ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 04 Eylül 2006 tarihinde güncellenmiştir.)

.

 

GARİPLER'DEN
İSKELEYE

Makale : Murat YILMAZ
(1958 - 13.06.2006)
(
Adnan Menderes Ticaret Lisesi Öğretmeni / Eğitimci)
muryilmaz52@gmail.com
(Ünye Eğitim - Sen ve Atatürkçü Düşünce Derneği Kurucularından)

"Yitip gidenleri yerine koyamama kaygısı ortak payda."

GARİPLER'DEN
İSKELEYE
(Değerli Arkadaşımız Murat YILMAZ on beş gün önce "Garipler'den İskeleye" adlı son yazısını
Ünye'den on beş gün önce kendi çektiği fotoğrafları ile "Ünyeses" sitemize göndermişti. Arkadaşımızın yazısını
gazetemizde de yayımlarsanız, bizlere bıraktığı anısı adına memnunluk duyacağız. Y. K.)
(Şirin Ünye Gazetesi - Yıl : 46, Sayı : 3261, 14.06.2006 tarihli nüsha, sayfa 2'de yayımlandı.)

Garipler Adası (Aynikola) Mevkiinden Güneş'in Batışı

Ünye Belediyesi Tanıtım Kataloğu

            Nerede başlayıp, nerede bitireceğimi tam kestiremediğim bir yazı bu. Tam olarak ne bir haber, ne bir makale, ne de bir anı yazısı ama kesin olan bir şey varsa o da duyguların, aklın önünde yol aldığı bir yazı. Bu nedenle hem muhtemel okuyucudan hem de yayınlamak inceliğinde bulunursa, site sahibinden özür dileyerek başlamak istiyorum.

            Günün mükemmel bir akşama devrilmekte olduğu saatlerde Garipler Adası’nda (Aynikola) olmak için yola çıktığımızda; güne dair izlenimlerimi yazıya dökmek geçmiyor değildi içimden ama ne yazacağım konusunda pek de kararlı değildim doğrusu.

            Önceliği bir ay kadar önce ilk kez gördüğümde dehşete kapıldığım - abarttığım düşünülebilir ama “dehşet” sözcüğü duygularımın tam karşılığıdır - Çamlığın bittiği noktadan başlayan ve yer yer Garipler Adası’ na doğru uzanan.. nitelemekte ve adını koymakta zorlandığım o “çirkin” duvara vermeyi tasarlıyordum.

Eko Sistemin Çamlık'ta Duvarlarla Yerle Bir Edilmesi

!!! BİR EKOLOJİK KATLİAM ÖRNEĞİ !!!

            Amacım biraz da o duvarı fotoğraflamak ve yazıya ekleyerek, ilgili ve duyarlı insanları bilgilendirmekti. Gerçi artık konu kamuoyuna mal olmuştu ve duyarlı insanlar yazılarıyla, uyarı ve eleştirileriyle ilgililerin dikkatini çekmeyi başarmıştı. İlgilenenler internet ortamında da bu konudaki – en azından yerel basında çıkan haberlere ulaşarak - gelişmeleri izleyebilirler. Ancak yinelemekte yarar var, bu yapılanın ne gezi bandı oluşturmakla, ne de başka bir gerekçeyle açıklanabilir bir yanı olmadığı kanısındayım.

            Bu konudaki son kararı fotoğrafları izleyen okuyucuya bırakıyorum.

   
Çamlık Sahili Doğasına Uzanan Sun'i Kirlilikler - Fotoğraflar : Murat YILMAZ

            Lütfen duyarsız kalmayın, olumlu ya da olumsuz eleştirilerinizi iki satırla Ünye Belediyesi’nin web sitesine iletin.

            * Bu yazı burada bitebilirdi aslında, ancak gönlüm bir türlü razı olmadı. İlk gençlik çağlarımızın geçtiği yerlerdi buralar, bir zamanlar “çömlek” fırınlarının dizildiği – kaç taneydi anımsamıyorum şimdi - ve çayırın yüzüne tuğla kalıplarından boşaltılan tuğlaların sıralandığı yerlerdi. Feneraltı - Beşler - Çamlık Kayası -Garipler Adası güzergâhındaki yüzme rotasının bittiği ve sahilden tekrar Feneraltı’na yüründüğü yerler. Şimdi yan yana dizili evlerden ya da yazlık konutlardan oluşan bir yapı zinciri bölgenin tamamını kaplamış durumda; bu kaçınılmazdı belki ama daha estetik, sahil çizgisi ile daha uyumlu da mı olamazdı?

Deniz Feneri ve Feneraltı Kayalıkları

http://www.unye.org/foto.htm
Dikilitaş Sırtlarından Fokfok Denizi ve Feneraltı Kayalıkları

http://www.unye.org/foto.htm

            * Tam da bu soruları sorarken kendime, sahil bandındaki son bir - iki parselde (Radar Gazinosu’nun hemen bitişiğinde) çayırın yüzüne sanki inadına yayılan; eski günlerden tanıdık bir dost, duvarları da yapıları da unutturuverdi.

            Çocukluğumuzda uğraşır, didinir, söker, soğanını Dondurmacı Topçu’ya satar, harçlık yapardık. Tel örgüyü geçip, çayırın yüzüne uzandım ve fotoğrafladım onları.  Hey! Yeni yetmeler. Siz hiç gerçek salep ve sütle yapılan bir dondurma yediniz mi? Yiyemedinizse çok şey kaçırdınız, inanın.

         
Salep (Yabanî orkide - Orchis sp.), Bitkisi ve Çiçekleri - Fotoğraf : Murat YILMAZ

            Gün akşama kavuşmak üzere, güneş bir hayli alçaldı. Bir an önce kapağı Necmi Abi’nin oraya atıp, günbatımını eşimle akşam kahvelerimizi içerken karşılamak niyetindeyiz. Bu arada ben ha babam deklanşöre basıyorum. Bu dijital makineleri icat edenlerden Allah razı olsun! Bir yandan kahveleri yudumlarken – ben çayı tercih ediyorum - bir yandan da giderek kızıllaşın ve çamların ardından batan güneşin yerkürede bıraktığı muhteşem izdüşümü izliyoruz.

            * Derken biri fotoğraf makinesinin ekranına giriyor. Uzaktalar, patpatlarını duyamıyoruz ama belli ki balıktan dönüyorlar. Sonra bi tane, bi tane daha. Biri dümende, biri başaltında. Hadi söyleyin bakalım ne gelir aklınıza. Önce Türk dilinin büyük ustası Nazım gelir. Onun Kuvvayı Milliye Destanı gelir. Lâz Takaları gelir.


Fotoğraf : Murat YILMAZ

...
Ve çok uzak,
çok uzaklardaki İstanbul limanında,
gecenin bu geç vakitlerinde,
kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen lâz takaları :
hürriyet ve ümit, su ve rüzgârdılar.
Onlar, suda ve rüzgârda
ilk deniz yolculuğundan beri vardılar.

Tekneleri kestane ağacındandı,
üç tondan on tona kadardılar
ve lâkin yelkenlerinin altında
fındık ve tütün getirip
şeker ve zeytinyağı götürürlerdi.
Şimdi, büyük sırlarını götürüyorlardı.
Şimdi, denizde bir insan sesinin
ve demirli şileplerin kederlerini
ve Kabataş açıklarında sallanan
saman kayıklarının fenerlerini
peşlerinde bırakıp
ve karanlık suda
Amerikan taretlerinin önünden akıp
küçük, kurnaz ve mağrur
gidiyorlardı Karadeniz'e.

Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki
bunlar uzun eğri burunlu
ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
sırtı lâcivert hamsilerin ve
mısır ekmeğinin zaferi için
hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler...
 

            * Ya sonra …

            Sonra Karaoğlan gelir.

            Bu satırların yazıldığı saatlerde halâ yaşam savaşı veren Şâir, Siyaset Adamı ve doğrultu tutarlılığı ve inandıklarından ödün vermeyen kişiliği ile Bülent Ecevit gelir. O’nu övebilir ya da yerebilirsiniz ama, O’nun “Takalar” şiirini, bu denizlerin çocuğuysanız illâki seversiniz.

.
   takalar geçiyor allı yeşilli
   takalar geçiyor dümenleri Lâzlı

   takalar geçiyor en nazlı
   yelkenlilerden de güzel

   güvenli sularda işsiz dönenen
   gezi yelkenlilerinden çok duyarak denizi
   takalar geçiyor enginlere
   yamalı göğsünü gere gere

   takalar geçiyor yükle yürekle
   akalar geçiyor emekle dolu
   günlük güneşlik kıyılardan kopmuş
   denizlerde Anadolu

   kıyılar kadın olmuş
   açılır gider erkeği
   takalar takalar toprağın
   denizde çarpan yüreği

.

 

             Takalar toprağın denizde çarpan yüreği”, onların patpatlarını duyabiliyorsanız eğer, bu betimlemeye şapka çıkarırsınız.

            * Gün geceye döndü bile. Yunus Emre’ye kadar kaldırımda eşlik eden dostlar da çıktı nasılsa. Derdimiz hep aynı. Yitip gidenleri yerine koyamama kaygısı ortak payda. Söyleşmekle, söylenmek arasında gidip geliyoruz.

            Yunus Emre’de çay molası. Bunun özlemini çeken ne çok dost, arkadaş var büyük kentlerde koşuşturan.

            Şu harika icatla bir poz daha çeksek, çıkar mı acaba? Biraz daha imrendirsek dostları!

    
Soldaki Fotoğraf : Murat YILMAZ

            * Hocanım’a uyup evin yolunu mu tutmalı, yoksa iskelede balık tutmaya çabalayanları şöyle bir kolaçan mı etmeli? – Nerde iskelede üçüncü direkte tutulan barbunlar ve yemi gâvur etti diye cezalandırılan mezgitler. - Sahi, iskele başında saatlerce dudaklarının kenarında her daim duran cıgarasıyla heykel gibi kıpırdamadan oturan ve sadece kefale olta atan o yaşlı adamı nasıl unutursunuz?

            Şansımızı bir de iskelede deneyelim, bu son poz. Ne çıkarsa bahtınıza.

İskeleden Gece Manzarası

Fotoğraf : Murat YILMAZ

            Sabırla okudunuzsa eğer ne mutlu yazana!

            Saygılarımla…

                                                                                               Murat YILMAZ
                                                                                                    
Ünye.Mayıs.2006

Öğretmenin göz yaşartan son isteği

          Ordu'nun Ünye ilçesinde geçirdiği beyin kanaması sonucu beyin ölümü gerçekleşen bir öğretmenin son isteği üzerine organları, ''başkalarına hayat versin'' diye OMÜ Tıp Fakültesi'nde alındı. Edinilen bilgiye göre, Ünye Ticaret Meslek Lisesinde muhasebe öğretmeni olarak görev yapan ve kısa bir süre önce emekli olmak için dilekçe veren Murat Yılmaz (48) geçirdiği beyin kanaması nedeniyle Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırıldı.
 
          Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedavi altına alınan Yılmaz'ın, bir süre sonra beyin ölümü gerçekleşti. Ailesi, Yılmaz'ın son isteğinin ''başkalarına hayat vermesi için'' organlarını bağışlamak olduğunu söyleyince, Yılmaz'ın karaciğeri, böbrekleri ve korneasının alınmasına karar verildi.
 
          OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'nde ailesinin isteği üzerine organları alınan Yılmaz'ın, organlarında herhangi bir tahribat bulunmaması durumunda uygun donörlere nakillerin gerçekleştirileceği bildirildi.

http://www.pafuli.net/habergoster.asp?id=1775

 

Ünye Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

 

YAZDIR