ANA SAYFA            
(Bu sayfa en son 26 Eylül 2006 tarihinde güncellenmiştir.)

.

ÂŞIK AYDIN ALİ
(ALİ SÖYLEYEN)

Derleyen : Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI
Kitap Adı : Âşık Aydın ALİ (Ali SÖYLEYEN)
Hayatı, Sanatı, Şiirlerinden Örnekler

    

BİR AYDIN ALİ
(AIİ SÖYLEYEN)

Makale : Ahmet DİVRİKLİOĞLU
(İLESAM Üyesi - Şâir, Yazar, Araştırmacı)
(Zile ÖZHABER Gazetesi'nde yayımlandı.)

            Zile'mizin Kızılcin (Evrenköy) kasabasında 1928 yılında doğmuş. Beş çocuklu bir ailenin en büyüğü küçük yaştan itibaren saz çalmaya başlamış. Alevî - Bektaşî Edebiyatı'na vakıf bir ozan. İlk şiirlerinde "ENGİNÎ" mahlâsını kullanırken, sonradan 'AYDIN Ali' mahlâsında karar kılmış. Şiirlerinin bir kısmını hemşehrimiz Şâir - Edebiyatçı Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI düzenleyerek 2006 yılı Ankara Ürün Yayınları tarafından Kanyılmaz Matbaası'nda kitap haline getirmiş.

            "ÂŞIK AYDIN Ali / Hayatı - Sanatı - Şiirlerinden Örnekler" ismi ile yayımlanan Şiir Kitabı iki yüz sekiz sayfa. Kitap bana değerli Şâir "AYDIN Ali" tarafından lûtfedildi. 18.05.2006 tarihli "Aşık Aydın Ali ve Şiir Dünyası" başlığı ile Mehmet Yardımcı'nın şiir hakkındaki düşünce önsözü ile başlıyor ve araştırmacı yazar Sabri Yücel'in nesri ile devam ediyor kitap.

                       

            "Kızılcin Köyü'nde doğduk yetiştik
              Boz Ali'ler derler adımız bizim
              Konu komşu ile sevdik seviştik
              İl Tokat - Zi
le'dir kazamız bizim

            kıtasıyla şiirlerine destur verirken âşık bu şiirinde köyüne olan sevgisini, toprağına olan bağlılığını konu edinmiş. "Âşık gel kendinden etme şikayet" başlıklı şiirinde;

            "Âşık gel kendinden etme şikayet
              Sen özünden gayrı dost bulamazsın
              Gezsen diyar diyar nice memleket
              Sen özünden gayrı dost bulamazsın"

nasihati ile tasavvufî bir düşünce tarzının inceliğini dışa vuruyor. "Bektaşiyiz aldanmayız taklide" başlıklı şiirinde;

            "Bektaşiyiz aldanmayız taklide
              Tarikat nazenin Ali'den gelir
              İkrarımız Hacı Bektaş Veli'de
              Bu ilm-i cavidan Ali'den gelir

dizeleri ile Alevî - Bektaşî inancını en temiz ve en saf şekilde anlatmaktadır. "Doğan Efendimin tatlı sözleri" isimli şiirinde bağlı olduğu Bektaşî Dergâhı'nın Ulu'suna;

            "Adı sanı gelir Hünkar soyundan
              Nesli Türk dili Türk Türkmen boyundan
             
Bizleri ayırma hak-i payından
              Dü cihan sultanı sensin efendim"

derken Türk olmanın bilincinde ve övgüsündedir. "Çok şükür Mustafa Kemal'i gördük" isimli şiirinde;

            "Kemal ismin aldı öğretmeninden
              Vatanı kurtardı düşman elinden
              Hepimiz de Türk'üz dedi dilinden
              Mustafa Kemal'dir Atamız bizim"

diyerek Yüce Atatürk'e bağlılığını ve fikirlerine olan inancını belirtmektedir.

            Aydın Ali Alevî - Bektaşî geleneğine bağlı Halk Ozanlığı geleneğinin katıksız bir örneğidir. Yukarıda bazı şiirlerinden örnekler verdiğim şâir ölçü olarak halk şiiri ölçülerini kullanmanın yanında bazı şiirlerinde ölçü ve kafiyeyi kaçırmış olmakla birlikte, bazılarında da ölçüyü tutturabilmek için şiir bütünlüğünden ayrıldığını müşahade ettim. Bundan da sanırım şiirlerinin sazla dile getirildiği doğmacalar olmasının etkisi vardır. Kitaptaki şiirler muhteva bakımından toplumun tüm düşünce tarzlarına hitap etmektedir. Böyle olunca da tabiidir okuyucuyu sıkmamakta, okurken şevk vermektedir.

            Zile'mizin yetiştirdiği "Âşık Aydın Ali" Ali Söyleyen'imize böylesi bir çalışmayı şiir   dünyamıza kazandırdığı için teşekkür ediyor, sağlıklı uzun ömürler dileğiyle.. henüz   yayımlamaya fırsat bulamadığı diğer şiirlerini de okuyucuyla bir an evvel buluşturmasını temenni ediyorum.

ÂŞIK AYDIN ALİ
(ALİ SÖYLEYEN)
Derleyen
: Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI
(Ürün Yayınları / 2006, Yöneten : Metin TURAN, Baskı : Kanyılmaz Matbaası, 208 sh.)

Kitap Özeti

ÂŞIK AYDIN ALİ ve ŞİİR DÜNYASI


Metin TURAN - Tarihten Mekâna Türk Halk Şiiri

            Âşık Aydın Ali'nin asıl adı Ali SÖYLEYEN olup 1928'de Zile'nin Evrenköy (Kızılcin) beldesinde dünyaya gelmiştir.

            Baba adı Hasan, anne adı Gülhanım olan Ali SÖYLEYEN beş kardeş olup, kardeşlerinin en büyüğüdür. Kendisi de beş çocuk babasıdır.

            Küçük yaşta saz çalmaya ve şiir söylemeye başlayan Ali SÖYLEYEN önceleri mahlâs olarak Ali adını kullanırken bir şiirinde :

            Seni deyip geldim Semaî Baba
            Gel bak şu halime pîrin aşkına
            Cemde, cemiyette hayranım sana
            Gel bak şu halime pîrin aşkına.

biçiminde ustalığını vurguladığı ve kendisine manevî usta olarak kabul ettiği yörenin önemli âşıklarından Kul Semaî'nin eşi Nevruz Bacı Enginî mahlâsını verir. Bir süre Enginî mahlâsıyla şiirler söylerken yine bir dörtlüğünde :

            Eşi Nevruz adım koydu Enginî
            Kul Semaî uygun buldu Aydın'ı
            Unutmam dost hatıranı adını
            Güler yüzlü şirin dilli can dostum.

biçiminde açıkladığı gibi Âşık Kul Semaî Aydın mahlâsını verince Âşık Ali bir daha şiirlerinde   Aydın Ali mahlâsını kullanmıştır. Bu nedenle şiirleri arasında her üç mahlâsa da rastlanmaktadır. Edebiyatımızda benzer durumlar çoktur. Örneğin, Tarsuslu Âşık Sıdkı Baba'nın asıl  adı Zeynel Abidin olup, gençlik yıllarında Pervane mahlâsı ile şiirler söylemiş, Hacı Bektaş'ta Cemalettin   Efendi'ye   14 yıl hizmet ettikten sonra tekkeler ve zaviyelerin kapatılmasıyla Amasya'ya sürgüne gönderilen Cemalettin Efendi'nin Pervane'ye :

            Ben elden geldikçe eylerim dua
            Sıtkı sadakatin unutmam Sıtkı

demesi üzerine Pervane, mahlâsını değiştirip, Sıdkı mahlâsını almıştır.

            Bu durumu da :

            Mahlâsım Pervane gezdim bir zaman
           
Sıdkı mahlâsını verdi bir üstad

                        On dört yıl dolandım Pervane'likte
                        Sıdkı ismin buldum divanelikte

diyerek açıklamıştır.

            Yine Âşık Dertli'nin mahlâsı Lütfi iken :

            Himmeti bu imiş bize pîrlerin
            Hizmetin ettim nice mirlerin
            Hayli müsellimin çok vezirlerin
            Sayesinde bir Dertli'lik kazandım

dizelerinde de vurguladığı gibi çektiği çile ve ıstıraplar sonucu mahlâsını yaşamına daha uygun bularak, Dertli'de karar kılıp, ustalık dönemindeki şiirlerini Dertli mahlâsı ile söylemiştir. Çeşitli nedenlerle mahlâs değiştiren âşıkların örneklerini çoğaltmak mümkündür.

            Âşık Aydın Ali'nin şiirlerinde Alevî - Bektaşî inanç ve geleneğinin ön plânda olduğu; Allah, Muhammet, Hz. Ali, 12 İmamlar, Hacı Bektaşî Veli ve Hacı Bektaş Postnişinlerinden Ali Rıza Ulusoy'a sevgi, saygı ve yürekten bağlılığı sık sık vurgulanmaktadır.

            Allah'ı bir bilip dinini bilen
            Muhammet Ali'ye ikrarın veren
                        Hak Muhammet Ali diye söylerim
                        İşimizi asan eyle Allah'ım
                                        Evlâdı Resulü candan sevenler
                                        İkilikte kalmaz bire çevrilir
                                        Muhammet Ali'ye ikrar verenler
                                        Ali kapısında kâra çevrilir

                        Gel gidelim erenlerin yolundan
                        Ben Hak erenlerin divanesiyim
                                       
Tâki Nâki Askerî'dir velimiz
                                        Har elinden soldu gonca gülümüz
                                        İmam-ı Mehdi'ye bağlı yolumuz
                                        Bu yolda birliğe erebilirsen

            Rıza Efendi 'me bildirsem halim
            Kalma kusuruma elaman pîrim
            Senden gayrı kime yetirsem elim
            Kalma kusuruma eleman pîrim

dizeleri bu görüşümüzü kanıtlayan söyleyişlerden sadece birkaçıdır. Alevî - Bektaşî bir âşık olması nedeniyle yöresinde yapılan Cem törenlerinin gözde âşıklarından biri olarak bilinen Aydın Ali duvazları ile de çevrede iyi tanınan âşıklardandır.

            Gerek özel yaşamında, gerekse şiirlerinde doğruluğu, dürüstlüğü, dostluğu, hoşgörüyü, saygıyı, birlik ve beraberliği üstün tutan davranışlar sergileyen Âşık Aydm Ali;

            Ârifler hal eyler her bir halleri
            İncimezler, incitmezler canları
                        Kulak verin ozanların sesine
                        Hoşgörüyle güzel söyler dilleri
                        İnsanlık yoluna serin verirler
                        Hoşgörüyle güzel söyler dilleri
            Aydın Ali'm hoş göresin âlemi
            Mürşidi kâmilden dinle kelâmı
            Gel dostluğa inan, kesme selâmı
            Dostun dost aşkının biz kullarıyız

biçiminde özgün söyleyişleri ile dikkat çekmektedir.

         
Ressam : Kemal TÜRKER

            Alevî ve Bektaşî âşıklarının genelinde görülen :

                        Gurur kibir ile çıkma tepeye
                        Mağrurlanma indirirler öteye
            Sıtkı hulus ile özün pak edip
            İkilikten geçip bire ermeli
            İlim ile gel bilime erelim
            Aklını başına al ha ey gönül
                        Benlik yapıp düşme Mevlâ'dan cüda
                        Müşkilin var ise Üstattan ara
            Üstaz-ı kâmilden dersin almayan
            İrfan meclisinde Pazar etmesin

biçiminde öğüt ağırlıklı şiirler de Aydın Ali'nin şiirleri arasında oldukça yaygındır.

            Âşık Aydın Ali'de dikkat çekici davranışlardan biri Atatürk sevgisinin ön plânda tutulduğudur.

            Bu sevginin :

            Geçmişten örnekler alıp yürüdü
            Kara bulutları sildi süpürdü
            Ülkemize bağımsızlık getirdi
            Aştı engelleri geldi Atatürk
                        Aydın Ali'm Atatürk'ün izinde
                        Özgür düşüncemle yaşarım zinde
                        Atatürk sevdası kadimdir bende
                        Bir bir dile döksem zamana sığmaz

biçiminde sergilendiği görülmektedir.

                    

            Bilime ve ilime çok önem veren Aydın Ali şiirlerinde :

            Bu dünyada ilmi bulayım dersen
            Gözetme ırağı yakında ara
                        İlim insanın mürşidi
                        İkrarında kal kardeşim

gibi söylemlerle değinmiştir.

            Her âşık gibi Aydın Ali'nin de sevda pınarından su içtiği,

            Sevdiğim bahçede salınıp gezer
            Sallanlı sallanlı gelen sevdiğim
            Güzel yanağında çiftedir benler
            Salanlı salanlı gelen sevdiğim

biçiminde söyleyişleriyle güzele, güzelliklere vurgunluğu dizelerinde sezilmektedir. Yalnız, Aydın Ali'deki gerçek sevda, sıradan beşerî bir sevda olmayıp yüreğinin pîr aşkına yanışının yansıması da sezilmektedir.

            Cihanı değer gözlerin
            Ol mahitaptır yüzlerin
            Hak işite bu sözlerin
            Ben sana kullar olayım

sözü pîr aşkına söylenmiştir.

            Sazıyla, sözüyle Zile'de yetişen Âşık Aydın Ali'nin nefesine güç, sazına ve sözüne coşkun söylemler dileklerimizle.

                                                                                                                    18.05.2006
                                                                                                           
Mehmet YARDIMCI

Basında Âşık Aydın Ali

            "Dostuna Dost" adlı bir şiirini "Başlangıcından Günümüze Türk Halk Şüri" adlı kitabımıza Duvaz'ın seçkin bir örneği olarak koyduğumuz Âşık Aydın Ali, Türkmen Şenliği Şiir Dalı III. Ödülü ile ödüllendirilmiş, bir şiiri Kültür Bakanlığı'nın yayımladığı "Halk Ozanlarının Sesi" adlı dergide yer almış, hayatı ve şiirlerinden örnekler bizim yayımladığımız "İz Bırakan Zileli Şairler" kitabına girmiş, araştırmacı yazar Sabri Yücel de Folklor Edebiyat Dergisi'nin Ekim 1996'daki 8. sayısında geniş bir inceleme yazısı yayımlamıştır.

Zileli Âşık Aydın ALİ
Sabri YÜCEL

            Zile'nin Kızılcin (yeni adı Evrenköy) Köyü'ndendir. Kendi deyimiyle, 1928 yılında, afyon çizimi zamanında doğmuştur. Âşığın asıl adı Ali SÖYLEYEN'dir. Annesinin adı Gülhanım, babasının adı Hasan'dır. Ali, beş kardeşin en büyükleridir. Kardeşlerinin adları Mustafa, Kemal, Hatice ve Hüseyin'dir. Zile'nin Kurşunlu Köyü'nden Fatma Hanım'la evlenmiş olan âşığın beş çocuğu vardır. Çocuklarının adları, yaşları ve meslekleri sırasıyla şöyledir : Niyazi (41), astsubay; Şahin (40), elektrik teknisyeni; Şerife (38), dikiş - nakışçı; Necla (36), ev kadını; Türkân (31), ev kadını.

            Âşık, 1958 yılında ailesiyle birlikte köyünden göçüp Zile'ye yerleşmiş... Turhallı Âşık Semaî Baba'dan adres alarak Zile'ye âşıkla görüşmeye gittim. Önceden telefonla da konuşup randevulaşmamıza karşın bir yanlış anlama yüzünden Zile'de epeyce aradım Aydın Ali'yi. Sonunda araya sora bulabildim.

            O da beni beklemekten bir hal olmuş... Karşılaştığımızda, "Yahu hocam nerelerde kaldın böyle?" diye sorunca olayı anlattım. Ad ve adresini eksik aldığım için kendisini bulmakta güçlük çektiğimi söyledim. Uzatmayalım âşık beni doğru evine götürdü, bir süre dinlendim, sonra ziyaret nedenimi anlattım. "O kolay Sabri Bey." dedi. "Acele etme, seni hemen bırakmam, birkaç gün konuğum olacaksın... "Nitekim öyle de oldu. Bu sıcak karşılama karşısında nasıl duygulandığımı anlatamam. Daha da önemlisi, araştırmalarımda kendisi hakkında geniş bilgiler verdiği gibi Zileli diğer âşıklara ulaşmamda da değerli yardımlarını esirgemedi benden... Aydın Ali, köyden göçüşü, yaşamı, kimliği, kişiliği, âşıklığı hakkında şu bilgileri verdi :

            "Köyümüzde Alevî - Sünnî karışık yaşardık. Ancak Alevîler nüfus olarak azınlıktaydı. İnanç yüzünden Sünnî kardeşlerimizle aramızda önemli bir anlaşmazlık olmamasına karşın biz birtakım toplumsal ve ekonomik nedenlerle köyden göç etmeye başladık, çoğumuz Zile'ye yerleştik. Şu anda köyde üç beş hane ya kaldı ya kalmadı. Biz '58'den beri Zile'de oturuyoruz. Şehre yerleşip yurt - mekân tutmamız kolay olmadı tabi. Nüfusumuz kalabalıktı, geçim sıkıntısı çekiyorduk. 1967 - 68 yıllarıydı. Ailece yoksulluk içindeydik. Herkesin kendi başının çaresine bakması gerekiyordu. Bu yüzden kardeşlerimden ayrılmak zorunda kaldım.

            Bir petrol istasyonuna işçi olarak girdim. Yıldan yıla geçimimi düzelttim, evimi ocağımı kurdum. Çocuklarımın hepsini okuttum, evlendirdim. Şimdi de gördüğün gibi, bir Köroğlu bir Ayvaz misali hanımla bu fakirhanede baş başa yaşayıp gidiyoruz. Sen şimdi rahat olduğumuza bakma Sabri Bey! Yaşantımız hep mücadelede geçti. Gerek köyde çiftçilik yaparken olsun, gerek burada işçilik yaparken olsun zor günler yaşadık. Bütün bu zorluklara ek olarak benim bir de âşıklık tutkum vardı ki deme gitsin! Âşıklık yüzünden zaman oldu işe güce, eve ocağa sahip çıkamadım. Bu tutku yüzünden hayli maddî zararlarım da oldu; ama boş ver..." Araya girip âşıklığa nasıl başladığını, kimlerden etkilendiğini ve bu işi nasıl yürüttüğünü sordum. Âşık, "Ben âşıklığa çocukluk yaşlarımda merak saldım hocam." deyip anlatmasını sürdürdü.

           

            "Bilirsin, Alevîlerin cem âyinleri vardır. Âyin sırasında âşıklar saz çalıp deyişler okurlar. Ben cem âşıklarından çok etkileniyordum o yaşlarda. Sonra ben de onlara özenmeye başladım. Onlar gibi saz çalıp şiir söylemek için can atıyordum. İlk önceleri Karapınar Köyü'nden Âşık Hüseyin ve kendi akrabalarımdan Hacı Gülbaşar'dan etkilendim. Başlangıçta âşıklığın inceliklerini kısmen onlardan öğrendim. Gerçi doğrudan çırağı olmadım; ama beni en çok etkileyen âşık, Âşık Veysel'dir. Ayrıca Semaî Baba... Kendisi benden biraz küçüktür; ama şartları elverdiğinden o âşıklığını da daha çok geliştirdi. Âşıklık ötesinde "dedelik"i vardır. Yani yolca bizden büyüktür. Kendisinden âşıklık konusunda çok yararlandım. Bir yol büyüğümüz olarak mahlâsımı da o vermiştir."

            (Yeri gelmişken belirtelim : Ali şiirlerinde önceleri mahlâs olarak adını kullanmış. Semaî, kendisine şiirlerinde adının dışında başka bir adı mahlâs olarak kullanmasının daha iyi olacağını söylemiş ve ona ilkin Enginî, daha sonra da Aydın sözcüğünü mahlâs olarak vermiş. Bundan olsa gerek Ali'nin şiirlerini incelerken her üç ismin de mahlâs olarak kullanıldığını gördüm. Âşık kimi şiirlerinde Ali, kimi şiirlerinde Aydın Ali, kimi şiirlerinde de Enginî mahlâsını kullanmış. Fakat sonuçta Aydın Ali mahlâsında karar kılmıştır.)

            "Tabi yaşayan ve yaşamayan öteki Alevî - Bektaşî ozanlarından da çok etkilendim. Cemlerde bunların şiirleri bol bol söylenir. Diğer yandan Zile Tokat'ın ilçeleri içinde âşıkları en bol olan yerdir. Bu nedenle birbirimizden her zaman etkilenmişizdir. Ozanlık geleneğimiz Zile'de hâlâ canlı bir şekilde varlığını sürdürüyor." Ali, âşıklığa başlamasında bir rüya olayının da etkili olduğunu anlattı. Hacıbektaş postnişinlerinden A. Rıza Ulusoy'u rüyasında gördüğünü, Çelebi Hazretleri'nin kendisine bir elma sunduğunu, bunun âşıklığa başlama işareti olduğunu söyledikten sonra da âşıklık yolunu nasıl sürdüğünü şöyle dile getirdi.

            "Genellikle kendi yöremizde yapılan cem - cemaat toplantılarına katılarak şiirlerimi okuyorum. Eş - dost muhabbetleri, evliyâ ziyaretleri ve şenliklerde çalıp söylüyorum. Şiirlerimi önceden yazar sonra saz eşliğinde seslendiririm. Duruma, ortama göre doğaçlamalar yaptığım da olur."

            Âşık, şiirlerinde her türlü konu (tema) ya yer vermeye çalışmış... Ancak ister bireysel (kişisel), ister toplumsal - kültürel içerikli olsun, hemen tüm şiirlerinde Alevî - Bektaşî tarikatının geleneksel şiir terminolojisini kullanmış. Yani hem öz, hem de biçim açısından yapıtlarında gelenekçi anlayış ağır basıyor. Şiirlerini biçimsel kurallara uygunluk açısından değerlendirdiğimizde (ölçü, birim, uyak, dil, anlatım tekniği vb. özellikler) de birtakım kusurlarla karşılaşıyoruz.

            Karşılaştığım âşıkların çoğu sanatlarını kendi el yordamlarıyla geliştirmeye çalışmışlar, gerçek anlamda usta - çırak ilişkisi içinde yetişememişler, kişi ve kurumlardan yeterli destekler görememişlerdir. Bu durum doğal olarak ozanlarımızın şiirlerine olumsuz yönde etki yapmıştır. Ama her şeye karşın halk ozanlarımız içtenlikli özverileriyle şiir üretmeye devam etmektedirler. Ve bence bu saygı duyulması gereken bir çabadır. Halk ozanlarımız her şeyden önce halkın doğal, saf ve geleneksel kültürü içinde yetişmiş, sınırlı kültür ve eğitimleriyle yaşadıkları çağa, ortama, sorunlara tanıklık etmeye çalışmış kimselerdir. Bunu yaparken şiir estetizmi açısından kâh başarılı, kâh başarısız yapıtlar vermiş olabilirler. Bence aydınlarımıza düşen görev, bu ozanların yapıtlarını salt estetik değer ölçüleriyle değerlendirmek değil, onların yazdıkları, söyledikleri şiirleri mümkün olduğunca derleyip toplamak, edebiyat ve folklor tarihimizin değer yargısına sunmaktır.

            Aydın Ali şiirlerini cemde - cemaatte okumanın dışında çok az olmak üzere yayın organlarına da göndermiş. Cem Dergisi'nde, Halk Ozanlarının Sesi (Kültür Bakanlığı) Dergisi'nde, yerel gazetelerde bazı şiirleri yayımlanmış. Keçeci Baba Şenlikleri'nde bir şiiriyle ödül almış.

            Zile âşıkları üzerinde çalışma yapan Mehmet Yardımcı âşığın şiirleriyle de ilgilenmektedir.

KIZILCİN KÖYÜ'NDE DOĞDUK YETİŞTİK

Kızılcin Köyü'nden doğduk yetiştik,
Boz Aliler derler adımız bizim
Konu komşu ile sevdik seviştik
İl Tokat, Zile'dir kazamız bizim.

Söyleyen ismini Ata'dan aldık
Köyde çalışarak hep birlik olduk
Kardeş birliğini biz kutsal bildik
Evrenköy'ü oldu köyümüz bizim.

Köyümüzden nakil ettik Zile'ye
İnsan ne dilerse doğru dileye
Ana - baba Hak olduğun belleye
Adaleti sever huyumuz bizim.

Beş çocuğum hizmet edip okuttum
Vazifemi yapıp mutluluk tattım
Yoluna bağlanıp emrini tuttum
İkrara bağlıdır yolumuz bizim.

Aydın Ali'm çalışalım birlikte
Ne ararsan olur ancak dirlikte
Çalışmayan insan kalır pislikte
Çalışmak emreder ulumuz bizim.

                       

Zile Makaleleri Sayfasına  

Dönmek İçin TIKLAYINIZ

YAZDIR