ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 28 Mart 2009 tarihinde güncellenmiştir.)

 

 

Ünyeli Gürcüler’de
Hikâyeler - Çocuk Oyunları

Derleme : Murat ŞAHİN
მურათ შაჰინ

Kaynak Kişiler : Sündüs ŞAHİN - Nuri KARAGÖZ

Tentürük (Topaç) Turnuvası'nda Tentürüğün Kabak Atılışında Ender Bir Enstantane.

Uluslararası Ünye Festivali Orta Çarşı Ü-STP Etkinlikleri - 28.07.2007

Ünyeli Gürcüler’de
Hikâyeler - Çocuk Oyunları
http://www.chveneburi.net/tr/default.asp?bpgpid=18&pq=gürcüce&pqpg=23&pg=1
ქართველები უნიედან (თურქეთი) (მურათ შაჰინ)
03.01.2003


Bassaray Matbaası, Temmuz 2008, İzmir, 157 sh.

            Tomaray

            Tomaray kanaşi tzesula.
            Tomaras kalis şin kopila.
            Tomaray kanaydan şin amosula.
            Mosula rom ra deynahos, kali sabanşi şehvevla loginşi dotzoliliya.

            Sündüs Şahin - Tekkiraz, Velibayraktar Mahalesi

            Tomar

            Domar tarlaya gitmiş.
            Damarın da karısı evdeymiş.
            Domar tarladan eve gelmiş.
            Gelmiş ki ne görsün?
            Karısı yorgana sarılmış yatağa yatmış.
            Domar karısına demiş, neyin var karı, hasta mısın?
            'Çok hastayım adam, öyle ateşim var ki yataktan kalkamıyorum, yanıyorum' demiş.
            Domar demiş, şimdi ben ne yapayım?
            Kadın : Çok yanıyorum, Sen Tazyayla'ya gider de benim için kar getirirsen, ben de o kardan yersem o zaman ateşim geçer, iyi olurum demiş.
            Domar evden fırladığı gibi yolda koşuyormuş, Tazyayla'dan kar getireceğim, karım iyi olacak diye.
            Giderken yolda sormuşlar.
            Böyle çabuk nereye gidiyorsun?
            Karı çok hasta, çok ateşi var, Tazyayla'ya gidiyorum, oradan kar getireceğim demiş.
            Adamlar domara demişler : Senin karın hasta değil.
            Domar şaşırmış. Niye böyle diyorsunuz, nerden biliyorsunuz?.. demiş.
            Onun ateşi yok, sen ki evdesin, oynaşlarını getiremedi, onun için seni oraya yolladı, kendisi de erkekleri (adamları) eve getirecek.
            Domar demiş, inanmam, benim karım horozdan bile kaçıyor. Ben inanmam sizin sözünüze demiş.
            'O zaman gözünle sana göstereyim' diye bir adam domara demiş.
            Nasıl göstereceksin?.. diye domar adama sormuş.

            Bir çuvala koyarım seni, çuvalın başını bağlarım, senin karının adamları senin evine gelirler, ben de çuvalı sırtıma yüklerim senin evine seni götürür giderim demiş.
            Bu ne diye sorarlar. Sen de o zaman senin karın ne yapıyor görürsün.
            Domar o zaman olur demiş adama.
            Adam domarı çuvala koymuş ve domarın evine gitmiş.
            Orada adamlar ve karı sormuş bu ne, neden buraya geldin? Adam çuvalı duvara yaslamış.
            Adam; at için ot almaya gittim, buradan da güzel ses geliyordu. Onun için geldim bizim domar ne yapıyor diye.
            Kadın çıkmış ortaya;

            Adamı gönderdim kar almaya
            Kar …kar…
            Batasıca gelmeyesice
            Anlamaz kulağı sağır, diyerek kadın oynuyor türkü söylüyormuş ortada.

            Adam domarın yanına gelmiş ve ona şöyle demiş :
            Domar Domar
            Kulağına geliyor mu, duyuyor musun
            Domar çuvaldan adama seslenmiş :
            Geliyor kulağıma
            Öldürüyor kalbimi
            Çözün çuvalın başını
            Elime verin kuru odunu
            Ne yaparım da ne yapmam şimdi?

            Çemo Gogulayebo

            Erti katsi kopila. Katsas sami gogo kolya. Katsma gogvebze : gogvebo me tkeşi mival. Tkeşi rom vecakunebi maşin çemtan mohlvalt vo uthra megrem. Gogvebma hage mamu uthres megrem.

            Nuri Karagöz - Ekincik Köyü

            Katami da Melas Lapariki

            Katami : Kiki ki ki
           
Melay : Ha kivi
           
Katami : Cincarşi
           
Melay : Şeni katsi hadari?
           
Katami : Hidze geyara
           
Melay : Hidi hadari?
           
Katami : Tzkalma tzeyğo
           
Melay : Tzkali hadari?
           
Katami : Mitzam daşro
           
Melay : Mitza hadari?
           
Katami : Harma dahna
           
Melay : Hari hadari?
           
Katami : Danam dacra
           
Melay : Dana hadari?
           
Katami : Ustam tzeyğo?
           
Melay : Usta hadari?
           
Katami : Ustam mokda
           
Katami : Totebi mohda.

            Nuri Karagöz - Ekincik Köyü

      

            Çampali

            Çveni kartveli şerşi çesula. Taplis Kidvistin. Turkis mosula imastan çampaliya es vo mukithiya. Çveni karteli gahersebula. Şen har çampali vo megrem. Katsma miyere taplebze şeheda rom ra deynahos. Kotaris şyan butzatzalay tagvi. E rari vo katsma çven kartvels mogitha megrem. Rom çevenma is deynaha da tvali gahila megrem; vinmem ar deynahos memre tapl ver gavkidav voda; 40 kotaraydan ert kotarze gamve es, amastin tkmen kudyanay linko voda gadaklapa kiyaze tavdağma guduşva megrem. Katsmas dabeşta es katsi ras iceba vo. Çvenma tkva; radon şeyşale tzağan tkvi rom es tabli çampaliya vo is çampali ar iko es deynahe radon şeyşale…

            Bizim Gürcü köyden şehre inmiş. Bal satmak için. Türk de gelmiş onun yanına bu çam balı mı?.. diye sormuş. Bizim Gürcü kızmış. Sensin çürük demiş (çampali Gürcüce çürük demek). Adam öbür ballara bakarken ne görsün. Küpün içinde küçük bir fare. Bu ne diye adam bizim Gürcü'ye sormuş. Bizimki onu görünce gözlerini açmış, kimse görmesin, sonra bal satamam diye, 40 küpten bir küpte çıkar bu, buna derler kuyruklu lingo diyerek fareyi yutmuş. Adam da şaşırmış bu ne yapıyor diye. Bizimki demiş niye şaşırdın, demin bu çürük bal mı diye sordun balın çürüğü olur mu hiç, bunu görünce niye şaşırdın…

            Terzi ve Çveneburi

            Çveneburma canikis guthes erti terzize tzesula. Terzis turki kopila. Erti basma mudanya.
            Ğanci ğunci gomocrili olmasun,
            Pazar güni purun uni alursun parani vo megrem terzis uthra. Terzimas es ras ambobs vo katseb mukithiya.
            Çevenis gahersebula,
            Moyda gagnebya kabatav turks vo uthrobya.

            Sündüs Şahin - Tekkiraz, Velibayraktar Mahallesi

            Ati mi?

            Çveneburma tsheni dakarka megrem. Lazmas mastan mosula. laz mukithiya; çemi ihihiii deynahe? (Atı kastediyor). Lazmas ati mi vo mokitha megrem. Çveneburma ara ara erti erti vo tkva megrem.

            Çigikta, Hiç mi Kuyruğu Yoktu?

            Bizim Kartvel çok atıp tutarmış. Konuşmalarını bire iki katarak söylermiş. Arkadaşlarından biri buna 'arkadaş sana kimse inanmıyor, adın çıktı, lâfına kimse kıymet vermiyor, bu kadar fazla atma' demiş. Kartvel ne yapayım o zaman?.. demiş. Arkadaşı, sen atmaya başlayınca ben öksürürüm sen de kendini toparlarsın demiş. Adam tamam demiş. Neyse bizimki kahveye oturmaya gelmiş. Arkadaşı ise onun göremeyeceği bir yerde oturuyormuş. Bizimki arkadaşının olmadığını zannederek; arkadaşlar demiş bugün bir sansar gördüm 12 karış kuyruğu vardı demiş. Arkadaşı öhhüüü demiş. Adam yok yok şaka yaptım demiş ama rahat 6 karış vardı demiş. Arkadaşı bir daha öhhüü diye öksürmüş. Adam gerçeği şimdi söylüyorum demiş. İki karış rahat vardı demiş. Adam yine öhhüüü diye öksürünce: Çigikta, hiç mi kuyruğu yoktu bunun?.. demiş (çigikta : boğazın kurusun, sesin kısılsın anlamlarına geliyor).

            Sündüs Şahin - Tekkiraz, Velibayraktar Mahallesi

            Lobyo Cadi

            Gittim Türkler'e, yedum çorba, oldum torba.
            Gittim Çerkezler'e yedum pasta, oldum hasta.
            Gittim Gürcüler'e yedim lobyoylan cadi, geldi ağzumun tadi.
            Dedim kardaşum nedur bunun adi? Meksana.
            Ne duruyon dağa taşa eksana.
            Kats memre mutseli atkivebya. Amdgara.
            Neydi bunun adi kardaşum? Meksana.
            Ne duruyon, kokindan kessana?

            Sündüs Şahin - Tekkiraz, Velibayraktar Mahallesi

            Prenses ve Prens

            Bir babanın dünyalar güzeli bir kızı ve bir de oğlu varmış. Baba - oğlun iş için uzun bir seyahate çıkmaları gerekmiş. Uzun yolculuğa çıkmadan önce komşuları olan yaşlı kocakarıya kızlarını yüklü bir para karşılığı emanet etmişler. Kızı kocakarıya emanet eden baba - oğul kızlarının güvende olduğunu düşünerek yolculuğa çıkmışlar.

            Kocakarının yakın bir komşusu kızı kocakarının yanında görmüş ve onun güzelliğine hayran kalmış. Kocakarıya yüklü miktarda para vermiş, kızı bana ayarla demiş. Kocakarı tamam demiş. Ben bir gün evden çıkarım. Sana anahtarımı veririm, sen de o gün eve gelirsin demiş. Adam bu işe tamam oldu demiş.

            Kocakarı ben komşuya kadar gidip geleceğim demiş kıza. Kocakarı gider, kız evde otururken adam gelir. Kız kapıyı açar, adam içeri dalar ve uzun zamandır bu fırsatı bekliyordum der. Kız korkar ama aklından bu adamdan nasıl kurtulacağına dair plânlar kurar. Tamam, senin olacağım ama bazı şartlarım var der kız. Adam bu direnmeme karşısında şaşırır ve tamam der. Şartların neler?

            Sen şu an çok kötü kokuyorsun. Seni banyo yapmam lâzım. O zaman temiz olursun ve güzel kokularla seni süslerim. O zaman beraber oluruz der. Kız adamı banyoya sokar, iyice sabunlamışken mumu söndürerek kaçar ve bir komşuya sığınır.

            Kocakarı kızın babasına haber yollamış; senin kızın beni aldattı, evime erkek soktu onunla beraber oldu, gel kızının namusunu temizle diye.

            Haber adama ulaşır ve adam oğluna, git kız kardeşinin kalbini bana getir der. Oğlan geri döner ve kız kardeşinin sığındığı eve gelir. Kız abisine sarılır, kucaklar, sevinçten ne yapacağını bilmemektedir. Abisi kardeşine haydi gidiyoruz demiş. Kız bir bohça hazırlar ve yola çıkarlar.

            Kız ve abisi meşe ağaçlarıyla dolu bir ormana gelmişler. Kız, ağabey çok yürüdük ben çok yoruldum demiş ve başını abisinin dizlerine koymuş ve uyumuş. Abisi dünyalar güzeli kız kardeşini öldüremez ve dizini sessizce çeker ve ormanda bir geyik avlar ve geyiğin kalbini çıkarır ve geri yola koyulur. Babasının yanına gelir ve al, kız kardeşimin kalbi diye geyik kalbini verir.

            Bu arada uyanan kız kocaman ağaçların içinde korka korka yürümeye başlar. Uzun bir yolculuktan sonra güzel bir göl olan yere gelir.

            Gölün çevresinde de kralın oğlu atını otlatıyormuş. Kız da gölde yüzünü yıkıyormuş. Kızın güzelliğinden at geri geri çekiliyormuş. Prens gelir ve bakar ki gölde harika bir güzellik… Kızı atına bindirir ve sarayına döner. Kızın sığınacağı hiçbir yer olmadığı, o bulunduğu yeri bilmediği için prensle yola koyulmuş.

            Prens onunla evlenmiş. Ama prens kızı gölde bulduğu günden beri kız bir kelime dahi etmiyormuş. Bu evlilikten üç tane oğlan çocukları olmuş. Günler böyle geçip gidiyormuş.

            Bir gün prenses oğlunu yıkarken ağlıyormuş. Büyük oğlu koşarak prense gitmiş ve annem ağlıyor baba demiş. Koşarak gelen prens sormuş bugüne kadar hiç konuşmadın niçin ağlıyorsun?.. demiş.

            Prenses : Sen şu ana kadar bana bir şey sormadın ki, güzelliğime hayran olup benim hakkımdaki hiçbir şeyle ilgilenmedin demiş. Kız kocakarının ona yaptığını, babasının onu öldürmesi için ağabeyini yolladığını, ağabeysinin de onu ıssız bir ormanda tek başına bıraktığına dair olan hikâyesini prense anlatmış.

            Babamın olduğu yeri biliyor musun? diye kız prense sorar. Prens tabi orayı biliyorum der. Beni oraya gönderir misin? Prens tamam üç askerle seni babanın köyüne yollayacağım demiş.

            Prenses üç asker ve çocuklarıyla yola çıkmış. Yolda askerler prensese kötü tekliflerde bulunmuşlar. Prenses direnince çocuklarını öldürmüşler. Askerler prensesi bağlamışlar. Uyuyalım yarın sabah ne yapacağımızı düşünürüz demişler. Onlar uyurken prenses kaçmış.

            Askerler saraya geri dönmüşler ve prense; prensesin kaçtığını, zaten dağdan gelenin dağa gideceğini söylemişler. Çocuklarının da yolda öldüğünü onları kurtaramadıklarını, kendilerinin zor geldiklerini söylemişler. Prens tabi bunlara inanmamış. Gidip onu bulacağız, köyünden alıp getireceğiz demiş.

            Prenses yolda bir çobana rastlamış ve kendisinin prenses olduğunu söylemiş. Çobandan kıyafetlerini ona vermesini istemiş. Kendi kıyafetlerini çobana vermiş, çobanın kıyafetlerini de kendisi giymiş. Çobanın kazlarını da önüne katarak yola koyulmuş ve köye gelmiş. Kız aynı zamanda çok güzel de kaval çalıyormuş. Askerler ve prens de köye gelmişler. Kızı köyde kimse tanımıyor, onu çoban olarak biliyorlarmış. Kimseyle konuşmuyor sadece kaval çalıyormuş, o kavalın sesiyle kazları güdermiş.

            Kızın abisi kıza bizim evde bu akşam kaval çalar mısın?.. demiş. Kız bir iki şartım var, onları yerine getirirsen çalarım diye cevap vermiş. Nedir şartların?.. diye kıza abisi sormuş. Köye yeni gelen prens ve askerlerini de çağıracaksın, bir kilo çivi alacaksın, ben kaval çalarken kapının ağzında duracak ve ben söyledikçe sen çakacaksın, baban da ateşte kaz çevirecek. Oğlan tamam demiş. Bunlar kolay şeyler.

            Kızın abisi bizim evde bu gece ziyâfet var diye kocakarıyı, köye yeni gelen prensi ve askerleri ve köylüleri evlerine davet etmiş.

            Akşam olur, herkes evde toplanır. Kız kaval çalmaya başlar ve abisi kapının ağzında çivilerle elinde keser çakmaya hazırdır. Kız başlar şarkı söylemeye;

            Çak kardaşım kaçmasın
            Çevir babam kaz yanmasın,

diyerek çivileri çakmasını ve babasına bakarak kazı döndürmesini söylüyormuş.

            Kızı sesinden tanıyan kocakarı benim ateşte sütüm vardı, taşmasın, ben müsaadenizle gideyim demiş. Askerler atların yemini vermedik, onları yemleyelim, biz de müsaade istiyoruz demişler. Prens hayır kimse dışarı çıkmayacak demiş. İş bitmeden kimse dışarı çıkmayacak.

            Kız, kardeşine bir kilo çiviyi çaktırmış, kaz da çevrile çevrile kızarmış. Kız bu arada çoban kıyafetini çıkarmış ve olanca güzelliğiyle tekrar etrafa ışıklar saçmış. Kız olan biten her şeyi babasına ve prense anlatmış.

            Prens askerlere ve kocakarıya dönerek;
            Sizleri;

            Gün görmez katırların kuyruğuna mı bağlayayım
            Yoksa tüfeğimin önüne katıp da mı sizi öldüreyim?.. diye sormuş.

            Tüfekle ölmeyi tercih etmemişler. Dördü de atların kuyruklarına bağlanmayı tercih etmişler. Hepsi atlara bağlanarak, sürüklenerek ölmüşler.

            Prens ve prenses de saraylarına geri dönerek mutlu bir hayata başlamışlar.

            Sündüs Şahin - Tekkiraz, Velibayraktar Mahallesi

            Feleğim Dönüyor

            Bir anne bir de onun tembel oğlu bir köyde yaşarlarmış. Ama oğlan çok tembelmiş, çalışmayı sevmeyen bir gençmiş. Annesi oğlum çalışsana, niye oturuyorsun?.. diye sorarmış. Bana felek bir gün verecek ana dermiş. Günler böyle geçip giderken günlerden bir gün oğlan kara kara düşünüyormuş.

            Annesi ne düşünüyorsun oğlum?.. demiş.

            Ana bana bir yol azığı hazırla, ben feleğe benim halim ne olacak?.. diye sormaya gidiyorum demiş. Annesi tamam oğlum demiş ve ona bir torba hazırlamış. Genç de torbayı omzuna almış düşmüş yola.

            Bir hayli fazla yol kat etmiş ve bir ormana gelmiş. Ormanda giderken bir ayıya rastlamış. Ayı boydan boya uzanmış yatıyormuş. Ayı sormuş :
            Nereye gidiyorsun?.. diye.
            Feleğe gidiyorum, benim halim ne olacak?.. diye soracağım demiş.
            Ayı, madem feleğe gidiyorsun, benim de başım çok ağrıyor, bari benim halimi de sor başımın ağrısı nasıl geçer?.. demiş. Oğlan tamam sorarım demiş.

            Ormanı geçince bir çiftçiye rastlamış. O da çift sürüyormuş. Nereye gidiyorsun genç?.. demiş. Feleğe gidiyorum, halim ne olacak onu soracağım demiş. İyi madem feleğe gidiyorsun demiş çiftçi, benim halimi de sor demiş. Ekiyorum ekiyorum bir türlü mahsul alamıyorum, hep böyle fakir mi olacağım?.. demiş. Tamam demiş oğlan, sorarım.

            Gitmiş gitmiş bir ırmağın üzerinden geçiyormuş. Bir balık seslenmiş nereye gidiyorsun diye. Feleğe gidiyorum, halim ne olacak?.. soracağım demiş. Madem feleğe gidiyorsun benim halimi de sor ne olur?.. demiş. Senin derdin ne?.. diye sormuş genç. Balıkların kralı benim, beni hiç dinlemiyorlar. Onlara nasıl söz geçirebilirim?.. demiş. Tamam sorarım, demiş.

            Epeyce yol aldıktan sonra bir kral ormanda atıyla geziniyormuş. Sormuş, nereye gidiyorsun?.. diye. Feleğe gidiyorum, halim ne olacak?.. diye soracağım demiş. Madem feleğe gidiyorsun bir de benim halimi sorsan?.. demiş. Halkım beni hiç dinlemiyor, askerlerime de söz geçiremiyorum demiş. Genç, tamam sorarım, demiş.

            Az gitmiş uz gitmiş bizim oğlan feleği bulmuş. Oğlan yolda karşılaştıklarını tek tek sormuş.

            Felek :
            - Krala söyle, o kız olduğu için onu dinlemiyorlar demiş.
            - Balığa söyle, ağzında elmas var onu atsın, balıklar onu dinler demiş.
            - Çiftçiye söyle, bahçesinin ortasında iki küp altın var, onu çıkarsın o ona yeter demiş.
            - Ayıya da söyle, onun da bir aptal kafası yemesi lâzım demiş.
            - Ya ben ne olacağım?.. diye sormuş tembel oğlan feleğe.
            - Senin de feleğin dönüyor demiş Felek.

            Oğlan geri düşmüş yola. Yolda kralla karşılaşmış. Kral ne oldu?.. demiş.
            Sen kızsın, onun için seni dinlemiyorlar demiş.
            Kral :
            Bunu kimse bilmiyordu madem sen bunu öğrendin, gel seninle evlenelim ülkeme kral ol demiş. Yok demiş oğlan, benim feleğim dönüyor, kiminle evlenirsen evlen demiş.

            Irmağın üzerinden geçerken balıkla tekrar karşılaşmış.
            Ne oldu?.. diye balık sormuş.
            Ağzında elmas varmış, onu atarsan balıklar seni dinleyecek demiş.
            Balık :
            Ağzımda elmas olduğu kimse bilmiyordu, onu sana vereyim atacağıma demiş. Oğlan kime verirsen ver demiş, ben istemiyorum, benim feleğim dönüyor demiş.

            Ovadan geçerken çiftçiye rastlamış. Çiftçi yine çift sürüyormuş.
            Ne oldu?.. diye heyecanla sormuş.
            Genç, tarlanın ortasında iki küp altın varmış, onu çıkar ömür boyu sana yeter demiş. Çiftçi :
            Gel beraber çıkaralım iki küp bana çok bile gelir, birini sen alırsın demiş. Yok demiş oğlan. Kime verirsen ver, ben istemiyorum, benim feleğim dönüyor demiş.

            Ormandan geçerken ayı yine olduğu yerde yatıyormuş. Ne oldu buldun mu feleği?.. diye sormuş. Evet buldum demiş. Ne oldu anlat hele demiş ayı.

            Yolda çiftçiyle karşılaştım ekiyorum ekiyorum, mahsul alamıyorum onun için benim de ne olacağımı feleğe sor dedi. Irmakta balıkla karşılaştım, o da balıklar beni hiç dinlemiyor, benim de halimi feleğe sor dedi. Bir de kralla karşılaştım, o da halkım ve askerlerim beni hiç dinlemiyor, benim de halim ne olacak bir feleğe sor dedi, demiş.

            Ayı: Eee, daha sonra ne oldu?.. demiş.

            Felekle karşılaştım. Kral için o kızdır dedi, onun için onu dinlemiyorlarmış. Balığın ağzında elmas varmış, onu atarsa balıklar onu dinler dedi. Çiftçi için de tarlasında iki küp altın var, onu çıkarsın, o ona yeter dedi. Benim için de senin feleğin dönüyor dedi.

            Ben de düştüm yola geri dönerken kralla karşılaştım, ona kız olduğunu söyleyince.. bunu kimse bilmiyor, benimle evlen dedi, ülkeme kral ol dedi, ben de benim feleğim dönüyor dedim, kabul etmedim. Balıkla karşılaştım, ona ağzındaki elması atacakmışsın dedim. Bunu kimse bilmiyor, onu sana vereyim dedi. Ben de benim feleğim dönüyor istemiyorum dedim. Çiftçiyle karşılaştım, yine çift sürüyordu. Dedim iki küp altın varmış tarlanda, onu çıkar sana ömür boyu yetermiş dedim. O da bana iki küp fazla, gel beraber çıkaralım, bir küpü senin olsun dedi. Ben de benim feleğim dönüyor, kime verirsen ver dedim.

            Ayı benim için ne dedi demiş.

            Senin de başının ağrısının geçmesi için bir aptal kafası yemen lâzımmış dedi.

            Deyince.. ayı; senden iyi aptal mı olur?.. diye bizim tembel oğlanın kafasını koparıp yemiş.

            Sündüs Şahin - Tekkiraz, Velibayraktar Mahallesi

            Korkak Adam Nasıl Kral Oldu?

            Bir köyde karısından bile çok korkan bir adam varmış. Adam artık hayatına kahretmiş ve evini terk etmiş. Bir yerde uyurken suratına sinek konmuş. Elini kaldırmış ve sinekleri öldürmüş. Adama, sinekleri öldürmesi biraz cesaret vermiş. Bakmış konan sinekleri birer ikişer öldürüyor, cesareti daha da artmış. Alnına iki tane arı konmuş. Arıları da öldürmüş.

            Artık iyice cesaretlenen adam kasabaya inmiş ve bir kılıç yaptırmış. Kılıcın üzerine; bir vurmada 40 can alırım, bir vurmada 2 aslan diye yazdırmış. Kasabada bir köşede uyurken kralın askerleri gelmiş. Tabi adamın kılıcındaki yazıyı okuyunca adama dokunmaya cesaret edememişler. Askerlerden biri adamı uyandırırken adam korkudan bağırarak yerinden fırlamış; askerler de eyvah bizi de öldürecek diye öte beri kaçmışlar. Bu durum adamın cesaretini daha da arttırmış. Askerler seni krala götürelim demiş. Adam başta naza çekmiş. Ama sonunda saraya gitmiş. Kral benimle kal askerim ol demiş. Adam ben öyle herkese asker olmam demiş. Bir vurmada 40 can, bir vurmada iki aslan öldüren adamım demiş. Kral kızımı sana vereyim demiş. Korkak adam tamam demiş. 40 gün 40 gece düğün yapmışlar.

            Günler böyle geçip giderken köylüler krala gelmişler. Köyümüzü kurtlar bastı, bize yardım et kralım, perişan haldeyiz demişler. Kral damadına, hadi bakalım göster hünerini demiş. Korkak adam askerleri yanına almış, sürüm yapacağız demiş. Askerleri öne sürmüş. Askerler sürüm yaparken bir kurt da bunun üzerine geliyormuş, çok korkan adam ağacın dalına tutunmuş. Tam kurt üstüne doğru gelirken dal kırılmış adam kurdun üzerine düşmüş. Askerlerden biri kurdu öldürmüş. Korkak adam; niye öldürdün, ben krala onu canlı götürecektim demiş. Tabi korkak adamın ünü daha da artmış. Askerler krala, canlı canlı kurdu yakaladığını söylemişler. Kral damadına çeşitli ödüller vermiş.

            Bir gün kral damadına, falanca ülke bize savaş açmış. Orduyu hazırla, önlerine çık demiş. Korkak adam şimdi durum vahim demiş. Geceleyin ben buradan kaçayım diye karar kılmış. Ahırda çok aksi olmayan sakin bir atı seçmiş. Ata binmesini de bilmiyor. Ne yapayım derken aklına bir cinlik gelmiş. Kendini eyere yapıştırmış. Eyere iyice tutkal sürmüş. Geceleyin gizlice yola çıkmış. At savaştan çıkan bir atmış ama korkak adam bunu bilmiyor.

            Bir tepe geçmiş, ikinci tepeyi aşmış, üçüncü tepeye geldiğinde düşman ordusu karşısına çıkmış. Adam korkudan ne yapacağını şaşırmış. Attan da inip kaçamıyor, eyere kendine yapıştırdığına bin pişman olmuş. Bir çam ağacına tutunmuş. At çamın etrafında dönüyor adam üstünde çam kökünden sökülmüş. Artık atı zapt etmek ne mümkün. At doğruca ordunun üzerine. Tabi adam da çam ağacını kucaklamış halde. At düşman ordusunun içine dalmış öte dön beri dön derken düşman ordusunu esir almış ve saraya dönmüş. Bundan sonra da o ülkenin kralı olmuş. Artık kimseden korkmamış.

            Nuri Karagöz - Ekincik Köyü

   

            Tilki ve Kedi

            Bir kocakarı ve onun bir kedisi varmış. Kocakarı bahçeye giderken kediye.. ocakta küllerin içinde yatacağına şu tavukları bekle demiş. Kedinin keyfi kaçsa da tavukların yanına gitmiş. O arada tilki gelmiş. Kediye, burada tavuk bekleyip, kocakarının dırdırını dinleyeceğine gel benimle, seni tavuk etiyle besleyeyim demiş. Kedinin de hoşuna gitmiş bu teklif. Tilki kediyle beraber mağarasına gitmiş. Tilki, kediyi tavuk tüylerinin içine yatırmış.

            Tilki bir gün tavuk çalmış mağaraya geliyormuş. Yolda arslana rastlamış. Arslan, ver bakalım şu tavuğu demiş. Tilki, yok kralım demiş, mağaramda bir canavar peydah oldu, beni de parçalar seni de demiş. Arslan korkmuş. Ertesi gün tilkiye kurt çatmış. Ver bakalım şu tavuğu demiş. Tilki, yok kurt kardeş demiş, mağaramda bir canavar yatıyor, seni de parçalar beni de demiş. Kurt da korkmuş. Ertesi gün ayı kurdun yolunu kesmiş. Ver elindeki tavuğu demiş ayı tilkiye. Tilki yok ayı kardeş demiş. Mağaramda bir canavar var, ona tavuk yetiştiremiyorum demiş. Eğer bunu ona götürmezsem seni de parçalar beni de demiş.

            Arslan, kurt ve ayı bir yerde toplanmış. Durumu birbirlerine anlatmışlar. Şu karara varmışlar. Burada bir ziyâfet verelim. O canavarı da davet edelim. Bakalım kimmiş bizi parçalayacak canavar. Ayı, ben kazan getiririm demiş. Arslan, ben de et getiririm demiş. Kurt da ben de canavarı çağırayım demiş.

            Kurt mağaraya gelmiş, bakmış ki tilkinin canavar dediği şey bir kedi. Bunun neresi canavar, taktım mı buna pençemi paramparça ederim demiş. Kedi, kurda uçan kuşu göstererek yakalayayım mı onu demiş. Kurt uçan kuş yakalanır mı hiç demiş. Kedi bıyıklarını diktiği gibi daldan dala konan kuşu yakalamış. Kurt bu uçan kuşu bile yakalıyor bundan korkulur demiş.

            Ayı ve arslan yemeği hazırlamış. Madem ki bu canavar bir hayvan, biz de gizlenelim demişler. Ayı ağaca çıkmış. Arslan kayalıkların içine gizlenmiş. Yemeğin hazırlandığı yere yaklaşınca kurt yemeğiniz kazanın içinde hazır, benim az bir işim var geliyorum demiş ve çalılıkların içinden kediyi izlemeye başlamış. Tabi ayı ve arslan da oldukları yerden izliyorlar.

            Kedi kazanın yanına gelmiş. Üstüne çıkarken kazan devrilmiş kedi kurdun olduğu tarafa doğru koşmaya başlamış. Kurt eyvah yemeği beğenmedi beni parçalamaya geliyor diye kaçmaya başlamış. Kurdu gören kedi, olamaz kurt benim beceriksizliğimi gördü beni parçalar diyerek aslanın olduğu tarafa koşmaya başlamış. Aslan eyvah beni parçalayacak diye kaçmaya başlamış. Aslanı gören kedi olamaz burada arslan varmış beni parçalar demiş, ayının olduğu ağaca çıkmaya başlamış. Ayı eyvah beni parçalamaya geliyor diye ağaçtan atlamış ve kaçmış. Bir kedi tüm hayvanlarla başa çıkmış.

            Nuri Karagöz - Ekincik Köyü

              

            Yaşlıların Önemi

            Eskiden bir ülke varmış. O ülkede insanlar çok uzun yaşarlarmış. Ama o ülkede yaşlılar çok yaşlı ve bakımı zor olduğu için bir sırt sepetine konur, uçuruma götürülür ve oradan atılırlarmış. Bir oğul da babasını godoriye (sırt sepeti) yüklemiş ve uçuruma atmaya götürüyormuş. Babası oğluna, oğlum beni oradan atma demiş. Oğlan da zaten babasını atmak istemiyormuş ama ne yapsın?.. padişah fermanı gereği atmak zorundaymış. Padişaha ne söyleriz baba?.. beni de buradan atar demiş. Saklarsın beni oğlum, demiş adam. Oğlan babasını evine getirmiş ve saklamış.

            Padişah bir gün demiş ki; Güneş'in ilk doğduğunu kim görürse, ona bir küp altın vereceğim demiş. Oğlan durumu babasına söyleyince babası oğluna; oğlum kızıllığın olduğu yere değil hafif batıya az üstüne bak demiş. Güneş birden doğar ancak öyle ilk sen görebilirsin demiş. Herkes Güneş'in doğuşunu görmek için toplanmış. Herkes kızıllığa bakarken oğlan babasının dediği yere bakıyormuş. Ve Güneş'in ilk doğuşunu oğlan görmüş ve bir küp altını kazanmış.

            Padişah bunu bu genç nasıl bilebilir?.. demiş. Yapamayacakları bir işi bunlara söyleyeyim demiş. Kim köpeğini konuşturursa ona iki çuval altın vereceğim demiş. Bunu duyan halk köpeklerini en iyi etlerle besliyormuş. Oğlan babasına sorunca oğlum, köpeği aç bırak demiş. Yarışma günü gelmiş. Herkes saraya besili besili köpeklerini getirmiş. Oğlanın köpeği ayakta duramıyor. Kimsenin köpeği konuşmamış. Padişah gence, sen ne yaptın bakalım?.. demiş. Genç ben en iyi etleri köpeğime yedirdim, bir kuş sütü içmedi demiş. Köpek, yalan söylüyor padişahım demiş. Herkes şaşırmış, padişah daha da çok şaşırmış. Sen bunu nasıl konuşturdun diye padişah ısrar edince babam bana bu aklı verdi demiş genç. O günden sonra da o ülkede yaşlılar uçurumdan atılmaktan kurtulmuşlar.

            Nuri Karagöz - Ekincik Köyü

            Zengin Adam ve Karısı

            Bir kasabada çok zengin bir adam varmış. Kasabadaki dükkânlarının sayısını bile bilmezmiş. Arkadaşlarından birisi ona, senin hanımın seni aldatıyor demiş.

            Adam asla inanmam buna demiş. Arkadaşı peki sana ispatlarsam dükkânlarını ve servetini bana verir misin?.. demiş. Adam veririm demiş. Bakalım nasıl ispatlayacaksın?

            Sen hanımına de ki ben büyük şehre uzun bir seyahate çıkacağım. Bir iki ay dönemem de git evinin çatısına gizlen demiş. Bak o zaman neler yapıyor senin karın?.. görürsün.

            Adam eve gelmiş. Hanımı yatakta yatıyor. Adam hanım demiş ben şehre gidiyorum. Bir iki ay gelemeyeceğim, seni de böyle hasta bırakmak istemezdim ama hizmetçiler zaten var. En kısa zamanda gelmeye çalışacağım demiş.

            Karısı tamam bey demiş. Ben kendime bakarım, sen beni merak etme demiş. Adamın gittiğini sanan kadın. Hemen ayağa kalkmış hizmetçiyi çağırmış.

            Git çabuk mumcuyu çağır demiş.
            Kız elinde büyük büyük mumlarla gelmiş.
            Ne bunlar?.. diye kadın sormuş.
            Mumcunun çok selâmı var. Bu akşam padişahın daveti varmış. Oraya gidecekmiş. Çok selâm söyledi, yarın akşam gelirim dedi, demiş.
            Ayy! At kapının arkasına mumları.
            Kendi gelseydi iyiydi demiş.

            Git çabuk kuyumcuyu çağır demiş.
            Hizmetçi elinde altunlarla gelmiş.
            Ne bunlar?.. diye kadın sormuş.
            Kuyumcunun çok selâmı var, bu akşam padişahın daveti varmış, oraya gidecekmiş, bu altunları kabul etsin, başka bir zaman gelirim dedi, demiş.
            Ayy! demiş. At minderin altına altınları.
            Kendi gelseydi daha iyiydi.

            Git çabuk kuşçuyu çağır demiş.
            Hizmetçi elinde bir kafesle geri gelmiş.
            Ne o demiş kadın.
            Kuşçunun çok selâmı var, bu akşam padişahın daveti varmış, oraya gidecekmiş, bu kafesi yolladı, bir ara uğrarım dedi, demiş.
            Ayy! Koy oraya kafesi.
            Kendi gelseydi daha iyiydi demiş.

            Git çabuk helvacıyı çağır demiş.
            Hizmetçi elinde helvayla gelmiş.
            Ne oldu?.. demiş hanım.
            Helvacının çok selâmı var, bu akşam padişahın daveti varmış, oraya gidecekmiş, müsait bir zamanda uğrarım dedi, demiş.
            Ayy! Koy tel dolaba helvayı.
            Kendi gelseydi daha iyiydi demiş.

            Tabi adam tüm bu olanları gözüyle görmüş kulağıyla işitmiş. Girdiği iddiayı kaybetmenin verdiği acıyla tavan arasından inmiş, koşarak evin merdivenlerinden çıkmış ve karısına şöyle seslenmiş :

            Ah karı vah karı!

            Ne oldu herif, sen şehre gitmedin mi?
            Gidemedim karı gidemedim demiş;
            Peşime bir yılan düştü kalınlığı kapının arkasındaki mumlar gibi,
            Gözleri vardı minderin altındaki altunlar gibi,
            Kafesteki kuş gibi uçup gelmeseydim,
            Yiyecekti beni tel dolaptaki helva gibi demiş…

            Kadın ne oldu anlamadım herif?.. demiş.

            Adam : Ah karı vah karı!

            Peşime bir yılan düştü kalınlığı kapının arkasındaki mumlar gibi,
            Gözleri vardı minderin altındaki altunlar gibi,
            Kafesteki kuş gibi uçup gelmeseydim,
            Yiyecekti beni tel dolaptaki helva gibi demiş…

            Sündüs Şahin - Tekkiraz, Velibayraktar Mahallesi

                   

            Çocuk Oyunları :

            Kuckucobay

            Beş yaşından küçük çocukları büyükleri sırtlarına alır, çocuğun ellerinin birini bir omuzdan aşağı, diğerini diğer omuzdan aşağı öne sarkıtır ve tutarlar. İleri geri sallanarak aşağıdaki sözleri söylerler :

            1
            Kuckucobay, savarshloba,
            Dedaboro, erti kovzi mometsi
            Gavlokoda moktse, hortlağo dedabero.

            2
            Kuckucobay, savarshloba,
            Ğobeşi lekvi irçoba
            Çavpali, amevğe rom dampala,
            Ğobe cirşi mivpale.

Tekbacak (Sek Sek - Çizgi) Oynayan Çocuklar (Nur YILMAZ, Melis ve Rana Betül AYKUT).

Fotoğraflar : M. Ufuk MİSTEPE - TMO Gen. Müd. Güvercinlik Prefabrik Lojmanları Önü / 26.04.2008 Ankara

            Tzip Tzip Tzipelay

            İki veya daha fazla kişiyle oynanır. Birinci kişi sol elini uzatır, ikinci kişi sağ elinin işaret ve baş parmağıyla birinci kişinin elinin üstünden tutar. Birinci kişi de ikinci kişinin elinin üstünden tutar. Diğer eller de üst üste gelecek şekilde tutulur. Daha sonra aşağıdaki sözler okunur ve okuma bitince eller bırakılır, herkes birbirini gıdıklar.

            1
            Tzip tzip tzipolay,
            Katamma kvertshi dimidva,
            Pirze masha, miharya...

            2
            Tzip tzip tzipolay,
            Paşas kvertshi upovniya,
            Şutzmiya şucamya,
            Pirze adkviya...

Ünyelü Tentürükçüler ve Enerji Bakanımız eyi gonduruk atarlarkene görüliilar! Gabak da atmiilar ha!

Uluslararası Ünye Festivali Orta Çarşı Ü-STP Etkinlikleri - 28.07.2007

            Ay Titi

            Sol elin baş ve işaret parmağının içine sağ elin baş parmağı hariç diğer parmaklar uçları üstten bakınca gözükecek şekilde yerleştirilir. Aşağıdaki beyit okunarak karşısındaki kişiye orta parmağı bulması söylenir (Orta parmağın yeri değiştirilerek gizlenmeye çalışılır).

            Ay titi may titi
            Remeliya şvay titi

            Köydeki lâkaplar : Kuntal, Keserğani, Çiçkinak, Egiba, Kotah, Eşmak, Tavşehvevli, Zompur, Pantsuk, Patzaray, Hoker, Totoray, Kuntal, Hunuk, Tığla, Çoçia, Ğarğaray, Tzuktzuk, Corukay, Kantaz, Tavtitvelay, Otsana, Ketsi, Takvi, Taluk, Konk, Atsuk, Cankunay, Pipinay, Şoşlakay, Şuşunay, Banunay, Kerketay, Haşari, Kotohay, Cucukay ...

            Köydeki bazı isimler : Sulibek, Tsitsiya, Gogna, Cece, Patsiya, Pirozay ...

 

Ünye Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

 

YAZDIR