra yatak değiştirerek şimdiki yerine çekilmiş ve bu eski köprü açıkta kalarak tahrip olmuştur. Şimdi bu köprüden geriye kalan sadece iki ayak kalıntısıdır. 1/25.000 ölçekli topografya haritasında Yeşilırmak'a ait eski yatak izinin gösterilmiş olması ve sözünü ettiğimiz bu köprü ayaklarının bu yatak üzerine isabet etmesi ileri sürdüğümüz fikri destekleyen diğer bir kanıttır.

Arzupınarı Köyü Güneyi'ndeki Cellâthan Harabesi
a) Cellâthan, b) Mercimek Tepesi, c) Arzupınar Köyü

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            İç Anadolu'yu Karadeniz kıyısındaki Samsun'a bağlayan tarihî yol, bugün olduğu gibi eskiden de Sivas - Çamlıbel - Tokat - Kazova - Turhal - Amasya güzergâhını izlemekteydi. Ayrıca, bu yol üzerinde yolculuk yapanların konaklama ihtiyacını karşılamak üzere, belirli aralıklarla (10 - 12 km) yapılmış hanlar da bulunmaktaydı. Bir anlamda geçici konaklama amacıyla inşa edilen bu yapıların bir kısmı günümüze kadar varlıklarını devam ettirememişler ve sadece harabeleri kalmıştır.

            Örneğin, Kazova'da Yeşilırmak Güney'ini takip eden yol üzerinde Çerçi Köyü'nde ve Pazar Kasabası'nın Doğusu'nda olmak üzere, harabe halde iki han bulunmaktadır. Bunlardan Çerçi Köyü'ndeki hanın büyük bir kısmı yıkılmış olup, sadece yan duvarı ayakta durmaktadır (Foto : 13).

Çerçi Köyü'nde Bir Han Duvarı Kalıntısı

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            Daha önce sözünü ettiğimiz Cellât Han'ı ise, Arzupınar Köyü Güneyi'nde yer almaktadır. Bu han da Çerçi Köyü'ndeki han gibi tamamen yıkılmıştır (Foto : 12). Özellikle Selçuklu döneminde aktif olan Güney'deki eski yol bu hanlara uğramaktaydı. Harita l'de görüldüğü üzere, Tokat'tan sonra Çerçi Köyü'ndeki handa konaklayan kervanlar buradan Pazar'daki kervansaraya, oradan Cellât Han'a uğrayarak Turhal'ın Kuzeyi'ndeki boğaz içerisinde bulunan handa gecelemekteydiler.

            Yerlerini belirttiğimiz bu hanlar içerisinde en gösterişli ve halen ayakta duranı Pazar Kasabası Doğusu'ndaki Mahperi Hatun Kervansarayı'dır. Selçuklular döneminde 1237 yılında yapılmış olan bu değerli yapı tamamen kesme taştan yapılmış olup, çevresi 16 adet takviye kulesi ile pekiştirilmiştir. Görkemli portalinden içeriye girildiğinde avlunun iki yanında revaklar yer almaktadır. Kısaca özelliklerine değindiğimiz bu değerli eser her türlü tahribata açıktır (Foto : 14).

Pazar'ın Doğusu'ndaki Mahperi Hatun Kervansarayı

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            SONUÇ

            Kazova ve yakın çevresinde eski yerleşmeler başlığı altında ele almaya çalıştığımız höyükler, tümülüsler, kaleler, kaya odaları, ören yerleri, han, hamam ve köprü harabeleri ile diğer kalıntıların yörenin tarihî coğrafyası ve özellikle yerleşme coğrafyası bakımından önemi büyüktür. Halen varlığını sürdüren bu yerleşim izlerinin sahadaki coğrafî dağılışları ve diğer özellikleri oldukça ilginç bir durum göstermektedir. Geçmişin aynası olan bu değerlere bakılarak yerleşme durumunun yanı sıra diğer birçok faaliyetin eski devirlerde ne şekilde sürdürüldüğü hakkında bir fikir edinmek mümkün olabilmektedir.

            Ancak, araştırma alanımız içindeki eski yerleşim yerlerinin çoğunda arkeolojik kazı ve bilimsel incelemeler yapılmadığı için, bunların kesin olarak hangi döneme ait oldukları bilinememektedir. Dileğimiz şudur ki, bilhassa define aramak maksadıyla höyük ve tümülüslerde yapılan tahripkâr kazıların engellenmesi, birçok bilime ve bu arada coğrafyaya da büyük kaynak oluşturan bu değerli eski yerleşim yerlerinin gerçek kimliklerinin ortaya çıkarılması gereklidir.

Maşat - Höyük'te Açığa Çıkartılan Toprak Kerpiçten Yapılı Ev Duvarları

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

            BİBLİYOGRAFYA

            ALP, S. : "Maşat - Höyük'te Keşfedilen Hitit Tabletlerinin Işığı Altında Yukarı Yeşilırmak Bölgesinin Coğrafyası Hakkında". Belleten Dergisi Cilt : XLI, Sayı : 164, s. 637 - 646, Ankara - 1977.

            CİNLİOĞLU, H. T. : Osmanlılar Zamanında Tokat. Tokat'a ait Kitaplar No. : 2, Tokat - 1941.

            CUİNETT, V. : La Turquie d'Asie Geographic Administrative Satistiqué Dercriptive Et Raisonnée de Chaque Province de L'Asie Mineure. Paris - 1892.

            GÜRSOY, C. R. : "Samsun Gerisinde Karadeniz İntikal İklimi." A.Ü.D.T.C.F. Dergisi, Cilt : VIII, Sayı : 1 - 2, s. 113 - 129, Ankara - 1950.

            GÜRSOY, C. R. : "Türkiye'nin Tabii Yolları." Türk Coğrafya Dergisi, Sayı : 26, s. 24 - 30, Ankara - 1975.

            İZBIRAK, R. : Sistematik Jeomorfoloji. Harita Gen. Müd. Yay. Ankara - 1969.

            MAGIE, D. : Roman Rule In Asia Minor To The End of The Third Century After Christ. Vol. I - II, New Jersey - 1950.

            ÖZÇAĞLAR, A. : Kazova'nın Coğrafyası (Basılmamış Doktora Tezi). Ank. Üniv. Sosyal Bilimler Enst., Ankara - 1988.

            ÖZÇAGLAR, A. : "Zile - Turhal Yöresi'nin Morfografik Özellikleri". Coğrafya Araştırmaları Dergisi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Coğrafya Bilim ve Uygulama Kolu Yay. Cilt : l, Sayı : l, Ankara - 1989.

            RAMSAY, W. M. : The Historical Geography of Asia Minor (Anadolu'nun Tarihî Coğrafyası, Çev. : Mihri Pektaş), London - 1890.

            YAVİ, E. : Tokat (Comana), Niksar (Neocaesarea), Zile (Zelâ), Artova, Erbaa (Erek), Turhal (Talaura), Reşadiye (İskefsir), Almus (Alumus). Tokat Otelcilik Turizm A.Ş. Yay., İstanbuI - 1986.

            Cumhuriyet'in 50. Yılında Karayollarımız. Bayındırlık Bak. Karayolları Gn. Md. Yay. No. : 213, Ankara - 1973.

            - Defter-i Mufassal-ı Liva-i Sivas (1574). Tapu ve Kadastro Gn. Md. Arşivi, Defter No. : 14.

            - Evliya Çelebi Seyahatnamesi. (Türkçeleştiren : Z. Danışman) Cilt : 5, İstanbul - 1970.

            - Strabon Coğrafya "Geographika" (İngilizce'den Çev. : A. Pekman), Kitap XII, Bölüm : I - II - III, İst. Üniv. Ed. Fak. Yay. No. : 1437, İstanbul - 1969.

Zile Devlet Hastanesi'nin Bahçesinde Bulunan Meteoroloji İstasyonu

Fotoğraf : Prof. Dr. Ali ÖZÇAĞLAR 1981 - 1982

TURHAL - KAZOVA - ZİLE (ZÉLA)
(Tokat'ın Antik Coğrafyası - Ekrem ANAÇ)
(Tokat Kültür Araştırma Dergisi - Yıl : 11, Sayı : 18, Aralık 2003, sh. 52 - 54'de yayımlandı.)

          Kaynağını Pont Dağları'ndan alarak Comana şehrinden ve Doğu'dan Batı'ya doğru verimli Kazova (Daximonitis) Ovası'ndan geçen Yeşilırmak, eski zamanda kralların ikametgâhı olan ve şimdi terk edilmiş olan eski Kazova şehrinden Kuzey'e dönerek bir kere daha Doğu'ya doğru bir yay çizdikten sonra Çekerek Suyu (Scylax) ve Çöterler Suyu derelerini alır ve Amasya şehri duvarları altından geçerek Phanaroea'ya karışır.

          Orada Kelkit (Lycus) Suyu'yla birleşerek Karadeniz (Pont - Euxin)'e dökülmek için Çarşamba (Thémiscyre) Ovası'nı dolaşır. Strabon'a ait olan bu tarif, oranın bugünkü topoğrafyasına tamamen uygun düştüğünden, bununla İris Nehri'nin dirseğinde ve tepesi kaleli yalnız ve taşlık yüksek dağın eteğinde bulunan Kazova şehri ve Turhal Köyü'nün yerlerini doğru bir şekilde belirlemek mümkün olmuştur.

          Turhal, Tokat'ın kırk sekiz kilometre Batı'sında, Kazovası adı verilen ovada, bahçelerle çevrilmiş iki - üç yüz haneli bir köydür. Yanındaki dağ çok bozuk ve uçurumlu, yüz elli metrelik tek başına bir tepe oluşturur.

          Kale binasının çoğu kısmı, Orta Çağ'a aittir. Bazı yerlerinde, pek eski zamanın işaretleri vardır. Kapıların üstü, saçak altı ve direk arası gibi yerler, tek parça büyük taştan yapılmıştır. Binanın yeraltında da bir kısmı vardır. Dağın içine inen bu yeraltının dikçe yokuş halindeki yolu, başlangıçta iyice idiyse de sonradan çok taşlı ve çakıllı hale geldiğinden, gidilmesi hemen hemen imkânsızdır; ancak elli adım kadar gidilir.

          Burası Mithridate'ın büyük ihtimal hazinelerini saklamak için Küçük Armeniya ve Pont'un yetmiş beş yerinde yaptırdığı kalelerden birinin yeraltı mahzenidir. Kazova, Pont krallarının eski bir ikametgâhıydı. Bütün kaleleri Pompée tarafından yıktırılarak enkazı başka kasabaların kuruluşunda kullanılmış ve daha Strabon'un zamanında, bu Kazova Kalesi bir harabe haline gelmişti.

          Amasya'nın altı kilometre Doğu'sundaki Kale Köyü, birkaç mezar mağarasıyla dikkat çekicidir. Bu mezarlar, uzman gezginler tarafından ziyaret edilmişler; fakat yeterince incelenmemiştir. Barth, bunun için merdivenlere ve iplere ihtiyaç olduğunu görmüştür. Mağaraların yolunu köylüler de bilmiyorlarmış.

          Çıkmak için sürekli olarak taşlara tırmanmak ve çalıları tutarak emeklemek gerekir. Eserlerin bulunduğu yer, ovadan yüz metre kadar yüksekliktedir. Fakat yolun üçte ikisi geçildikten sonra, yolun önüne çıkan düz ve parlak kayalarda yürümek imkânsızlığından, yola devam edilemez. Bu mezarlar üç tanedir, hiçbir mimarî süsleme görülmez. Sadelikleri açısından Amasya'nın Krallar Mezarı adı verilen mezarına benzer.
.

 

 

Zile Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

YAZDIR