|
ANA SAYFA

(Bu sayfa en son 06 Ağustos
2004 tarihinde güncellenmiştir.) |
|
 |
ÜNYE'NİN
ARKEOLOJİ
ÇALIŞMALARI |
 |
Makale :
Osman DOĞAN
(Araştırmacı - Tarihçi - Yazar)

TARİH BOYUNCA
ÜNYE
(Ünye Belediyesi Kültür Yayınları : 3 - Samsun/2003, Sh. 60 - 70)
ÜNYE'NİN
ARKEOLOJİ ÇALIŞMALARI
Yurdumuzun, Eski Çağ Tarihi ve Arkeolojisi yönünden az
araştırılan bölgelerinden bir tanesi de Karadeniz Bölgesi'dir. Bunda en önemli
etken, bölgenin dağlık bir yapıya sahip olması yanında, sahile bakan
topraklarının, yılın hemen dört mevsimi yeşil bitki örtüsü ile kaplı
olmasıdır.
Fakat yine de bu bölgede yapılan araştırmalar, bölge tarihine ışık tutacak
niteliktedir. Ünye'nin tarihine geçmeden önce, Ünye'nin de içinde bulunduğu
Karadeniz Bölgesi tarihinin, araştırmalar sonucunda gün ışığına çıkan bazı
kültür merkezlerini ana özellikleriyle, tarihî bir kesit içinde vermeye
çalışacağız.42
XIII. yüzyıldan itibaren seyyah - araştırmacıların oldukça yoğun ilgi alanı
olan Karadeniz Bölgesi'nde bilimsel sayabileceğimiz çalışmaların 1800'lü
yıllarda başladığını söyleyebiliriz. Karadeniz Bölgesi'nin uygarlık yönünden
en eski tarihini M.Ö. 1.000.000 - 100.000 yılları arasındaki Alt Paleolitik
(Yontma Taş) Dönem'de başladığı, araştırmalar sonucunda anlaşılmıştır. Bu
devre tanıklık eden âletler bölgede üç yerde ele geçmişlerdir.43
Levha 1A - Yüceler Köyü'nde Yeni Paleolitik Buluntular.
1 - 1951 yılında Kastamonu'nun Tahta ve Malak köylerinde (Achelleen ve
Mousterien tipte âletler).
2 - 1960 yılında İsmail Kılıç KÖKTEN tarafından Ünye'nin Yüceler Köyü
Cevizdere'si sekilerinde (Achelleen tipte
el baltası).44
3 - 1979 - 1980 yıllarında Trabzon'un Kuzey'inde, Bayburt'un 13 km
Güneydoğu'sunda, Çoruh Irmağı'nın kollarından biri olan Gez Deresi kıyısındaki
Gez alanında N. Gündüzalp ve ekibi tarafında Achelleen tipte el baltası,
Levalloisien - Mousterien tipte kazıyıcılar ve yonga âletler bulunmuştur.
Koytakkaya Mağaraları'nda Bulunan
Bir İnsan Kafası (M.Ö. 5000)
Bölgede M.Ö. 100.000 - 40.000 yıllarına tarihlenen Orta Paleolitik safhaya ait
âletler Kastamonu, Gölköy Enstitüsü yakınında bulunmuştur (Lewallesien tipte
âletler). M.Ö. 40.000 - 12/10.000 yılları arasında tarihlenen Üst Paleolitik
safhaya ait buluntular. İ. K. Kökten tarafından Ünye -
Tozkoparan mevkiinde yapılan sondaj sonucunda
ele geçmiştir.
Aynı yerleşmede Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı buluntuları da görülmüştür. İ. K.
Kökten, 1940 yılında Samsun - Tekkeköy'de, Fındıcak ve Çınarlık vadilerindeki
volkanik karakterli arazide 2 mağara, 30'dan fazla sığınak ve inler tespit
eder.
T. Özgüç ve N. Özgüç ile birlikte burada 'A Mağarasında' yaptıkları kazıda,
Mezolitik olduğunu söyledikleri âletler bulmuşlardır. Karadeniz Bölgesi'nde
henüz Neolitik olabilecek bir yerleşmeden söz edemiyoruz. Buna karşılık az
sayıda da olsa, Kalkolitik Çağ yerleşmesine ait buluntuları, Dündar Tepe,
Horoz Tepe, İkiztepe gibi kazılarda Ch. Burney'in Batı ve Orta Karadeniz
Bölgesi'nde, U. B. Alkın ve ekibinin Samsun ilinde, M. Özsait ve ekibinin
Amasya, Ordu ve Tokat'taki yüzey araştırmalarında ele geçmiştir.45
Ünye'de Bastırılan Para
İlhanlı Hükümdarı Muhammed Han (Hicri 738)
Ilkhanids, Muhammad Khan,
Unye
mint 738 AH, silver dirham, 17 mm 1.000 gm. UE-1932
Obverse : "Lailahe illallah Muhammed resulullah. Ebu Bekir Ömer Osman Ali"
ﻪﻠﻟﺍﻝﻮﺳﺭ ﺪﻤﺤﻣ ﻪﻠﻟﺍﻻﺍﻪﻟﺍﻻ
ﻰﻠﻋ ﻥﺎﻤﺜﻋ ﺮﻤﻋ ﺮﻜﺑﻮﺑﺍ
Reverse : "Es - Sultan'ül
alem Muhammed halledallahü mülkehu ve devletehu. Duribe Ünye fi sene 738"
ﻪﺘﻟﻭﺩﻭ ﻪﻜﻠﻣ ﻪﻠﻟﺍﺪﻠﺧ
ﺪﻤﺤﻣ ﻢﻟﺎﻌﻟﺍ ﻥﺎﻄﻠﺴﻟﺍ
ﺔﺋﺎﻤﻌﺒﺳﻭ ﻦﻴﺜﻼﺛ ﻥﺎﻤﺛ ﺔﻨﺳ ﻰﻓ ﺔﻴﻧﻭﺍ ﺏﺮﺿ
Ünye'de İlk
Araştırmalar
Bartın'dan Ünye'ye, Ordu'ya kadar olan sahil kesiminde az, iç kesimlerinde ise
ilk Tunç Çağı yerleşmesi tespit edilmiştir. Buna karşılık dağların bir sur
gibi uzandığı Ordu - Giresun - Trabzon - Rize sahil kesimini 1954 yılında
sistematik olarak araştıran İsmail Kılıç KÖKTEN şöyle demektedir.46
"Son gezimi Samsun - Rize arasında yaptım. Raporumu hazırlamaktayım.
Belletende neşredeceğim. Yalnız yollar bakımında ufak bir not eklemeyi faydalı
görüyorum. Araştırmalarıma Samsun'dan itibaren başladım. Yeşilırmak
Delta'sının orta kısımlarını ve bu deltanın Doğu kenarında sonra Rize'ye kadar
uzanan sahil boyunu dikkatle araştırdım. Bu arada Miliç (Terme), Ünye, Ordu,
Harşıt ve Trabzon gerilerinde de en az 35 km derinliğine uzamalar yaptım.
Ordu Vilâyeti'nden sonra Rize'ye kadar Prehistorya'yı
aydınlatacak tek bir ize rastlamadım."
Evet, Prof. Dr. İ. Kılıç KÖKTEN tarafından yapılan araştırmalar sonucunda o
zamanlar yaptığı araştırmalarda bölgenin Prehistorya'sı ile alâkalı bir kanıta
rastlamamıştı. Ancak daha sonra kendi memleketi olan Ünye'ye gelecek ve
memleketine ve Dünya Arkeoloji Tarihi literatürüne çok büyük bir katkı da
yapacaktır. Ünye'de eski Taş Devri'ne (Paleolitik) ait yeni buluntular ile
alâkalı olarak yazmış olduğu makalesinde, bu araştırmanın başlangıcını
anlatmaktadır.47
Levha 1B - Yüceler Köyü'nde Yeni Paleolitik Buluntular
"Türk Coğrafya Kurumu'nun Samsun'da yaptığı, XV. Coğrafya Meslek Haftası'na, 'Diptarihte
Samsun' adlı bildirimle katılmıştım. Toplantı 1 hafta sürdü ve çok faydalı
oldu. Bundan başka Bafra kazası yakın çevresinde incelemeler yapıldı ve bir
gün ara ile aynı gezi Ordu Vilâyeti'ne kadar uzatıldı.
Samsun - Ordu arası kıyı gezisinde arkadaşlarımdan ayrıldım,
memleketim olan Ünye'de Cevizderesi boyunda ve
bu derenin Doğu'sundaki sekiler (taraçalar) üzerinde Tarih Öncesi (Prehistorya)
araştırmaları yaptım. Evvelce (1944 - 1945) Rize'ye kadar yaptığım bir gezide,
bu noktadan geçer iken uzaktan birkaç tabii mağara görmüş, sekiler üzerinde
çakmak taşından yapılmış âletler toplamıştım."
Arkeolojik yönden çok az araştırılmış olan Orta Karadeniz Bölgesi'nin kültür
tarihinin Alt Paleolitik Çağ'a kadar uzandığı, Ünye'nin48
Doğu'sunda taraçalardan elde edilen çakmaktaşı âletlerden ve Fındıcak Vâdisi
buluntularından bilinmektedir. Ünye'nin Doğu'sundaki taraçalarda Alt, Orta ve
Üst Paleolitik (Chelléen, Mousterian, Aurignaciom), Fındıcak Vâdisi'nde
Tekkeköy'de ise Alt ve Orta Paleolitik Dönemler'e ait buluntular elde
edilmiştir.
Tozkoparan Mağaraları'nda Çalışılırken
Paleolitik, Neolitik ve Bakır Devri (Bronz) Tabakaları
ve Belgeleri Çıkarılan Koytakkaya (Tozkoparan)
Bu buluntular, bölgenin Paleolitik âlet endüstrisinin, Anadolu'nun diğer
Paleolitik merkezleri ve Avrupa'nın âlet endüstrileri ile paralellik içinde
olduğunu ortaya koymaktadır.49 İ.
Kılıç Kökten Hoca bunlar hakkında şöyle demektedir.50
"Biraz sonra açıklamaya çalışacağım yeni buluntular, 1940 - 1941 yılları
arasında Samsun'un Doğu'sunda Tekkeköy'de kaya altı sığınakları önlerinde
topladığım Paleolitik âletlerle veya Tekkeköy buluntu yerimizle uzantılı bir
bağlantı sağlamış ve Paleolitik kültürlerin, Orta Karadeniz Bölgesi'nin daha
Doğu'larına uzanacağı yolundaki tahminlerimi de gerçekleştirmiştir.
Bu durumda, Orta Karadeniz Bölgesi'nin Kuzey kısımları bütünü ile Paleolitik
sınırlarımız içine girmiş bulunmaktadır. Bu yeni buluntu (1963) ve Ruslar'ın
Kırım ve Berikafkas, Karadeniz kıyılarında tespit ettikleri Paleolitik
istasyonlar yahut bölgeler karşısında, Paleolitik kültürlerin, Karadeniz
kıyılarımızdaki yayılışlarını Rize ve ötesine kadar uzatmak, bağlantı kurmak
mümkün olacak ve böylece toptan Karadeniz kıyılarında Akdeniz'de bulduğum ve
1946'dan bu yana içinde çalıştığım Karain ve çevresi buluntuları ile
tamamlanan Prehistorik havza durumu burada da gerçekleşecektir."
Çaybaşı Bucağı Kesiminde Bulunmuştur.

Bizans Devri'ne Ait Bir Buluntu
KARADENİZ KIYILARININ
İLK BULUNTUSU
Kılıç Kökten Hoca makalesinde, yukarıdaki görüşlerine destek olacak ikinci ve
yeni Paleolitik buluntu yeri olan, Ünye'nin 7 - 8 km Doğu'sunda Cevizderesi'ne
yakın sekilerde, Chelléen tipte el baltalarını andıran, çakmaktaşından
yapılmış bu el baltasının, Karadeniz kıyılarının ilk buluntusu olduğunu tespit
etmiştir.
Balta, Alt Paleolitik Dönem göstergesi olarak kabul edilmektedir. Kökten Hoca
Ünye'nin Yüceler Köyü ve civarına ışık tutarak, Arkeoloji Tarihi Haritası'na
büyük bir imza daha atacaktır. İki levha halinde gösterdiği araştırmasında,
birinci levha (Levha 1A - 1B - 1C) ile ilgili şu bilgileri vermektedir.51
Levha 2
Ünye'de Eskitaş Devri'ne Ait Yeni Buluntular
"Levha 1'de üst sıradaki haritada (Levha 1A) görüldüğü gibi Yüceler Köyü,
Ünye'nin 7 - 8 km Doğu'sundadır. Cevizderesi'ne çok yakındır. Sahil yolu,
köyün ve buluntu yerinin önünden geçer. Aynı levhadaki taslak kesintimiz
gözden geçirilirse Güney yönde yapısı püskürük kütlelerden müteşekkil bir dağ
sırası ve onun önünde genişlik ve yükseklikleri farklı üç sekinin yer aldığı
görülür.
Takriben 5, 10, 15 - 20 m yükseklikte sıralanmış bulunan bu açık kıyı,
basamaklarından ikincisi ile birincisini denize bağlayan 2 m derinlikte küçük
bir sel yarıntısında üst kısımlar; killi, çakıl ve az kumlu topraktan
ibarettir. Tabakaların alt kısımlarında yine taslakta görüldüğü gibi kalınca,
koyu kahve renkli, parlak ve yağılımsı çakmak taşı damarları bulunmaktadır.
Yarıntı tabanında ise püskürük kütleler ve yer yer greler dikkati çekmektedir.
Bunlar deniz sekileri olmakla beraber, kilin fazlalığı, çakılların şekilleri
biraz düşündürücü olmaktadır. Cevizderesi deltası ile ilgili olması ihtimali
üzerinde durmak, birinci sekinin ikincisine yakınlık izlerini araştırmak,
püskürük kütlelerin, grelerin, silekslerin yaşını çıkarmak için bu bölgede
devamlı çalışmak gerekir.
Bizans Devrine Ait Bir Boğa (M.Ö. 300 - 350)
Çaybaşı Bucağı Köylerinde Bulunmuştur.
Sekiler konusunda Ünye'nin Doğu52 ve
Batı'sında53 çalışıldığını, açık
harita ve kesitler verildiğini biliyoruz. Bu kıymetli araştırmalara ve bir
takım fosillere dayanılarak alt kademe dolgusunun Karadeniz Pleistoseni'ndeki
Karangat Prehistorik Arkeoloji bakımından, sekilerin yaş ve sayıları biraz
değişiktir. Bunu da açıklamaya çalışalım :
Levha 1'de alt kısımda görülen el baltası çakmak taşından yapılmıştır. Şekil
bakımından çok kaba Şelleen (Chelléen) tip el baltalarını andırır. Üçüncü seki
eteklerinde ve toprak içinde bulunmuştur. Yontuk yüzleri üzerinde bulunan
çimentolaşmış kumlu kısımlar âletin üst seki dolguları içinden geldiğini
izlemektedir.
Bu âlet üzerinde üç küçük okla belirtilen ezgi çentikli kısımlar baltanın
özelliğini teşkil eder. Karadeniz kıyılarının ilk buluntusu olması bakımından
bu sekilerde daha tipikleri bulununcaya kadar âleti açıkladığımız form içinde
Alt Paleolitik vesikası olarak göstermek ve üçüncü sekinin Alt Pleistosen'de
yer alacağını belirtmek yerinde olur."
Tozkoparan Mağaraları'nda Bulunan Âletler (M.Ö. 5000)
DÖĞENCİ USTALARINA
SATILAN ÇAKMAK TAŞLARI
Sayın Kökten Hoca, Levha 1'de göstermiş olduğu Paleolitik Buluntu ile
Karadeniz kıyılarının ilk buluntusunu verdikten sonra da, Levha 2'de Orta ve
Üst Paleolitik ile alâkalı buluntuları tanıtacaktır. Bu buluntular Arkeoloji
Tarihi'miz açısından çok mühim bir yer işgal etmektedir. Kökten Hoca bu
buluntuları şu şekilde tanıtmaktadır.54
Levha 2'de gösterilen ve Orta - Üst Paleolitik'le (Mustero - Orinyasiyen)
ilgili olacağı kuvvetle tahmin edilen, ikili dilgi kazıyıcı (N. 1); tekli, diş
çentikli yonga uç kazıyıcı (N. 2); yuvarlak kazıyıcı (N. 3); Dilgi çakı (N.
4); kazıyıcı (N. 5) tipindeki âletlerle, iri yonga kazıyıcılar (N. 6 - 7)
ikinci seki kesitinde gösterilen sileks (çakmaktaşı)
damarları üstündeki killi, çakıllı, kumlu tabakanın üst kısımları içinden
çıkarılmıştır.
Koytakkaya Mağaraları'nda
Kül Kütleleri Arasından Çıkan
Öküz Boynuzu (M.Ö. 5000)
Prehistorik görüşlerimize dayanarak, kıyı basamaklarımızdan üstteki üçüncü
sekinin Mindel veya Riss Regresiyonu, ikinci sekinin de Wüm I Regresiyonu ile
ilgili bulunması ihtimalleri kuvvetli görünüyor.
Tam sonu, sekiler gerisinde yükselen dağlardaki tabii mağaralarda, sekilerde
yapacağım kazılara kalıyor. Çakmaktaşı damarlarının belirli aylarda köylüler
tarafından sökülerek kilo hesabı ile İç Anadolu'dan gelen döğenci ustalarına
satıldığını da bu arada öğrendik ve yarmalardaki tahribatları üzülerek gördük.
Türkiye Prehistoryası'na her zaman olduğu gibi yeni ve önemli bir bölge daha
katmış ve tanıtmış olmaktan duyduğum zevkle kazı günlerine hazırlanıyorum".
Tozkoparan Kaya Altı Mezarı

ANAFARTA İLKOKULU'NDA
İLK MÜZE
Diyerek, Ünye Tarihi'ne ve Karadeniz arkeolojisine, dolayısıyla Türkiye ve
Dünya arkeolojisine, Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten de büyük bir katkıda
bulunmuştur. Midrebolu ve Cevizdere sekilerinde ve orada bulunan mağaralarda
yapılan kazılarda elde edilen bulgular Anafarta İlkokulu'nda sergilenmiştir.55
Kökten Hoca'nın en büyük hedeflerinden olan,
Ünye'ye Müze Kazandırma Projesi
gerçekleşmediği için bugün bu buluntular Ankara'da bulunan müzelerde teşhir
edilmektedir.
Türkiye'nin çeşitli il ve ilçelerinde, özellikle Antalya, Tekirdağ,
Kahramanmaraş, Bafra ve Ünye'de Prehistorya kazılarında bulunan Prof. Dr.
Kılıç Kökten Bey'e 1963, 1964 ve 1965 yıllarında Ünye'deki arkeolojik
kazılarında kendisine Orhan BORA mihmandarlık yapmıştır.
Ünye Tarihi Makalesi'nin Araştırmacısı Eğitimci Orhan BORA
Çalışmaları genellikle Yüceler Köyü ile Cevizdere
yöresini kaplayan tabii mağaralar da (Abrie sure roche), Tozkoparan, Koytak
kaya, Tilki mağaraları, Halpaç mağara, İn-önü mağaraları ve Kale civarlarında
olmuştur. Bütün bu mağaralardan çıkarılmış olan Paleolitik, Mezolitik ve
Prehistorik endüstrisine ait buluntular, Ankara Üniversitesi Dil - Tarih
Coğrafya Fakültesi'nin reyonlarından teşhir ediliyor.56
Kendisine o dönemde kazılarda yardımcı olan, aynı zamanda o dönemde okul
müdürü de olan Orhan Bora "Turistik Yeşil Ünye Rehberi'nde" belki de Kökten
Hoca'nın yazmadıklarını yazarak bu konuya büyük katkıda bulunmuştur.57
"İklim şartlarının değişmesi üzerine, Orta Asya'dan Doğu'ya göç eden kavimler
Doğu Anadolu'nun Çoruh, Kızılırmak ve Yeşilırmak vadilerini izleyerek sahilin
tabii mağaralarından ve güneşli plajlarından ziyadesiyle yararlanmışlardır.
Sondaj mahiyetindeki arkeolojik kazılarda ele geçen buluntular, yukarıdaki
teoriyi desteklemektedir. Gerek Cevizderesi ve gerekse Tilki mağaralarındaki
kazılarda ele geçen ilkel endüstri verileri tahminlerin çok daha üstünde
olmuştur.
Paleolitik Vesikalar Çıkarıldı.
Tilki Kaya Sığınağı
Bu kesimlerde yerleşen insanlar M.Ö. X - XV. bin yılları arasında uygarlık
kurmuşlar ve daha sonraları birkaç kol halinde Cevizderesi yöresine
sokulmuşlardır. Çevrenin ormanlık olması, insanların burada uzun süre
kalmasına yol açmıştır. Cevizdere yöresinde, Tozkoparan mağaralarında sondaj
mahiyetinde yapılan kazılarda Diptarih insanlarının, deniz ürünlerinden
yararlandıklarını göstermiştir. Kül yığınları arasında çeşitli fosilleşmiş
hayvan kemiklerine, midye kabuklarına ve çanak - çömlek endüstrilerine
rastlanmıştır.
Tabii mağaraları yapıt olarak kullanan Diptarih insanlarının, uzun yıllar
sıtma hastalığından muzdarip olduğunu göstermiştir. Derenin durgun
kesimlerinde çoğalan sivri sinekler insanlara aman vermemiş ve onların başlıca
düşmanları olmuştur. Sıtma hastalığının yaygın bir hale gelmesi sonucu,
insanlar çevredeki 200 - 300 m yükseltisindeki tepelere taşınarak timülüsleri
(şehir) kurmuşlar. Bu timülüsler kazı yapılan yerden rahatça görülmektedir.
Kendilerini bu nedenle emniyette gören insanlar, zamanla çoğalarak sahile
kadar inmişler ve denizlerden son derece yararlanmışlardır.
Bu oluşum, insanları M.Ö. XV. bin yıl önce deniz hayvanlarından
yararlandıklarını açıkça göstermiştir. Zaten yapılan sondajlar bu konuyu da
desteklemektedir. Deniz ürünlerinden ve çevre hayvanlarından yararlanan
insanların, kemikleri süs araçları olarak kullandıklarına dair kesin
işaretlere rastlanmıştır. Uzun yılların yaşantısı ve uygarlığın gelişimi
sonucu, insanların killi toprakları işleyerek, bugünkü mutfak eşyalarının
yapımına özendiklerini göstermiştir. Kazılarımız sırasında ele geçen çanak
çömlek parçaları, Ünye tarihine ışık tutması yönünden küçümsenemeyecek bir
olaydır. Kül kalıntıları ve fosiller arasında çıkan endüstriler insanı hayrete
sevk edecek kadar bol ve o nispette de orijinalite arz etmektedir.
Levha 1C
Yüceler Köyü'nde Alt Paleolitik Vesika
3. Seki Eteklerinde Bulunan Çakmaktaşından El Baltası
Anılan çağın insanları, en çok 40 - 50 yıl boyunca hayat sürerlermiş. Nitekim
kazılarda ele geçirdiğimiz bir kafatasının incelenmesi, Profesör'ü bu olumlu
sonuca ulaştırmıştır. Yıllar geçtikçe ve uygarlık ilerledikçe, insanlar
arasında toprağa bağlılık da o derecede artmıştır. Toprağın cömert ve verimli
oluşu insanları toprağa daha fazla bağlamaya sebep olmuştur. Yeşil çayırlar, büyük
ormanlar ve bol güneşli plâjlar onları bir hayli oyalamıştır. Cevizderesi'nin Ünye'ye
uzanan tarlaları ise klâsik çağa ait şehir kalıntılarını halâ sinesinde saklamaktadır.
Sun'i mağaralar ve mağara üzerindeki çeşitli resimler,
anılan şehirlerin varlıklarını
çözümlemektedir. Şehirlere hâkim olan kral veya kraliçeler öldüklerinde mağaralara
yerleştirilir. Uzun zamanda kutsallıklarını devam ettirirlermiş. Bu çeşit
mağaralara Kale, Tozkoparan, Sırma, Karlıtepe ve Dizdar okulunun Doğu yönündeki
yamaçlarda rastlanmaktadır. Mağaralar genellikle oyularak yapılmış ve kapılarının her
iki yanına hayvan resimleri konulmuştur. Özellikle Ünye, Roma yönetimine girdiği klâsik
çağlarda bu şekildeki uygarlık eserlerine kavuşmuştur. Yukarıda da açıklandığı üzere
Ünye diptarihi M.Ö. XV. bin yılına dek uzanmaktadır."
Çevresinde Paleolitik Belgeler Bulunan Ünye Kalesi
Ünye'de bundan önce arkeolojik araştırmalar ilk defa
Dünya'ca ünlü Arkeolog Hamilton tarafından yapılmıştır. Hamilton Ünye'de
Halibialılar'ın kullandığı madenleri araştırdığı gibi Ünye'de bulduğu taşlar
hakkında da bilgi vermektedir.58
Ünye'de bulunan bir gümüş kap (Phiale) E. Akurgal59
tarafından M.Ö. VI. yüzyılın sonuna tarihlendirilmekte ve Kimmer sanatının son
eserlerinden biri olarak nitelendirilmektedir.60
Ayrıca, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde antik baş takıları
seksiyonunda sergilenen Küpe (çift) 4,85 cm
çapında ve 26 gr ağırlığında olup, İ.Ö. 4. yüzyılın
ikinci yarısına tarihlendirilmiştir.
Altın Küpe/İ.Ö. IV. yy'ın 2. yarısı
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Ünye Denizbükü Mevkiinde Bulundu.
Sade, büyük
halkanın uçları telkari ve granüle
bezeli topun içine girerek kapatılmıştır. Top ortadan ince altın telle bölünmüştür.
Topun bir tarafında halkayla birleştiği yere ince bir altın tel sarılmıştır.
Ünye'nin Denizbükü mevkiinde müsadere yoluyla elde edilen bu takı da Ünye
sosyal tarihine az da olsa ışık tutmaktadır. Ünye kentinde ciddî olarak arkeolojik
çalışmalar yapılmadığından, Ünye'nin Eskiçağ Tarihi'ndeki sis perdesi daha
aralanamamıştır.
PROF. DR. MEHMET ÖZSAİT VE EKİBİ
İlhan TRAK, Prof. Dr. Mehmet ÖZSAİT,
Nesrin ÖZSAİT, M. Ufuk MİSTEPE

M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 10.10.2008 Zile
Bugün Ünye'nin de dahil olduğu Ordu, Amasya ve Tokat
bölgesinin yüzey araştırmaları Prof. Dr. Mehmet Özsait tarafından yapılmaktadır. 2001
yılının yaz aylarında, Ünye'ye davet edilen Mehmet Özsait'in ekibi, ellerinde
olmayan bazı sebepler yüzünden bunu gerçekleştirememişlerdir. Ordu Müzesi
Müdürü'nün hedefleri arasında Ünye'de sistematik bir arkeolojik araştırma
projesi vardır. Bunun için Prof. Dr. Mehmet Özsait'i bu bölgede araştırmada
bulunması için teşvik etmektedir.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü Eskiçağ Tarihi ABD Öğretim Üyeleri'nden olan Özsait, bölgenin
tarihini ortaya çıkarmak için makaleler yazıyor ve öğrencilerine tezler
hazırlattırıyor. Bunun yanında Tarih Vakfı'na bağlı olarak faaliyetlerini
devam ettiren Ünye Yerel Tarih Grubu da Ünye'nin yosunlar, çimenler altında
saklı kalan ve toprak enkazının altında kurtarılmayı bekleyen değerlerini gün
yüzüne çıkarmayı, bunu kurulacak bir müzede teşhir etmek için çalışmalarını
sürdürmektedir.
II. BÖLÜM
ARKAİK VE KLÂSİK ÇAĞ
Maden işçiliğinin gelişiminden önce, daha Neolitik
dönemde, Anadolu'nun insanlık tarihinin en önde gelen bölgelerinden biri olduğu
son yıllarda açıklığa kavuşmuştur. İlkin Ön Asya'da, M.Ö. 9000 ve 7000'ler
arasında, hayvanların evcilleştirilip, ürünlerin yetiştirilebileceğinin
keşfedilmesi, "Neolitik devrim" olarak tanımlanır. Bu keşfin öncelikli etkisi,
tarım köyleri biçiminde yerleşik yaşama geçiştir; ancak asıl önemi, doğru
uyarıcılar ve koşullar sağlandığında daha büyük gelişmelere sıçrayabilme
potansiyelinden kaynaklanır. Bir tarım köyü kendiliğinden kasabaya dönüşmez,
ama oluşumunun sonucu olarak, tarım araçları ve diğer âletler yapmak için
gereken çakmaktaşı ve obsidyen gibi malzemelere duyulan istem artar.1
Mezolitik Endüstri Bulunan Tengirdekkaya Mağaraları
Kalkolitik ve Erken Tunç Çağları'nda madenlerin ve
madencilik teknolojisinin önem kazanmasıyla birlikte, zengin maden yataklarına
sahip İç Anadolu'nun Kuzey'i ve Kuzeybatı Anadolu giderek gelişmekte ve
yerleşmeler büyüyerek zenginleşmekteydi. Ancak, değişik koşul ve uyarıcılara
sahip Mısır ve Mezopotamya gibi bölgelerde farklı, kendine özgü bir tarzda
büyüdüklerini de belirtmek gerekir.2
M.Ö. III.
bin yıl sonlarında bu bölge, beyleri kalelerde
yaşayan, ekonomik ağırlıkta tarıma dayanan, ama gerçek zenginlik ve önemleri
maden ve maden ürünlerinde yatan, küçük beylikler ülkesi olarak karşımıza çıkar.
Anadolu, arkeologların "Erken Tunç II" olarak adlandırdığı evrede (M.Ö.
2600.-.2300 dolaylarında lider konumdaydı. Hem Tunç Çağı ekonomisi için gereken
kaynaklara, hem de bu kaynaklardan yararlanmak için gereken tekniklere sahipti.
Bu nedenle Yakındoğu'da önemli bir role sahipti ve Güney Rusya ile Güney
Mezopotamya'ya kadar uzanan bağlantıları vardı.
Metal fakiri Mezopotamya kralları
için Anadolu özel bir önem taşıyor olmalıydı; bu nedenle tüccar gönderdikleri
bölgeler arasına Anadolu'yu da kattıklarını görebiliyoruz. Fakat bu ticaretin Aka
İmparatorluğu'nun dıştan gelen akınlarla yıkılması, bu ticaretin kesintiye
uğramasına neden oldu. Ancak M.Ö. 1940'lara gelindiğinde, Anadolu'nun çeşitli
kasabalarında, özellikle Kayseri yakınlarındaki Kaneş'te (bugünkü Kültepe)
Asurlu tüccarları görmekteyiz. Asurluların gümüş, altın ve bakır istedikleri bellidir; karşılığında ise yünlü kumaş, çeşitli türlerde hazır giysiler ve birçok
tartışmadan sonra kurşun değil kalay olduğu neredeyse kesinleşen bir madendir.3
Makale : Tarihçi Osman DOĞAN
KAYNAKÇA :
1) Macqueen, J. G. -
Hititler ve Hitit Çağı'nda Anadolu (Çev. Esra Davutoğlu), Ankara 2001, s. 14.
2) Meselâ Güney Mezopotamya'da yerleşim, tapınak çevresinde gelişiyor ve
yüksek kulesiyle tapınak merkezi bir öğeye dönüşüyordu (bkz.
Macqueen, J. G., s. 17).
3) Macqueen, J. G.,
s. 18 - 19.
42) Özsait, Mehmet
- "İlkçağ Tarihi'nde Trabzon ve Çevresi" Trabzon Tarihi Sempozyum Bildirileri,
6 - 8 Kasım 1998, Trabzon 2000, s. 35.
43) Özsait, Mehmet
- "İlkçağ Tarihi'nde Trabzon ve Çevresi" Trabzon Tarihi Sempozyum Bildirileri,
6 - 8 Kasım 1998, Trabzon 2000, s. 35.
44)
Kökten, İ. Kılıç - "Ünye'de
Eskitaş Devri'ne Ait Yeni Buluntular", DTCFD XX/3 - 4, 1962, s. 275, vd. lev.
I - II.
45) Özsait, Mehmet
- "İlkçağ Tarihi'nde Trabzon ve Çevresi" Trabzon Tarihi Sempozyum Bildirileri,
6 - 8 Kasım 1998, Trabzon 2000, s. 36.
46)
Kökten, İ. Kılıç -
"Kuzeydoğu Prehistoryası", DTCFD III/5, 1945, s. 478.
47)
Kökten, İ. Kılıç -
"Ünye'de Eskitaş Devri'ne Ait Yeni Buluntular", DTCFD XX/3 - 4, 1962, s. 275, vd. lev.
I - II.
48)
Kökten, İ. Kılıç -
"Ünye'de Eskitaş Devri'ne Ait Yeni Buluntular", DTCFD XX/3 - 4, 1962, s. 275, vd. lev.
I - II.
49)
Adatepe, Mustafa Kemal -
İ.Ö. II. Bin Yılda Orta Karadeniz Bölgesi (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 1988,
s. 53.
50)
Kökten, İ. Kılıç -
"Ünye'de Eskitaş Devri'ne Ait Yeni Buluntular", DTCFD XX/3 - 4, 1962, s. 275, vd. lev.
I - II.
51)
Kökten, İ. Kılıç -
"Ünye'de Eskitaş Devri'ne Ait Yeni Buluntular", DTCFD XX/3 - 4, 1962, s. 275, vd. lev.
I - II.
52)
Ardel, Ahmet - "Samsun'la
Hopa Arasındaki Kıyı Bölgesinde Coğrafî Müşahedeler", İÜCED, 7/3, s. 40 vd.
1963.
53)
Bilgin, Turgut - "Ünye
Batısı'nda Akçay Pleistosen Taraçaları", İÜCD, 7/3, s. 159 - 163, lev. I - II.
54)
Kökten, İ. Kılıç -
"Ünye'de Eskitaş Devri'ne Ait Yeni Buluntular", DTCFD XX/3 - 4, 1962, s. 275, vd. lev.
I - II.
55)
Çam, Ömer - I. Ünye
Kurultayı, 14 - 15 Kasım 1998, İstanbul 1999, s. 46.
Ünye Makaleleri Sayfasına |
 |
Dönmek İçin TIKLAYINIZ |